Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

Reyhanlı’dan Türkiye’ye mektup: Günaydın gece… – Şule İkizer

Reyhanlı’da hala kapısının önünde babasının dönmesini bekleyen yavrular var. Onlara kim anlatacak bir daha babasının dönmeyeceğini? ...

Reyhanlı’da hala kapısının önünde babasının dönmesini bekleyen yavrular var. Onlara kim anlatacak bir daha babasının dönmeyeceğini?
Günaydın gece… Bugün sizinle zaman kavramını unuttuğumuz 3. gün. Yine uyku dilenen gözlerime kâbuslarım tuzak kuruyor. Bugün ölümle yaşam arasında gidip geldiğim 3. gün. Büyük bir hüsranla kucaklıyorum bu geceyi de. Kaç gündür kanayan yüreğim bir nebze olsun durmak yerine her gün kat ve kat artarak kanamaya devam ediyor.
Yaşamın değerini bilmezken, kendimizi yaşıyoruz diye avuturken ölümü gördüm dostum, ölüme ramak kala kurtuldum. Kurtuldum da ne oldu. Hala üç gündür canlı bedende cansız bir ruhla geziyorum hayatı yaşamaya çalışmaktansa.
Niye hayata dönemiyorum bende bilmiyorum. Dükkânımızda temizlik yaparken o ses duyuldu birden. Hala kulaklarımda çınlayan, yeri göğü inleten ses. Korkuyla ne olduğunu anlamaya çalışırken başladı ayaklanmalar, kaçışmalar, çığlıklar. Babam her zamanki gibi benim biricik kahramanım, patlama alanına yardıma koşarken bizi nenemlere gönderdi. Koşarak köşeyi dönmemizle ikinci patlamanın olması bir oldu. İşte o an hayattan koptuğum andır. Önce kulaklarımı kapatıp çığlık atmaya başladım. Ardından açık bir kapı gördüm. Oraya “baba, babam gitti, baba” diye koştururken annem beni yakalayıp, üstüme kapandı. Çünkü yolun iki tarafından da yağmur gibi camlar yağıyordu üstümüze. Biz ilerledikçe ne kadar cam varsa hepsi patlamaya devam ediyordu. Yollarda dökülmüş simitler, kaçışan insanlar mı desem yoksa patlayan camlardan yaralanan insanları mı anlatsam…
Annem kolumdan tutmuş beni uzaklaştırırken algımda, gözümde, bıraktığım yerde babamdaydı! Şükürler olsun ki ona da bir şey olmamış yanımıza gelmişti. Arabaya binip uzaklaşırken kaçmak isteyen insanlar kaza kurbanı oluyordu. Bildiğim bütün kelimeler yaşadığım duyguyu anlatmaya yetmiyor. Hangi harfi hangi cümleye eklesem de içimdeki acıyı, öfkeyi bir nebze de olsa yansıtabilsem diye düşünüyorum.
Yalnız odamda çok kalabalığız aslında. Ben varım, korkularım var, olay yerinde olan onlarca insan da benimle. Böyle bir olayı göz ardı etmek ne kadar doğru ki? Hangi insanlığa sığar?
Şimdi ben yolda yürürken her gördüğüme şüpheli gözlerle bakacağım. Her an bir tehlike bekleyeceğim. Kimin hakkı var beni bu hale getirmeye?
Reyhanlı’da hala kapısının önünde babasının dönmesini bekleyen yavrular var. Onlara kim anlatacak bir daha babasının dönmeyeceğini? Ya sıra arkadaşını kaybeden yaşıtlarımıza ne demeli? Biz bir ay sonra sınava girecektik. Kimde okula gidecek, sınava hazırlanacak durum kaldı ki?
Ertesi gün anneler günüydü. İl dışından gelenler vardı. Ailelerine sürpriz yapmak istediler. Ama onlar baba ocağına değil mezara girdiler. Konuşmak istedikçe akıp gidecek kelimelerim. En iyisi biraz da susmak. Ama susmaktan kastım tepkisiz kalmak değil. Acımızı sessiz yaşıyoruz lakin tepkimiz büyük ses getirecek.
Başımız sağolsun!
*Şule İkizer
Reyhanlı’dan bir öğrenci