İşte Özgür Urfa'nın Altınok'a cevap verdiği yazısı:
"Taraf gazetesinin 29 Mart 2013 tarihli sayısında yayınlanan Melih Altınok imzalı ‘Doğan Öz Nere, Silivri Nere’ başlıklı yazıyı okuyunca bu satırları yazmak zorunlu hale geldi.
Bavul haberciliğiyle yayın hayatını sürdüren bir gazetede, yalanlarla dolu haberler ve yazılar çıkması artık hiç kimse için şaşırtıcı bir durum değil. Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin NTV’den aranan bir cep telefonuyla düşürüldüğü, Balyoz sanığı Korgeneral Ziya Güler’in THKP-C davasından yargılandığı, Özal’ın suikastçısı Kartal Demirağ ile röportaj yapıldığı gibi tamamen asılsız ve yalan haberler yayınlayan, bu tarzı kendisine ilke edinen bu gazetenin yalanlar siciline bir yenisi daha eklendi.
Melih Altınok’un yazısı 1978 yılında faşistlerce katledilen Yurtsever Savcı Doğan Öz’ün ölümünün 35. yıldönümü anısına ‘Adalet İçin Hukukçular’ tarafından düzenlenen panel vesilesiyle kaleme alınmış.
Doğan Öz ilerici kimliği ile ayrılmaz bir biçimde yürüttüğü savcılık mesleğinde ülkesi ve halkı için çalıştı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kapatılması için imza kampanyası başlatan hukukçuların en önündeydi. Katledilmesine sebep olan olay ise kontrgerilla faaliyetleri ile ilgili hazırladığı rapor oldu. Kontrgerilla faaliyetlerinin ABD destekli ve bizzat MHP’liler tarafından yürütüldüğüne dair bilgilere, belgeleriyle birlikte hazırladığı raporda yer veren Öz tam da bu sebeple katledilmişti.
Polemik konusu yazı baştan sona yalan ve çarpıtmalarla dolu olmakla birlikte öncelikle işin gazetecilik kısmına kısaca değinmek gerekiyor. Gazeteci bir konuda haber yaparken veya bir yazı kaleme alırken o konu hakkında gerekli araştırmaları yaparak yazacağı bilgilerin doğruluğunu teyit edip kaleme alır. Bunun sebeplerinden biri de yazılan yazının sonradan yalanlanmaması, mesleki ve ahlaki olarak küçük düşmemektir.
Sözkonusu yazı Doğan Öz’ün katledilişinin 35. yılında İstanbul Barosu’nun düzenlediği iddia edilen anma ve bu anmanın neden Baro tarafından yapılamayacağı üzerine kurulmuş. Öncelikle pek araştırmacı ruhlu Melih Altınok zahmet edip küçük bir araştırma yapmış olsaydı bu etkinliğin İstanbul Barosu tarafından değil yıllardır bu anmayı düzenleyen “Adalet İçin Hukukçular” tarafından, İstanbul Barosu’na ait Orhan Adli Apaydın salonunda yapıldığını görecek ve yazdığı yazının sadece bu nedenle bile boşa düşeceğini fark edecekti. Yazarın bu gerçeği bilmesine rağmen bu satırları kaleme alması da bir ihtimaldir. Yazı içeriğindeki çarpıtmaların bu gerçeğin üzerini yeterince örteceğine de inanmış olabilir.
Yazara göre Doğan Öz, kendilerinin kuyruğunu yakaladıklarını iddia ettikleri Ergenekon’un izini süren ilk isimmiş. Yazarın Ergenekon’un neresini yakaladığına dair bir fikrim olmamakla birlikte, yaklaşık 6 yıllık dava sürecinden sonra bu davada hala kontrgerillanın yargılandığını söylemesi niyetinin başka olduğunu göstermektedir. Ergenekon davasının tıpkı KCK, Devrimci Karargah, Odatv davaları gibi siyasi iktidarın kendisine muhalif olan siyasi unsurları tasfiye operasyonu olduğu artık ortaokul yaşlarındaki çocuklar dahil herkesin malumu. Ergenekon davasında kontgerillanın yargılandığına ilişkin tek bir veri iddianamede dahi yokken, yazarın bu inanca gazetenin kapısına bırakılan bavullardan çıkan ve henüz kamuoyuna sızdırılmayan evraklardan ulaştığını düşünebiliriz. Davadaki sanıkların sadece hükümete karşı işledikleri iddia edilen suçlardan yargılandıkları apaçık ortadayken, hangi kontgerilla faaliyetinin ve halka karşı işlenen hangi suçun yargılandığının yanıtını yıllardır verememenin mahçubiyeti ve gayrimeşruluğu içerisindeki yazarın, Doğan Öz ile özdeşlik kurma çabasının sebebi tam da meşruiyet yaratma çabasıdır.
Doğan Öz, 1970’li yıllarda ülkedeki kontrgerilla faaliyetlerinin NATO ve ABD destekli olduğunu, bu faaliyetlerin merkezinde de MHP’nin durduğunu açıkça göstermişken, Ergenekon denen torbada NATO’nun, ABD’nin ve MHP’nin nerede olduğunu, bunlar olmaksızın nasıl bir kontrgerilla yargılamasının yapılacağının cevabını yazarın vermesi gerekmektedir. Yine, Melih Altınok, Veli Küçük ve benzerlerinin bu davada Kocaeli, Sakarya, Düzce hattında ve Kürt illerinde işledikleri cinayetlerden mi yoksa AKP’ye karşı giriştikleri iddia edilen eylemliliklerden mi yargılandığının da cevabını vermelidir.
Yazarın, arsızlığın sınırları konusunda kendi yazısını okumadan söz söylemesi ise bir başka yalanın ürünü. Melih Altınok düzenlenen panelde Ergenekon davasının sanığının konuşmacı olduğunu belirtmiş. Kimin, hangi panelde konuşacağına ilişkin sanırım kendisini izin makamı olarak yetkili gören yazar, öncelikle kendi gazetesindelerinde yazılan yazıların ABD’nin hangi eyaletlerinden onay alarak yayınlandığını açıklamalıdır.
Doğan Öz anısına düzenlenen panelin konuşmacılarını belirlerken kendisinden izin ve onay almamız bir yana, yazarın yalanını ortaya koymak için belirtmek isterim ki panele konuşmacı olarak katılanların hiçbiri Ergenekon davasında yargılanmamaktadır. Sayın Melih Altınok araştırma zahmetine girmesin panelin davetiyesine http://adaletvesosyalizm.org/articles/164 linkinden ulaşabilir.
Kurulduğu andan itibaren siyasi iktidarın tüm operasyonlarının sözcüsü olarak yayın hayatını sürdüren, yalan haberciliği kendisine ilke edinmiş, çalışanlarının sigortasını, maaşlarını ödemeyen bir gazetenin “tarafı” da, hayatını halkına ve ülkesine adayan, DGM’lere ve kontrgerillaya karşı verdiği mücadele ile bu yolda hayatını kaybeden Doğan Öz’ün de tarafı bellidir.
Doğan Öz Nere Taraf Nere!
Özgür Urfa
http://www.adaletvesosyalizm.org/"
Daha yeni Daha eski