HIDE
GRID_STYLE

OTORİTE VARSA ÖZGÜRLÜK YOKTUR!

SHOW_BLOG

İşte onu tutuklattıran belge!

Basılmamış kitabı nedeniyle yaklaşık bir yıl cezaevinde kalan gazeteci Ahmet Şık, yeni kitabında tutuklanmasına Hanefi Avcı’nın savcılığa ve...

Basılmamış kitabı nedeniyle yaklaşık bir yıl cezaevinde kalan gazeteci Ahmet Şık, yeni kitabında tutuklanmasına Hanefi Avcı’nın savcılığa verdiği bir belgenin neden olduğunu ileri sürdü. Belgeye göre Emniyet’teki cemaatçi polisler diğer polisleri fişlemiş

Yazdığı kitap henüz basılmadan Odatv soruşturması kapsamında yaklaşık 1 yıl tutuklu kalan gazeteci Ahmet Şık’ın bugün piyasaya çıkan “Pusu - Devletin Yeni Sahipleri” isimli kitabında Odatv davasına ilişkin çarpıcı bilgi ve belgeler yer aldı. 

Kitabın “Cemaatçi polislerden polise fişleme” başlıklı bölümde Hanefi Avcı’nın savcılığa verdiği ancak soruşturma aşamasında “ortadan yok edildiği” ileri sürülen bir belgeye yer verildi. Odatv soruşturmasında gözaltına alınmadan önce bu belgenin peşinde olduğunu ve gözaltına alınmasının bir nedeninin de bu belgenin yayınlanmasını önlemek olabileceğini anlatan Şık “Zaten bu yüzden tıpkı Odatv davasının diğer mağdurları gibi bir komployla tutuklanmam yetmediği gibi toplatma kararı verilen üzerinde çalıştığım kitap imha edilmeye de çalışıldı. İşte o kitapta yer alması istenmeyen belge şimdi karşınızda” ifadesini kullandı. 

“Cemaat” polisleri fişlemiş

Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’ndeki polislerin kimlik bilgileri ve sicil numaraları, görev yerleri, bağlı bulundukları birim ve hatta nereden atandığına kadar bilgiler olan bu belgede, polislerle ilgili değerlendirmeler ise şöyle yer aldı:

- “Bizi bilir sever ama eşi de polis olduğu için vakit bulamadığını söyleyerek kaytarır”

- “Derslerimize katılır. Dergi yok, himmet yok, namaz düzensiz kılar”

- “Cuma namazı kılar” 

- “Dergi, 10 YTL himmeti var. Namaz kılar, dersleri takip eder. Görev almaktan kaçınır. Yakın takip ile kolay seviye alır” 

- “Arkadaş çevresi çok kötü, alışkanlıkları çok fazla. Oruç tutmaz bizimle ilgili fikri yok”

- “Namaz kılar, eşi de polis. İyi birisi başka meşrepten olabilir”

- “Sosyal demokrat”

- “Cumalara gitmez. Maddiyata önem verir. Ağzı bozuk. Kızıyla ablalar ilgileniyor. Kumar oynar, çok sinsi, menfaatçi” 

Kozinoğlu’daki skandal

Kitapta, cezaevinde ölen MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun telefonlarının “Ergenekon” şüphelisi olduğu gerekçesiyle 9 Ocak 2010’a kadar 9 ay boyunca dinlendiği ancak 5. uzatma talebine ise aralarında Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün de olduğu 4 Ergenekon savcısının izin vermediğini anlatıldı. Kitapta yer verilen Savcılar Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Murat Yönder ve Ercan Şafak’ın imzasını taşıyan ret kararında “şüphelilerin kaydedilen telefon görüşmeleri içerisinde yasadışı terör örgütünün faaliyeti olarak nitelendirilebilecek herhangi bir görüşmenin bulunmadığı, telefonların bizzat şüphelilerin kendi adına kayıtlı olup, kimlik ve adres bilgileri de sabit olduğundan, ... iletişim tespitlerinin uzatılması talebi yerinde görülmemiştir” denildi. 

Şık, savcıların suç unsuru bulunmadığını belirttikleri bu telefon kayıtlarının Odatv davasında nasıl delil hale geldiğini ise şöyle anlattı:

“Ret kararında imzası olan 4 savcıdan biri olan Zekeriya Öz, 14 ay sonra bu dinlemeler sırasında elde edilmiş telefon kayıtlarını tutuklamaların gerekçeleri arasında göstermişti. 14 ay önce konuşma içeriklerinde terör örgütü faaliyeti bulunmadığını savunan savcı Öz, 14 ay sonra o konuşma içeriklerinden sorular yöneltmişti Kozinoğlu’na. Üstüne üstlük suç unsuru bulunmadığı için dinleme kararı sona erdirilen bu telefon konuşmaları suç delili olarak da soruşturma dosyasının içine serpiştirilmişti.”

Odatv davasında sanıkların tahliye taleplerinin “kes-yapıştır” yöntemle oluşturulan gerekçelerle reddedildiğini birçok örnekle anlatan Şık, “Hatta mahkeme öyle titiz bir inceleme yapmış ki, Hanefi Avcı başka bir suçtan ötürü halen tutuklu olmasına karşın onun için de ‘kaçma şüphesi’ bulunduğunu yazmışlar” diye yazdı.

Olmayan belgeyi açmışlar!

Odatv bilgisayarlarına bazı belgelerin virüsler kanalıyla yüklendiği iddiasını tekrarlayan Şık, kendisinin de suçlandığı “Sabri Uzun” isimli belgeye ilişkin çelişkileri de ortaya koydu. İddianameye göre bu belgenin 20.10.2010 saat 11.29’da “Soner” isimli kullanıcı tarafından oluşturulduğunu, ancak Boğaziçi Üniversitesi’nin raporunda ise aynı tarihte, 20.12.2010’da ancak saat 09.46’da oluşturulduğunu ve aynı tarih, saat ve dakikada silinmiş göründüğü belirtilen kitapta “Polisin incelemesine göre 20.12.2010 saat 11.29’da oluşturulan belge aynı bilgisayarda oluşturulmadan 1 saat 43 dakika önce kullanılmış. Yani polisin tespit ettiği oluşturma saatinden 103 dakika önce birisi belgeyi açmış, okumuş ya da her ne yaptıysa yapmış. Polise bakarsanız olmayan bir belge o kadar zaman önce kullanılmış. Şimdi benim savcılara sorduğum soruyu savcılar da polis bilirkişisine sormalı: “Bu nasıl iş? Olmayan belgeye nasıl erişim sağlanmış?” 

Ahmet Altan darbeye zemin hazırlamış 

Odatv davasında savcıların “Haber ve yorumlardan delil” ürettiklerini iddia eden Şık, kitabında delil diye sunulan bu haberlerin ayrıntılı bir incelemesine yer verdi. Suçlu gibi gösterilen yazıların üçte birinin başka gazeteler ve yazarlardan alıntı olduğuna dikkat çeken Şık, savcılığın “suçlu haberleri” tasnif ederken örgüt dokümanlarıyla bağlantı kurmaya çalıştığını ancak belgelerle haberlerin üçte birinin uyumlu olmadığını ifade etti. Alıntı yapılan yazarların ve gazetelerin isimlerine de yer veren Şık, “cemaatçi ve AKP’li yazarların” da darbe teşviki ile suçlandığını ortaya koydu. Ahmet Altan’ın bir yazısının da darbe ortamı hazırlamakla suçlandığını söyleyen Şık, bir habere yapılan ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin yer aldığı okur yorumunun da delil olarak gösterildiğini belirtti. “Genel bir yorum yapmak gerekirse suç delili olarak sunulan yazıların arasında günlük basında kalem oynatan birçok yazarın yazılarının yer aldığı göze çarpıyor. Hatta içlerinde “AKP ve cemaat yandaşı sayılan ‘neferlerin’ bile yazıları var” diyen Şık, savcıların suçlu gösterdiği bazı yazarları şöyle sıralamış:

“Nagehan Alçı, Hüseyin Gülerce, Erhan Başyurt, Ayşe Böhürler’in TVNet isimli kanalda türban konusunda İslamcı cenahı eleştiren sözlerinin alıntılandığı haber, Mehmet Y. Yılmaz, Cüneyt Ülsever, Enis Berberoğlu, Fatih Çekirge, Yılmaz Özdil, Yalçın Doğan, Şükrü Küçükşahin, Metin Münir, Rıza Türmen, Güneri Civaoğlu, Fikret Bila, Mehmet Tezkan, Güngör Uras, Aslı Aydıntaşbaş, Kadri Gürsel, Esra Alus, Serdar Akinan, Özlem Çelik, Nihal Kemaloğlu, Serdar Turgut, Ataol Berhamoğlu, Hulki Aktunç, Mustafa Balbay, Erol Manisalı, Nilgün Cerrahoğlu, Ümit Zileli, Şehriban Kıraç (CHP yöneticisi Hurşit Güneş ile yaptığı röportaj), Aykut Küçükkaya (AKP’li belediyelerden biri ile ilgili yaptığı yolsuzluk haberi), Leyla Tavşanoğlu (eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile yaptığı söyleşi), Fatih Altaylı, Hüseyin Sümer, Mehmet Ali Birand, Altan Öymen, Muharrem Bayraktar, Ruşen Çakır, Güngör Mengi, Mustafa Mutlu, Orhan Bursalı, Özdemir İnce, Yeni Harman dergisinde yazdığı bir yazı ile HAS Parti yöneticisi Mehmet Bekaroğlu.