Kürt aydını Enver Sezgin’e göre, Öcalan razı olursa
başkanlığı Kürtler destekleyecek. Sezgin Öcalan'ın özerklik konusundaki
düşünceleri ise şu sözlerle açıklıyor;
Öcalan “ben özerklikten vaz geçtim” dedi mi? Demedi.
Dediği takdirde “vazgeçti” diyebiliriz. Sadece erteledi. Devletle
yaptığı pazarlıkta, bu fikri şimdi öne çıkarmama mutabakatına vardı
BDP’ye oy veren Kürtler arasında, “ başkanlık sistemini
istemeyelim” diye bir tartışma yok. Tam tersi, başkanlık konuşulabilir
görüşü var. Öcalan razı olursa, Kürtler başkanlığı destekler
İki kişi çok büyük risk aldı: Erdoğan ve Öcalan. İkisi de
istikbalini bu sürece bağladı. Başarısız olursa Erdoğan’ı Yüce Divan’a
bile götürmek isteyecekler. Öcalan’ın ise liderliği tartışılacak
Öcalan özerklikten vazgeçmedi
Tarihimizin en olağanüstü günlerinden birini yaşadık Newroz’da...
Abdullah Öcalan’ın barış mesajı bir milyon insanın önünde okundu. Bundan
sonra barıştan dönülebilir mi?
Dönülemez. Çünkü bu dönemin en büyük özelliği şu: Halkın barış ve
çözüm sürecine desteği çok güçlü. Eğer halkın büyük desteği olmasaydı...
Ne olurdu?
Barıştan dönülebilirdi ama bundan sonra barıştan dönülmesini halk
engelleyecek. Halk, otuz yıllık savaşın getirdiği tecrübeler sonucunda,
“artık barışın zamanıdır; başka çare yok” kararına vardı. Bugün iki halk
da artık savaş yorgunu. İki halk da barış istiyor.
Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu?
Biz 2010’da Sivil Anayasa Platformu’nu kurduk. Bir buçuk yıl
boyunca Türkiye’yi köyler, kasabalar dâhil dolaşıp 23 ilde 32 toplantı
yaptık. Her görüşten, dinden ve kökenden on bine yakın vatandaşla
günlerce yüz yüze konuştuk. Kürt meselesinin çözümünü ve yeni anayasayı
tartıştık. Bütün bu konuşmaları, binlerce talebi kitap hâline getirip
Meclis’e ve siyasi partilere sunduk.
On bin çok yüksek bir rakam. Vatandaşla tartışmalardan sonuç olarak ne çıktı?
İnsanlar, Kürt meselesinin barışçı yoldan anayasa ve yasal değişikliklerle eşitlik içinde çözülmesini istedi.
Peki, şimdi başlayan süreçte barışa hangi aşamalardan geçerek ulaşacağız?
Birinci adım, silahların susmasıdır. İkinci adım, PKK güçlerinin
sınır dışına çıkmasıdır. Üçüncü adım, silahların bırakılmasıdır. Ama
silahların gömülmesi o kadar kolay değil.
Niye kolay değil?
Çünkü PKK dağa savaşmak ve bazı haklar elde etmek için çıktı.
Nitekim Karayılan son açıklamasında, “Biz savaşa da, barışa da hazırız.
Bundan sonra savaşırsak daha modern yöntemlerle savaşacağız. Çünkü biz
örgüt ve taktik olarak bir üst aşamadayız. Ortadoğu’nun şu anki
koşulları savaşmamıza elverişli” diyor.
Murat Karayılan ne demek istiyor?
Suriye ve Irak’taki son gelişmelerle PKK’nin manevra alanları
arttı. PKK’nin gücü ve taraftarları arttı. On yıl öncesine göre PKK’yi
destekleyenlerin sayısı çok daha fazla bugün. PKK’nin tabanını oluşturan
Kürtler savaştan yoruldular, PKK ile devletin oturup barış yapmasını
istiyorlar ama... Devlet PKK ile barış yapmadığı sürece de PKK’den
desteklerini çekmiyorlar. Bu yüzden barış sürecinin bir plana göre
yapılması lazım.
Sizce bir barış planı yok mu?
Bilmiyoruz. Eğer bir plan varsa, bu plan nedir kimse bilmiyor.
Sadece Öcalan, Başbakan ve etrafındaki birkaç kişi biliyor. Kandil
bilmiyor mu barış planını? Karayılan’ın açıklamalarından bilmediği
anlaşılıyor. Karayılan sadece şunu söylüyor. “Önderliğe güveniyoruz”
diyor. Eğer bir barış planı varsa, bunu sadece tarafların değil halkın
da bilmesi gerekir. Marx’ın ünlü bir sözü vardır. “Anlatılan senin
hikâyendir” der. Planın aşamaları ve görüşmeler mümkün olduğunca açık
olmalı. Kürt meselesinin çözülmesi için hangi adımların atılması
gerektiğini toplum tartışmalı. PKK, silahları ne karşılığında bırakıyor,
toplum bilmeli. Üstelik Öcalan’ın Newroz mesajından sonra pek çok şeyi
gizlemenin de imkânı yok artık.
Niye yok?
Çünkü Öcalan mesajında şunu demeye getiriyor. “Biz çekilme
konusunda devletle anlaştık. Mücadeleyi bırakmak değil, yeni bir aşamaya
geçmektir bu. Bu yeni aşama da demokratik siyasettir. Bu aşamada
birtakım adımlar atılacak.” Nitekim Öcalan, İmralı tutanaklarında da,
“Kürt meselesi anayasa meselesidir” diye açıkça söylüyor. Demek ki
barışın aşamalarından biri anayasa! Peki, biz bu anayasayı nasıl
yapacağız?
Nasıl yapacağız?
İşte bu bilinmiyor. Kürtleri yok sayan, Türkiye’de doğan herkesi
Türk varsayan 1982 Anayasasıyla Kürt meselesi çözülmeyeceğine göre, biz
yeni anayasayı nasıl yapacağız? Anadilde eğitimin önünü nasıl açacağız?
Bakın... Newroz’un sloganı neydi? Kürtlere statüydü! Yeni anayasada
Kürtlere statüyü nereye oturtacağız? Türkiye’de idari yapıyı
değiştirmeden, ademi merkeziyetçiliği getirmeden, yani yeni bir anayasa
yapmadan Kürt meselesi çözülemez ki!
Anayasa konusuna geleceğim. Önce izninizle şunu sorayım. Öcalan’ın
barış mesajının okunmasıyla birlikte Türkiye’de birçok şey değişti.
Birincisi Öcalan’ın konumu değişti bizzat. Bundan sonra artık Öcalan
siyasi bir lider olarak siyaset sahnesinde rol alacak herhalde.
Öcalan’ın bu yeni konumu siyaseti nasıl etkileyecek?
Devlet uzun yıllar Öcalan’ı, “bebek katili” olarak ilan etti. Şimdi
devlet, ona yeni bir imaj vermek zorunda. Nitekim hükümet, Öcalan’ın
“bebek katili” imajını büyük ölçüde değiştirdi. Çünkü “bebek katiliyle”
masaya oturamazdı. Zaten Erdoğan da Newroz mesajından sonra Öcalan’a ilk
kez İmralı değil de, Öcalan diye hitap etti.
Öcalan’ın bugün yeni imajı nedir?
Yeni imajı, “barış isteyen siyasi bir kişilik”tir. Şimdi hükümet,
bu siyasi kişiliği Türk halkına da kabul ettirmek için çaba sarf ediyor.
Newroz’da yaptığı konuşma, tam da buna hizmet eden bir konuşmadır.
Öcalan “bebek katili” olmaktan çıkıyor ve meydanlara seslenen siyasi bir
figür oluyor. Aslında Newroz’da yayınlana o mesajı milyonlarca insan
gözlerinin önüne Öcalan’ı getirerek televizyonlardan canlı olarak
dinlediler. Bu şu anlama geliyor. Yarın Öcalan aracı olmadan da halka
canlı seslenebilir. Çünkü Öcalan artık barış isteyen yasal bir siyasetçi
olarak daha da aktifleşecek ve görünür hale gelecek.
Barışın iki büyük aktörü var. Biri Erdoğan, diğeri Öcalan. Bu iki
liderden biri başbakan, diğeri mahkûm... Bu şartlarda Öcalan’ın
mahkûmiyeti daha fazla sürebilir mi?
Süremez. Hem kendi ellerinizle Öcalan’ı siyaset sahnesine
çekiyorsunuz. Onunla masaya oturup büyük bir barış anlaşması yapmak
istiyorsunuz hem de ona, “sen ömür boyu cezaevinde kalacaksın”
diyorsunuz. Bu ikisi birarada olamaz. Barış olacaksa Öcalan cezaevinde
kalamaz. Nitekim İmralı’da BDP heyetine, “Bu süreç başarıyla
tamamlanırsa hepimiz özgür olacağız” dedi. Ayrıca şimiden Öcalan, daha
hapisteyken barış isteyen çok önemli yasal bir siyasetçi hâline geldi.
Yasa dışı bir örgütün lideri olarak mahkûm ama Türkiye’deki yasal
siyasetin bir parçası oldu.
Öcalan ev hapsine mi çıkarılacak?
Bu bir ihtimal. Öcalan’ın yeni rolüyle cezaevinde kalması çelişiyor
artık. Ev hapsine çıkmasa bile daha görünür hâle gelecek. Siyasi
açıklamaları yayınlanacak. Belki gazeteciler gidip onunla röportajlar
yapacak. Bunlar belki televizyondan naklen yayınlanacak. Barış süreci
kesilmezse, biz Öcalan’ı evlerimizin içinde görebiliriz. Öcalan kendi
kitlesi bakımından zaten meşrudu. Şimdi Türk toplumu ve Türkiye siyaseti
için de meşru bir lider, meşru bir siyasetçi oldu.
PKK, Öcalan’ın talimatı dışına çıkabilir mi?
Çıkamaz. Nitekim 1999’daki sınır dışına çekilmede de, son ölüm
oruçları sırasında da çıkamadı. Şimdi hiç çıkamaz. Bunun farkında
oldukları için bugünkü sürece razı ve tabi olurlar. Çünkü örgütü Öcalan
kurdu. Örgütün bütün kodlarını bilir. PKK’nin nerede nasıl tepki
göstereceğini bilir. İkincisi, Öcalan’ın şehirlerdeki Kürt halkı içinde
büyük desteği var. Bu destek onu örgüt karşısında birkaç misli daha
güçlü yapıyor. Zaten Newroz kutlamaları da halkın Öcalan’a olan çok
büyük desteğini gösterdi. Öcalan’a karşı çıkan, örgütten ve siyasetten
silinir.
Öcalan mesajında Kürdistan dedi ama Kürdistan’ın bağımsızlığı
fikrinden artık vazgeçildiğini de ima etti. Kürdistan’ın siyasi konumu
ne olacak?
Öcalan, epeydir ayrı bir devlet fikrinden vazgeçti. O, Türkiye,
İran, Irak ve Suriye’deki Kürtler arasında kültürel, sosyal, ekonomik
birliktelikten söz ediyor. Türkiye’de ise demokratik özerkliği
savunuyor.
Mesajında özerklik yoktu ama...
Öcalan, demokratik özerklikten vazgeçmedi. Sadece erteledi.
Devletle yaptığı pazarlık sonucunda bu fikri bugün için öne çıkarmama
mutabakatına vardı. Çünkü Öcalan hiçbir zaman “ben özerklikten
vazgeçtim” demedi. Dedi mi? Öcalan “özerklikten vazgeçtim” dediği
takdirde vazgeçti diyeceğiz.
Peki, bölgede bir federasyon kurulur mu?
Bu konuda farklı senaryolar var. Mesela Irak parçalanırsa, oradaki
Kürdistan federe yapısının Türkiye ile birleşmesi senaryosu var. Irak
Kürdistanı birleştiği zaman Türkiye federasyon olur tabii. Aslında
federasyon, özerklik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi hep biçimsel
meselelerdir. Asıl mesele şudur. Türkiye’deki ulus-devletin merkeziyetçi
idari yapısıyla Kürt meselesi çözülemez. Kürt meselesinin çözülebilmesi
için ademi merkeziyetçi bir idari yapının getirilmesi ve insanların
karar alma süreçlerine katılarak kendi kendilerini yönetmeleri şart.
Peki, bu süreçte PKK’nın ve liderlerinin siyasi konumu ne olacak? PKK liderleri siyasete katılacak mı?
Katılacak. PKK’nin Irak’a çekilmesi ne anlama geliyor? Türkiye’de
bir çatışmanın ve provokasyonun olmaması anlamına geliyor. O zaman
toplum rahatlayacak ve biz o süreçte Cemil Bayık’ı da, Karayılan’ı da
rahat bir ortamda konuşacağız. Öcalan‘ı serbest bırakacaksak,
Karayılan’ı, Bayık’ı neden Türkiye dışında tutalım ki? Onlar da birer
siyasetçi hâline gelecekler ve gelmelidirler.
PKK, devlet tarafından resmen kabul edilip muhatap alınarak, kendi
açısından büyük bir başarı da sağlamış oldu. Bu başarının siyasi
sonuçları ne olacak?
Her şeyden önce Türkiye siyaseti demokratikleşecek. Her şey
konuşulur hâle gelecek. Bugüne dek atılmamış adımlar rahatlıkla
atılacak. Mesela Kürt siyasetini engelleyen seçim barajı düşürülecek.
Ayrıca bu süreçte sertlik ve savaş yanlıları büyük güç kaybedecekler.
Siyasetlerini yenilemezlerse yok olacaklar. Bir de bu süreçte sosyal
adalet, kadın hakları gibi Türkiye’nin bugüne dek bastırılan diğer
sorunları artık öne çıkacak.
Bundan sonraki aşamalarda bir Öcalan- Erdoğan ittifakını mı izleyeceğiz peki?
Evet. Erdoğan’la Öcalan son genel seçimlerde seçim yarışına
girmişlerdi. Şimdi ise hem ittifak kurdular hem de yarış içindeler.
Önümüzdeki günlerde Başbakan Diyarbakır’a gidecekmiş. Herhalde sadece
süreci anlatmak için gitmiyor. Diyarbakır halkıyla da barışmak istiyor.
Çünkü milliyetçi söylemlerinden ötürü geçen yıl gerginlikler yaşandı.
Bakın... Bu dönemde iki kişi çok büyük risk aldı. Bunlar Erdoğan ve
Öcalan. İkisi de siyasi istikballerini bu sürece bağladılar. Başarısız
olursa Erdoğan’ı Yüce Divan’a bile götürmek isteyecekler. Öcalan’ın ise
liderliği tartışılacak. Bugün bu ikisi barış konusunda müttefikler.
Yarın ise siyasette yarışacaklar.
PKK’nın, Öcalan’ın talimatları yönünde sınır dışına çekileceği
anlaşıldı. Bu barışı kalıcı kılmak için nasıl bir anayasa yapılacak?
Otuz yıllık savaş, üç kişinin ortak kararıyla barışa dönüşemez. Bu
yüzden sadece PKK güçlerinin sınır dışına çekilmesi ve hatta silahların
bırakılması barış için çok önemli adımlar ama yeterli değil. Çünkü
toplumsal bir barıştan söz ediyoruz. Toplumsal barış için gerçek bir
eşitliğin sağlanması gerekiyor. Bu da, yasaların değişmesini ve yeni
anayasayı gerektiriyor. Hapishanelerde siyasi düşüncelerinden ötürü
kimsenin kalmaması gerekiyor. Bu ülkede Kürt meselesi...
Evet...
Ancak Türkiye demokratikleştikçe çözülür. Barış ancak o zaman
kalıcı olur. Ama şu var. Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan Kürt
sorununu çözecek bir anayasa çıkmaz. Çünkü orada yeni bir anayasa
hazırlanmıyor.
Bir buçuk yıldır ne hazırlanıyor peki?
Sadece 1982 Anayasası üzerinde tadilat yapılıyor. 1982 Anayasasının
ruhu, başlangıç bölümleri ve değişmez maddeleri kalıyor. Bunlar
kaldıkça Türk-Kürt eşit olmaz. Dolayısıyla Kürt meselesi çözülemez.
Geçenlerde AK Parti’nin Anayasa Komisyonu üyelerinden biriyle görüştük.
“Anayasa’nın ilk üç maddesi bizim kırmızı çizgilerimizdir” diyen CHP ve
MHP’li üyelere, AK Partili üyeler, “biz de size katılıyoruz” demişler.
Bu, yeni bir anayasa demek değildir.
Peki, ne olacak? Barış süreci kesilecek mi?
Anayasa meselesi çözülmezse Kürt meselesi de çözülmez ve barış
süreci yarıda kalır. Barış sürecinin sürmesi, yasalarda ve Anayasa’da
vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim ve yerinden yönetim gibi temel
değişikliklerin yapılmasına bağlı. Erdoğan barış süreciyle büyük risk
aldı. Öyle görünüyor ki, süreç derinleştikçe AK Parti ile BDP barışı
sağlayacak anayasa konusunda ittifak kuracaklar. Bu temel değişiklikleri
birlikte yapıp referanduma sunacaklar. Başka bir yol gözükmüyor.
Nitekim Öcalan da, “Anayasa BDP’nin işi” dedi. Öcalan, anayasayla ilgili
görüşlerini BDP’ye zaten söylemiştir.
Kürtler yeni Türkiye’nin “kurucu ortağı” mı oluyor?
Devletin demokratikleştirilmesi, Türkiye’deki herkesin devletin
yönetimine katılmasıdır Sadece Türkler ve Kürtler kurucu ortak olarak
devletin yönetimine katılırsa ve diğerleri dışarıda kalırsa belki Kürt
meselesi çözülür ama Türkiye’nin demokrasi meselesi çözülmez. Bu durumda
Kürtler yeni sorunlarla yaşamaya devam ederler.
Demokratikleşme olmadan Kürt meselesi çözülürse ne olur?
Kürtlere sadece statü tanınmış olur ve Kürtlerin bölgesinde yeni
bir otorite kurulur. 1924’ten sonra Türkiye’nin yaşadığı sorunları bu
kez Kürtler kendi bölgelerinde yaşarlar. Farklı siyasetler ve fikirler
özgürce yarışamadığı için bölgede adeta tek partili bir sisteme geçilir.
Öcalan’ın yönetiminde mi?
Evet. Çünkü Kürtlere statü tanımak, demokratikleşme demek değildir.
Demokratikleşme olmazsa, iyi veya kötü niyetlerden bağımsız olarak
orada otoriter bir yapı oluşur sonuçta. Kısacası, Kürtlere statü vermek,
Kürt sorununu tam çözmez. Barış, demokrasi adımları atılmadan kalıcı
olmaz.
Barış, demokrasinin yolunu açmaz mı?
Şiddet ortamından çıkılacağı için bu barış tabii ki
demokratikleşmeye hizmet eder. Zira Kürt meselesi artık tümüyle
siyasetin konusu hâline geliyor. Konuşmalar normalleşecek. Karşı olanlar
da savunanlar da artık Kürt meselesini siyaseten tartışacaklar. “Ama
askerlerimiz ölüyor” demeyecekler.
Öcalan, Erdoğan’ın başkanlığını destekleyeceklerini söylemişti.
Öcalan’ın ve PKK’nın muhatap alınmasının karşılığı Erdoğan’ın başkanlığı
mı olacak?
Bu, pazarlıklardan biridir. Öcalan, “Erdoğan’ın başkanlığını
destekleyebiliriz” dedi. Kürt meselesinin çözümünü başkanlık sisteminin
getirilmesine bağlamak yanlış.
Anayasa hazırlığı ne zaman bitecek?
AK Parti ve BDP’nin ittifakıyla bu yıl sonuna kadar barış sürecinin
belli ölçüde ihtiyaçlarını karşılayan bir anayasa çıkar. Bu anayasada
büyük ihtimalle başkanlık sistemi de olacak. Ama şu var. Biz 2015’teki
genel seçimlerden sonra bu ülkede tekrar anayasa konuşuyor olacağız.
Çünkü Türkiye toplumunun bütün renklerinin ihtiyacı olan ve toplumun
aktif olarak katıldığı demokratik bir anayasa bu yıl yapılamayacak.
Kürtlere haklarını teslim eden, ama Erdoğan’ı tek adamlığa getiren
bir başkanlığı da kabul eden bir anayasa hazırlanırsa, Kürtlerin tavrı
ne olur?
Kürtlerin kafasında en çok barış var. Eğer Öcalan razı olursa
Kürtler başkanlık sistemini destekler. Şu anda BDP’ye oy veren Kürtler
arasında, “başkanlığı istemeyelim” diye bir tartışma yok. Aksine BDP
Eşbaşkanı Demirtaş “başkanlık sistemini konuşabiliriz” diyor.
Öcalan ne zaman özgür kalır?
2015 genel seçiminden sonra serbest kalır.
Bu gelişmeler önümüzdeki üç seçimi nasıl etkiler sizce?
Barış, AK Parti’nin oyunu çok arttırır. Kürtlerden kaybettiği
oyları geri alır. AK Parti’nin qyu, yüzde 50’nin altına düşmez. BDP’nin
oyları da, soldaki Türklerle artar. Bu süreçte sertlik yanlıları ise oy
kaybeder.
Öcalan ile Erdoğan barış için yaptıkları işbirliğini demokrasi için de yaparlar mı?
Bu konuda şüphelerim var. Ancak bu ülkede demokrasi isteyen herkes
bu süreçte sıkı bir işbirliği içine girmeli. Çünkü hedef, Kürt sorununu
çözmüş demokratik bir Türkiye olmalı...
KAYNAK: NEŞE DÜZEL/ TARAF