“…eğer bu, bizim savaş çığlığımız tek bir açık kulağa ulaşmışsa, silahlarımızı yerden almak için bir başka el uzanmışsa…”
Gerilla savaşı, komünist hareketin tarihinin, ezici bir farkla en fazla meyve veren mücadele yöntemidir. Bolşevikler sadece kendilerini finanse etmek amacıyla bankaları soyarak partilerini ayakta tutabildi. Çin ve Küba Devrimleri kırsal bölgelerde yürütülen gerilla savaşına dayandı. Bu, Yugoslavya, Cezayir, Nikaragua ve Vietnam devrimci hareketleri için de geçerlidir. Bugün Kolombiya’da FARC, Hindistan’da Naksalitler dünyanın en önemli iki Marksist devrimci odağını temsil etmekte.
Gerilla savaşı, tepedekilere karşı verilen savaşı kazanmak için aşağıdakilere hizmet eden bir yöntemdir. Bizden daha güçlü ve daha iyi silahlı bir düşmanı yenmenin mümkün olduğunu gösteren ve emperyalizmi umutsuzluğa düşüren bir metottur. Ve Robin Hood tarzı bir yerel güç gibi değildir, aksine bir gerilla ordusu oluşturuncaya kadar diğer birimlere bağlı, kalıcı bir hücre gövdesi gibidir, hatta silahsız siyasi hareketlerle bağlantılıdır ve ulusal düzeyde iktidar olmak için mücadele stratejisi geliştirebilmesi nedeniyle de muktedirdir.
Yerel halkın sempatisine, erişilemez toprakların detaylı bilgisine ve sürekli hareketliliğe dayanır. Mao, gerillanın öncelikli hedefinin şehir merkezlerini ya da bölgeleri fethetmek olmadığını tersine doğrudan çatışmaya geçilecek son aşamaya ulaşıncaya kadar, düşmanın moralini zayıflatarak ve imha ederek ilerlemek gerektiğini söyler. Yine Fidel ve Che’nin isyancı ordusu zaferi ilkönce Havana’ya girerek elde etmedi. Aksine gerillanın öncelikle günbegün daha fazla güçleneceği Sierra Maestra Dağlarına egemen olarak başarıya ulaştı ve Santa Clara saldırısından Batista hükümet aygıtı çökünceye kadar da bu güçlenme devam etti.
Gerilla, her çatışmada kesinlikle düşmanın gücünün üzerinde bir dizi güç yığar. Sadece tam bir yenme güvencesi varsa savaşır. Düşmanın beklemediği sürpriz saldırılar yapar. Bu şekilde, kendi bütünlüğünde sayıca düşük olsa bile, her somut çatışmada nümerik olarak üstün olabilir.
Che Guevara, “düşmana dinlenme fırsatı vermeksizin, peş peşe, vurmak, kaçmak, beklemek, izlemek, tekrar vurmak ve kaçmaktan” söz eder. Che’ye göre Küba Devrimi’nin zaferi, tüm nesnel koşulları hazır devrimlerin gerçekleştirilmesi için her zaman beklemek gerekmediğini, aksine bunların isyancı foco* ile yaratılabileceğini kanıtladı.
Foco, ormanın derinliklerinde saklanan, küçük bir gerilla grubu tarafından oluşan, stratejik bir mobil güçtür ve başarılarıyla köylü kitlelerini peşinden sürükleyerek düzenli ordu müfrezelerine karşı silahlı mücadeleyi başlatır. Foco, son derece hareketlidir, rakibini sürekli şaşırtır, eylem yerinden dakikalar içinde uzaklaşabilir.
Faaliyet gösterdiği ülkelerin koşulları göz önüne alındığında, Che, faaliyetini, erişimi zor kırsal bölgelerde sadece bir-iki yol veya demiryolu hattı kesilerek devlet yönetiminin işleyişinin ya da ordunun ulaşımının kolayca engellenebilir olduğu kırsal alanda geliştirdi.
Küba’da kilometrekare başına düşen kişi sayısı az olması sebebiyle “eylemle propaganda” yoluna başvuruldu ve eylemler usulünce Radyo Rebelde’den kitlelere duyuruldu. Gerillalar, mekânların coğrafi yapısına ayrıntılı bir şekilde aşina olarak, radyo ve gerilla eylemleriyle sistemi sarsarak, yıllarca dağlarda gözlerden uzak kaldılar. Buna karşılık, aşırı nüfus yoğunlukları ile Çin ve Vietnam, gelecekteki kurtuluş ordularının temeli olacak mücadele hücrelerini oluşturmak için öncelikle tüm ülke çapında “silahlı propaganda” yaptılar.
Kızıl Ordu’nun Çin’in bir ucundan diğerine yaptığı “Uzun Yürüyüş”, ayrıca Yugoslavya’da Tito’nun maquis’leri* (II. Dünya Savaşı esnasında Alman güçlerine karşı direnen Fransız yeraltı direniş hareketi üyelerine verilen ad; ç-n) tarafından yapılan benzer bir yer değiştirme, yerel halka kızıl gerillaların ne kadar kuvvetli/kararlı olduklarını gösterdi.
Gerillalar, silahlı olmalarına ve zorla elde etmeleri mümkün olmasına rağmen çiftliklerden aldıklarını  her şeyi titizlikle öderler. Bunu sistematik hale getiren düzenli ordunun aksine, asla köylü kadınlara tecavüz etmezler. Nereye giderlerse gitsinler orada toprak dağıtırlar ve okuma yazma öğretirler. Kesinlikle, bulundukları bölgenin sakinlerinden daha iyi ya da daha faklı yaşamazlar.
Emperyalistlerin kontrgerilla yapıları, bilhassa ABD’ninkiler, gerillanın merkezi olmayan (dağınık, baskın vb; ç-n) eylemleri karşısında daima aciz kaldılar. Bu nedenle, vahşi napalm gibi etkili silahları kullanarak, kırsal yerleşim yerlerini ve geniş ormanlık alanları yok ederek, kendilerini terör ekmeye adadılar. Fakat bu tutum, yerel halkın Yanki’ye olan nefretini ve gerillalara olan desteğini tazelemeden öte bir işe yaramadı.
Birçok asker tek bir yere yığılmış olsa bile, yeraltında gizli yaşayan gerillaları öldürmek ve onları bulmak pek mümkün değil. Cezayir’de Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) zaferi esnasında, toplam dokuz milyon Arap nüfus için yarım milyon Fransız üniformalı güvenlik gücü vardı. Her on sekiz kişiye bir asker düşüyordu.
Fransa dokuz yıl Cezayir’e, yedi yıl Çinhindi’ne asıldı; fakat sonunda her iki yeri de terk etmek zorunda kaldı. Zira bir halk ne zaman ki emperyalizm tarafından yönetilmeyi reddeder, geniş kırsal alanların resmi yönetimini kovmayı başarır ve gerçekten ulusal hale gelen bir gerilla ile tanımlanır ise emperyalizmin onu yenme şansı yoktur. Bundan dolayı, milyarlarca dolar harcayan ve silah teknolojisinin zirvesinde bulunan ABD, birkaç bin kötü silahlı köylü tarafından nasıl yenilgiye uğratıldığını çaresizce izledi.
Lenin, seçim yolu ile geçerken, silahlı mücadeleden devrimci genel greve kadar mücadelenin bütün metotlarını taktik dozda (ölçülü biçimde; ç-n) kombinasyonunu savunuyordu.
Fakat ne Küba ne Sandinist ne de Çin devrimlerini yapanların metotları grevler ya da seçimler oldu. Ne İrlanda’dan İngilizleri ve Cezayir’den Fransızları sürenlerin, ne de Irak’tan ABD’yi ve Filistin’den İsrail’i kovacak olanların; ne Yugoslavya’da Nazileri ve Vietnam’da Amerikalıları mağlup edenlerin; ne de Hindistan’da ve Kolombiya’da toplumsal adalete ulaşma şansına sahip olanların metotları seçimler ya da grevlerdi.
Dolayısıyla, gittkçe daha irrasyonel olan bu pasifizm** çağında,  gerilla savaşı ile adaleti sağlama zamanıdır… Ve gerçekten kapitalist gücü yok etmek istiyorsak, tarihin bize sunduğu dersleri öğrenmek.
21 Nisan 2013
Çevirenin notları:
*Foco: Bu kelimenin Batı dillerince karşılığı olmadığı  için İspanyolca aslı kullanılır. Che “Gerilla Savaşı” adlı kitabında, silahlı başkaldırıya önderlik edecek geniş örgütlere gerek olmadığını ve küçük otonom bir gerilla grubu (foco), — başka bir deyişle “isyancı merkez”– tarafından başlatılan Küba tarzı devrim fikrini savunmuştur. Foco, gerilla odağının oluşturulması ve bunun bir isyan merkezi olarak öne çıkması konusundaki saptamalarında kullandığı bir “gerilla bir-liğidir”.  Bu yapı, kitlelerin devrimci mücadelesinin zaferi için yalnızca, “sanatın tüm kurallarına göre” “pratik olarak eğitimli ve teorik olarak yetkin” “profesyonel devrimcilerden” oluşan bir azınlık organizasyonudur. Ayrıca Che’nin foco’su, sadece bir gerilla savaşı teorisi değildir. O, çoklu inisiyatifleri, özgür komünleri, yeni ve özgür insanı, zaferden sonra da milisleri (Küba’da olduğu gibi) ifade eder.
**Pasifizm: Metafizik ve düşünceci açıdan barışçılık akımıdır… Eytişimsel barışçılık (savaşı zorunlu olarak gerekli kılan temel ve özdeksel nedenlerin ortadan kaldırılmasıyla barışın sağlanması amacını güder) ile karıştırılmaması gereken bu idealist akım savaş ve barış kavramlarını metafizik acıdan yorumlar; her ikisinin de temel ve özdeksel nedenlerini görmeksizin birincisini günah ve ahlakdışı, ikincisini de sevap ve ahlakici sayar. Barışçılık öğütleriyle barışın sağlanabileceğine inanır. Anamalcılık düzeninin temel çelişkilerinden doğan uluslar arası anlaşmazlıkların ve savaşların insanların barıştan yana olmalarıyla önlenebileceğini öne sürer. Kimi yerde metafizik bilgisizliğin kimi yerde de bilinçli propagandanın ürünüdür. (Felsefe Ansiklopedisi, Orhan Hançerlioğlu)
[La Haine’deki İspanyolcasından Atiye Parılyıldız tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Daha yeni Daha eski