Manevra alanı hiç olmadığı kadar daralan AKP rejiminin Kürtçe’nin “seçmeli ders” olacağını açıkladığı bir sırada gözaltı ve tutuklama furyası Türk Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde görülmemiş bir düzeyde devam ediyor. Sadece Haziran ayının ilk 15 gününde 122’si öğrenci 330’u aşkın kişi gözaltına alındı, yarısı kadarı tutuklandı. 

Toplu gözaltı ve tutuklamaların yaşanmadığı gün yok gibi. Başta hükümetin neo-faşist politikalarına boyun eğmeyen Kürtler olmak üzere tüm muhalifler rejimin hedefinde yer alıyor. AKP rejiminin içerde anti-sosyal ve Kürt düşmanı politikaları, dışarıda ise “taşeron” pozisyonu ile hiç olmadığı kadar deşifre olduğu bir dönemde, Kürt sorununda 2002’den beri tekrarlanan “manipülasyonlar” yeniden devreye girdi. 

KÜRTÇE MANEVRASI

Ortadoğu’da paylaşım savaşları ve halk mücadelelerinin sertleştiği bir dönemde, tüm komşularıyla ilişkileri bozulan ve kısa sürede tüm inandırıcılığını yitiren “sahte demokrasi modeliyle” AKP rejimi, bu krizli dönemde Kürtlere “ikinci bir Lozan” yaşatmanın hesaplarını yapıyor. 

Soruna hiçbir şekilde çözüm olmayan “yapay tedbirlerle”, Kürtleri sisteme eklemlemeye çalışan rejim, Kürtçe’nin seçmeli ders olarak eğitim programına alınacağını açıkladı. Diğer bir ifadeyle Kürtçe, Fransızca, İngilizce veya Almanca gibi yabancı dillerle aynı yere koyuldu. Oysa 20 milyonu aşkın nüfusu ile Kürtler, hiçbir zaman anadillerinin kendi topraklarında seçmeli ders olması yönünde bir talepte bulunmadı. 

Bu nedenle BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Eğer Kürtçe seçmeli ders verilecekse asimilasyon politikalarının kaldırılması için, batıda Türklere verilmesi gerekiyor" derken KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı da, AKP rejiminin “tarihi adım” olarak gösterdiği seçmeli ders için “tarihi provokasyon” dedi. Cumhuriyetin kuruluşundan beri ağır asimilasyon politikalarına maruz kalan Kürtler, anadillerinin resmi dil olarak anayasal güvenceye kavuşturulması, anaokuldan üniversiteye kadar Türkçe ile aynı şekilde eğitim dili olmasını istiyor. 

15 GÜNDE 333 GÖZALTI

Manevra alanı hiç olmadığı kadar daralan, demokrasi lehine en ufak bir adım atma yeteneği ve zihniyetine sahip olmayan hükümet, adına “açılım” dediği sürecin başından beri başvurduğu yöntemlerle yeniden kamuoyunu yanıltmaya çalışırken, Türkleştirme politikası ve polisiye terörde herhangi bir yumuşama sinyali vermedi. 

ANF ve DİHA’nın haberlerinden elde edilen bilançoya göre sadece Haziran ayının ilk 15 gününde en az 333 kişi siyasi gerekçelerle gözaltına alındı. Bunların çoğunluğu ev baskınları sırasında polis tarafından gözaltı merkezlerine götürüldü. 7 Haziran günü Van’da altı belediye başkanının aralarında olduğu çok sayıda BDP’li gözaltına alınırken, bunlardan 3’ü belediye başkanı 10’u tutuklandı. 

35 BELEDİYE BAŞKANI CEZAEVLERİNDE

Mevcut durumda 35’i belediye başkanı ve 6’sı milletvekili olmak üzere 190’ı aşkın Kürt seçilmiş cezaevlerinde bulunuyor. Bu da Türkiye’yi seçilmişler açısından dünyanın en büyük cezaevi yapıyor, tıpkı gazeteciler, öğrenciler, sendikacılar, avukatlar, çocuklar ve kadın aktivistler için olduğu gibi. Şırnak gibi bazı kentlerde neredeyse hiçbir seçilmiş kalmadı. 

122 ÖĞRENCİ GÖZALTINA ALINDI

15 gün içinde gözaltına alınanlardan en az 122’si de öğrencilerden oluşuyor. Mayıs ayında 127, Nisan’da 116 ve Mart’ta 100 kadar öğrenci gözaltına alınmıştı. Bu öğrencilerin yarısı kadarı tutuklandı. 

Gözaltı ve tutuklamaların yanı sıra öğrencileri ağır cezalara da konu olmaya devam ediyor. 13 Haziran günü Konya Selçuk Üniversitesi’nin 13 öğrencisine toplam 92 yıl hapis cezası verildi. Nisan ayı içerisinde de 29 öğrenci toplam 346 yıl hapse mahkum edilmişti. 

İnsan hakları ve öğrenci derneklerine göre 700’ü aşkın üniversite öğrenci ile 1500’ü aşkın lise öğrencisi Türk cezaevlerinde bulunuyor. Parasız eğitim istemek, askeri cunta mirası YÖK’ü yada herhangi bir hükümet yetkilisini protesto etmek, puşi taşımak, slogan atmak, pankart açmak veya sol yayınlar bulundurmak, “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” ile suçlanmak için yeterli görülüyor.

ÇOCUKLAR HEDEFTE

Çocuklar da tıpkı öğrenciler gibi, baskıcı rejimin temel hedefleri arasında yer alıyor. Mersin savcısı 14 Haziran günü yedi çocuk hakkında 240 yıl hapis cezası istedi. Bu cezaya götüren gerekçeler ise gizli tanık ifadeleri, polisin gözetim kameraları, Facebook paylaşımları ve 1 Mayıs gösterisine katılım. 

16 Mayıs günü yine Mersin’de 17 yaşındaki bir Kürt çocuğu hakkında 40 yıl hapis cezası istenmişti. “Kanıtlar” arasında Facebook üzerindeki paylaşımlar vardı. İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) göre 2011 yılı sonu itibariyle 2 309 çocuk cezaevlerinde bulunuyordu. Bunların yüzde 90.94’ü, yani 2.100’ü herhangi bir mahkumiyet almamış tutuklu durumundaydılar. 

GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR HİÇ OLMADIĞI KADAR ARTTI

Oluşturulan bu bilanço AKP rejiminin saldırılarında herhangi bir gerileme olmadığı, aksine hiç olmadığı kadar arttığını gösteriyor. İHD Diyarbakır Şubesi’nin raporuna göre sadece Kürdistan bölgesinde 2012 yılının ilk dört ayında 2.033 kişi gözaltına alındı, bunlardan 733’ü tutuklandı. Türkiye geneline ilişkin herhangi bir istatistik açıklanmadı, ancak günlük olarak devam eden gözaltılar hesaba katıldığında, bu rakamı iki-üç katına çıktığı tahmin ediliyor. 

2011 yılında İHD, 12.685 gözaltı ve 2.922 tutuklama tespit etmişti. Bu rakamlar 2010 yılı için 7.100 gözaltı ve 1.599 tutuklama, 2009 için 7.718 gözaltı ve 1.928 tutuklama olarak kayda geçmişti. Ya da diğer bir ifadeyle, üç yıl içinde 27.503 kişi gözaltına alınırken, bunlardan 6.444’ü tutuklandı. 
Daha yeni Daha eski