Adalet Bakanlığı, Ümit Kocasakal ve İstanbul Barosu yönetimi
hakkında yargı görevini etkilemeye teşebbüs suçundan haklarında dava
açıldığı gerekçesiyle TBB'ye yönetimin düştüğünü bildirerek, "gereğinin
yapılmasını" istedi. TTB ise bakanlığın yorumunun hukuksal temelden
yoksun olduğunu ifade etti.
Adalet Bakanlığı, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ile 8 yönetim kurulu üyesi hakkında “yargı görevini etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla açılan dava gerekçesiyle yönetimin düştüğünü, yaptığı işlemlerin de hukuken geçersiz olduğunu savunarak Türkiye Barolar Birliği’nden (TBB) gereğini yapmasını istedi. TBB ise bakanlığın yaklaşımını “masumiyet ilkesini zedeleyen ve hukuksal temelden yoksun zorlama bir yorum” olduğunu değerlendirerek bakanlığın istemini oybirliğiyle reddetti.
Cumhuriyet'in haberine göre, İstanbul Barosu’na Şubat 2013’ten bu yana 109 avukatlık ruhsat başvurusu yapıldı. Kocasakal yönetimindeki İstanbul Barosu ardından da Türkiye Barolar Birliği başvuruları uygun gördü. Onay için ruhsatlar Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Olağan koşullarda bakanlığın onayı vermesi beklenirken Adalet Bakanlığı Türkiye Barolar Birliği’ne ilginç bir değerlendirme yazısı göndererek ruhsatları onaylamadı.
Bakanlık Kocasakal'ı mahkum etti
Bakanlığın yazısında, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ile 8 üyesi hakkında Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Yargı görevini etkileye teşebbüs” suçundan TCY’nin 277. maddesi uyarınca 2 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldığı ve iddianamenin 8 Şubat’ta kabul edildiği belirtildi. Bakanlığın yazısında, Avukatlık Yasası’nda kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına “mahkûm olmanın” avukatlığa engel haller arasında sayıldığı belirtildi. Oysa Kocasakal ve yönetimi hakkında henüz bakanlığın yazısında belirtildiği gibi bir mahkûmiyet kararı bulunmuyor.
Bakanlığın yazısında, ayrıca Avukatlık Yasası’nın 92/2 maddesinde “Yönetim Kurulu üyelerinden biri hakkında 90. maddeye göre seçilmeye engel bir suçtan dolayı kamu davası açılmış ise dava sonuna kadar bu üyenin yönetim kuruluna katılamayacağı, yerinin yedek üye ile doldurulacağı” hükmünün yer aldığı anımsatılarak İstanbul Barosu Başkanı ve adı geçen üyelerinin, iddianamenin kabul edildiği 8 Şubat’tan itibaren söz konusu dava süresince yönetim kuruluna katılamayacakları, dolayısıyla alınan yönetim kurulu kararının hukuken geçerli olmadığı ileri sürüldü. Bakanlık bu gerekçelerle TBB’nin İstanbul Barosu’nun başvurduğu avukatlık ruhsatlarının levhaya yazılması işlemini uygun bulmasının hukuki olmadığı gerekçesiyle yeniden görülmek üzere birliğe iade etti.
Bakanlığın yorumu zorlama
Bunun üzerine TBB Yönetim Kurulu 10 Nisan’da Vedat Ahsen Coşkun başkanlığında toplanarak bakanlığın iadesiyle istemini görüştü ve oybirliğiyle reddetti. TBB’nin ret kararında, yasa uyarınca yönetim kurulu üyesi seçilmeye engel ya da yönetim kuruluna katılamama halinin oluşabilmesi için iki unsurun birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilirken “Bunlardan birincisi, işlendiği iddia edilen fiilin avukatlığa engel bir suç olması; ikincisi ise bu suçlardan dolayı son soruşturma açılması kararının verilmiş olmasıdır. Avukatlığa engel suçlar arasında ‘yargı görevi yapanı etkileme’ suçu bulunmamaktadır” değerlendirmesi yapıldı. Kararda, Adalet Bakanlığı’nın “açıkça hukuka aykırı bir yorumla (yasadaki) ‘2 yıldan fazla süre ile hapis cezası ibarelerini, 2 yıl ve daha fazla süre ile hapis’ gibi anladığı” belirtildi.
Kendiliğinden düşmez!
Yasada baro yönetiminin kendiliğinden düşmesinin söz konusu edilmediğini değerlendiren TBB kararında şöyle denildi: “Adalet Bakanlığı’nın bir daha görüşülmek üzere geri gönderme gerekçesine dayalı yorumu ve İstanbul Barosu Başkan ve 8 yönetim kurulu üyesi hakkında dava açılmış olmasının, yönetim kurulu kararının geçerli olmadığına ilişkin değerlendirmesi, hukukun temel ilkelerinden masumiyet ilkesini de zedeleyen, aynı zamanda öznel ve hukuksal temelden yoksun zorlama bir yorumdur.”
Adalet Bakanlığı, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ile 8 yönetim kurulu üyesi hakkında “yargı görevini etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla açılan dava gerekçesiyle yönetimin düştüğünü, yaptığı işlemlerin de hukuken geçersiz olduğunu savunarak Türkiye Barolar Birliği’nden (TBB) gereğini yapmasını istedi. TBB ise bakanlığın yaklaşımını “masumiyet ilkesini zedeleyen ve hukuksal temelden yoksun zorlama bir yorum” olduğunu değerlendirerek bakanlığın istemini oybirliğiyle reddetti.
Cumhuriyet'in haberine göre, İstanbul Barosu’na Şubat 2013’ten bu yana 109 avukatlık ruhsat başvurusu yapıldı. Kocasakal yönetimindeki İstanbul Barosu ardından da Türkiye Barolar Birliği başvuruları uygun gördü. Onay için ruhsatlar Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Olağan koşullarda bakanlığın onayı vermesi beklenirken Adalet Bakanlığı Türkiye Barolar Birliği’ne ilginç bir değerlendirme yazısı göndererek ruhsatları onaylamadı.
Bakanlık Kocasakal'ı mahkum etti
Bakanlığın yazısında, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ile 8 üyesi hakkında Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Yargı görevini etkileye teşebbüs” suçundan TCY’nin 277. maddesi uyarınca 2 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldığı ve iddianamenin 8 Şubat’ta kabul edildiği belirtildi. Bakanlığın yazısında, Avukatlık Yasası’nda kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına “mahkûm olmanın” avukatlığa engel haller arasında sayıldığı belirtildi. Oysa Kocasakal ve yönetimi hakkında henüz bakanlığın yazısında belirtildiği gibi bir mahkûmiyet kararı bulunmuyor.
Bakanlığın yazısında, ayrıca Avukatlık Yasası’nın 92/2 maddesinde “Yönetim Kurulu üyelerinden biri hakkında 90. maddeye göre seçilmeye engel bir suçtan dolayı kamu davası açılmış ise dava sonuna kadar bu üyenin yönetim kuruluna katılamayacağı, yerinin yedek üye ile doldurulacağı” hükmünün yer aldığı anımsatılarak İstanbul Barosu Başkanı ve adı geçen üyelerinin, iddianamenin kabul edildiği 8 Şubat’tan itibaren söz konusu dava süresince yönetim kuruluna katılamayacakları, dolayısıyla alınan yönetim kurulu kararının hukuken geçerli olmadığı ileri sürüldü. Bakanlık bu gerekçelerle TBB’nin İstanbul Barosu’nun başvurduğu avukatlık ruhsatlarının levhaya yazılması işlemini uygun bulmasının hukuki olmadığı gerekçesiyle yeniden görülmek üzere birliğe iade etti.
Bakanlığın yorumu zorlama
Bunun üzerine TBB Yönetim Kurulu 10 Nisan’da Vedat Ahsen Coşkun başkanlığında toplanarak bakanlığın iadesiyle istemini görüştü ve oybirliğiyle reddetti. TBB’nin ret kararında, yasa uyarınca yönetim kurulu üyesi seçilmeye engel ya da yönetim kuruluna katılamama halinin oluşabilmesi için iki unsurun birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilirken “Bunlardan birincisi, işlendiği iddia edilen fiilin avukatlığa engel bir suç olması; ikincisi ise bu suçlardan dolayı son soruşturma açılması kararının verilmiş olmasıdır. Avukatlığa engel suçlar arasında ‘yargı görevi yapanı etkileme’ suçu bulunmamaktadır” değerlendirmesi yapıldı. Kararda, Adalet Bakanlığı’nın “açıkça hukuka aykırı bir yorumla (yasadaki) ‘2 yıldan fazla süre ile hapis cezası ibarelerini, 2 yıl ve daha fazla süre ile hapis’ gibi anladığı” belirtildi.
Kendiliğinden düşmez!
Yasada baro yönetiminin kendiliğinden düşmesinin söz konusu edilmediğini değerlendiren TBB kararında şöyle denildi: “Adalet Bakanlığı’nın bir daha görüşülmek üzere geri gönderme gerekçesine dayalı yorumu ve İstanbul Barosu Başkan ve 8 yönetim kurulu üyesi hakkında dava açılmış olmasının, yönetim kurulu kararının geçerli olmadığına ilişkin değerlendirmesi, hukukun temel ilkelerinden masumiyet ilkesini de zedeleyen, aynı zamanda öznel ve hukuksal temelden yoksun zorlama bir yorumdur.”