HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

52 YILDIR BİR İLK… Sultan Kılıç gitti, araştırdı ve yazdı: “ÇEYİZ SANDIĞINA KAPATILAN ÜLKE”… TURAN EMEKSİZ! (3. Bölüm)

“BİR BAKTIM Kİ BİZİM AİLE CENAZE KORTEJİNİN ÖNÜNDE” “Kuş ol kardeş, beni şakı Göğsümde dört kurşun yarası Göğsümde dört pencere. Bir pencer...


“BİR BAKTIM Kİ BİZİM AİLE CENAZE KORTEJİNİN ÖNÜNDE”
“Kuş ol kardeş, beni şakı
Göğsümde dört kurşun yarası
Göğsümde dört pencere.
Bir pencere hürriyet yaylasına.
Göğsümde dört pencere,
Bir pencere kardeşlik ormanına,
Göğsümde dört pencere,
Bir pencere dünya bahçesine.
Kuş ol kardeş, beni şakı
Bir tanesi bile kalmasın kapalı
Düşmesin bir damla kan toprağa.
Kuş ol kardeş, beni şakı.
Silerlerse buradan bir gün bu kanı,
Kuş ol kardeş, beni şakı
Kalk ayağa.”
A. Kadir, “1960, İstanbul” şiirinden)
28 Nisan 1960 tarihinde İstanbul Beyazıt Meydanı’nda Demokrat Parti hükümetinin baskılarını, Amerikan yayılmacılığını, NATO’ya üyeliği protesto ederken polis kurşunuyla öldürülen Malatyalı Ahmet Turan Emeksiz’i tanıyan herkesle görüşmek üzere yollara düşüyorum.
En yakın akrabalarına doğru yola çıkıyorum. Bu kez çekirdek aileyle görüşüyorum. Mehmet Emeksiz, 71 yaşında, emekli astsubay. Yılmaz(Ahmet Turan Emeksiz)’ın amcası oğlu, aynı zamanda eniştesi. Turan Emeksiz’in kardeşi Gülnaz’ın eşi Mehmet Emeksiz:
“Yılmaz (Turan Emeksiz’in ailedeki adı)’ın babası Ahmet amcam, DDY’de çalışıyordu. Emekli olamadan, daha 58 yaşındayken, Yılmaz’dan iki yıl önce ölmüştü. Allah’ın sevgili kuluymuş ki evlat acısını tatmadı.
Amcam öldükten sonra çok zorluklar yaşadılar. Yılmaz, çok akıllı, çalışkan, dürüst, saygılı bir gençti. Lise bitirmelerinde tarih öğretmeninin kaprisiyle bir yıl uzadı okulu bitirmesi. O arada sanayide, DDY’de geçici hareket görevlisi olarak ve Foto Kemiksiz’de çalıştı. Ailesinin geçimine katkıda bulundu. Pilot olmayı çok istiyordu. Askeri okulun sınavını da kazandığı halde ailesi gönderemedi.
Dayısı bir göz oda vermişti. Yılmaz, Solmaz, Gülnaz ve anaları Zeynep (Zeytin) Emeksiz, o bir göz odada yaşama tutunmaya çabaladılar.
Yıllardır okuduğum bir gazetenin yazarı, Turan Emeksiz Komünist Partisi üyesiydi, diye yazmış. Olsa da kabulümüz; ama belgesi nerede? Bunlar, İstanbul’da masa başında sözüm ona gazetecilik yapıyorlar. İlk defa bir gazeteci geldi doğrudan bizlerle konuşmaya. O da sizsiniz. Bunun için teşekkür ederim. Doğrular yazılsın. Uzaktan kimse ahkâm kesmesin.
Bir başka gazeteci de Turan Emeksiz’in anası Ermeni’dir, diyor. Anası Ermeni olduğundan mı ilgilenmedi, yoksulluk ve hastalıkla baş başa bıraktılar? Ermeni olsaydı da gurur duyardık. Aslımızı inkâr etmezdik. Bu da uzaktan gazeteci kesilenlerden.  Evet, ailemizde bir Ermeni canımız var.
Ermeni kırımında sürülen Ermeni ailelerden biri, sekiz on yaşlarındaki kızlarını, yollarda zulme uğramasın, ölmesin diye dedemlere bırakırlar. Dedemler o kızı büyütürler, amcamla evlendirirler. Turan Emeksiz’in anası değil, diğer amcasının karısı Ermeni’dir. Ermeni yengemiz, bizim canımız ciğerimizdir.
Nüfusta Adım Mehmet, ailedeki adım Hacı’dır. İki yıl önce eşimle birlikte hacca da gittik. Şimdi gerçek hacı oldum. Yılmaz da dini inançları sağlam bir gençti. Ama Menderes hükümetinin baskılarına, Amerikan emperyalizmine karşıydı. Tam bağımsız Türkiye isteyen gençlerle birlikte muhalif, sol çizgideydi. O zamanlar böyle şucu bucu gibi çeşitli sıfatlar yoktu.”
27 Eylül 1940’ta doğan Ahmet Turan Emeksiz, 28 Nisan 1960 tarihinde İstanbul Beyazıt Meydanı’nda vurulur.  Muhalif, sol görüşlü öğrencilerin gösterisi vardır. Turan Emeksiz de Tam Bağımsız Türkiye isteğiyle arkadaşlarının yanındadır. Adnan Menderes’in polis müdürü Bumin Yamanoğlu’nun silahından çıkan kurşunlar, Turan Emeksiz’in atar damarını parçalar. Hastaneye götürülürken yolda can verir Yılmaz.
Daha sonraki yıllarda bu Bumin Yamanoğlu, TİKKO tarafından öldürüldü.
“Ben o zaman, Emeksiz vurulduğu zaman, Ankara Mamak Muhabere Okulu’nda astsubay talebeydim. Haberleşme olanakları şimdiki gibi değildi. Turan Emeksiz vuruldu, haberini bizim Yılmaz’la hiç bağdaştırmamıştım ya da duymamıştım. O zaman askeri okulda radyo dinleyemez, televizyon izleyemezdik. Telefonla konuşamazdık.
Yılmaz, şehit olduktan sonra İstanbul’da defnedilmiş. Ailesinin, çocuklarını Malatya’ya götürmek gibi bir isteği olmamış. Buna ekonomik güçleri de sosyal güçleri de yeterli değildi. Haberleşme ağı da bu kadar geniş ve hızlı değildi.
10 Haziran 1960’ta bizi, askeri öğrenciler olarak Anıt Kabir’e doğru yola çıkardılar. Bir baktım ki bizim aile kortejin önünde yürüyor. İşte o zaman anladım ki meğer bizim Yılmaz’mış Anıt Kabir’e doğru yola çıkardığımız şehidimiz. Hemen tabancamı arkadaşlarıma verdim. Ben de kortejdeki ailemin yanında yer aldım. Serseme döndüm o an, kötü bir rüya gibiydi. İnanamıyordum.
Sonra Yılmaz’ın anası, hangi kurum tarafından şu anda hatırlayamıyorum, yılın annesi seçildi. Yılın annesi seçenlerce toplanan parayla İstanbul’da, pahalı olmayan iki küçük, daire alındı. O dairelerde oturmadı Yılmaz’ın anası. Devlet tarafından da çok düşük bir maaş bağlandı. O maaş da çok düşük olduğundan ondan vazgeçti. Yaşlılık aylığı düşük derler. Emeksiz’in annesi, yaşlılık aylığı için başvurdu.”
BABASININ ACISINI, BEYDAĞLARININ ARDINA ÖTELEDİ OĞLUMUN ÖLÜM HABERİ
“Yılmaz’ımın ölümünün acısı, babasının ölümünün acısını Beydağlarının ardında bıraktı. Beydağları kadar büyük acı çöktü yüreğime.” demişti Emeksiz’in annesi.
Yılmaz 19 yaşındayken kardeşleri Solmaz 16, Gülnaz da 13 yaşındaydı. Daha sonra amcamın kızı, Turan Emeksiz’in de kardeşi olan Gülnaz’la evlendim.
 Ben Konya’da görevliydim. Kaynanam Malatya’da hastaydı. Kaynanam o zamanki Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a mektup göndermişti. Damadımı Malatya’ya gönderin, diye. Beni Malatya şoför okuluna atadılar. Kaynanam verem olmuştu, onunla ilgilendim.
Anıt Kabir’den Cebeci Askeri Şehitliği’ne nakledileceği zaman Genelkurmaydan haber geldi. Nakilde bulunmak isterseniz, diye. Yılmaz’ın annesi hastaydı, gidemedik. Bir mektup yazarak mazeretimizi ve teşekkürümüzü iletmiştim.
23 Ağustos 1988, 28 yıl sonra Turan Emeksiz ve mücadele arkadaşlarının mezarları açıldı. Devlet eliyle Ankara Cebeci Askeri Şehitliği’ne nakledildi. Yakın akrabalarımızdan Albay Nazım Çağlar, nakil işleminde oradaydı. Yılmaz’ın bozulmadan, kefeniyle nakledildiğini söyledi.
Yılmaz’ın ölümü anasını iflah etmedi. Ciğerparesini kurşunların aldığı bu yoksul ananın ciğerleri yara oldu. Verem tedavisi gördü. Evlat acısıyla 26 yıl yandı kavruldu.”
Emekli Astsubay Mehmet Emeksiz’le iş yerinde konuşuyoruz. İş yerine yakın olan evlerinin sokağına kadar götürüyor beni. Balkondaki eşine seslenerek beni eşine yolluyor.
Güler yüzle karşılanıyorum. Elli bir yıl sonra ağabeyinin ölümünden, annesinin yaşadığı acılardan söz etmek kolay olmuyor. Duru mavi gözler, denizler gibi çalkalanıyor, bulutlanıyor, kızarıyor. Gözler doluyor.

DEVAM EDECEK
Sultan KILIÇ - sultankilic44@hotmail.com     

2. BÖLÜM İÇİN LÜTFEN LİNKİ TIKLAYINIZ:    http://dehabertr.blogspot.com/2012/07/52-yildir-bir-ilk-sultan-klc-gitti_26.html                                                                           
                              
ÖNEMLİ HATIRLATMA:
YAZI VE FOTOĞRAFLAR DEMOKRATHABER/İDEA GAZETESİNİN MÜLKİYETİDİR. İZİNLİ YA DA İZİNSİZ KULLANILAMAZ, ÇOĞALTILAMAZ VE DAĞITILAMAZ. AKSİ TUTUM VE DAVRANIŞLARDA BULUNULMASI HALİNDE, SORUMLULAR HAKKINDA DERHAL YASAL İŞLEM BAŞLATILACAKTIR

Business News