Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

2. Abdülhamit döneminde kırmızı kalem bulamayan adam

1800'lerin başında Paris'te yaşayan bir Jön Türk varmış. İstanbul'daki istibdat rejiminden bunalıp gitmiş Fransa'ya. Bi...

1800'lerin başında Paris'te yaşayan bir Jön Türk varmış. İstanbul'daki istibdat rejiminden bunalıp gitmiş Fransa'ya. Bir gün kardeşinin hastalık haberini alması üzerine dönmek zorunda kalmış memleketine. Giderken, teşkilatın Paris şubesine göndereceği mektuplar sansürden geçeceğini bildiği için yoldaşlarına ; ' olur da başıma bir şey gelirse mektup yazışmalarımızda bir kod olsun. Eğer yolladığım mektuplar kırmızı kalem ile yazılmışsa tam tersine inanın, yok mavi renkli kalemler kullanmışsam doğrudur yazdıklarım.' diye bir not bırakmış. İstanbul'a gelmiş. Gelmişken boş durmak olmaz. Vatan, hürriyet, eşitlik şiarıyla ne kadar yazı yazan, mücadele eden ortam varsa girmiş, fikir belirtmiş, görüş almış. İstibdat hafiyeleri tarafından takip edilmeye başlamış. Derken bizimkini göndermişler maphusa. Arkadaşları merakla 'ne oldu' diye beklerken kapıları çalınmış. Açmışlar kapıyı postacı bir mektup uzatmış, Osmanlı damgalı. Bir bakmışlar mektup mavi kalemle yazılmıştır. Başlamışlar okumaya ;

' Sevgili kardeşlerim,

Osmanlı başkentine ayak basalı bir haftayı geçti. Kusura bakmayın yazamadım. Burada her şey güzel, dilediğin fikri yazıyorsun, insanlar istediği gibi kendilerini ifade edebiliyorlar, tartışabiliyorlar. Jön Türkler dergi çıkarabiliyor, dergilerinde eleştirilerini rahatça Padişah II. Abdülhamit Han'a iletiyorlar. II. Abdülhamit Handa iyiler maşallah geçen Gülhane Parkı'nda laflaştık. Hicaz'a kadar demiryolları yapılmış. Öyle Almanlara yaranmak için falan yapıldı diyenler uyduruyor. Duyun-u Umumiye sayesinde sayısız Maliyeci yetişmiş. Almanlar ve Ruslara karşı bağımsız bir tutum içinde devlet. Dükkanlar yiyeceklerle dolu, Halid Ziya'nın dediğine göre Topkapı'da Yıldız Sarayı'nın atıklarıyla beslenen gecekondular kalmamış. Saray harcamaları inanılmaz kısılmış. Öyle ki geçenlerde bir cariye açlıktan hastanelik olmuş yazık ona. Amele sınıfımız ve köylüler de pekiyidir, keyifleri yerinde. Milli kostümümüz Fes, artık Bulgaristan'da değil Feshanelerde üretiliyor. Haliç kıyılarında deniz filosunun çürüdüğü falan yok, Mithat Paşa'da dönmüş Taif'ten. Kadınlarımız da sosyal hayatta önemli yere sahip.

Anlayacağınız memleket mükemmel. Her şey var bir tek kırmızı kalem yok.'

Mektupta yazan bütün güzel şeylerin hemen hepsi Cumhuriyet Devrimi ile hayat buldu. Ama Abdülhamit yandaşları tarafından değil, bizzat ona ve onun istibdat rejimine karşı mücadele etmiş, hayatını feda etmiş İttihat Terakki ve yetiştirdiği kadrolar tarafından. II. Abdülhamitler Özgürlük, Vatan, Hürriyet düşmanlarıdır. Cumhuriyet sayesinde kurulan ve 'Üniversite' adı altında bilim yuvası olması gereken Karabük Üniversitesi bu 'zat-ı aline' onursal doktor ünvanı verecekmiş bugün, hem de törene hanedan üyelerini de katarak.

AKP,Üniversiteleri kendi gerici karargahına çeviremeyecek! II. Abdülhamit'ten de olsa olsa yobazlığın, karşı-devrimin doktoru olur. Onun yıkıldığı gün (24 Temmuz) nasıl Cumhuriyet'in ilk yılları Basın Bayramı olarak kutlandıysa AKP gibi meşruiyetini yitiren iktidarlar da yıkılıp Halk Bayramları kutlanacaktır.

*Not : mektup öyküsü Sibirya'ya sürgüne gönderilen bir adamın hikayesinden alınmıştır. Jan Zizek öykü için 'özgürlüksüzlüğümüzü anlatacak bir kalemimiz bile yok' diyor. Biz devrimci gençler ise buluruz diyoruz.

Orçun Göktürk

TGB Ankara İl Başkanı
http://tgb.gen.tr/manset/9629-2-abdulhamit-doneminde-kirmizi-kalem-bulamayan-adam