Hiç kuşkusuz Mehmet Ali Aybar, Türkiye siyasi hayatında derin izler bırakmış isimlerin başında geliyor. 1965 yılında meclise on beş milletv...
Hiç kuşkusuz Mehmet Ali Aybar, Türkiye siyasi hayatında derin izler bırakmış isimlerin başında geliyor. 1965 yılında meclise on beş milletvekili sokan Türkiye İşçi Partisi’nin lideri olan Aybar, siyasetçi kimliğinin ötesinde hukukçu, akademisyen, gazeteci kimlikleriyle de bir döneme damgasını vurmuştu. “Güler yüzlü sosyalizm”, “Türkiye’ye özgü sosyalizm”, “özgürlükçü sosyalizm” kavramlarıyla; sadece sistem içinde değil sosyalizm uygulamaları, teorileri içinde de gördüğü çarpıklıkları ifade etmekten hiç çekinmemesiyle; ülkedeki Kürt sorununa değinen belki de ilk siyasetçi olmasıyla; “yatay örgütlenme” modelini savunmasıyla başka türlü bir sosyalist olan Aybar, 1966 yılında filozof Bertrand Russell’ın girişimiyle oluşturulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin de üyesi olmuştu.
“Russell Mahkemesi” olarak da bilinen Mahkeme’nin amacı, gerek stratejik önemi gerek zengin yeraltı kaynakları nedeniyle Vietnam konusunda önceleri sömürgeci Fransa’yı destekleyen daha sonra ise kukla hükümetler ve askerî birliklerle fiilî olarak ülkeye giren ABD’nin işlediği savaş suçlarını araştırmak, dünya çapında kamuoyu yaratmaktı. İdari başkanlığını Jean-Paul Sartre’ın yaptığı Mahkeme adına dünyanın önde gelen entelektüellerine, alanlarındaki yetkin isimlerine davet mektupları gönderen Onursal Başkan Russell, Mahkeme’yi, “ezilenlerin adil bir şekilde müdafaa edilebilecekleri bir platform, bir forum” olarak tanımlıyor; “büyük bir askerî devletin küçük bir ulusa karşı giriştiği en acımasızca ve utanmazca faaliyetlerin birikmiş kanıtlarını gün ışığına çıkarma” isteğini ortaya koyuyordu.
İşte elli yıla yakın zaman sonra “Russel Mahkemesi”’nin bir tahkikat komisyonuyla Vietnam’a giden ve orada yaklaşık bir ay incelemelerde bulunan Mehmet Ali Aybar’ın görüş, gözlem ve düşüncelerini aktardığı günlüğü ilk defa yayımlanıyor. Aybar’ın arşivinin dijital ortama aktarılması sürecinde ortaya çıkan iki defterlik günlükte ABD’nin Vietnam Savaşı sırasında uyguladığı şiddetin, insanlık dışı muamelelerin, işkencelerin çarpıcı anlatımının yanı sıra Aybar’ın alameti farikası “özgürlükçü”, “güler yüzlü” sosyalizm anlayışından parçalar da yer alıyor.
Kıvanç Koçak tarafından yayına hazırlanan ve İletişim Yayınları’nın “Mehmet Ali Aybar Toplu Eserler” dizisinden çıkan kitapta Aybar’ın günlüğünün dışında Russell’ın mahkeme üyelerinin ilk bir araya gelişinde yaptığı konuşma, Jean-Paul Sartre tarafından sunulan hüküm metni ve yine Aybar’ın konuyla ilgili çeşitli yazıları da bir araya geliyor. Yine Aybar’ın arşivinden çıkan fotoğraflarla zenginleşen kitap sadece daha önce hiç kitap halinde yayımlanmaması açısından değil birçok bakımdan önemli: Bir “süper gücün” her bakımdan kendisinden kat kat geride olan bir ülkeye karşı bombalarla, kimyasal silahlarla, özel kuvvetlerle, şehirlerin-köylerin yakılıp yıkılmasıyla, akıl almaz işkence metotlarıyla, tecavüzlerle, insanlık onurunu ayaklar altına alan davranışlarla acımasızca yürüttüğü “kirli savaşı” hemen hemen tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor. Aybar’ın Vietnam’daki gündelik hayata ve sosyalizme dair canlı gözlemlerini içeriyor. Ötesinde kendi sosyalizm anlayışından, “sosyalizm insanlar içindir, insanlar sosyalizm için değil” fikrinden; sosyalizmi salt ekonomik modele indirgeyen zihniyete karşı sosyalizmin amacını insan olarak, insanların somut sorunlarının çözümü olarak ortaya koyan yaklaşımından parçalar da içeriyor.
Vietnam Günlüğü-ABD’nin Vietnam’da İşlediği Savaş Suçlarına Karşı Russell Mahkemesi
Mehmet Ali Aybar
(Yay. Haz.) Kıvanç Koçak
İletişim Yayınları
“Russell Mahkemesi” olarak da bilinen Mahkeme’nin amacı, gerek stratejik önemi gerek zengin yeraltı kaynakları nedeniyle Vietnam konusunda önceleri sömürgeci Fransa’yı destekleyen daha sonra ise kukla hükümetler ve askerî birliklerle fiilî olarak ülkeye giren ABD’nin işlediği savaş suçlarını araştırmak, dünya çapında kamuoyu yaratmaktı. İdari başkanlığını Jean-Paul Sartre’ın yaptığı Mahkeme adına dünyanın önde gelen entelektüellerine, alanlarındaki yetkin isimlerine davet mektupları gönderen Onursal Başkan Russell, Mahkeme’yi, “ezilenlerin adil bir şekilde müdafaa edilebilecekleri bir platform, bir forum” olarak tanımlıyor; “büyük bir askerî devletin küçük bir ulusa karşı giriştiği en acımasızca ve utanmazca faaliyetlerin birikmiş kanıtlarını gün ışığına çıkarma” isteğini ortaya koyuyordu.
İşte elli yıla yakın zaman sonra “Russel Mahkemesi”’nin bir tahkikat komisyonuyla Vietnam’a giden ve orada yaklaşık bir ay incelemelerde bulunan Mehmet Ali Aybar’ın görüş, gözlem ve düşüncelerini aktardığı günlüğü ilk defa yayımlanıyor. Aybar’ın arşivinin dijital ortama aktarılması sürecinde ortaya çıkan iki defterlik günlükte ABD’nin Vietnam Savaşı sırasında uyguladığı şiddetin, insanlık dışı muamelelerin, işkencelerin çarpıcı anlatımının yanı sıra Aybar’ın alameti farikası “özgürlükçü”, “güler yüzlü” sosyalizm anlayışından parçalar da yer alıyor.
Kıvanç Koçak tarafından yayına hazırlanan ve İletişim Yayınları’nın “Mehmet Ali Aybar Toplu Eserler” dizisinden çıkan kitapta Aybar’ın günlüğünün dışında Russell’ın mahkeme üyelerinin ilk bir araya gelişinde yaptığı konuşma, Jean-Paul Sartre tarafından sunulan hüküm metni ve yine Aybar’ın konuyla ilgili çeşitli yazıları da bir araya geliyor. Yine Aybar’ın arşivinden çıkan fotoğraflarla zenginleşen kitap sadece daha önce hiç kitap halinde yayımlanmaması açısından değil birçok bakımdan önemli: Bir “süper gücün” her bakımdan kendisinden kat kat geride olan bir ülkeye karşı bombalarla, kimyasal silahlarla, özel kuvvetlerle, şehirlerin-köylerin yakılıp yıkılmasıyla, akıl almaz işkence metotlarıyla, tecavüzlerle, insanlık onurunu ayaklar altına alan davranışlarla acımasızca yürüttüğü “kirli savaşı” hemen hemen tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor. Aybar’ın Vietnam’daki gündelik hayata ve sosyalizme dair canlı gözlemlerini içeriyor. Ötesinde kendi sosyalizm anlayışından, “sosyalizm insanlar içindir, insanlar sosyalizm için değil” fikrinden; sosyalizmi salt ekonomik modele indirgeyen zihniyete karşı sosyalizmin amacını insan olarak, insanların somut sorunlarının çözümü olarak ortaya koyan yaklaşımından parçalar da içeriyor.
Vietnam Günlüğü-ABD’nin Vietnam’da İşlediği Savaş Suçlarına Karşı Russell Mahkemesi
Mehmet Ali Aybar
(Yay. Haz.) Kıvanç Koçak
İletişim Yayınları
***
'Bu Mahkeme sessizlik suçuna mani olmalı'“Vietnam halkına duyduğum büyük hayranlığı ve tutkuyu sizlerden saklamayacağım. Onlara yapılanları yargılama görevinin peşini bırakmayacağım; zira bunun gereğine inanıyorum. Görevimiz bunları açığa çıkarmak ve herkese anlatmak. Saygımızı sunmamızın en etkili yolunun yoğun ve kararlı bir soruşturmanın sonucunda doğacak gerçekliği ortaya koymak olduğuna inanıyorum. Bu Mahkeme’nin sessizlik suçuna mani olmasını dilerim.”
Bertrand Russell’ın Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin kuruluş oturumu olan Londra toplantısında yaptığı konuşmadan
Bertrand Russell’ın Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin kuruluş oturumu olan Londra toplantısında yaptığı konuşmadan
***
'Üç noktaya dikkat çekeceğim'“ 24 Temmuz 1967 İstanbul’dan hareket. Yeşilköy’den Beyrut, Karaçi, Phnom-Penh üzerinden Hanoi’ye gidiyorum. Mahkeme adına şu üç noktayı tahkik edecek olan komisyona başkanlık edeceğim:
1- Yasak silahlar kullanılmış mıdır?
2- Savaş esirleri ve sivil halka kötü muamele yapılmış mıdır?
3- Genocide var mıdır?...”
1- Yasak silahlar kullanılmış mıdır?
2- Savaş esirleri ve sivil halka kötü muamele yapılmış mıdır?
3- Genocide var mıdır?...”
***
'Bıyık altından güldüler bizim acemiliğimize'“29.07.1967 Hanoi. Sabah saat 7.30’da ilk ‘alerte’. Şaşırdık doğrusu. Savaşta olduğumuzu birden fark ettik. Banyoda tıraş oluyordum. Yüzümün yarısı sabunlu. Ayağımda terlik, elimde ayakkabı, pantolonu koridorda giyerek bahçedeki sığınağa vardık. Uçaksavarlar birkaç kere ateş ettiler. Biz geldiğimizde sığınak dolu idi. Çimentodan bir kısmı birkaç basamakla iniliyor. Basit bir şey. Sığınağa girişimizle alerte sonu çaldı. Otel müstahdemleri bıyık altından güldüler bizim acemiliğimize.”
'Bıyık altından güldüler bizim acemiliğimize'“29.07.1967 Hanoi. Sabah saat 7.30’da ilk ‘alerte’. Şaşırdık doğrusu. Savaşta olduğumuzu birden fark ettik. Banyoda tıraş oluyordum. Yüzümün yarısı sabunlu. Ayağımda terlik, elimde ayakkabı, pantolonu koridorda giyerek bahçedeki sığınağa vardık. Uçaksavarlar birkaç kere ateş ettiler. Biz geldiğimizde sığınak dolu idi. Çimentodan bir kısmı birkaç basamakla iniliyor. Basit bir şey. Sığınağa girişimizle alerte sonu çaldı. Otel müstahdemleri bıyık altından güldüler bizim acemiliğimize.”
***
“Güllü’yü bir daha görmemek var”
6.VIII.1967 “… Bekliyoruz iki büklüm. İlk patlamalar. Bomba mı? Uçaksavar mı? Forss soruyor, “Bomba” diyorlar… Altı kişi çömelmiş (sığınağın tavanı bir metre olmalı, eni de belki bir metre) bekliyoruz. Hoparlörler arada bilgi veriyor: Uçaklar NAM DINH üzerine geliyorlar... Dakikalar, dakikalar. Gene sığınağı sarsan patlamalar... Bekliyoruz ve terliyoruz... Sıcak, rutubetli ağır bir sıcak ve sığınağın sivrisinekleri... Bekliyoruz ve aklıma geliyor, “Güllü’yü bir daha görmemek var” diye; “Güllü’yü babasız bırakmak var” diye ama çarçabuk bu kara düşünceleri itiyorum bu güler yüzlü, cesur halkın arasında...”
6.VIII.1967 “… Bekliyoruz iki büklüm. İlk patlamalar. Bomba mı? Uçaksavar mı? Forss soruyor, “Bomba” diyorlar… Altı kişi çömelmiş (sığınağın tavanı bir metre olmalı, eni de belki bir metre) bekliyoruz. Hoparlörler arada bilgi veriyor: Uçaklar NAM DINH üzerine geliyorlar... Dakikalar, dakikalar. Gene sığınağı sarsan patlamalar... Bekliyoruz ve terliyoruz... Sıcak, rutubetli ağır bir sıcak ve sığınağın sivrisinekleri... Bekliyoruz ve aklıma geliyor, “Güllü’yü bir daha görmemek var” diye; “Güllü’yü babasız bırakmak var” diye ama çarçabuk bu kara düşünceleri itiyorum bu güler yüzlü, cesur halkın arasında...”
***
'İsyan ediyor insan'
8.8.1967 NINH BINH (Misafirhane) “… Bir kadın sedye üzerinde. Baş ucunda ağlayan bir kadın ve bir erkek. Kadının kolu, bacağı, vücudunun görünür yerleri, yüzü yanmış, öldü ölecek. Yanan evinin külleri üzerine koymuşlar sedyeyi. Bize ifade vermek için gelmişmiş. İnlemeye bile mecali yok. Yaralarına sinekler konuyor. Orada sedyenin üzerinde yatıyor. Yaraları görünsün diye sargılarını çıkarmışlar. Bize ifade vermek istediği için getirmişlermiş!... İsyan ediyor insan. İstemiş olsa bile hangi cani doktor izin vermiş buna? Kadın öldü ölecek, derin yanıklar kaplamış vücudunu. Konuşmuyor. Gözleri sabitleşmiş. Bizi görmek!? Haydi canım!... Yaralıların vak’a mahalline nakledilmiş olmasının biz komisyon üyelerini üzdüğünü söyledim. Hastane 10 km. mesafede imiş. Kendilerinin ısrar ettiği cevabını verdi. ‘Doktorlar izin vermemeliydi’ dedim. Bu olay kötü tesir etti, hepimize. Hele ölüm halindeki kadının sedye ile getirilmesi...”
“… Bazı inançlarımı da belirtmeye çalıştım. Dün mesela sosyalizmi kurmanın son derece zor bir iş olduğunu, çünkü sosyalizmin sadece üretimi artırmakla kurulamayacağını, ‘insanın’ kurtuluşunun insan planındaki meselelerini bilhassa çözmek gerektiğini ve iki mesele birbirine sıkı sıkıya bağlı olmakla beraber, zorluğun da asıl ‘insanın’ meselelerinin somut olarak (insanın) meselelerinin çözümünden ileri geldiğini, amacın somut insan olduğunu, onun fert olarak mutlu kılınması gerektiğini söyledim. ‘Sosyalist toplum sadece emekçi sınıfların hürriyeti değil, aynı zamanda bu sınıflara mensup, hatta son tahlilde bütün sınıflara mensup bütün insanların kişiler olarak mutlu yaşadıkları, tam bir hürriyete kavuştukları toplumdur’ dedim…”
***
"Hem anlatıyor hem ağlıyor.
'İki çocukla kaldım' diyor"
15.VIII.1967 Hanoi-THUONG THANH komünü, GIALAM distrikti. “… İki ağır bomba 88 evi yerle bir etmiş. Bir tanesi kocaman, içi su dolu bir krater açmış. Bombanın düştüğü yerin tam yanındaki teker kişilik iki sığınağa barınmış iki kadın bombanın nefesinden ölmüşler. Biraz ilerde bir genç kadın yıkılan evinin enkazı arasından bir şeyler topluyor. Yanına vardık. Genç ve güzel bir kadın. Kederli. Toparladığı şeyler arasında bir çift lastik erkek ayakkabısı, bir pantolon, kocasının elbiseleri. Kocası hemen oracıkta ölmüş. Hem anlatıyor hem ağlıyor. “İki çocukla kaldım” diyor. Dayanılır gibi değil.”
***
'Bombalanan yerleri gördük. Korkunç'
22.VIII.67 Hanoi. “Saat 16.30. Bombalanan yerleri gördük. Korkunç. Ne yazayım? İçimde bir eziklik. İnsanlar, çocuklar, kadınlar ölmüş, yaralı. Bir yerde üç ölüyü çöküntüler arasından çıkarmışlar, hareketsiz, sedyede götürüyorlar. Beride bir el, bir çocuk kafasını tutar...”
8.8.1967 NINH BINH (Misafirhane) “… Bir kadın sedye üzerinde. Baş ucunda ağlayan bir kadın ve bir erkek. Kadının kolu, bacağı, vücudunun görünür yerleri, yüzü yanmış, öldü ölecek. Yanan evinin külleri üzerine koymuşlar sedyeyi. Bize ifade vermek için gelmişmiş. İnlemeye bile mecali yok. Yaralarına sinekler konuyor. Orada sedyenin üzerinde yatıyor. Yaraları görünsün diye sargılarını çıkarmışlar. Bize ifade vermek istediği için getirmişlermiş!... İsyan ediyor insan. İstemiş olsa bile hangi cani doktor izin vermiş buna? Kadın öldü ölecek, derin yanıklar kaplamış vücudunu. Konuşmuyor. Gözleri sabitleşmiş. Bizi görmek!? Haydi canım!... Yaralıların vak’a mahalline nakledilmiş olmasının biz komisyon üyelerini üzdüğünü söyledim. Hastane 10 km. mesafede imiş. Kendilerinin ısrar ettiği cevabını verdi. ‘Doktorlar izin vermemeliydi’ dedim. Bu olay kötü tesir etti, hepimize. Hele ölüm halindeki kadının sedye ile getirilmesi...”
“… Bazı inançlarımı da belirtmeye çalıştım. Dün mesela sosyalizmi kurmanın son derece zor bir iş olduğunu, çünkü sosyalizmin sadece üretimi artırmakla kurulamayacağını, ‘insanın’ kurtuluşunun insan planındaki meselelerini bilhassa çözmek gerektiğini ve iki mesele birbirine sıkı sıkıya bağlı olmakla beraber, zorluğun da asıl ‘insanın’ meselelerinin somut olarak (insanın) meselelerinin çözümünden ileri geldiğini, amacın somut insan olduğunu, onun fert olarak mutlu kılınması gerektiğini söyledim. ‘Sosyalist toplum sadece emekçi sınıfların hürriyeti değil, aynı zamanda bu sınıflara mensup, hatta son tahlilde bütün sınıflara mensup bütün insanların kişiler olarak mutlu yaşadıkları, tam bir hürriyete kavuştukları toplumdur’ dedim…”
***
"Hem anlatıyor hem ağlıyor.
'İki çocukla kaldım' diyor"
15.VIII.1967 Hanoi-THUONG THANH komünü, GIALAM distrikti. “… İki ağır bomba 88 evi yerle bir etmiş. Bir tanesi kocaman, içi su dolu bir krater açmış. Bombanın düştüğü yerin tam yanındaki teker kişilik iki sığınağa barınmış iki kadın bombanın nefesinden ölmüşler. Biraz ilerde bir genç kadın yıkılan evinin enkazı arasından bir şeyler topluyor. Yanına vardık. Genç ve güzel bir kadın. Kederli. Toparladığı şeyler arasında bir çift lastik erkek ayakkabısı, bir pantolon, kocasının elbiseleri. Kocası hemen oracıkta ölmüş. Hem anlatıyor hem ağlıyor. “İki çocukla kaldım” diyor. Dayanılır gibi değil.”
***
'Bombalanan yerleri gördük. Korkunç'
22.VIII.67 Hanoi. “Saat 16.30. Bombalanan yerleri gördük. Korkunç. Ne yazayım? İçimde bir eziklik. İnsanlar, çocuklar, kadınlar ölmüş, yaralı. Bir yerde üç ölüyü çöküntüler arasından çıkarmışlar, hareketsiz, sedyede götürüyorlar. Beride bir el, bir çocuk kafasını tutar...”
***
Mahkemenin vardığı sonuçlar:
1. Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, devletler hukukuna göre, Vietnam’a karşı saldırı eylemleri işlemiş midir?
Oybirliğiyle, EVET.
2. Örneğin hastaneler, okullar, sağlık tesisleri, barajlar vb. gibi tamamen sivil hedefler bombardıman edilmiş midir? Edilmişse, ne ölçüde?
Oybirliğiyle, EVET.
Şu sonuca varmaktayız ki, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti ve askerî kuvvetleri sivil halk, konutlar, köyler, barajlar, su setleri, sağlık tesisleri, cüzzam hastaneleri, okullar, kiliseler, tapınaklar, tarihî ve kültürel anıtlar da dahil olmak üzere sivil hedefleri büyük bir ölçüde kasıtla, sistemli bombardıman etmekle suçludur.”
Jean-Paul Sartre tarafından açıklanan, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin Stockholm Toplantısı’nda varılan kararlardan bir parça (TURGUT TELLİ-BİRGÜN)
Mahkemenin vardığı sonuçlar:
1. Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, devletler hukukuna göre, Vietnam’a karşı saldırı eylemleri işlemiş midir?
Oybirliğiyle, EVET.
2. Örneğin hastaneler, okullar, sağlık tesisleri, barajlar vb. gibi tamamen sivil hedefler bombardıman edilmiş midir? Edilmişse, ne ölçüde?
Oybirliğiyle, EVET.
Şu sonuca varmaktayız ki, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti ve askerî kuvvetleri sivil halk, konutlar, köyler, barajlar, su setleri, sağlık tesisleri, cüzzam hastaneleri, okullar, kiliseler, tapınaklar, tarihî ve kültürel anıtlar da dahil olmak üzere sivil hedefleri büyük bir ölçüde kasıtla, sistemli bombardıman etmekle suçludur.”
Jean-Paul Sartre tarafından açıklanan, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin Stockholm Toplantısı’nda varılan kararlardan bir parça (TURGUT TELLİ-BİRGÜN)
Hiç yorum yok