Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

Büyüme kime ‘saadet’ getiriyor?

Hükümetin kamu emekçilerine şaka gibi “zam” önerisini savunan Hüseyin Çelik, “ekonomik büyümenin herkese yansıdığını” iddia etti. Bugünlerd...


Hükümetin kamu emekçilerine şaka gibi “zam” önerisini savunan Hüseyin Çelik, “ekonomik büyümenin herkese yansıdığını” iddia etti. Bugünlerde eşitsizlikleri tartışan OECD’ye göreyse Türkiye eşitsizliklerin en fazla olduğu, yaşamınsa en zor olduğu ülkelerin başını çekiyor…
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik hükümetin şaka gibi “zam” teklifine karşı dün yurt çapında greve giden kamu emekçilerine yanıt verdi. Çelik kamu emekçilerinin insanca bir yaşam için taleplerine karşı, “Birine fazla verirsek diğerinden kısmak zorunda kalırız” dedi ve Türkiye ekonomisindeki büyümenin herkese yansıdığını iddia etti. Çelik sözlerini, “Kendimizi kandırmayalım. Kim ne verirse ben 5 fazlasını veririm diyenler memleketi bu hale getirdi. Bütün istekte bulunan memur arkadaşlarımız haklıdır. Biz onların ihtiyaçlarıyla bu ülkenin imkanlarını örtüştürmek durumundayız" diye sürdürdü.
AKP’nin “istihdam stratejisi” 
Çelik’in sözleri, AKP iktidarının önemli dayanaklarından bir tanesi olan ekonomik büyümenin arkasında yatan muazzam eşitsizlikleri bir kez daha gündeme getirdi. Hükümetin, bu yıl hız keseceği gerek uluslararası kuruluşlar gerekse de iktidarın kendisi tarafından tespit edilen büyümenin devamlılığını sağlamak için ortaya attığı en önemli politikalardan bir tanesi Ulusal İstihdam Stratejisi oldu.
Ulusal İstihdam Stratejisi ekonomik büyümeyle birlikte istihdamın artmıyor olmasını, “işgücü maliyetleri”nin yüksekliğine bağlıyor, çözüm olarak da iş güvenliğini bütünüyle ortadan kaldıracak “önlemler” getiriyor. Daha fazla taşeronlaştırma, bölgesel asgari ücret uygulaması, kiralık işçilik gibi boyutları bulunan strateji, kıdem tazminatının da ortadan kaldırılmasını öngörüyor.
AKP’nin patronlara “teşvik paketi”
Hükümetin ekonomik büyümenin devamlılığını sağlamak amacıyla ürettiği bir diğer politika da ayrıntıları geçtiğimiz ay açıklanan yeni teşvik paketi oldu.
Türkiye’de hayat zorBölgesel eşitsizlikleri azaltacağı iddia edilen pakette, bu amaçla başvurulacak politikalar şunlar: İşletmelere KDV istisnası getirilmesi, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primi işçi ve işveren hissesi desteği, faiz desteği, yatırım yeri tahsisi, gelir vergisi stopaj desteği ve KDV iadesi…
Çelik’in “büyüme herkese yansıyor” iddiasına karşın, OECD tarafından hazırlanan “daha iyi bir hayat endeksi”, Türkiye’nin incelenen ülkeler arasında yaşam kalitesinin en düşük olduğu ülkelerin başında geldiğini gösteriyor. 22-23 Mayıs’ta Paris’te konuyla ilgili bir forum düzenleyen OECD, “daha iyi bir hayat endeksi”nin hesaplanmasında kullanılan 11 başlık üzerinden ülkelerdeki eşitsizliklerin yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini tartıştı.
Endeksin hesaplanmasında eğitimden çevreye, sağlık ve barınmadan gelir düzeyi ve iş güvencesine kadar pek çok ölçüte başvuruluyor. Araştırmanın yapıldığı 36 ülkenin verilerine bakıldığında şu sonuçlar göze çarpıyor:
- Türkiye’de yaşam kalitesini en fazla bozan faktör “iş güvencesinin bulunmaması”nın yarattığı endişeler. Türkiye toplumunun en büyük kaygı kaynağının iş güvencesi ile ilgili olması ise boşuna değil. Zira Türkiye bir işte 6 aydan kısa süredir çalışan, dolayısıyla işten atılma korkusu yüksek olan insanların oranının en yüksek olduğu ülke. Bu faktörü ölçen “iş güvenliği” oranında Türkiye’nin ortalama skoru yüzde 22,67, OECD ortalaması ise yüzde 10,07. 36 ülke arasında iş güvenliği ile ilgili kaygılar konusunda Türkiye sadece Güney Kore geçiyor.
- Türkiye çalışma ile hayat arasındaki dengenin en çarpık olduğu ülke. Bu dengeyi ölçmek için kullanılan göstergelerden bir tanesi haftada 50 saatin üzerinde çalışanların toplam istihdam içindeki payı. Kayıt dışı çalışmanın son derece yaygın olduğu (bu nedenle Türkiye istihdam oranında da 36 ülke arasında en düşük skora sahip), fazla mesai ücretlerinin ödenmesinin değil, ödenmemesinin kural olduğu ülkemizde çok uzun süre çalışanların oranı yüze 43. Türkiye’nin en yakın takipçisi yüzde 28,9 ile Meksika. OECD ortalaması ise yüzde 9,47.
- Türkiye “uzun dönemli işsizlik” oranında, yani bir yılı aşkın süredir işsiz olanların oranında da başı çeken ülkeler arasında bulunuyor. Uzun dönemli işsizlik tarifi, hali hazırda çalışmayan, ama çalışmaya istekli ve aktif olarak iş arayanlar üzerinden yapılıyor. Yani bu rakam, iş bulmaktan umudunu kesmiş olanları kapsamıyor. Buna rağmen Türkiye yüzde 3,40’lık uzun dönemlik işsizlik oranıyla yüzde 3,04 olan OECD ortalamasını geride bırakıyor.
- Türkiye’nin eğitim alanındaki durumu da içler acısı. Türkiye “eğitime erişim” göstergesi açısından Portekiz’in biraz üzerinde, sondan ikinci… 15-64 yaş arasındaki nüfusun orta öğrenim düzeyinde eğitim alabilmesini ölçen bu oran Türkiye’de yüzde 33, OECD ortalamasında yüzde 74. Türkiye’de eğitimde geçirilen ortalama yıl 14,2’yken, OECD ortalaması 17,3. 4+4+4 düzenlemesiyle çocuk işçiliğinin daha da yaygınlaşmasına zemin hazırlayan hükümet, eğitim alanında halkın “büyümeden payını” biraz daha almasını sağlayacak…
- Bütün göstergelerin toplamı sonucunda elde edilen “yaşanılan hayattan tatmin olma” endeksinde Türkiye son sıraları kaptırmamak için yarışıyor. Türkiye’nin “tatmin skoru” 5,3. OECD ortalaması ise 6,7. Yaşanılan hayattan en az tatmin olanlar ise ağır bir krizin içinden geçmekte olan Portekiz halkı. Ama Portekiz de Türkiye’nin yalnızca 0,1 puan gerisinde bulunuyor.
Bu göstergeler ışığında ekonomik büyümenin Türkiye toplumunun büyük bir bölümüne “saadet” getirmediği ortada. Büyüme çoğunluğa saadet getirmiyor, çünkü Türkiye çoğunluğun hayatından her gün bir şeyler daha eksilterek “büyüyor”.
(soL-Ekonomi)

Hiç yorum yok