TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu bünyesinde kurulan Hukuk Alt Komisyonu bilgi almak amacıyla gazetecileri dinledi.

TBMM Böcek Komisyonu’nda, yasa dışı dinlemelerle ilgili bilgisine başvurulan YeniŞafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in cumhuriyet savcısı olduğu dönemde yürüttüğü soruşturmada gazetenin sahibi Ahmet Albayrak’ı yasadışı olarak dinlediğini iddia etti. Gizli kamera konusunda basının yeterli duyarlılığı göstermediğini savunan Selvi, gazetesinin de mağdur olduğunu belirterek, “Gazetemizin sahibi Ahmet Albayrak konuyla ilgisi olmamasına karşın dinlendi. Bunlar imha edilmesi gerekirken, gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlandı” dedi. Cihaner, Selvi’ye, dinlemelerin mahkeme kararıyla yapıldığını, hukuksuz tek bir işlem olmadığı sözleriyle yanıt verdi. Cihaner, “Enerji Bakanı bir petrol ihalesini falancaya vermeyin, falancaya verin diye talimat veriyor. Bu tesadüfü delil olduğu için soruşturmaya bağlanması yasal sorumluluktur” dedi.

Yenişafak gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi komisyonda yaptığı sunumda, dinlemelerin Türkiye'de bir rejim meselesi olduğunu, sadece etik bir sorun olarak izah etmenin doğru olmayacağını ifade ederek, 'Türkiye'nin uzun süre askeri vesayet ve darbelerle yönetilmiş bir ülke olması nedeniyle telefon dinlemeleri, daha çok cuntalar ya da çeteler tarafından sivillere, sivil hükümetlere aydınlara, yazarlara yönelik uygulanmış bir sistem' dedi.

YATAK ODASI BİLE...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yatak odasını dahi 'Ergenekon cuntalarının' dinlediğinin bilindiğini iddia eden Selvi, 'Gladyo' adlı kitabında Başbakan Erdoğan'ın evinin, 'vatansever kuvvetler güç birliği çetesi' tarafından dinlendiğini belgeleriyle yazdığını söyledi. Selvi, bunun yargı konusu olduğunu ancak beraat ettiğini kaydetti.

HERKES DİNLENDİ

Selvi, devletin, sivil hükümetleri, bir dönem solcuları, aydınları, bir dönem sağcıları, dindarları dinlediklerini ancak buna ayırdıkları zamanı terör örgütlerini dinleme, olayları önleme yönünde gösteremediğini ifade etti.

BASIN SAYGI GÖSTERMİYOR

'İğneyi başkasına batırırken, çuvaldızı da basın olarak kendimize batırmak istiyorum' diyen Selvi, gizli kamera kullanımı, telefon dinlemelerine ilişkin tapelerin yayımlanması konusunda basının yeterince etik kurallara saygı göstermediğini belirtti. Dinlemelerin zaman zaman siyasiler için tasfiye aracı olarak kullanıldığını ifade eden Selvi, basının da kimi yerlerde buna çanak tuttuğunu söyledi. Selvi, bu ifadesini, verdiği birkaç örnekle destekledi.

CİHANER'E SUÇLAMA
Bu sürecin mağduru olduklarını belirten Selvi, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner'in Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde, gazetenin sahibi Ahmet Albayrak'a ilişkin yürütülen soruşturmayla hiç ilgisi olmadığı halde telefonlarının dinlendiğini söyledi. Bu telefonlar üzerinden yine konuyla hiç ilgisi olmayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, eski Enerji Bakanı ve Başbakan'ın da dinlendiğini belirten Selvi, imha edilmesi gereken belgelerin bazı dergi ve haber sitelerinde çarşaf çarşaf yayımlandığını kaydetti. Selvi, Cihaner'e sorulduğunda, 'Başbakan'ın da aralarında bulunduğu iletişim tespit tutanaklarını yayımlasaydım eğer yer yerinden oynardı' dediğini anımsattı.

1999'da 28 Şubat'ın rüzgarlarının devam ettiği bir süreçte, Ankara Emniyeti'nin 8. katında bir dinleme birimi ortaya çıkarıldığını hatırlatan Selvi, Şener Eruygur'un Jandarma Genel Komutanı, Levent Ersöz'ün Jandarma İstihbarat Daire Başkanı olduğu dönemde de 'örtülü ödenekten dinleme cihazları alındığı, bunun devlette kayıtlarının olmadığı ve bu cihazların kaybolduğu' şeklinde iddianın ortaya atıldığını ifade etti. Selvi, 'Bunun bir iddia olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu yargılama ve sorgulama konusu oldu. O dönem jandarma örtülü ödeneğinin 7.5 milyon dolarının kayıp olduğu belirlendi' dedi. Selvi, devletin her zaman kendisine tehdit olarak gördüğü unsurları dinlemeye çalıştığını belirterek, AK Parti'nin kuruluş aşamasında genel merkezinin dinlendiği iddialarını, bir gazeteye verdiği röportajda dile getirdiğini, ancak ne ilgili istihbarat kuruluşunun ne de bu iddiaya muhatap olanların herhangi bir işlem yapmadığını söyledi.

CİHANER'DEN SUÇLAMALARA YANIT
CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Selvi'nin sunumu sırasındaki ifadelerine ilişkin, 'Benim yaptığım soruşturmada tek bir sızma olmamıştır. Dinlemeler ilgisiz dinlemeler değildi. Bizim soruşturmanın konusu olan, küçük yaştaki çocuklara cinsel istismar, Kur'an kursuna yardım ve Filistin'e yardım olarak dinlemeye alındı. Bunların tamamı mahkeme kararıyladır. Doğrudan doğruya İstanbul Belediye Başkanı dinlenmedi. Ayrıca bunların hiçbiri de benim elimdeyken yayınlanmadı. Daha sonra Erzurum'a gitti, iddianame orada yazıldı. Ben içerideyken yayımlandı. Keşke sizde o konuşmaların içeriğindeki suçlarla ilgili fikri takip yapsaydınız' dedi.

SELVİ: O TAPELER DE İÇİNDE Mİ?
Bunun üzerine Selvi, 'Albayrak'ın, Başbakan Erdoğan, Hilmi Güler, Kadir Topbaş ile yaptığı konuşmalar bu tapelerin içinde yer alıyor mu, almıyor mu?' diye sordu.

CİHANER: YASAL SORUMLULUK
Cihaner de o tapelerin bulunduğunu ve suç unsuru içerdiğini iddia ederek, 'ihaleyi falancaya vermeyin, falancaya verin' ifadelerinin yer aldığını söyledi. Cihaner, bunun tesadüfü delil olarak soruşturmaya bağlanmasının yasal sorumluluk olduğunu kaydetti. Cihaner, 'Başka bir suçla ilgili bir soruşturma yapıyorsanız, başka bir suçla ilgili suç da tapelenir' dedi.

NEDEN PERİNÇEK'İN GAZETESİNDE
AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ise 'Neden Doğu Perinçek'in gazetesinde yayımlanıyor. Neden Ergenekon'cuların gazetesinde yayımlanıyor' diye sorması üzerine Cihaner, 'Bahis konusu olan yayınlar ben cezaevindeyken yapıldı, onu Erzurum'a sorun. Soruşturmayı tamamlayan Erzurum, ben değildim. Oraya sorun' diye konuştu.

KIZILAY MEYDANI'NIN ORTASINDA ÇIRILÇIPLAK...
Hürriyet gazetesi yazaru Ertuğrul Özkök de, komisyonda yaptığı konuşmada, komisyonun çalışmalarının, 'Türkiye'de illegal telefon dinleme konusunda insanlarda yaratılan kötü izleri silebilecek bir sonuca ulaşması' temennisinde bulundu. Telefon dinleme mağduru olduğunu anımsatan Özkök, şöyle devam etti: 'Bunun ötesinde 25 yıldan bu yana hayatımın her anını, devletin 5 ayrı kuruluşu tarafından dinlendim şüphesiyle değil, emin bir duyguyla yaşadım. Buna emin olduğumu da bu devlet çeşitli defalar bana hissettirdi, öğretti ve gösterdi. Telefonu dinlenmiş, radyolarda yayınlanmış bir insan olarak, 'Allah kimsenin başına böyle bir şey vermesin' diyorum. Çünkü kendinizi Kızılay Meydanı'nın ortasında çırılçıplak hissediyorsunuz.'

PSİKOLOJİSİ ÇOK AĞIR
Telefon dinlenmesinin yarattığı psikolojik etkinin çok ağır olduğunu ifade eden Özkök, telefonun herkes açısından bir 'psikiyatr' olduğunu söyledi. Özkök, 'Annenize kızarsınız karınıza şikayet edersiniz, karınıza kızarsınız annenize şikayet edersiniz İnsanın rahatlamasını sağlayan şeylerden bir tanesi telefon. Bunu hep mahrem konuşma diye kabul edersiniz' diye konuştu.

DEHŞETLE KARŞILIYORUM
Bazı bakanların, 'canım ne var bunda, telefonda saklayacak bir şeyim yok' dediğini ve bu sözleri dehşetle karşıladığını belirten Özkök, telefon dinlemeyi meşrulaştırma konusunda her cümlenin kendisi için kötü ve yapılmaması gereken bir şey olduğunu söyledi.

Toplumun tamamının bilinçle hareket etmesi gerektiğine dikkati çeken Özkök, 'Medyası, siyasi partileri... Bu rakibimize yapıldığı için hoşumuza giden bir şey olmamalı. 'Rakibimizi hırpalıyor' diye, onun mutsuzluğu bizim mutluluğumuz haline gelirse bu işi çözmek mümkün değil' şeklinde konuştu.

BİR ÇANTA KASETLE GELDİÖzkök, 1997 ve 1998'de bir gazete ile ile kanlı bıçaklı oldukları dönemde konuya ilişkin yaşadığı bir olayı anlatarak, 'Bir adam elinde bir çantayla geldi. Çantanın içi kaset dolu. Bir tane kaset çıkardı ve 'buyurun' dedi. Bana dedi ki 'epey kaset var, isterseniz satabilirim.' Kaseti aldım ve 'sana 5 dakika süre veriyorum kaybolursan kaybolursun, kaybolmazsan polisi arayacağım' dedim. Kaseti imha ettim' dedi.

BİZİM DE HATALARIMIZ OLDU
Komisyon üyelerinin sorularını da yanıtlayan Özkök, '28 Şubat döneminde ve daha önceki dönemlerde bizim hatalarımız oldu' diyerek, şunları söyledi: 'Ama bakın bugün aynı hataların ben yine devam ettirildiğini görüyorum. Çünkü siyasetçinin ve gazetecinin bir ortak psikolojik duygusu var. Siyasetçinin bir belagat şehveti, gazetecinin de bir manşet şehveti var. Bizim de bu şehvetlerden arınmayı öğretmemiz lazım insanlara. Bir insanın önüne bir başbakanın, bir siyasetçinin özel telefon konuşması geldiği zaman 'dolar' işareti görür gibi 'manşet' işareti görüyorsanız, bunu önlemek mümkün değil. Elinizin yanacağını hissetmeniz lazım.'

28 ŞUBAT'TA DİNLENDİM
Kendisiyle ilgili dinlemelerin bir tanesinin 15 yıl öncesine ait olduğunu belirten Özkök, şöyle devam etti: '28 Şubat'ın tam ortasında dinlenmişim. Dinlendiğimi biliyordum. Bana da o dönemde bir sürü şey yapıldı. Sadece birtakım insanlara yapılmadı, hepimize yapıldı. Ondan önceki dönemde de yapıldı, daha önceki dönemde de yapıldı. Türkiye'deki merkez sağ hükümetleri döneminde de yapıldı bunların hepsi. Sadece 28 Şubat'a ait alışkanlıklar değildi onlar. Ergenekon döneminde ben şimdi dışarıdan baktığım için daha iyi görüyorum bazı şeyleri. Ergenekon davasının yürütmesi döneminde ben eskide gördüğüm alışkanlıkları aynı şekilde hatta daha kötüleşerek devam ettiğini gördüm. Dışarıdan daha iyi görüyorsunuz bunu. Bu alışkanlıkların sürdürüldüğünü gördüm. O yüzden bunun bir kültür olayı olduğunu söylüyorum. Bürokrasinin kültürünün değişmesi lazım, gazetecinin de siyasetçinin de kültürünün değişmesi lazım. Sadece kanunla halledilecek şeyler değil bunlar. Ne yazık ki şöyle bir şey oluyor. Her dönem kendinden öncesini yargılıyor, ayıplıyor. Fakat kendi döneminde devam ediyor. Ondan sonra da gelen dönemde onları yargılıyor. Fakat alışkanlıklar devam ediyor, halbuki bir yerde bitmesi lazım.'
Daha yeni Daha eski