Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

EMEK/SINIF/HALK

İşte liberallerin TKP’den 'sızdırdığı' o mektup!

TKP’nin Anayasa tartışmaları ile ilgili hazırladığı değerlendirme mektubunun, bir haber sitesinde gizli bir faaliyetmiş gibi sunulması ...

TKP’nin Anayasa tartışmaları ile ilgili hazırladığı değerlendirme mektubunun, bir haber sitesinde gizli bir faaliyetmiş gibi sunulması üzerine TKP dönem sözcüsü Erkan Baş’a konunun esasının ne olduğunu sorduk. Mektubun tam metni ise haberin sonunda yer alıyor.
TKP’nin gündemdeki anayasa tartışmalarına dair görüşlerini açıkladığı ve Salı gününden bu yana dağıtımına başladığı metin, basından da ilgi gördü. Ancak kimi sitelerde metnin TKP’den “sızdırıldığı” iddia edilerek, TKP’nin Kürt halkının haklarını kazanmasına karşı çıktığının da dile getirildiğini gördük.
Özellikle Turnusol adlı sitede çıkan bir haberde ve ardından da aynı sitede yazarlık yapan bir ismin köşe yazısında, günlerdir dağıtımı süren ve birçok insana ulaştırılmış olan bir metnin “sızdırıldığı”nın dile getirilmesinin ardından soL Portal olarak TKP MK Dönem Sözcüsü Erkan Baş’a ulaştık ve sorularımız sorduk.
Öncelikle bir “sızma”dan söz ediliyor? Bu metin gizli bir metin miydi, kontrolünüz dışında sızdırılmış mı oldu?
Bu sitenin daha önce yine partimizle ilgili yalanlar ve saçma haberler yayan, ağırlıkla "liberal sol" olarak adlandırılan iktidar yandaşı yayın çizgisine sahip olduğunu biliyorum. Uzun zamandır bu saçmalıkları takip etmiyoruz, söz konusu haberi de okumadım.
Sızma diye yazılmışsa gerçekten hem komik, hem üzücü. Düzen siyasetinin kulvarlarında çok gezinince dilleri de onların diline daha fazla benzemiş. Sızma, sızdırma burjuva siyasetindeki gibi gizli kapaklı işlerin çok yoğun olduğu alanlarda olur. Bizim için siyaset açıktır, hele halktan gizlediğimiz hiç bir siyasal değerlendirmemiz yok. İsteyen herkese bu mektubu başka pek çok siyasi değerlendirmemizi de veririz, zaten biraz cesaretleri olsa en basit gazetecilik kuralı gereği Parti’mizi arayıp sorarlardı ama o zaman haber boşa düşmüş olurdu.
TKP bugüne kadar yüzlerce “değerlendirme” yazmıştır. Bunları bazen milyonlarca basıp halka dağıtırız bildiri olur, bazen broşür olur, bazen de daha konuyla ilgili kesimleri hedef alıp bire bir elden ulaştırmayı tercih ederiz. Bu tarz siyasal değerlendirme içeren mektuplarımızı, genellikle muhataplarına ilettikten kısa bir süre sonra kamuoyuna açıklıyoruz. Partimizin internet sitesinde böyle pek çok örnek görmek mümkün. Ancak basına ve kamuoyuna iletilmeyen her yazının gizli olduğunu iddia etmek gerçekten iktidara karşı her siyasi faaliyeti "terör" olarak adlandırmak gibi olmuş, yakışmış!
Peki bu mektupta da ifade edilen TKP’nin gündemdeki anayasa tartışmalarına bakışı nasıl? TKP AKP’nin hazırlamaya çalıştığı yeni Anayasa gündemi hakkında ne düşünüyor?
TKP Merkezi Kurulları geçtiğimiz hafta sonu toplandı. Bu toplantılar da doğal olarak Türkiye'nin içinden geçtiği sürece dair değerlendirmelerimiz oldu. Elbette öncelikle kendimize, TKP'ye dair çıkarttığımız görevler var. Bunlar arasında en önemli olanlarından birisi AKP'nin öncülüğünde sürdürülen Anayasa tartışmalarına devrimci bir müdahale. TKP önümüzdeki dönemi AKP'nin bu hamlesine karşı etkin bir mücadele örgütleyecektir. Bununla ilgili olarak örneğin Komünist dergisinin Mart sayısını önerebilirim. Bu hafta sonundan itibaren Türkiye'nin pek çok yerinde AKP Anayasası'na karşı işçi sınıfının, emekçilerin, yoksul halklarımızın sesini en güçlü biçimde sokağa taşımaya çalışacağız.
Biz esas olarak AKP’nin öncülüğünde zenginlerin, patronların ve uluslararası sermayenin isteklerine uygun bir Anayasa hazırlık süreci görüyoruz. Buna sonuna kadar karşı duracağız. Bu gerici, işbirlikçi, piyasacı Anayasa’ya karşı, dini, dili, ırkı ne olursa olsun tüm emekçilerin, "Yeni bir Türkiye" kurulması görevini kendilerinin üstlenmesi için çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz.
Kendimize dair bu görevleri çıkarırken, toplumun düşünen, siyasal üretim süreçlerinin parçası olan çeşitli kesimleriyle de değerlendirmelerimizi paylaşmayı sorumluluk olarak görüyoruz. Elbette düşüncelerimizi her platforma taşıyacağız, anlatacağız ve tartışacağız, bir siyasal parti için bundan daha doğal ne olabilir.
Söz edilen mektup bunlardan birisidir. Hemen bu görüşmeden sonra mektubun tamamının size iletilmesini sağlayabiliriz.
İddialar, BDP’nin içinde olduğu bir anayasa sürecine TKP’nin karşı çıktığı yönünde. Hatta TKP’nin Kürt halkının haklarına kavuşmasını engellemeye çalıştığı dahi söyleniyor. Mektubunuzda bu Anayasa’yı AKP-BDP Anayasası olarak mı tanımladınız?
Türkiye siyasetinde yeni bir tür ortaya çıktı. Memlekette sosyalistler olmasa kimse yüzlerine bakmayacağı için sosyalistlere saldırarak “önemli” olmaya çalışanlar var. Bunlar doğal olarak yalana dayanmak zorundalar, sorduğunuzu ilk kez sizden duyuyorum.
Biz bu Anayasa'ya AKP Anayasası, Tayyip Anayasası gibi adlarla andık ama hiç "AKP-BDP Anayasası" adlandırılması kullanılmadı, bu herhalde ilgili sitenin değerlendirmesi yorumu veya arzusudur.
Biz tam tersini, yani böyle bir ittifakın hiç oluşmamasını isteriz, oluşmaması için çabalarız. Önerim, mektubun tamamına olduğu gibi basmanızdır, böylece hem TKP'nin ne dediği ve ne demediği anlaşılır hem de liberallerin neden paniğe kapıldığını herkes kolayca görmüş olur. Son olarak bu fırsatı bulmuşken, yarından itibaren Anayasa tartışmalarına ilişkin çalışmalarımız sokağa da yansıyacağını söyleyeyim. Bildirilerimiz, afişlerimiz, “Toplumcu Anayasa”mız ve ekinliklerimizle milyonlarca insana ulaşmak için kollarımızı sıvadık.
İşte TKP'nin mektubunun tam metni:
05 Mart 2013
Değerli dost,
Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi olarak ülkemizin içinden geçtiği son derece kritik bir konjonktürde kimi değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.
“Kritik” derken AKP hükümetinin kısa süre önce hızlandıracağını ilan ettiği Anayasa çalışmalarını, Kürt sorunuyla ilgili müzakereleri ve bölgemizde yaşanan gelişmeleri kastediyoruz. Bunlar ayrı başlıklar da oluşturmuyor aslında. Birbirlerini tamamlayan tek ve karmaşık bir sürecin değişik veçheleri anlamına geliyorlar. Ancak bağlantıları kurmak kaydıyla ayrı ayrı ve kısaca değinmek durumundayız.
Partimiz 2011 seçimlerinden AKP'nin üçüncü kez birinci parti olarak çıkmasını alelade bir seçim başarısı olarak görmemiştir. Bu kuşkusuz önceki yıllara yayılan bir gelişme çizgisinin parçası, ama kesinlikle yeni ve radikal bir dönemeçti. Bizce ülkemiz 2011 itibariyle 1923 konseptinden tarihsel bir kopuş yaşamıştır. Birinci Cumhuriyet diye adlandırdığımız mirastan yaşanan bu kopuşun geriye çevrilmesi mümkün değildir. Türkiye'de aydınlanmadan ve seküler yapıdan, bağımsızlıktan, komşularla iyi ilişkiler ve barıştan yana olanların geleceği bu geçmişe referansla tasarlamaları gerçekçi değildir.
Öte yandan İkinci Cumhuriyet veya emperyalizme uyumlu İslami rejim aynı zamanda sınır tanımayan bir piyasacılık, yani vahşi kapitalizm anlamına gelmektedir. Böyle bir yapının emperyalizmle uyumu Türkiye'nin aktif taşeronluğa yerleşmesi, militarist ve yayılmacı bir nitelik kazanması demektir. Tüm bunların hayata geçirilmesinin koşulu şeflik anlamında bir başkanlık sistemi, yani totalitarizmdir.
Bu doğrultuda siyasi iktidarın attığı adımlar, kurumlar, düzenlemeler ve kadrolar düzeyinde hayli ileri gitse de, toplumsal doku bu gerici dönüşüme direnç göstermektedir. Seçim kazanmak ve geçmişten kopmak ile krize yuvarlanmak ve geleceksiz duruma düşmek neredeyse çakışmıştır. Kısaca ülkemizin önünde AKP'den kurtulmak son derece gerçekçi bir hedeftir bizce.
Türkiye ilericiliği AKP'yi değişmez bir veri saymamalıdır. Türkiye ilericiliği AKP'yle uzlaşma arayışı üzerinden geleceği aydınlatamaz. Türkiye ilericiliği geçmişin restorasyonundan çok daha kuvvetli bir ileri sıçramaya yüzünü dönmelidir. Türkiye ilericiliği bu nedenle, bu amaçla AKP'ye direnmelidir.
Anayasa hazırlamak tanımı gereği bir uzlaşma süreci olarak görülmektedir. Biz dostlarımızı bu yaklaşımın dışına çıkmaya davet ediyoruz.
Türkiye'de yaşanan köklü rejim değişikliğinin muzafferleri, hem zaferlerini taçlandırmak için, hem de yaşadıkları toplumsal tıkanıklığı çözmek için Anayasaya gereksinim duyuyorlar. AKP'nin altına imza atacağı bir Anayasa, rejimin islami karakterini, piyasa diktatörlüğünü, kimin şahsında somutlanacağı belli bir başkanlık sistemini güvence altına alabilir yalnızca. Bunlar AKP'nin pazarlığa açmayacağı sabitleridir.
Anayasa tartışmalarında ilericilerin öncelikli perspektifi bugünkü iktidarın Anayasa yapma meşruiyetini kırmak olmalıdır. Bunun hangi taktiklerle hayata geçirileceği ayrı bir tartışmadır ve her siyasi hareket veya kişiliğin TKP ile aynı biçimleri benimsemesini beklemek gibi bir tutumumuz söz konusu olamaz. Ancak TKP, AKP ile “kabul edilebilir” bir uzlaşma arayışının karşısına dikilecektir.
Kamuoyuna İmralı tutanakları olarak yansıyan görüşmeler, Anayasa değişikliklerinin "yeni ve demokratik bir Türkiye"nin kurulması", "tarihimizin en büyük rejim değişikliğinin gerçekleşmesi" biçiminde sunulmak isteneceğini göstermektedir. İçerik itibariyle gerici bir dönüşümün "yenilik" iddiasına karşı koyarken, nihayete varamayacak ve ancak kaotik bir süreci tetikleyecek olan bu dönüşüm projesine kendi toplumsal kurtuluş projemizle yanıt vermek durumundayız.
"Yeni bir Türkiye"nin kurulma ihtiyacının kazandığı meşruiyeti, hiçbir meşruiyeti olmayan gerici bir koalisyona terk edemeyiz. 1920'lerin rövanşını almak isteyenlerin karşısına, 1920 felsefesiyle değil, onu bir tarihsel kazanım olarak görerek, bugünkü koşullarda gerçekçi tek seçenek olan sosyalizm perspektifiyle çıkmaktan başka çare bulunmamaktadır.
Değerli dost,
TKP bütün ulusal, etnik ve kültürel kimliklerin yasal ve toplumsal planda eşitliğinden yanadır. Bu eşitliğin içinin nasıl doldurulacağı önemlidir.
Kimliklerin eşitliğine ilişkin olarak, ideolojiler üstü, nesnel, tarafsız, herkesi kapsayan bir model söz konusu olamaz. AKP Kürt kimliğinin diğer kimliklerle eşitliğine ilişkin iki temel ilkeden hareket etmektedir. Bunlardan birincisi farklılıkların üstünün Sünni İslamla örtülmesidir. Bu ilkenin birleştirici değil bölücü olduğu açıktır.
Üstelik Ortadoğu'da senaryosu çoktan yazılan Sünni-Şii çatışması oyunu gözden kaçırılmamalıdır. AKP Anayasasının Kürtlere vaat ettiği barışın Ortadoğu'nun bütün dillerine tercümesi, tam tersi, yani savaştır.
AKP'nin Kürt çözümüne uygulayacağı diğer ilkesi ise piyasacılıktır. Uluslararası sermayenin toplumun en ince kıvrımlarına nüfuz edebilme özgürlüğü ile yerel sermayelerin uluslararası sermayeyle buluşabilme özgürlüğünün adı, neo-liberal perspektifte yerelleşmedir. Uluslararası tekeller, piyasa ve sermaye serbestisini adlı adınca savunamayacaklarından yerelleşmeyi demokratikleşme olarak sunmaktadırlar.
Türkiye'nin bölgelere ayrıştırılması, bu bölgelerin kısıtsız bir sermaye diktatörlüğüne teslim edilmesi, örneğin asgari ücretin bugünkü durumu arattıracak ölçülere düşürülmesi, havaya uçurulan sosyal güvenlik sisteminin tümden gömülmesi demektir. Bu bölgeler yerel kaynaklar ve gelirler için acımasız bir rekabete sürükleneceklerdir. AKP Anayasasının demokrasiyi yerelleşmede göstereceği kesindir ve bunun sonucu Türklerin ve Kürtlerin eşitliği değil, tam bir kabus olacaktır.
TKP ülkemizin bütün ilerici güçlerini, halk kitleleri adına söz söyleyen unsurlarını bu senaryolara karşı uyarmaktadır. Halkımızın tek bir sorununu çözmeyecek olan, ama gerici bir totaliter rejimin önünü açmak üzere alçakça bir aldatmaca anlamına gelen uzlaşmalardan uzak durulmalıdır.
AKP Türkiyesi, ABD'nin Ortadoğu senaryolarının aktif taşeronu olmasının karşılığında kuşkusuz ödüllendirilecektir.
Yabancı sermaye girişiyle, bölgenin bazı pazarlarından Türkiye sermayesine ayrılan payla... Ancak unutulmamalıdır ki, sermayenin ödüllendirildiği yerde yağmanın zincirleri boşanmış demektir.
Türkiye halkının ABD emperyalizminin bölgeyi yeniden biçimlendirmesi ile herhangi bir çıkar bağı yoktur. Tersine AKP'nin NATO ittifakına hizmette gösterdiği kararlılık ülkemizi bölgenin İsrail ve gerici Arap rejimleri dışında bütün belli başlı güçleriyle düşmanlaştırmıştır.
Bu politikanın Türkiye içinde geniş kitlelere kabul ettirilmesinin ideolojik plandaki karşılığı dinci- milliyetçi bir beyin yıkamadır. Türkiye ilericiliği bu beyin yıkamaya, “büyük Türkiye”, “güçlü Türkiye” palavralarına halkımızın kanmasına izin vermemek durumundadır.
Değerli dostumuz,
Yukarıdaki senaryolar bir pakettir. AKP İkinci Cumhuriyet'in önündeki direnci kırdığında herkese dinsel taassup, herkese yerel parçalanma, herkese piyasa cehennemi, herkese bölgesel savaş sunacaktır.
Türkiye Komünist Partisi “yüzde 99'u müslüman” bir ülkede dinselleşmeye karşı durulamayacağını düşünenleri uyarmaktadır.
TKP Kürtlere Anayasal eşitlik vaaz eden bir Anayasa'nın piyasacı özelliklerinin görmezden gelinebileceğini düşünenlere akıllarını başlarına devşirmelerini söylemektedir.
Suriye politikasında bir eşkıya gibi davranan AKP'ye güç katacak uzlaşmaların felaket olacağını herkes görmelidir.
2013 yılı Türkiye için bir kırılma noktasını temsil etmektedir.
AKP kurduğu yeni rejimi bir de Anayasa'yla taçlandıramamalıdır. Bunu yapamadığı takdirde şu anda çok güçlü görünen islamcı totalitarizm geri geri kaymaya başlayacaktır.
Kürt kardeşlerimize İslamcı totalitarizme destek olmaları için verilmek istenen her tür rüşvet reddedilmelidir.
Ülkemizin bölgede savaşlara sürüklenmesinin önüne geçilmelidir. AKP'nin militarist açılımlarına karşı TBMM'den dışarıya, barış meydanlarına bir köprü kurulmalıdır.
Eğer bu hatlar çekilmez ve AKP'ye direnilmez ise Türkiye toplumunu büyük bir çöküşün beklediği gün gibi açıktır.
Türkiye Komünist Partisi olarak, siz dostlarımızı, ilerici, anti-emperyalist, eşitlikçi, barışçı ilkelerden ödün vermemeye, AKP'ye karşı aydınların ve emekçilerin içinden yükselen dirençle birleşmeye, bu çerçevede daha fazla diyalog ve dayanışma içinde olmaya davet etmektedir.
Dostlukla,
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komite

SON YAZIDAN