İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer hazırladıkları anayasa raporundan ana başlıkları aktardı. Sözüer yeni anayasada "ayrımcı" yerine "pasif" laiklik olması gerektiğini söyledi.
İstanbul Üniversitesi'nin yeni anayasa raporunun açıklandığı basın toplantısında konuşan Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, "Laikliğin, yeni anayasada dışlayıcı, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan, tasfiye edici değil, tarafsız kalan, din ve vicdan özgürlüğünü geliştiren, pasif bir laiklik olarak yer alması gerektiğini düşünüyoruz" dedi. Sözüer, Anayasa Mahkemesi'nin "yüce divan" görevinin sonlandırılması gerektiğini söylerken, başkanlık ve yarıbaşkanlık sistemlerinin de ihtimal dahilinde olduğunu belirtti.
"Pasif laiklik olmalı"
Sözüer kendilerinin hazırladıkları raporun vatandaşların görüşlerini meclise iletmenin bir yolu olduğunu öne sürerek sözlerine şöyle devam etti:
"Vatandaşlar bir gün uyandıklarında 'kim iktidarda olursa olsun, benim öyle haklarım var ki buna kimse dokunamaz, buna kimse müdahale edemez' güvencesinde olmalıdır. Yeni anayasadan en büyük beklenti de budur. Yeni anayasa raporunda yer alan en temel önerilerimizden biri, yeni anayasaya, vatandaşın kanunen yasaklanmadığı sürece dilediği her türlü tutum ve davranışında özgür olduğunun konulmasıdır. Devlet gereklidir, önemlidir, ancak kendisi bir amaç değildir. Amaç insan haysiyetidir. Bu bakımdan yeni anayasada, devletin gerekliliği elbette ki ortada olmalıdır, ancak anlayış değişmeli, devletin varlığı bir amaç değil, vatandaşının varlığının güvencesini sağlayan bir araç olmalıdır."
Sözüer, oluşturulacak yeni anayasada "ayrımcı" değil "pasif" laiklik olması gerektiğini söyleyerek şunları kaydetti:
"Laikliğin, yeni anayasada dışlayıcı, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan, tasfiye edici değil, tarafsız kalan, din ve vicdan özgürlüğünü geliştiren, pasif bir laiklik olarak yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Laiklik ancak bu şekilde korunmalıdır. Türkiye'nin mevcut düzeni korunmalıdır, ancak güçlü yerel yönetimler şeklinde bazı düzenlemeler öngörülmelidir. Türkiye'nin çok devletli, çok bölgeli yapılardan kaçınması gerekir."

"Vatandaşlık konusunda belli bir vurguya gerek yok"

Yeni anayasada, vatandaşlık konusunda belli bir vurguya gerek olmadığını söyleyen Sözüer vatandaşlığın herkes için temel hak olduğunun ortaya konulmasının, Türkiye'deki tartışmaları çözeceğini iddia etti.
"Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan görevi sonlandırılmalı"
Sözüer, yeni anayasada Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yerine, fonksiyonlarının farklı olduğu görülerek, hakimler ve savcılar kurullarının ayrı ayrı düzenlenmesi gerektiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Millet hakimiyeti, halkın hakimiyeti, Anayasa Mahkemesi'nin oluşumuna mutlaka yansımalıdır. TBMM'nin Anayasa Mahkemesi'ne üye seçmesi, etkin biçimde sağlanmalıdır. Anayasa Mahkemesi'nin çoğunluğu hukukçulardan olmalıdır. Üye sayısı da arttırılmalı, Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan görevi sonlandırılmalıdır. Yüce Divan yargılamaları, Türkiye'de sorunludur. Hakimlik tecrübesi az kişilerden oluşan Yüce Divan'da adil yargılama yapmak imkansızdır. Yüce Divan'ın temyizi de yok. Bu nedenle Yüce Divan yetkisi kaldırılmalıdır."
“Bütün kesimlere grev hakkı tanınmalı”
Prof. Dr. Sözüer, yeni anayasada, sosyal hakların kanun hükmünde kararnamelerle değil, kanunla düzenlenmesine, olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin durdurulmasının söz konusu olmadığı ve bütün kesimler için grev hakkı tanınması konularına yer verilmesi, ancak lokavt hakkının anayasada yer almaması gerektiği kanaatinde olduklarını kaydetti.
Yeni anayasadan üniversitelerin de beklentileri olduğunu vurgulayan Sözüer, "Akademik özgürlük ve özerklik, kürsü özgürlüğüdür. Kürsüdeki öğretim üyesini güçlendirmedikçe bu kurumların yetki, görev ve seçimlerinin nasıl olacağı, o kadar önem taşımıyor" diye konuştu.
Sözüer, siyasi parti kapatmalarının Venedik kriterlerine uygun yerine getirilmesi önerisinin de yeni anayasa raporunda yer aldığını dile getirdi.
Yeni anayasada başkanlık sistemi
"Yeni raporda başkanlık sistemine nasıl bakılıyor?" sorusu üzerine, şunları belirtti:
"(Türkiye'de üniter devlet korunmalı) derken vatandaşların  farklılıklarının reddedildiği anlamda bir üniter devlet demiyoruz. Yani ana dillerinin öğrenilmesi ve öğretilmesi dahil, bütün insan haklarının güvence altına alındığı bir üniter devlet istiyoruz. Amaç devletin kendisi değildir, amaç insandır. Bu parlamenter sistemde veya yarı başkanlık, başkanlık sistemlerinde de mümkündür."
"Değişmez maddelere ihtiyaç yok"
Raporda, mevcut anayasada var olan değişmez maddelerle ilgili getirilen önerilere ilişkin soruya Sözüer, "İlla değişmezlik olacaksa, Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı, İstiklal Marşı gibi konularda olabilir ama değişmezlik, kişi hak ve özgürlükleri yönünde atılacak adımları engelleyecek şekilde olmamalıdır. Dünyada insan hakları bu kadar gelişmişken, Türkiye bütün insan hakları sistemine dahil olurken, Türkiye'nin değişmez maddelere çok fazla ihtiyacı yok, insan haklarını güvence altına almak için. Olacaksa eğer ülkenin özgürlükçü anlamında gelişmesine engel olmayacak şekilde olabilir. Gençlerin düşüncelerine, ufuklarına ipotek koyan bir değişmezlik anlayışına, son vermek gerekir" cevabını verdi.
"Ayrımcı laiklik" yerine "pasif laiklik"
Sözüer, "Pasif laiklik kavramını biraz daha açar mısınız?" sorusu üzerine, kişilerin inanmak veya inanmamak ya da belli bir şekilde inanmak konusunda devletin empoze edici tavırda olmaması gerektiğini söyledi. Sözüer, "Kişilerin tercih etme hakkında devletin imkan sağlaması ve buna saygı göstermesi gerekir" dedi.
"Devlet, ne şu yönde inanmaya ne de inanmamaya yönelik aktif tutum içinde olmalı. Devlet, vatandaşının inançlarını gerektiği gibi yerine getirmesinde, mutlaka hizmet vermeli. Hangi inançtan olursa olsun herkesin aynı imkanlardan yararlanması gerekir. Bu anlamda, özellikle temel haklardan olan eğitim özgürlüğü, üniversitelerde 'dini sembol, takılamaz' gibi birtakım kavramlarla engellenmemelidir. Türkiye'de birçok özgürlük, laik gereklere aykırı olması nedeniyle sınırlanıyor. Şu ana kadar hep vatandaşı dışlayan, ayrımcı bir laiklik uygulaması oldu." şeklinde konuştu.
Daha yeni Daha eski