Chávez'in temel mirası: Kapitalizme alternatif bir toplumu halkla birlikte inşa etmek
Chávez, sosyalizmi eşitliğin, özgürlüğün, gerçek ve derinlemesine bir demokrasinin hüküm sürdüğü, halkın özne olduğu yeni bir kolektif hayat ve kârı değil insanı merkeze koyan bir ekonomik sistem ve de yaşamak eyleminin sahip olmak eyleminden öncelikli olduğu bir kültür olarak kavrıyordu
Hugo Chávez 1998’deki başkanlık seçiminden zaferle çıktığında, neoliberal kapitalist model halihazırda çökmekteydi. O an, neoliberal kapitalist modeli –tabii ki bünyesinde sosyal sorunlara karşı daha fazla duyarlılık barındıran, ancak yine de kâr arayışı ile aynı mantık tarafından motive edilen birtakım değişimlerle birlikte– yeniden inşa etmek ya da ileri gidip yeni bir model inşa etmeyi denemekten başka bir seçenek yoktu.
Bana göre Chávez’in en önemli mirası ikinci alternatifi tercih etmiş olmasıdır. Bu alternatifin adını koymak için, olumsuz çağrışımlar da edinmiş olmasına rağmen, sosyalizm kelimesini yeniden kullanmayı tercih etti. Aynı zamanda kelimeyi 20. yüzyılda uygulanan Sovyet sosyalizminden ayrıştırmak amacıyla bunun 21. yüzyılın sosyalizmi olduğunu vurguladı. Chávez, partiyi bürokratikleştiren ve sıradan sıradan halkın öznelik rolünü ortadan kaldıran “Stalinist sapma” ya da işçilerin işletmeleri kendilerinin yönetmesinden ziyade devlet mülkiyetine vurgu yapan devlet kapitalizmi gibi “geçmişteki hatalara düşülmemesi” konusunda da uyardı.
Chávez, sosyalizmi eşitliğin, özgürlüğün, gerçek ve derinlemesine bir demokrasinin hüküm sürdüğü, halkın özne olduğu yeni bir kolektif hayat ve kârı değil insanı merkeze koyan bir ekonomik sistem ve de yaşamak eyleminin sahip olmak eyleminden öncelikli olduğu, çoğulcu, anti-tüketicilikçi bir kültür olarak kavrıyordu.
Chávez, Mariátegui gibi, 21. yüzyıl sosyalizminin bir “karbon kopya” olamayacağını; Bolivarcı, Hıristiyan, Robinsoncu[1], Amerikan-yerlisi bir sosyalizmden söz ettiği “kahramanca bir yaradılış” olması gerektiğini düşündü.
Sıradan halkın özneliğinin gerekliliği Venezüellalı başkanın son konuşmalarında sürekli tekrarlanan bir tema. Bu unsur kendi demokratik sosyalizm önermesini diğerlerinin önermelerinden farklı kılıyor. Her katmanda özne olarak katılım, insanların özgüven kazanmalarını ve geliştirmelerini mümkün kılan şeydir ki bu da insan olarak kendilerini gerçekleştirmeleri demektir.
Eğer Chávez kendi ayakları üstünde durabilmeleri için katılımcı süreçlere uygun alanların yaratılmasını teşvik etmemiş olsaydı bu söyledikleri boş lafların ötesine geçemezdi. İşte bu yüzden onun komünal konseyler (toplumsal öz-yönetim alanları), işçi konseyleri, öğrenci konseyleri ve köylü konseyleri kurulması yönündeki girişimi çok önemlidir. Bu girişimin amacı kendisini, temel yapıtaşları komünler olan yeni bir ademi merkeziyetçi devlet biçimi olarak ifade eden kolektif bir yapı oluşturmaktır.
Chávez için halkla birlikte inşa etmek, yeni bir toplumsal proje için onların gönüllerini ve zihinlerini fethetmek anlamına geliyordu. Bu vaaz vererek değil ancak uygulama ile yapılabilirdi; halkın projenin mimarı olmasına fırsat vererek, halkın projeyi kendi projesi olarak görmesini sağlamak. Bu yüzden onun tavsiyesi şuydu: “Sekterlikten kaçının. Eğer politikaya katılmayan, hiçbir partiye ait olmayan insanlar varsa, sorun yok; başımızın üstünde yerleri var. Sadece bu değil, eğer burada muhalefetten birisi varsa onu takdir edin. Çalışmasına ve faydalı olmasına izin verin. Alanlar açın ve göreceksiniz ki pratik ile birçok insan kendilerini değiştirecekler.
Chávez kimilerinin düşünebileceği gibi naif değildi. Bu projenin ete kemiğe bürünmesine karşı olan güçlerin son derece kuvvetli olduklarını biliyordu. Fakat gerçekçi olmak, mümkün olanın sanatı olarak kavranan muhafazakar politik görüşe saplanmak anlamına gelmez. Chávez için politika sanatı, saf iradeciliğe bel bağlayarak değil fakat somut gerçeklikten başlayan, onu değiştirmenin koşullarını yaratmayı amaçlayarak, değişime yatkın güçlerin arasında bir ilişki inşa etmek suretiyle imkansızı mümkün kılmaktı. O şunu anlamıştı; bugün imkansız gözükeni gelecekte mümkün kılmak için güçler arasındaki ilişkiyi sadece ulusal düzeyde değil uluslararası düzeyde de değiştirmek gerekiyordu. Biliyordu ki politik gücü inşa etmek için üst yönetim düzeyindeki anlaşmalar yeterli değildi, en önemli olan sosyal bir güç inşa edebilmekti, yönetimde bulunduğu yıllar boyunca bunu başarmak için ustaca mücadele etti.
* Marta Harnecker, Latin Amerika toplumsal siyasal hareketleri üzerine çalışmalarıyla bilinen ve uluslararası alanda saygınlık kazanmış isimlerden, 80’in üzerinde kitabı bulunan Şilili Marksist yazar.
Chávez, sosyalizmi eşitliğin, özgürlüğün, gerçek ve derinlemesine bir demokrasinin hüküm sürdüğü, halkın özne olduğu yeni bir kolektif hayat ve kârı değil insanı merkeze koyan bir ekonomik sistem ve de yaşamak eyleminin sahip olmak eyleminden öncelikli olduğu bir kültür olarak kavrıyordu
Hugo Chávez 1998’deki başkanlık seçiminden zaferle çıktığında, neoliberal kapitalist model halihazırda çökmekteydi. O an, neoliberal kapitalist modeli –tabii ki bünyesinde sosyal sorunlara karşı daha fazla duyarlılık barındıran, ancak yine de kâr arayışı ile aynı mantık tarafından motive edilen birtakım değişimlerle birlikte– yeniden inşa etmek ya da ileri gidip yeni bir model inşa etmeyi denemekten başka bir seçenek yoktu.
Bana göre Chávez’in en önemli mirası ikinci alternatifi tercih etmiş olmasıdır. Bu alternatifin adını koymak için, olumsuz çağrışımlar da edinmiş olmasına rağmen, sosyalizm kelimesini yeniden kullanmayı tercih etti. Aynı zamanda kelimeyi 20. yüzyılda uygulanan Sovyet sosyalizminden ayrıştırmak amacıyla bunun 21. yüzyılın sosyalizmi olduğunu vurguladı. Chávez, partiyi bürokratikleştiren ve sıradan sıradan halkın öznelik rolünü ortadan kaldıran “Stalinist sapma” ya da işçilerin işletmeleri kendilerinin yönetmesinden ziyade devlet mülkiyetine vurgu yapan devlet kapitalizmi gibi “geçmişteki hatalara düşülmemesi” konusunda da uyardı.
Chávez, sosyalizmi eşitliğin, özgürlüğün, gerçek ve derinlemesine bir demokrasinin hüküm sürdüğü, halkın özne olduğu yeni bir kolektif hayat ve kârı değil insanı merkeze koyan bir ekonomik sistem ve de yaşamak eyleminin sahip olmak eyleminden öncelikli olduğu, çoğulcu, anti-tüketicilikçi bir kültür olarak kavrıyordu.
Chávez, Mariátegui gibi, 21. yüzyıl sosyalizminin bir “karbon kopya” olamayacağını; Bolivarcı, Hıristiyan, Robinsoncu[1], Amerikan-yerlisi bir sosyalizmden söz ettiği “kahramanca bir yaradılış” olması gerektiğini düşündü.
Sıradan halkın özneliğinin gerekliliği Venezüellalı başkanın son konuşmalarında sürekli tekrarlanan bir tema. Bu unsur kendi demokratik sosyalizm önermesini diğerlerinin önermelerinden farklı kılıyor. Her katmanda özne olarak katılım, insanların özgüven kazanmalarını ve geliştirmelerini mümkün kılan şeydir ki bu da insan olarak kendilerini gerçekleştirmeleri demektir.
Eğer Chávez kendi ayakları üstünde durabilmeleri için katılımcı süreçlere uygun alanların yaratılmasını teşvik etmemiş olsaydı bu söyledikleri boş lafların ötesine geçemezdi. İşte bu yüzden onun komünal konseyler (toplumsal öz-yönetim alanları), işçi konseyleri, öğrenci konseyleri ve köylü konseyleri kurulması yönündeki girişimi çok önemlidir. Bu girişimin amacı kendisini, temel yapıtaşları komünler olan yeni bir ademi merkeziyetçi devlet biçimi olarak ifade eden kolektif bir yapı oluşturmaktır.
Chávez için halkla birlikte inşa etmek, yeni bir toplumsal proje için onların gönüllerini ve zihinlerini fethetmek anlamına geliyordu. Bu vaaz vererek değil ancak uygulama ile yapılabilirdi; halkın projenin mimarı olmasına fırsat vererek, halkın projeyi kendi projesi olarak görmesini sağlamak. Bu yüzden onun tavsiyesi şuydu: “Sekterlikten kaçının. Eğer politikaya katılmayan, hiçbir partiye ait olmayan insanlar varsa, sorun yok; başımızın üstünde yerleri var. Sadece bu değil, eğer burada muhalefetten birisi varsa onu takdir edin. Çalışmasına ve faydalı olmasına izin verin. Alanlar açın ve göreceksiniz ki pratik ile birçok insan kendilerini değiştirecekler.
Chávez kimilerinin düşünebileceği gibi naif değildi. Bu projenin ete kemiğe bürünmesine karşı olan güçlerin son derece kuvvetli olduklarını biliyordu. Fakat gerçekçi olmak, mümkün olanın sanatı olarak kavranan muhafazakar politik görüşe saplanmak anlamına gelmez. Chávez için politika sanatı, saf iradeciliğe bel bağlayarak değil fakat somut gerçeklikten başlayan, onu değiştirmenin koşullarını yaratmayı amaçlayarak, değişime yatkın güçlerin arasında bir ilişki inşa etmek suretiyle imkansızı mümkün kılmaktı. O şunu anlamıştı; bugün imkansız gözükeni gelecekte mümkün kılmak için güçler arasındaki ilişkiyi sadece ulusal düzeyde değil uluslararası düzeyde de değiştirmek gerekiyordu. Biliyordu ki politik gücü inşa etmek için üst yönetim düzeyindeki anlaşmalar yeterli değildi, en önemli olan sosyal bir güç inşa edebilmekti, yönetimde bulunduğu yıllar boyunca bunu başarmak için ustaca mücadele etti.
* Marta Harnecker, Latin Amerika toplumsal siyasal hareketleri üzerine çalışmalarıyla bilinen ve uluslararası alanda saygınlık kazanmış isimlerden, 80’in üzerinde kitabı bulunan Şilili Marksist yazar.
[1]
Samuel Robinson olarak da bilinen Venezüellalı düşünür Simon
Rodriguez’in ütopik sosyalist düşüncelerine atıfla kullanılan bir
kavram; -ç.n.
[MRZine'deki İngilizcesinden Berkay Özbek tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
[MRZine'deki İngilizcesinden Berkay Özbek tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]