HIDE
GRID_STYLE
SHOW_BLOG

17 Ağustos depreminin 13. yılı: Değişen hiçbir şey yok

17 Ağustos depreminin üzerinden geçen 13 yıllık süre boyunca yaşanan yeni felaketler, yetkililerin açıklamaları ve uygulamaya konulan yeni ...


17 Ağustos depreminin üzerinden geçen 13 yıllık süre boyunca yaşanan yeni felaketler, yetkililerin açıklamaları ve uygulamaya konulan yeni yasalar deprem tehlikesinden korunmak adına hiç yol kat edilmediğini gösteriyor.
17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 13 yıl geçti. Fakat 13 yıl geçmesine rağmen felaketin izlerini silmek mümkün değil. Bu süre zarfında olası yeni depremlere karşı önlem alınması konusunda ise toplumu rahatlatan, gerçek hiçbir adım atılmadı. 1999’dan sonra yaşanan Elazığ ve Van depremleri gibi felaketler bunun en önemli kanıtı. Bu felaketlerde ortaya çıkan kayıplar alınan önlemlerin yetersizliğini ve 17 Ağustos sonrası verilen sözlerin tutulmadığını gözler önüne serdi.
Sorumlular cezasız kaldı
Marmara depreminde resmi rakamlara göre 18 bin kişi yaşamını yitirirken 33 bin kişi yaralanmış ve yaklaşık 285 bin konut, 42 bin işyeri hasar görmüştü. Resmi olmayan sayılara göre ise yaşamını yitiren kişi sayısı yaklaşık 50 bindi. 133 bin binanın çökmesi sonucunda yaklaşık 600 bin kişi evsiz kalmıştı. Tüm bu yaşananlara rağmen bugün Kocaeli’de hâlâ 13 bin 756 hasarlı bina bulunmakta. Üstelik bu binalarda binlerce insan yaşamaya devam ediyor.
Depremin ardından çöken binalardan sorumlu tutulan müteahhitlere yaklaşık 2100 dava açıldı. Bu davalarda 6286 kişi yargılandı. Bu davaların 1800’ü "Cezaların Ertelenmesi ve Şartla Salıverme Yasası" ve hukuki boşluklar sayesinde ile cezasız olarak sonuçlandırıldı. Geriye kalan 300 davanın 110’una ceza verilse de, bu cezaların hemen hemen hepsi ertelenmiş durumda. Kalan davalar ise 2007 yılında 7 buçuk yıllık süreyi doldurarak zamanaşımına uğradı. Bu 2100 dava arasında hapis cezası alan tek kişi olan ve 195 kişinin ölümüne sebep olan Çınarcık’taki sitenin müteahhiti Veli Göçer ise 2007 yılında davanın zaman aşımına uğraması ile salıverildi.
Deprem sonrası alınan önlemler işe yaradı mı?
1999 depreminden sonra depremden korunmak adına birçok yeni uygulama getirildi. Yapı Denetim Yasası bunlardan biri. İlk olarak 2000 yılında yapı denetimi için kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarıldı, fakat bu kararname Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. 2001 yılında ise KHK, Yapı Denetimi Kanunu olarak uygulamaya sokuldu. Kanun gereğince denetim için yalnızca 19 pilot il belirlendi. Bu pilot iller arasında ise Van yoktu.
Van depremi sırasında 1999 sonrası inşa edilen binaların bile yıkılmış olması denetimin hangi şartlar altında yapıldığı sorusunu akıllara getirdi. Konuya ilişkin en çarpıcı açıklama ise Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İstanbul Şube Başkanı Tekin Saraçoğlu’ndan geldi. Saraçoğlu televizyonda yaptığı bir konuşmasında şunları söyledi:
"19 ilde yapı denetimi başladığı zaman biz malzemeleri de laboratuvarlarda kontrol ediyoruz. 19 ilde yapı denetim olan yerlerde vasıfsız malzemeler kullanılmadı. Önceleri çok rastladık ancak sonradan böyle malzemeler görülmedi. Bu malzemeler nerelere gitti? Yapı denetimi olmayan illere gitti. Bakın, bu yıkılan binaların malzemesinin de test edilmesi lazım."
Deprem bahane rant şahane
17 Ağustos depreminin ardından yaklaşık 11 yıldır iktidarda olan AKP hükümeti iktidarda bulunduğu süre boyunca deprem bahanesiyle çıkarttığı yeni yasalar ve uygulamalar ile yaşam alanlarını yağmaya açtı. Geçtiğimiz yıl çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına olağanüstü yetkiler verildi. Van depreminde binlerce insan yaşamını yitirirken, AKP hükümeti son olarak yürürlüğe soktuğu “Afet Yasası” ile deprem riskini öne sürerek kentsel dönüşümün önündeki tüm engelleri kaldırıyor. Yasa sayesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “riskli” bulunan tüm yapılar ve alanlar hakkında yıkım kararı çıkarılacak. Risk tespitini yapacak olan heyet ise 3 bakanlık görevlisinden ve bakanlık tarafından görevlendirilmiş 4 öğretim üyesinden oluşacak.
Mimarlar ve mühendisler rahatsız: 13 yılda değişen hiçbir şey yok
TMMOB’a bağlı odalardan 17 ağustosun 13. Yıldönümüne ilişkin açıklamalar geldi. Mimarlar Odası “İktidarın rant ve yağma politikaları derhal durdurulmalıdır” başlıklı açıklamasında AKP iktidarının depremi öne sürerek uyguladığı politikaları eleştirdi:
“AKP iktidarı döneminde sadece deprem değil, diğer pek çok afet görmezden gelinmiş; sorumlulukların üzerinden atılması için her yol denenmiş; tüm kayıpları kadere bağlayan bir anlayış benimsenmiştir. Son yaşanan Van Depremi sonrasında ise, depremler bahane edilerek uzun süredir çıkarılmak istenen, geçmişte hukuk ve şehircilik engeline takılan 'rant' amaçlı 'Dönüşüm Kanunu', 16 Mayıs 2012 tarihinde TBMM‘de kabul edilen 6306 Sayılı 'Afet Riski Altındaki Alanların Düzenlenmesi Hakkında Kanun' adı altında yasalaşmıştır."
"Bir anlamda "imar darbesi" denebilecek, 'afete karşı önlem' gerekçesi altında düzenlenen kanunla, ülkenin ve kentlerin tamamı 'riskli alan' ilan edilebilmektedir. Yerel yönetimlerin ve ilgili kesimlerin tamamen devre dışı bırakılarak, TOKİ eliyle Başbakanlık tek imar otoritesi haline getirilmiştir.”
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ise “Deprem gerçeği de çözümsüzlük de halen sürmekte” şeklinde açıklama yaparak 13 yıldır deprem tedbiri açısından hiçbir yol kat edilmediğine işaret etti. İMO, tedbirsizliğin hâlâ devam ettiğini ise “Geçen 13 yıllık süre içerisinde beklenilen ve yapılması olanaklı mühendislik tedbirleri hayata geçirilmemiştir” şeklinde ifade etti. İMO, basın açıklamasını siyasi iktidarı ülkemizin deprem gerçeğine uygun ulusal bir deprem politikası belirlemeye ve daha da önemlisi bu politikaları bir an önce hayata geçirmeye çağırarak sonlandırdı.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ise “Depremlerin Felakete Dönüşmesi Takdir-i İlahi Değildir” başlıklı basın açıklamasında aşağıdaki ifadelere yer verdi:
“Aradan geçen onca yıldan sonra, gerekli derslerin alınarak depreme dayanıklı yapılarda güvenli yaşamların sürüldüğü, depremle yaşamaya alışmış bir ülkeyi görmek isterdik. Ancak durum bunun tam tersi oldu. Ülkemizi o günden bu yana yöneten iktidarların tamamının 'deprem ülkesi' olma gerçekliğinin dışında adım atması ile 99 sonrasında olan her deprem bir felakete dönüştü ve yaşanan acılar süreklilik halini aldı.”
"AKP iktidarının insan hayatına değer vermeyen rantçı zihniyetini “AKP iktidarı deprem olgusunu sadece karlı bir pazar alanı olarak görmektedir. Deprem sonrası oluşan acılar ve korkular suistimal edilerek deprem sözü bu ülkede artık rant sözüyle eş anlamlı hale gelmiştir."
TMMOB Başkanı, basın açıklamasının son bölümünde ise deprem konusunda çaresiz olmadığımızı şu sözlerle anlattı: “Aklın ve bilimin gösterdiği yol deprem karşısında çaresiz olunmadığı ve devlet eliyle güvenli bir yaşamın sağlanabileceğini göstermektedir. Devlet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli, ranta ve kâra dayalı politikaları terk etmeli, depremlerin afete, afetin de büyük felaketlere dönüşmesinin önüne geçmelidir.”

VİDEO