Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

11 MAYIS 1998, SAAT 11.45, ŞİŞLİ ABİDE-İ HÜRRİYET CADDESİ...

"GEL GİTME, KALMASIN GÖZÜM YOLLARDA... " BİRİNCİ KİŞİ 1934 yılında doğdu. 1950-1959 yılları arasında TRT Ankara radyos...

"GEL GİTME, KALMASIN GÖZÜM YOLLARDA... "

BİRİNCİ KİŞİ
1934 yılında doğdu.
1950-1959 yılları arasında TRT Ankara radyosunda çalıştı.
1961’den 71’e kadar çok sayıda plak doldurdu.
Klasik Türk Sanat Müziği sanatçısıydı.
Sevim Tanürek, bu ülkenin gördüğü önemli müzik insanlarından biriydi.

İKİNCİ KİŞİ
4 Temmuz 1979’da doğdu.
ABD’de burslu okudu.
“Testis Kanseri” olduğunu ileri sürüp 2000 yılında “çürük” raporu aldı ve askerlik yapmadı.
Ama söz konusu hastalığına rağmen, çürük raporu aldıktan 1 yıl sonra evlendi.
Burslu eğitiminin ardından, çok kısa sürede bir gemi filosuna sahip oldu.
Babası bu filodaki gemiler için, “Onlar gemi değil, gemicik” dedi.
BİM adlı market zincirinin en büyük hissedarı konumuna yükseldi.
Ahmet Burak Erdoğan, başbakan Recep Tayyip’in büyük oğluydu.

HEP UNUTTURULMAK İSTENEN BİR KAZA
Sanatçı Sevim Tanürek’le başbakanın büyük oğlu Ahmet Burak Erdoğan’ın yolları 11 Mayıs 1998 yılında, İstanbul Şişli Abide-i Hürriyet caddesinde, saat 11.45 sularında kesişti.
Tam da bu saatte, söz konusu yerde, 34 ABR 93 plakalı Opel marka bir araç, bir yayaya çarptı. Çarpan aracı Ahmet Burak Erdoğan kullanıyordu.
Ehliyeti de yoktu.
Aracın çarptığı yaya ise, sanatçı Sevim Tanürek’di.
6 gün boyunca ölümle pençeleşen Tanürek, kurtarılamadı ve hayatını kaybetti.
Ehliyeti olmayan Ahmet Burak Erdoğan’a, olaydan 3 ay kadar öncesi bir tarhle apar topar ehliyet çıkarıldı.
Sevim Tanürek hakkında, 8/8 kusurlu bulunduğuna dair bir rapor hazırlandı.
Raporu hazırlayan Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi’nin başındaki Eyüp Çakmak, 4 Mart 2004′te, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidardayken Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) A.Ş Genel Müdür yardımcılığına getirildi.
Ahmet Burak Erdoğan, yurt dışında dil eğitimi gördüğü gerekçesiyle, kazayla ilgili olarak açılan davanın bir tek duruşmasına bile katılmadı.
Mahkeme, 2 Haziran 2000 tarihli duruşmasında, Ahmet Burak Erdoğan’ın beraatına karar verdi.

BİR SONUÇ ÇIKMAYACAKTI, ONLAR ÇOK GÜÇLÜYDÜ
Sanatçı Sevim Tanürek’in eşi Ahmet Tanürek, 17 Haziran 2000 tarihli Hürriyet’te yayınlanan bir açıklamasında şunları söyleyecekti:
“Tayyip’in oğlu kırmızı ışıkta hızla geçiyor. Peşine siren çalarak ekip takılıyor. Kaçarken, yaya geçidine 5 metre kala eşime çarpıyor. 30 metre sürüklüyor. Eşim 6 gün sonra vefat etti.
Yakalandığında polislere Tayyip’in oğlu olduğunu söylüyor. Zaten o andan itibaren her şey değişti. Karakola gittik, çocuğun ehliyetini sormuyorlar. Polislere bunu hatırlattığımızda ‘Siz ukalalık etmeyin, biz ne yapacağımızı biliriz’ dediler.
Kazadan hemen sonra caddemize belediye arazözleri geldi. Tarihte ilk kez, caddemiz baştan aşağı yıkandı. 35 metre fren izi vardı ve her şeyi bir anda yok ettiler.
Çocuğun ehliyeti yoktu. Kazadan sonra, üç ay önce verilmiş gibi ehliyet düzenlediler.
Mahkeme başladı, çocuk bir kez olsun gelmedi. Babası tarafından yurtdışına gönderilmişti! Ama Tayyip’in adamları hep oradaydı. Karımın hakkını ararken bir şey söylediğimizde dirsek yedik, tehdit edildik, tacize uğradık.
Hâkime çocuğun ehliyeti olmadığını, kazadan sonra babasının forsuyla düzmece ehliyet verildiğini söylediğimizde ‘Ne demek yani, siz koskoca belediye başkanını sahtecilikle mi suçluyorsunuz?’ diye azar işittik. Sakin bir insanımdır ama o anda elimde bir şey olsaydı, kafasına fırlatırdım.
Olayın oluşunu gören tanıkların hepsi tehdit edildi ve korkutuldu. Buna bir yakınımız dâhildir. Sadece bir tek genç kız tanıklık yapmakta direndi. Fakat işin rengi değişmişti. Başına iş gelmemesi için ona da tanıklık yaptırmadık.
Kapımızda her gün belediye araçları beklerdi Tayyip’in adamları önümüze çıkardı. Tanıklara olduğu gibi, bize de, uğraşmayalım diye en az 20 ‘ricacı’ geldi.
Tayyip belediye başkanıydı. O zaman anladık ki, karşımızda bir ‘dev’ vardır ve onunla baş etmek mümkün olmayacaktır.
Biz bu durumda aile meclisi olarak toplandık ve işin ucunu bırakmaya karar verdik…
Çünkü bir sonuç çıkmayacaktı. Onlar çok güçlüydü.”

VE OLAY, BİRÇOK BAKIMDAN GİZEMİNİ HALA KORUYAN
Bir başbakan ailesinin özel tarihinin, daima unutulmak ve unutturulmak istenen flu sayfalarından biri olarak yerini aldı ve kapandı gitti.
Göz göre göre bir insan öldürülmüştü.
Öldürense…

Dün, Sevim Tanürek’in bir TRT kaydını dinlerken aklıma düştü bu olay.
“Gel gitme, kalmasın gözüm yollarda” diyordu Tanürek.
Öyle diyordu.
Sevim Tanürek’i arada sırada da olsa hatırlayın olur mu?

Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın.(ARALIK 2012-BİZİM SİLİVRİ GAZETESİ)

HAYRİ GÜNEL
DEMOKRATHABER/İDEAHAYAT GAZETESİ İMTİYAZ SAHİBİ
BİZİM SİLİVRİ GAZETESİ YAZARI
SİLİVRİTV PROGRAM YAPIMCISI