Türkiye'nin sınırları ve başka ülkelerde yayınlanan haritalar hakkında oldukça "hassas" olan Türk medyasında, Öcalan'ı...
Türkiye'nin sınırları ve başka ülkelerde yayınlanan haritalar
hakkında oldukça "hassas" olan Türk medyasında, Öcalan'ın mektubunun
ardından "Büyük Türkiye" haritalarında Suriye ve Irak da ülke
topraklarına katılmış olarak "rahatça" yayınlanmaya başladı.
Yıllarca Türkiye'nin sınırlarına ve bazı yabancı ülkelerde "Kürdistan" veya "Ermenistan" şeklinde bölünmüş Türkiye haritası çizenlere karşı hassas olan Türk medyası, şimdilerde rahatça "Büyük Türkiye" haritaları yayınlamaya başladı.
PKK ve Kürt sorunu ile ilgili olarak pek "sorumlu" yayıncılık yaptığı söylenemeyecek Milliyet gazetesi, Diyarbakır Newroz'unu canlı yayında verdikten sonra, şimdi de Kıbrıs'ın tamamıyla Suriye ve Irak'ın bir bölümünü içine alan bir Türkiye haritasını yayınlayarak "Genişleme mi dayanışma mı?" başlıklı Burcu Ünal imzalı bir habere imza attı.
Abdullah Öcalan'ın "Mısak-ı Milli" vurgusunu yorumlayan "uzmanlar" şunları söyledi:
Muhsin Kızılkaya: Misak-ı Milli, şu anki milli sınırlar belirlenmeden önce Musul’u da kapsayan bir kavramdır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra şu andaki milli sınırlar belirlenince Musul, Misak-ı Milli sınırlarının dışında kalmıştır. Öcalan’ın vurguladığı şey bu. Kürdistan’ın şöyle bir özelliği var, üzerinde sadece Kürtlerin yaşadığı bir coğrafya değildir ama dili Kürtçedir.
O vurgu Irak Kürdistan’ını da kapsayan bir şeydir. Öcalan’ın demokratik modernite diye önerdiği modeli sadece Türkiye için öngörmüyor, bir Ortadoğu projesi olarak görüyor. ‘Ortadoğu Halklar Konfederasyonu’ diye bir kavram ortaya atıyor.
Bütün Ortadoğu’daki halkların devletsiz yaşadığı, konfedere topluluklar şeklinde örgütlendiği bir düzenden bahsediyor. Bu modelin gerçekleşme şansı nedir ne değildir o ayrı bir tartışma konusu ama Misak-ı Milli kavramını da bu demokratik modernite, Ortadoğu Konfederasyonu için işin içine kattığı bir şey.
Prof. Dr. Doğu Ergil: Misak-ı Milli’nin iki özellik var, Osmanlı halklarının dayanışması ve ülkeye karşı olan saldırganlığın birlikte engellenmesi. Burada dayanışmanın sürdürülmesi ve birbirimize karşı değil dışarıdaki ortak düşmana karşı savaşma çağrısı vardır. Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü kaybetmemek en azından elde kalanlara sahip çıkmak vardır. Çünkü herkes biliyor ki toprak dediğiniz şeyi sadece ordu korumaz, o topraklar üzerinde yaşayan insanlar korur. Neticede ordu dediğinizde halktan derlenmiş olan kişilerdir. Milleti geniş bir şekilde tanımlayan bir çağrıydı o. Şimdi bunun yeni biçimini yapmak ve bu ülkede yaşayan bütün halkların tek olarak tanımlanması ve onların arasında yeni bir mukabele çağrısı var.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: Öcalan’ın mesajında Misak’ı Milli sınırları kastedilerek bir bölünme ya da Türkiye’nin küçülmesinin değil; Türkiye’nin kuruluşundan itibaren öngördüğü sınırlara ulaşmasının öngörüldüğü anlaşılıyor. Misak-ı Milli’ye vurgu yapılırken Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mantığına bir atıfta bulunuluyor.
Şu anda geride kalma olduğu, ileri gidilmesi gerektiği söyleniyor. Bu mesaj Kürtlere de veriliyor. Burada düşmanın içeride olmadığı vurgulanıyor. Batı emperyalizmi hedef alınıyor ve araya nifak sokanın başkaları olduğu görüşü anlaşılıyor.
Yıllarca Türkiye'nin sınırlarına ve bazı yabancı ülkelerde "Kürdistan" veya "Ermenistan" şeklinde bölünmüş Türkiye haritası çizenlere karşı hassas olan Türk medyası, şimdilerde rahatça "Büyük Türkiye" haritaları yayınlamaya başladı.
PKK ve Kürt sorunu ile ilgili olarak pek "sorumlu" yayıncılık yaptığı söylenemeyecek Milliyet gazetesi, Diyarbakır Newroz'unu canlı yayında verdikten sonra, şimdi de Kıbrıs'ın tamamıyla Suriye ve Irak'ın bir bölümünü içine alan bir Türkiye haritasını yayınlayarak "Genişleme mi dayanışma mı?" başlıklı Burcu Ünal imzalı bir habere imza attı.
Abdullah Öcalan'ın "Mısak-ı Milli" vurgusunu yorumlayan "uzmanlar" şunları söyledi:
Muhsin Kızılkaya: Misak-ı Milli, şu anki milli sınırlar belirlenmeden önce Musul’u da kapsayan bir kavramdır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra şu andaki milli sınırlar belirlenince Musul, Misak-ı Milli sınırlarının dışında kalmıştır. Öcalan’ın vurguladığı şey bu. Kürdistan’ın şöyle bir özelliği var, üzerinde sadece Kürtlerin yaşadığı bir coğrafya değildir ama dili Kürtçedir.
O vurgu Irak Kürdistan’ını da kapsayan bir şeydir. Öcalan’ın demokratik modernite diye önerdiği modeli sadece Türkiye için öngörmüyor, bir Ortadoğu projesi olarak görüyor. ‘Ortadoğu Halklar Konfederasyonu’ diye bir kavram ortaya atıyor.
Bütün Ortadoğu’daki halkların devletsiz yaşadığı, konfedere topluluklar şeklinde örgütlendiği bir düzenden bahsediyor. Bu modelin gerçekleşme şansı nedir ne değildir o ayrı bir tartışma konusu ama Misak-ı Milli kavramını da bu demokratik modernite, Ortadoğu Konfederasyonu için işin içine kattığı bir şey.
Prof. Dr. Doğu Ergil: Misak-ı Milli’nin iki özellik var, Osmanlı halklarının dayanışması ve ülkeye karşı olan saldırganlığın birlikte engellenmesi. Burada dayanışmanın sürdürülmesi ve birbirimize karşı değil dışarıdaki ortak düşmana karşı savaşma çağrısı vardır. Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü kaybetmemek en azından elde kalanlara sahip çıkmak vardır. Çünkü herkes biliyor ki toprak dediğiniz şeyi sadece ordu korumaz, o topraklar üzerinde yaşayan insanlar korur. Neticede ordu dediğinizde halktan derlenmiş olan kişilerdir. Milleti geniş bir şekilde tanımlayan bir çağrıydı o. Şimdi bunun yeni biçimini yapmak ve bu ülkede yaşayan bütün halkların tek olarak tanımlanması ve onların arasında yeni bir mukabele çağrısı var.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: Öcalan’ın mesajında Misak’ı Milli sınırları kastedilerek bir bölünme ya da Türkiye’nin küçülmesinin değil; Türkiye’nin kuruluşundan itibaren öngördüğü sınırlara ulaşmasının öngörüldüğü anlaşılıyor. Misak-ı Milli’ye vurgu yapılırken Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mantığına bir atıfta bulunuluyor.
Şu anda geride kalma olduğu, ileri gidilmesi gerektiği söyleniyor. Bu mesaj Kürtlere de veriliyor. Burada düşmanın içeride olmadığı vurgulanıyor. Batı emperyalizmi hedef alınıyor ve araya nifak sokanın başkaları olduğu görüşü anlaşılıyor.