Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

Çayda sömürüye karşı işçi üretici birlikte mücadeleye

Yine bir çay baharı yine yeni sorunlarla başlıyor. Yıllardır yaş çay üreticilerinin sorunlarını tartıştık. Yaş çay üreticilerinin sorunl...

Yine bir çay baharı yine yeni sorunlarla başlıyor. Yıllardır yaş çay üreticilerinin sorunlarını tartıştık. Yaş çay üreticilerinin sorunları her yıl biraz daha katmerleşerek devam ederken, bu yıl sezon, fabrikalarda çalışan kuru çay işçilerinin Tekgıda-İş Sendikası öncülüğünde yapacakları grevle başlıyor.
Doğal olarak biz de çay fabrikalarında çalışan işçilerin sorunları ile başlayalım. Çay üretiminde sorunları
tartışırken üretimin kuru çay kısmını gerçekleştiren fabrika işçileri aslında pek görünür değildi. Büyük çoğunluğu sezonluk çalışan çay işçilerinin seslerini son birkaç yıldır sendika değiştirmeye zorlandıkları haberleri ile duyuyorduk. AKP iktidarı döneminde işçiler sürekli Tekgıda-İş’ten AKP’li Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası’na geçirilmeye çalışıldı. Sendika değiştirme baskısı Tekgıda-İş ile ÇAYKUR arasındaki toplu sözleşme sürecini de uzattı. ÇAYKUR işvereninin sendikanın yetkisine itiraz etmesini sağlayan bu süreçte Tekgıda-İş üyesi işçilerin direnişini izledik. Yargıya da intikal eden süreç iki defa Tekgıda-İş lehine sonuçlandı. Buna rağmen kuru çay işçileri 5 yıl boyunca “toplu sözleşme” haklarından yoksun çalıştırıldılar.
Çay fabrikalarında çalışan sayıları 10 bini bulan işçiler, diğer işkollarında olduğu gibi her gün biraz daha fazla güvencesizleşiyor, çalışma koşulları giderek kötüleşiyor. Özellikle ÇAYKUR’un üretim alanındaki yerini özel sektöre bırakmaya başlamasıyla hızlanan güvencesizleşme süreci, daha fazla çalışma saati, daha düşük ücretlendirme ve işçilerin sosyal güvence haklarından mahrum bırakılma biçimleriyle sürüyor. Bir de üstüne sendika değiştirme baskısı ve sendikasızlaşma süreci.
ÇAYKUR’a ait 58 işletmede 10 bin işçi greve gidiyor. Grevin görünür nedeni işveren tarafından getirilen “sözleşmeden sendika üyesi olmayan işçilerin de yararlanması” talebinin dayatılması. Bunun yanında işçilerin geçmişe dönük 5 yıllık alacakların ve zam farklarının ödenmesi talebi de var. Ama esas olarak sendikanın taleplerinin yanında işçilerin güvencesiz, farklı statülerde çalışmaları sonucunda biriken öfkeleri var. 22 Nisan’da atılan bu adım önümüzdeki yıllarda güvencesizleşmeye karşı mücadelenin çay işçileri arasında ve dolayısıyla Doğu Karadeniz Bölgesi’nde başlangıcı olacaktır.
ÇAYKUR işçilerinin grevi daha başlamadan etkilerini göstermeye başladı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı grevle ilgili kaygısını, “yaş çay kampanyası öncesi kaosa ve karmaşaya yol açacak eyleme destek vermeyin” çağrısında bulunurken dile getirdi. ÇAYKUR ise mevsimlik istihdam ettiği işçilere sezon başlamadan işe başlama çağrısı yapmak zorunda kaldı. Bir de grev çay sezonu devam ederken yapılmış olsaydı kim bilir AKP iktidarı ne zor durumlarda kalırdı.
Yaş çay üreticileri “AKP kapanı” içinde
Fabrikalarda kuru çay üreten işçiler greve hazırlanırken tarlalarda yaş çay üreten üreticiler de yeni sezon hazırlıklarını sürdürüyor. Geçtiğimiz yıllarda fabrika önünde çay dökme eylemlerinden, yol kapatma eylemlerine kadar çokça deneyim sahibi olan yaş çay üreticilerinin bu yıl deneyimlerini artıracağını şimdiden söylemek yanlış olmaz.
Yıllardır çayda kota ve kontenjan uygulamaları ile her yıl özel sektöre biraz daha mahkûm edilen üreticiler, bu yıl ÇAYKUR tarafından uygulamaya alınması beklenen yeni alım politikaları ile daha zor durumda kalacaklar. Yaş çay üreticileri ÇAYKUR tarafından gönderilen ve hâlâ fabrika müdürlerinin bile nasıl uygulanacağı hakkında fikir sahibi olmadığı yeni bir uygulama ile karşı karşıyalar: “Randevulu alım sistemi.”
Bazılarına göre böyle bir uygulama yok, yalnızca anket yapılıyor. Oysa atılan SMS’lerde kabul edenlerin cevap vermesi bekleniyor. “Randevulu çay alımı”, atılan SMS’lerden anlaşıldığına göre şöyle olacak: Üreticiler, kura usulüyle belirlenecek randevulara göre belirli gün ve belirli saatte bir haftalık çayını bir günde, birden çok günde, peş peşe 4 günde ya da var olan kontenjan sistemiyle verebilecek.
Aslında bu sistemi çok tartışmaya gerek yok. Sistem yaş çay üretim sürecinin denetimini üreticiden alıp ÇAYKUR’a devretme amacı taşıyor. Böylece ÇAYKUR yaş çay üretim sürecinin tüm kontrol ve denetimini eline alarak süreci daha rahat yönetecek.  Son yıllarda üretimdeki payını hızla özel sektöre devreden bir ÇAYKUR’u düşününce bu süreç yaş çay üreticisinin tamamen özel sektörün eline bırakılması anlamına geliyor.
Yaş çay üreticilerini bekleyen bir başka tehlike ise nisan ayı içerisinde ÇAYKUR’a verilen ithalat yetkisi. Bu yetkiye göre ÇAYKUR, kuru çay ithalatı yapabilecek. Böylece yıllardır yaş çay üretimini azaltıp kuru çay üzerinden dağıtım ve pazarlama ağı kurulması hayali yaşayanlara gün doğacak. İthal edilen ucuz kuru çaylar, yerli çaylarla harmanlanarak maliyetleri düşürülecek, böylece başta Rusya olmak üzere uluslararası pazarlara açılma imkânı doğacak. Yaş çay üreticileri açısından ise bunun anlamı şu; yaş çay alım fiyatları daha da azaltılacak, özel sektör ithal çayı kendisi açısından bir koz olarak kullanacak. Yaş çay üreticilerine “Ya çayı ucuza verin ya da yakın!” dayatması yapılacak.
AKP kapanı öyle bir kuruyor ki, hem uygulamaya koyduğu alım politikaları hem ithalat yetkisi ile her geçen gün özel sektörün elini güçlendirirken, yaş çay üreticilerini daha da yoksullaştırıyor. ÇAYKUR aynı zamanda Ulusal Çay Konseyi’nin de başkanlığını yapan İmdat Sütlüoğlu yönetiminde yaş çay üreticilerinden çok kuru çay üreticilerine yönelik politikalar geliştiriyor. ÇAYKUR artık yaş çay üretimi ve üretimin korunması üzerine değil çay sektöründeki özel sektörün geliştirilmesi ve özel sektöre kaynak aktarılması noktasında roller alıyor. Yani ÇAYKUR fiilen aracı kurum haline dönüştürülüyor denebilir.
‘Çayda sömürüye son!’

AKP hem işçiye hem üreticiye olmak üzere iki cephede birden saldırıyor. Yaş çay üretiminden, kuru çay üretimine üreticiler ve işçiler her yıl kaybederken, kazanan kuru çay “üreticisi” sermayedarlar oluyor. AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana uyguladığı politikalar da bu yönde. Bir yandan çay üretiminin artması, özel sektörün “kazandığı başarılar” reklam panolarında göz boyarken; diğer taraftan her yıl üretimden vazgeçerek büyük şehirlere göç edip işçileşen, daha fazla yoksullaşan ve güvencesizleşen üretici topluluğu var. AKP de buna göz yumuyor. Fakat burada yanlış giden bir şeyler var.
Tekgıda-İş’in grev kararı bu anlamda doğru bir zamanda alındı. Bu yanlışlıklara dur demenin zamanı gelmişti. Gerek işçilerin gerekse de üreticilerin çay üretiminin azalmasına karşı, çayın da tütün, fındık gibi işçilerin ve üreticilerin kaybedeceği bir duruma dönüşmemesi için çayda sömürü politikalarına karşı mücadeleyi büyütmek gerekir. Tekgıda-İş’in öncülüğünde gerçekleşen grevin desteklenmesi ve Tekgıda-İş’in grevinin başarıya ulaşması da üreticiler ve işçiler için son derece kritiktir. ÇAYKUR işçilerinin güvenceli, sendikalı iş talepleri, üreticilerin kendi üretimlerini insanca, yaşanabilir bir düzeyde gerçekleştirebilmesinin koşulları “Çayda sömürüye son” sloganında birleşmektedir. Ancak böylesi bir mücadele sonucunda AKP hükümeti çaya dair planlarını ertelemek zorunda kalacak, kuru çay sermayedarları değil, çaydan geçimini sağlayan yaş çay üreticisi ve ÇAYKUR işçisi kazanacaktır.
Şimdi çay üreticilerine düşen fabrika işçileri grev yaparsa çayımız yanar kaygılarından kurutularak greve en güçlü desteği vermektir.FATMA GENÇ-SENDİKA.ORG