HIDE
GRID_STYLE

OTORİTE VARSA ÖZGÜRLÜK YOKTUR!

SHOW_BLOG

Ortadoğu’nun kaderini değiştiren aşiret: Milyarlarca dolarlık Barzani 'imparatorluğu'…

Son olarak Suriye Kürtlerine yönelik hamlesi ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'yla yaptığı görüşme ile gündeme gelen Mesut Barzani, O...


Son olarak Suriye Kürtlerine yönelik hamlesi ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'yla yaptığı görüşme ile gündeme gelen Mesut Barzani, Ortadoğu'nun en önemli siyasi figürlerinden bir tanesi. soL'dan Hatice İkinci, yarın da devam edecek yazı dizisiyle Barzani aşiretinin kısa tarihine göz attı.
En son Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bölgesine yaptığı ziyaretle gündeme gelen Mesut Barzani, Suriye’ye müdahalenin konuşulduğu bu günlerde yine Ortadoğu’nun en önemli figürü haline geldi. Bu aslında alışılmadık bir durum değil. Son yüz yıllık tarihine baktığımızda, Barzani ailesi hesaba katılmadan hiçbir denklemin kurulamayacağını görürüz Ortadoğu’da…
Mesut Barzani’nin Türkiye’yle “sıcak ilişkilerinin” tarihi Turgut Özal ile başlar ve onun politikalarının devamcısı olarak gördüğü Erdoğan’la devam eder.
Bu yazı dizisinin konusu, Barzani üzerinden siyaset tartışmak ya da onun Kürtler üzerinde ne kadar etkili bir siyasetçi olduğunu anlatmak değil.
Dizide anlatılacak olan, bu toprakların kaderini artık eskisi gibi olması mümkün olmayacak şekilde değiştiren Barzani ailesi ve yüz yıllık hikayeleridir. Ve bu hikayede hep savaş vardır.
Oğul, kardeş, yeğen ve kuzen ilişkileri üzerine kurulmuş bir “özerk” Kürt devleti ve milyar dolarlarla ifade edilen servetler…
Barzani’nin başkanı olduğu Kürdistan Özerk Yönetimi’nde ordu, istihbarat, uluslararası ilişkiler ve ticari hayat da dahil olmak üzere Barzani soyadına rastlamama olasılığınız yok.
Aile’nin hikayesi baba Molla Barzani’yle başlar…
Kızıl Molla Barzani…
Ortadoğu’nun en önemli isimlerinden biri olan Molla Mustafa Barzani, 1903 yılında Irak’ta bulunan Barzan bölgesinde doğdu.
Hayatı büyük çileler ve mücadeleyle geçti. Barzani acıyla da çok erken yaşta tanıştı. Henüz 12 yaşındayken, Hamidiye Alayları tarafından gözaltına alınan abisi Abdüselam’ın idamına tanıklık etti. 1932’de Barzan aşiretinin lideri oldu ve 1943’te Bağdat yönetimine başkaldırdı. Bu isyanın bastırılması üzerine ailesiyle birlikte İran’a sığındı. 1946’da Kürdistan Demokratik Partisini (KDP) kurdu. Ve aynı yıl SSCB’nin de desteğini alarak İran’ın Urmiye Bölgesi’nde ilk Kürt devleti olan “Mahabad Kürt Cumhuriyeti”ni kurdu. Ancak bu devletin ömrü çok kısa sürdü. İran birlikleri bölgeye saldırarak, bu devletin oluşumuna son verdi. Bu gelişmeler üzerine bölgeyi terk eden Barzani ve ailesi SSCB’ye sığındı.
Molla Barzani bu sırada Moskova Üniversitesi’ne devam ederek, dil bilimleri eğitimi aldı. Moskova yılları Barzani’ye “Molla”dan sonra bir lakap daha kazandırdı; artık “Kızıl molla” olarak anılacaktı…
Marksist-Leninist bir KDP…
Partisini Marksist-Leninist bir hareket olarak tanımlayan Molla Barzani, KDP’nin 1957 kongresinde bu ibareyi kongre kararı olarak kayıtlara da geçirtti.
1958 yılında Abdülkerim Kasım’ın Irak’ta krallığa son veren darbesinden sonra ülkesine tekrar döndü. Kasım ve ardından gelen Saddam Hüseyin iktidarına karşı birkaç kez daha ayaklandı. Ancak bu kez Barzani’nin yanında, Irak’ta değişen dengeler sebebiyle SSCB ve İran yoktu.
Bu gelişmeler üzerine Molla Barzani 1976 yılında ABD’ye iltica etti. Burada üç yıl kanser tedavisi gördü, 1979 yılında yaşamını yitirdi.
Önce Tahran’a, ardından doğu Kürdistan bölgesinin Şeno kentine getirilen Barzani’nin cenazesine 100 binin üstünde Kürt katıldı.
Oğul Barzani Ortadoğu’nun kaderini değiştiriyor…
Mesut Barzani 1947 yılında babası Mustafa Barzani'nin lideri olduğu Mahabat Kürt Cumhuriyeti'nde doğdu. Kardeşi İdris’in 1987’deki ölümünün ardından KDP’nin tek lideri oldu.
Oğul Barzani ve Ortadoğu’nun kaderi, 1991’de ABD’nin Irak’a saldırmasıyla değişti. Irak’ın içinde bulunduğu durumu fırsat olarak değerlendiren Barzani, Kuzey Irak’ta Saddam’ın Baas rejimine karşı bir ayaklanma başlattı.
Bu ayaklanma, NATO güçlerinin Irak’ın kuzeyinde yer alan ve 36. paralel olarak adlandırılan bölgeye bir uluslararası birlik yerleştirmesiyle sonuçlandı.
Türkiye’nin Barzani’yle ilişkileri de bu dönemde başladı.
1991 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, KYB lideri Celal Talabani ve Barzani’yi Türkiye’ye davet etti. KDP ve KYP bürolarının Türkiye’de açılmasına izin verildi. Barzani ve Talabani’ye üçüncü ülkelerde rahat seyahat edebilmeleri için kırmızı pasaport verildi.
Mesut Barzani ile Özal ailesinin dostlukları Turgut Özal’ın ölümünden sonra da devam etti. Barzani, bu aileye duyduğu vefa borcunu ödemeyi de ihmal etmedi. Semra ve Ahmet Özal’ı özel uçakla Kuzey Irak’a getirten Barzani, Ahmet Özal’ın Erbil’de bir inşaat şirketi kurmasına ön ayak oldu.
Daha sonra Kürdistan Özerk Yönetimi tarafından bu şirkete bin konutluk bir ihale verildi.
Semra Özal, eşi Turgut Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğüne dair açıklamayı da bu gezi sırasında yaptı.
Amcalar, dayılar, yeğenler ve kuzenlerden oluşan büyük Barzani “imparatorluğu” üyelerinin ülke yönetimi ile ticari hayatta aldıkları önemli görevleri daha sonra ayrıntılarıyla anlatacağımızı hatırlatalım. Ve öncelikle bu toprakların kaderini değiştiren Barzan aşiretinden biraz söz edelim.
Yahudiler ve Nakşibendiler’in merkezi Barzan… 
Barzani aşireti adını, Irak’ın kuzeyinde yer alan Barzan bölgesinden alıyor. Bugün Erbil’e bağlı olan Barzan bölgesinin en önemli özelliği Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı üç ülke, Türkiye-İran-Irak sınırların tam kesişme noktasında yer almasıdır. Yüzlerce yıllık tarihi olan kasaba, aynı zamanda bölgedeki Yahudilerin ve Nakşibendi şeyhlerinin merkezi olarak da biliniyor.
Barzaniler Beroji, Mizori, Şarvani ve Dolemari olmak üzere dört aşiretten oluşan bir aşiret konfederasyonu aslında. Barzani adı ise, Kürtçenin de mensup olduğu dil ailesinde Mahalle anlamına geliyor.
Barzaniler ve Yahudilik tartışmaları…
Barzanilerin Yahudiliklerine ilişkin tartışmalar neredeyse tarih sahnesine çıktıkları günden beri sürüyor.
Molla Barzani’nin İsrail’le ilişkilerinin her zaman iyi olması, bu tartışmaların hep canlı kalmasına sebep oldu. Aslına bakılırsa bu dostluk Arap coğrafyasında her zaman rahatsızlık yarattı. Özellikle İsrail’e karşı Mısır, Ürdün ve Suriye’nin yenilgisiyle sonuçlanan 6 Gün Savaşı sırasında Molla Barzani’nin aldığı tutum, tepkiyle karşılandı. Molla Barzani’nin bu savaşın öncesinde İsrail’e yaptığı ziyaret de tartışıldı hep. Barzani, savaş sırasında Arap koalisyonuna katılmasına dair yapılan çağrılara yanıt vermediği gibi, ağırlığını da İsrail’den yana koydu. Anlatılana göre, Mısır lideri Cemal Abdülnasır, Molla Barzani’den sembolik olarak 3 peşmerge göndererek Arap ittifakına katılmasını istemiş, ancak Barzani, buna yanaşmamıştı.
Barzani aşiretinin Yahudi olduğuna ilişkin en önemli iddia, kendisi de bir Kürt Yahudisi olan Californiya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Yona Sabar’ın yazdığı “Kürdistan Yahudilerinin Halk Edebiyatı: Antoloji” adlı kitapla ortaya atıldı.
Prof. Sabar’ın kitapta anlattığına göre 16. ve 17. yüzyılda bu bölgede yaşayan Barzanilere mensup hahamların kurduğu Yahudi eğitim kurumları büyük bir itibara sahipti. Öyle ki, başta Mısır olmak üzere Ortadoğu'nun muhtelif ülkelerinden buraya öğrenci akını oluyordu. O sırada Haham olan Nathanel Barzani de Yahudiler tarafından kabul edilen ilk kadın haham olan Asenath’ın dedesiydi.
Ancak, Sabar’a göre Barzani ismini taşıyan herkesi Kürt Yahudisi olarak görmek doğru değil. Çünkü Barzani adı tüm Barzan doğumlular tarafından kullanılan bir isim.
Kitabın yayınlanmasının ardından tarihçi Ahmet Uçar, Tarih ve Düşünce dergisinde Osmanlı arşivlerinden alınmış bir belge yayımladı. Bu belgeye göre, bölgede yaşayan bir tek Barzani ailesi vardı. Ve onlar da Yahudiydi…
Tüm bu tartışmalar birer iddia olarak kaldı her zaman…
Birakuji; kardeş kardeşi boğazlıyor…
“Dünyada çok az ulusun diline kardeşin kardeşi öldürmesiyle ilgili deyimler yerleşmiştir” der Faysal Dağlı, Kürt iç savaşını anlattığı “Birakuji” adlı kitabının önsözünde…
Kürtçede kardeşin kardeşi boğazlaması anlamına gelen birakuji, Kuzey Irak’ta 1992’de başlayıp yaklaşık on yıl süren iç savaşı anlatmak için kullanılan bir deyim. Kürt ozan Şiwan Perwer de yine aynı isimli ağıtında bu dönemi anlatır.
İç savaş, KDP önderliğindeki Kürtlerin, Birinci Körfez Savaşı’ndan yenilgiyle çıkan Irak’a karşı ayaklanmasıyla başladı. Bu dönemde ayaklananlar sadece Kürtler değildi. Güneyde üç ili ele geçiren Şiiler de orduyla çarpışıyorlardı.
Saddam iki ayaklanmayı da sert tedbirlerle bastırdı. Bu gelişmenin ardından gazete sayfaları bir anda Saddam’ın toplu katliam yapacağı haberleriyle dolmayı başladı.
NATO’nun her müdahalesinin, gazete ve televizyonlarda yer alan kaynağı belirsiz katliam haberleriyle başladığını hatırlatmadan geçmeyelim; önce Saddam “toplu katliam yapacaktı”, sonra Kaddafi, şimdi ise Esad… Saddam ve Kaddafi’nin sonlarını biliyoruz.
Devam edelim…
Gazetelerde yer alan bu haberler üzerine ülkenin güneyinde ve kuzeyinde 1,5 milyon insan sınırlara yığıldı. Bunların 500 binini Türkiye sınırlarına dayanan Kürt mülteciler oluşturuyordu.
NATO müdahalesi başlıyor…
Tüm bu yaşananlar, NATO güçleri tarafından, “Kürtleri Saddam'dan korumak” adı altında, Irak'ın kuzeyinde bir "kurtarılmış bölge"oluşturulmasıyla sonuçlandı. Kürtlerin yaşadığı bölge olan 36. paralelin kuzeyi uçuşa yasak bölge ilan edildi ve Çekiç Güç olarak adlandırılan uluslararası askeri birlik bu bölgeye yerleştirildi. Türkiye, ABD önderliğindeki Çekiç Güç'ün İncirlik ve Pirinçlik üslerini kullanmasına izin verdi ve sınıra asker yığarak, bu gücün elini rahatlattı.
NATO güçlerine göre amaçlanan, Saddam’a karşı Kürtlere bir koruma kalkanı oluşturulmasıydı.
Ancak, Saddam aynı sert tedbirlerle Güneydeki Şii isyanını da bastırmıştı. Orada da göçler vardı. Ancak Şiiler, şimdilik NATO güçlerinin dikkatini çekmiyordu. Onlar için ne bir koruma kalkanı oluşturuldu, ne de BM’den bir yaptırım kararı çıkartıldı.
Çekiç Güç’ün bölgede konuşlanmasının ardından, 1970'teki Saddam-Molla Barzani anlaşması hatırlandı. Bu anlaşmada yer alan “Kürdistan Bölgesel Yönetimi” maddesinin hayata geçirilmesine karar verildi. Aynı yıl bölgesel parlamentonun oluşturulması için seçimler yapıldı. Barzani’nin KDP’si ve Talabani’nin KYB’si birbirlerine çok yakın oy oranları aldılar. Bunun üzerine bölgesel çıkarlar konusunda anlaşamamaları da eklenince huzursuzluk kısa sürede silahlı çatışmaya dönüştü. Üç yıl süren çatışmalarda yüzlerce Kürt öldü.
Barzani Saddam’dan yardım istiyor…
1995 yazında sağlanan ateşkes ancak 1 yıl sürdü; Ağustos 1996 sonunda, İran'dan yardım alan KYP lideri Talabani Erbil’i ele geçirdi. Bu gelişme üzerine Barzani, Bağdat yönetiminden yardım istedi. Irak birlikleri Çekiç Güç'ün göreve başladığı 1991'den beri ilk kez bölgeye giriyordu. Irak ordusu Talabani kuvvetlerini Erbil'den çıkardı.
ABD’nin, Irak ordusunun Çekiç Güç’ün hakimiyeti altında olan bölgeye girmesine yanıtı çok sert oldu. Irak'ın güneyindeki hava savunma mevzilerini bombaladı ve uçuşa yasak bölge sınırını 36. paralelden 33. paralelin güneyine çıkarttığını duyurdu.
Bu yıllarda ABD ve Türkiye’nin üst üste yaptığı askeri operasyonlar, Barzani’nin “Türkiye’nin bölgedeki desteğine” karşılık PKK’ye saldırması ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’yle (YNK) savaşı sonucunda binlerce Kürt öldü.
Bölge o kadar karışıktı ki, ABD Kuzey Irak'ta bulunan ve muhtemelen CIA için çalışan ailelerden oluşan 6 bin 700 Kürt’ü can güvenlikleri kalmadığı gerekçesiyle Türkiye üzerinden Pasifik Okyanusu'ndaki kendisine bağlı Guam adasına gönderdi.
YARIN: KDP-PKK savaşı, aşiret içi güç mücadeleleri, Barzanilerin ticari ilişkileri, Türkiye’deki şirketleri ve serveti...
Hatice İkinci (soL)