Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

8. İşçi Filmleri Festivali başladı

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin 8.si, “Sınırda yaşamak” sloganıyla perdesini açtı Ankara Ankara’da gelenekselleşen festiva...

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nin 8.si, “Sınırda yaşamak” sloganıyla perdesini açtı
ankaraiff3
Ankara
Ankara’da gelenekselleşen festival yürüyüşü bu yıl Sakarya Caddesi’nde buluşulmasıyla başladı. Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nin Taksim’de yaşananları protesto eylemiyle birleşen İFF yürüyüşü, AKP İl Binası önünden ise açılışın gerçekleşeceği Kızılırmak Sineması’na doğru geçti.
İFF kortejinde Şarlo ve Karagöz figürleri pankartın en önünde yürürken, akordeon eşliğinde şarkılar söylendi, Emek Sineması’na, Şinasi-Akün sahnelerine ve Fazıl Say’a yönelik saldırılara tepkiler gösterildi. Yürüyüşe katılanlar işçi, sağlık emekçisi, avukat, mühendis kıyafetleri de giydi.
Coşkulu açılış etkinliği
ankaraiff9Kızılırmak Sineması’ndaki açılış etkinliğine ise çok sayıda emekçi ve sanatsever katıldı. Tiyatrocular Taner Rumeli ve Özbir Erciyas’nin sunuculuğunu yaptığı etkinlikte Sınırda Yaşamak sloganının, güncel anlamına dikkat çekildi. İFF gönüllüleri adına bir konuşma yapan Elif Yılmaz, sponsorsuz bir festivalde gönüllülük esasının önemine değindi. Festival Düzenleme Komitesi adına konuşan Halkevleri Kültür Sekreteri Mustafa Eberliköse ise AKP’nin kültür ve sanat alanlarına yönelik saldırılarına tepki gösterirken, İFF’nin ilk günden bu yana geçirdiği değişimin işçi sınıfı mücadelesine büyük katkı sunduğunun altını çizdi.
Açılış etkinliğinde konuşmaların yanı sıra Hayali Tevfik Dinç “Karagöz Muhaveresi” adlı bir gölge oyunu sergiledi. Oyundan sonra da Serdar Türkmen “Dünün Devrim Şarkılarından Bugünün Mücadele Şarkılarına” adlı dinletisini sundu. Türkmen’in dinletisine salonda bulunanlar da eşlik etti.
Jalili’den Taksim direnişine selam
Kısa bir aranın ardından sahneye Düzenleme Komitesi adına Fatin Kanat çıktı. Festivalin tamamen gönüllü emeğine dayanmasının sinema için önemine değinen Kanat’ın ardından açılış Filmi Toprağın Sesi’nin yönetmeni Abolfazl Jalili çıktı. Jalili, bugüne kadar çektiği 14 filmin tümünün İran’da yasaklandığını söyledi. Jalili, Türkiye’ye bu gelişinde gündemde işçi sınıfının olduğunu söyledi ve Taksim direnişine selam gönderdi.
Açılış gecesi Toprağın Sesi filminin gösterimiyle son buldu.
Ankara programı için tıklayın
İstanbul

8. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali İstanbul açılış gecesi 2 Mayıs’ta Şişli Kent Sineması’nda gerçekleşti. Sunuculuğunu Mert Fırat’ın yaptığı gecede işçi şarkılarıyla Bajar, direnişleriyle işçiler sahnedeydi.
Festival düzenleme komitesi adına açılış konuşmasını festival gönüllüsü, çevirmen Aslı Takanay yaptı. “Gönüllülerin emeğiyle, sendika ve kitle örgütlerinin desteği ile yapılan, emek ürünü filmleri perdeye taşıyan, sponsor boyunduruğuna girmeyen, il il gezen, kamerasını emeğe, dayanışmaya çeviren festival adına hoş geldiniz” diyen Takanay, izleyicilerin 1 Mayıs’ını da kutladı. Festival afişlerinin değişmez illüstrasyonu Karagöz ve Şarlo’nun bu yıl Sisifoslar olarak barış umudunu taşıdığını söyleyen Takaydın, filmlerin de onlar gibi bir kayayı bir dağın ardına taşıma umudunu yitirmeyenlerin filmleri olduğunu söyledi. Takaydın, geçtiğimiz yıl banliyo trenine binmek isterken boşluğa düşerek hayatını kaybeden festival emekçisi Ebru Gültekin Ilıcalı’yı da andı. “Güneşli günler umudu” ile salona bir kez daha “hoş geldiniz” dedi.
Ayçin: “THY, 217 uçak 15 bin personel ile grev yapacak”
Gecenin sunucusu Mert Fırat’ın, Karagöz ve Şarlo’nun neden birer Sisifos olduklarını okuduğu metinle bu illüstrasyonun yaratacısı Aydan Çelik’e selam göndermesinin ardından düzenleyici kurumlar adına konuşmayı Hava-iş Sendikası Başkanı Atılay Ayçin yaptı. Ayçin, “Biz bu filmlerde kavgasını verdiğimiz mücadelemizi, kendimizi, yaşantımızı görüyoruz. İyi ki varsınız. Mücadelemizi uluslararası alana taşıyorsunuz” diyerek festival emekçilerine teşekkür etti. Havaalanında 339 gündür süren direnişlerini anlatan Ayçin, yeni sözleşme döneminde de uzlaşamadıklarını ve 10 Nisan itibari ile grev kararını ilan ettiklerini hatırlattı. 3 Mayıs’ta yapılacak basın açıklaması ile grev uygulama tarihinin açıklanacağını söyleyen Ayçin, “THY, 217 uçak 15 bin personel ile grev yapacak, uzlaşma olmazsa uçuşlar duracak” dedi. Uçuş güvenliği ve haksız yere atılan, haksız yere atıldığı mahkemelerce tescillenen 305 kişinin işe iade edilmesi olmak üzere iki temel talepleri olduğunu ve direneceklerini söyledi. THY direnişine salondan da “Direne direne kazanacağız” sloganları ile destek geldi.
Ayçin’in konuşmasının ardından festival gönüllülerin hazırladığı 1 Mayıs görüntülerinden hazırlanan “1 Mayıs mücadele” videosu “Yaşasın 1 Mayıs” sloganları ile oldukça coşkulu bir biçimde izlendi.
“Bu 1 Mayıs mirası uluslararası işçi hareketinin damarlarına şimdiden güç veriyor”
1 Mayıs görüntülerinin ardından 1 Mayıs’ı İstanbul emekçileri gibi polis şiddeti altında geçiren Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu Genel Sekreteri Sharan Burrow’un mesajı okundu. Burrow mesajında, Taksim Meydanı’nın emekçiler için anlamını DİSK Genel Başkanı Kani Beko ile olan konuşmasından aktardı: “1977’de 30dan fazla insanın öldü, yıllarca da kapalıydı. Bu meydan, bizim için bir sembol”  Hükümetin sıkıyönetim ilan ettiğini söyleyen Burrow, tüm yolların kapatıldığını, Unkapanı’ndaki köprünün 70lerden bu yana ilk defa kaldırıldığını, işçilere biber gazı, su ve plastik mermi ile saldırıldığını anlattı.  Dün başına isabet eden gaz bombası ile yaralanan Enerji-Sen Genel Başkanı Ali Duman ve 17 yaşındaki Dilan’dan da bahseden Burrow, akşam saatlerinde eve dönen işçilerin otobüsleri durduran polislerce gözaltına alındığını anlattı. Mesajını yazarken 70 kişinin gözaltına alındığını öğrendiğini aktardı. Burrow, “Ancak işçilere saldırı bununla da bitmedi. 1 Mayıs’ta Çalışma Bakanı Faruk Çelik, kıdem tazminatını kaldırmaktan, taşeronun yaygınlaşmasından ve işçilerin haklarını elinden alacaklarından bahsetti. Türkiye’deki bu 1 Mayıs mirası uluslararası işçi hareketinin damarlarına şimdiden güç veriyor. Yaşasın 1 Mayıs.”
Burrow’un mesajının ardından Emek sinemasının yıkılmadan taşınacağı iddiasına ilişkin kısa bir video izlendi. “Emek bizim, İstanbul bizim” sloganları ile yıkım bir kez daha protesto edildi.
46 yıl 350 film… “Hep emekçi oldum”
Festivalde her yıl sinema emekçilerine verilen teşekkür plaketi, bu yıl ışık şefi Turgut Köse’ye ödül verildi. 1967’de 13 yaşında bu işe başladığını ve 350 filmde çalıştığını söyleyen Köse “Hep emekçi oldum” diyerek ödülünü aldı. Köse’ye ödülünü veren DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Dün AKP iktidarı İstanbul halkına, İstanbul emekçileri de iktidara kök söktürdü. Emekçiler gereken cevabı verdi. Ant olsun ki vermeye de devam edeceğiz” dedi.
Festivalde ödül verilen bir diğer isim de festival kapsamında gösterilecek olan 155 Satılmış Adam filminin senaristi ve yönetmeni Giorgos Panteleakis’ti. “Bu güzel kentte, sizinle, bu festivalde olmak çok güzel” diyen Panteleakis, AB’nin Yunanistan krizine karşı aldığı kirli önlemleri ve bunu kabul eden parlementerlere ilişkin filmi hakkında kısa bir bilgi verdi.
Loach’tan Dev Sağlık-İş’e teşekkür: “Sizin mücadeleniz önümüzü açıyor”
Bir başka ödül de festivalin açılış filminin yönetmeni Ken Loach’aydı. Geceye katılamayan Loach’a ödülü Londra’da verilmişti, mesajı video görüntüsü ile yayımlandı. Taşeron işçi çalıştırdığı için kendisine ödül veren Torino Film Festivali’nin ödülünü reddeden Loach’a taşeron işçi mücadelesini örgütleyen Dev Sağlık-İş adına teşekkür plaketi verildi. Loach mesajında işçi hareketi ve sendikalar açısından zor bir dönem yaşadığımızı, mevcut sendikaların örgütlenmesi zor olan işçileri desteklemekte eksik kaldıklarını, işverenlerle hareket ettiklerini ve onların neo-liberal isteklerine sürüklendiklerini belirtti. İş güvencesi giderek azalırken işçilerin geçici çalışma biçimlerinin arttığına dikkat çeken Loach, İngiltere’de mevcut “sıfır saatli sözleşme”lerden bahsetti. Hiçbir biçimde iş güvencesi sunmayan bu biçimin mutlak yoksulluk anlamına geldiğini söyleyen Loach, örgütlenmenin yaşamsal bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti.  Dev Sağlık-İş’e “Bu yüzden tebrik ederim. Sizin mücadeleniz önümüzü açıyor” diyen Loach, işveren-basın-hükümet-milliyetçi partiler bölmeye çalışırken diğer ülkelerle, komşularımızla bağ kurmaya olan ihtiyaçtan da söz etti.
İşçiler direnişleriyle sahnedeydi
Loach’un ardından sahneye direnişteki İTÜ asistanları, Koç Üniversitesi, Yurtiçi Kargo ve Nurteks işçileri çıktı. İşçiler sahneye “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganları ile geldi.
Koç Üniversitesi işçisi Melahat Erdem, işten atıldıktan sonra Koç Üniversitesi’nde süren mücadalelerini anlatarak “7 gün mücadale ettik, direndik. Öğrenciler, hocalar, işçiler bir aradaydık. Kapı önüne konduk ama haksızlığa dur dedik, kapı önünden kalkmadık rektörü kapıya getirdik” dedi. “Hala alacak haklarımız var” diyen Erdem, taleplerini de sıraladı; üniversite kütüphanesinin işçilere de açılması, asgari ücret ve eşitlik.
İTÜ’lü asistanlar adına yapılan konuşmada 8 ay önce bir arkadaşlarının işten çıkarılması ile başlayan direniş süreci anlatıld: “Bir hukuk garabeti olan YÖK görüş yazısı ile bugüne dek 63 arkadaşımız işten çıkarıldı. Dava açtık. 7 aydır çadır kurduk. YÖK’e geri adım attırdık. Uygulamamakta direniyor ama biz de direniyoruz” diyen eğitim emekçisi, işkolları farklı olmasına rağmen ortak sorun güvencesiz çalışmaya dikkat çekti. “Reddetmeye, direnmeye devam” çağrısı yaptı.
“Slogan atmayı öğrendim”
Nurteks fabrikasında çalışırken sendikalı olduğu için işten çıkarılan Ayşe Kuş da yaşadığı süreci anlattı: “Çıkış kağıdını imzalamadım. Çalışmaya devam ettim. Patron baş muhasebeciyi göndermiş ‘çık git yoksa polis çağırırız’ dedi. ‘Çağırın’ dedim polis geldi ama mesaim bitince çıktım. Şimdi Nurteks’in karşısına direnişi çadırı kurduk mücadele ediyorum. 9. günümdeyim, görüşmeler sürüyor.” Kuş, sendikalı olduktan sonra yaşadığı değişimi de anlattı: “TEKSİF’e üye olduktan sonra 20 yıldır bilinçsiz çalıştığımı öğrendim. Halay çekmeyi, slogan atmayı, zılgıt çekmeyi öğrendim.”
Ağır çalışma koşulları ve düşük ücrete karşı sendikalı oldukları için işten çıkarılan Esenyurt Yurtiçi Kargo işçileri adına yapılan açıklamada festivale de teşekkür edildi: “Medya zenginlerin haberlerin yapıyor, bizi görmüyor, bu festival bizi gösteriyor”
Bajar’dan işçi şarkıları
Direnişteki işçilerin ardından sahneyi Bajar aldı. Amelelerden çıraklara, beyaz yakalılara,  tarım işçilerine, sınır kaçakçılarına işçi sınıfı şarkılarını seslendiren gruba izleyiciler de coşkuyla eşlik etti, halay çekti.
Gece, açılış filmi “45 Ruhu” ile son buldu. Festival filmleri 9 Mayıs’a dek izleyicilerle buluşacak.
İzmir
İzmir’de festivalin basın toplantısı 2 Mayıs günü Konak Halkevi’nde kurumların katılımıyla yapıldı
Basın açıklamasını yapan Didem Tosun,Festivalin değişmez illüstrasyonu Karagöz ve Şarlo’nun bu yıl “Sınırda Yaşamak” temasıyla mitolojide tanrılar tarafından cezalandırılan ve bu cezaya direnen ilk insan Sisyphus’a (Sisifos) gönderme yaparak, Ortadoğu’daki savaşın, Ortadoğu’daki en önemli aktörlerden Kürtlerin sürecinin, açlık ve yoksulluğun sınırlarında umudu ve emeği ile ayakta kalmaya çalışanların öykülerini beyaz perdeye taşıyor’ dedi.
Festivalin bu yıl ki gösterim yerleri; Fransız Kültür Merkezi, Konak Halkevi, Ayfer Feray Açıkhava Tiyatrosu, Onur Mahallesi Açık Hava Tiyatrosu ve Buca Halkevi, Gültepe Halkevi.
Türkiye ve dünyanın dört bir yanından, emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini izleyicilerle buluşturmayı ve ülkemizde işçi filmi üretimini özendirmeyi amaçlayan Festival İzmir’de Halkevleri öncülüğünde Dev Sağlık-İş (DİSK), Hava-İş (TÜRK-İŞ), Petrol-İş (TÜRK-İŞ), KESK Şubeler Platformu, TMMOB İKK, DİSK Ege Bölge Temsilciliği, Deri İş(TÜRK-İŞ), Tek Gıda-İş (TÜRK-İŞ), TÜMTİS (TÜRK-İŞ), Belediye-İş(TÜRK-İŞ), Konak Kent Konseyi, Sendika.Org, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenleniyor.
Sendika.Org/ Ankara/İstanbul/İzmir