Medyanın bir bölümünün gündeminde Pensilvanya var.
Bir grup gazetecinin Fethullah Gülen'i ziyareti ve yazdıkları-yazmadıkları hala konuşuluyor.
Fatih Altaylı "madem yazmayacaktınız neden ziyarete gittiğiniz" diye gazetecileri eleştirdi. (TIKLAYINIZ)
Kuşkusuz Fatih Altaylı'nın bu yazısı cemaat kalemlerini harekete geçirdi.
Abdullah Abdulkadiroğlu cemaatçi bir gazeteci.
Samanyolu Yayın Grubu'nun Ankara temsilcisi!
Samanyolu Haber'deki yazısında Fatih Altaylı'yı hedef aldı.
İşte yazısı:
Bu 28 Şubat soruşturması bazılarının kimyasını fena bozmuş..
Soruşturmanın askerlerle ilgili bölümünün ardından sıranın kendilerine geleceği düşüncesiyle eminim uykuları kaçıyordur.
Bunu çok belli ediyorlar.. Kendilerini kurtaracak bir çıkış bulabilmek için her şeyi fırsata çevirmeye çalışıyorlar..
Fatih Altaylı’da bu panik fazlaca görülüyor.
Nasıl görülmesin ?
28 Şubat dönemindeki yazıları her ne kadar internetten falan kaldırılmışsa da arşivlerde duruyor..
Dönemin hükümet yöneticilerine ettiği ağza alınmayacak hakaretler, yazılarıyla onların fotoğraflarını klozetlere yapıştırma kampanyaları başlatması, Başbakan Erdoğan’a İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde bel altı vuruşları..
Fatih Altaylı karargah fermanını andıran yazıları hangi güçleri arkasına alarak yazıyordu ?
Bilmeyen var mı ?
Şimdi Altaylı; geçenlerde Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyarete gidip, o görüşmeyi yazmayan gazetecilere, gazetecilik dersi vermeye kalkıyor..
“Madem yazmayacaksın ne işin var orada” diyor..
Biliyorsunuz fitne fesat mekanizması yine harekete geçti, hükümetle hizmet hareketini karşı karşıya getirmek için yemeyip içmeyip senaryo üretiyor..
Bu ziyaretle ilgili yapılan yalan haberlerin ardından şimdi topa Fatih Altaylı girdi.
Kendisini ziyarete giden gazetecilerin Sayın Gülen ile yazılmamak kaydıyla (off the record) görüşme yapmaları için “buna gazetecilik diyemiyorum” diyor.
Kaldı ki gazetecilikte “off the record” vardır.. Dünyada uygulanan bir yöntemdir. Altaylı dahil bunu uygulamayan da yoktur..
Bazı bilgiler sende kalır, yazmazsın.. Bu bilgiler senin konulara bakışında ve değerlendirmelerinde etkili olur.
Eminim Fatih Altaylı’daki “off the record” bilgilerden kitap olur..
Üstelik bu gazeteciler Sayın Gülen ile toplu ropörtaj yapmaya da gitmediler. Bu bir ziyaretti.
Neyse sonuçta Altaylı, Hocaefendi’nin gazetecilerle bu sohbetini şuna bağlamış..
“Ya yazarsın; gazetecisindir.. Ya yazmazsın; cemaat mensubusundur.. Ya da gizli görüşme yaparsın; gücün yanındasındır.”
Buradan da ağzındaki baklayı çıkarmış ve “o zaman geçmişte güç odaklarına bu tür kapalı ziyaretleri yapanları niye suçluyoruz” diye sormuş..
Altaylı kendini 28 Şubat dalgasından kurtarmak için bile Hocaefendi’den medet umuyor..
Hocaefendi’nin birkaç gazeteciyle yaptığı ziyaret sohbetini, kendi sıkıntılı geçmişini aklama vesilesi olarak göstermeye çalışıyor..
Yazık..
Millete gazetecilik dersi vermeye kalkan Altaylı, eğer geçmişine kefilse; 28 Şubat döneminde yazdığı inançlı insanları aşağılayıp dönemin hükümetine hakaret ettiği yazılarını bugün köşesinde yayınlasın..
Herşeyi bir kenara bırakıp Altaylı’nın mantığına göre bakalım..
Sayın Gülen’i ziyarete gidenler velev ki gazeteci değil, velev ki cemaat üyesi (üyelik nasıl oluyorsa), velev ki Hocaefendi’nin güçlü bir insan olduğunu düşünüyorlar..
Hepsini kabul edelim..
Ve şimdi Fatih Altaylı'dan şu soruya cevap vermesini isteyelim.
Teröristbaşı Apo’yu ziyarete gittiğinde, muhabbet edip yemek yerken, sen yukarıda saydığın gazeteci türlerinden hangisiydin ?
Gazeteci mi, Pkk üyesi mi, yoksa gücün yanındaki adam mı ?
Gazeteciysen niye o görüşmeyi yayınlamadın ?
Hadi o gün yayınlayamadın, bugün yayınla..
Şimdi birileri de kalkıp Altaylı’ya “ya gazeteci değilsin, ya da diğer iki şıktan birisin” derse ne yapacak?
Odatv.com