AKP finans merkezi olarak pazarladığı İstanbul’da geçen hafta Batı sermayesini ağırladı, gelecek hafta ise Arap sermayesi ile buluşacak. 2,5 trilyon dolarlık Körfez fonlarını yönlendirecek fon yöneticileri, 18-21 Haziran 2012 tarihlerinde İstanbul'da olacak.
Geçen hafta Dünya Ekonomik Forumu Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrasya toplantılarının yapıldığı İstanbul’da, şimdi de Arap sermayesi ve temsilcileri bir araya geliyor.
Körfez ülkelerindeki 2,5 trilyon dolarlık Körfez fonlarını Türkiye'ye yönlendirmek üzere enerji, sanayi, kalkınma, gayrimenkul fonu yapılandırılmalarıyla ilgili olarak fon yöneticileri, 18-21 Haziran 2012 tarihlerinde İstanbul'da, kamu ve özel şirketlerin üst düzey yöneticileriyle bir araya gelecek.
SHAPE Finacial Corp. Üst Yöneticisi (CEO) Abdulkader Thomas, Ventur Capital Bank Başkanı Ghassan Al Sulaiman, Alshaya Grubu Yöneticilerinden Yusuf, Khalid and Naseem Alshaya, K&L Gates Katar Partneri Amjad Hussain, Markab Capital CEO'su Ahmad al Omani, Malaysian Ratings Corporation (MARC) Shabnam Mokhtar, REIDIN CEO'su Dubai Emlak Komitesi Başkanı Ahmet Kayhan programlara katılacak fon yöneticileri arasında bulunuyor.
Ana akım medya tarafından "Arap Davosu" olarak adlandırılan ve Ortadoğu'dan gelecek yatırımcıların yer alacağı toplantıda Fon yöneticileri ve işadamları, kamu, yerel ve özel şirketlerle temasa geçecek, görüşmelerde bulunacak.
Akyüz: İstanbul faizsiz finans merkezi de olabilir
Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Sekreteri Osman Akyüz, İstanbul finansal merkez olurken, geleneksel finans değil, faizsiz esasa göre finansal hizmetler merkezi de olabileceğini belirterek, "Bu bizim göstereceğimiz performansa bağlı" dedi. Akyüz, İstanbul'un 10 yılda bölgesel finans merkezi, 30 yılda ise global bir finans merkezi yapılması hedefinin bulunduğunu ifade etti.
Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Sekreteri Osman Akyüz, İstanbul finansal merkez olurken, geleneksel finans değil, faizsiz esasa göre finansal hizmetler merkezi de olabileceğini belirterek, "Bu bizim göstereceğimiz performansa bağlı" dedi. Akyüz, İstanbul'un 10 yılda bölgesel finans merkezi, 30 yılda ise global bir finans merkezi yapılması hedefinin bulunduğunu ifade etti.
Türkiye'de İslami bankacılığın CEO'su konumunda olan Osman Akyüz'ün daha önce yaptığı açıklamalarında ise, Körfez ülkelerinden gelen sermayenin artması ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos çıkışı arasında bağ kurmuş ve bu durumun dünya krizinin yaşandığı dönemde ülke ekonomisinin çökmesini engelleyecek Arap sermayesinin girişini hızlandırdığını belirtmişti.
İster İslami, faizsiz olsun, ister Batı’lı, faizli olsun tüm sermayeler bizim olsun
Dünyadaki ulusal yatırım fonlarının (UYF) Mart 2012 itibarıyla toplam portföy değeri 5 trilyon doları bulurken, Ortadoğu-Körfez ülkeleri dünya fonlarının yüzde 35'ini, Asya (Rusya-Norveç-Singapur ve diğer) ülkeleri yüzde 40'ını, Avrupa yüzde 17'sini, diğer ülkeler yüzde 8'ini oluşturuyor.
Dünyadaki ulusal yatırım fonlarının (UYF) Mart 2012 itibarıyla toplam portföy değeri 5 trilyon doları bulurken, Ortadoğu-Körfez ülkeleri dünya fonlarının yüzde 35'ini, Asya (Rusya-Norveç-Singapur ve diğer) ülkeleri yüzde 40'ını, Avrupa yüzde 17'sini, diğer ülkeler yüzde 8'ini oluşturuyor.
Bilindiği gibi, AKP’nin iktisat politikası yüksek cari açık, artan borçlanma ve sınırlı tasarruf karşısında kaynağı belirli olsun ya da olmasın, sıcak para akışına dayanıyor. Bu bağlamda, AKP iktidarı yalnız bugün için değil aynı zamanda ekonominin dış finansman sıkıntısı çekeceği ve yabancı sermaye almakta zorlanacağı önümüzdeki dönem için de 2,5 trilyon dolarlık (yüzde 35 oranındaki) Arap sermayesine kendisini beğendirmeye çalıştığı söylenebilir.
Tıpkı geçen haftaki Dünya Ekonomi Forumu bölgesel toplantısında olduğu gibi muhtemelen söz konusu toplantılar ile Arap sermayesine Batı’daki krize karşın Türkiye’nin “güvenli bir liman” olduğu mesajı verilecektir.
Aslında hem geçen haftaki toplantı ile hem de gelecek hafta yapılacak olan toplantı ile AKP, ister Arap, İslami, faizsiz olsun ister Batı’lı, faizli, Hristiyan olsun tüm uluslararası sermayeye kapitalist ve emperyalist politikalarla bütünleşme kapsamında sermayenin istek ve tavsiyelerine uyacağı garantisi veriyor.
(soL-Ekonomi)