Gezi Tekrarlanamaz, Aşılır! Gezi tekrarlanamaz. Aynı derede iki kez yıkanılamayacağı ya da tarihin tekerrür edemeyeceği için değil...
Gezi
Tekrarlanamaz, Aşılır!
Gezi
tekrarlanamaz. Aynı derede iki kez yıkanılamayacağı ya da tarihin tekerrür
edemeyeceği için değil. Gezi Parkı’nı işgal ettikten sonra ne yapılacağını
kimsenin henüz bilememesinden dolayı tekrarlanamaz.
Kitlenin sahip
olduğu mücadele ruhu ile şu an yüklenilse Gezi Parkı’nın tekrar özgürlüğüne
kavuşturulacağından kimsenin şüphesi yok. Bu bir kez başarıldı ve nasıl
yapılacağını herkes biliyor. Bu yordam bilince çıkarıldı ve bilgi haline
getirildi. 31 Mayıs-1 Haziran günlerine dönmek istemeyecek yok; ne var ki 7
Haziran ve sonrasına dönmek isteyecek de yok.[1]
Çünkü bundan sonrasında medyanın ve devletin karalamalarını savuşturmak üzere
“iyi görünmek” adına sürekli geri adımlar atıldı, yumuşak başlı olduğumuzu
gösterecek tavizler verildi; uzlaşma yanlıları dinlenir oldu çünkü yeni hedef
ve adımın ne olması gerektiğini kimse bilmiyordu. Nihayetinde hedef koyamayan
hedef küçültene tabi oldu ve ardından Gezi polis zoruyla boşaltıldı, hep
beraber hedefsiz kalındı.
Önce eylem vardı şimdi söz
Bugün İstanbul
ve ülkenin 40’a yakın parkında yapılan forumlar/meclisler atılacak adım ve
hedeflerin belirlenmesi için yapılmaktadır. Tohumları Gezi Parkı’nda 8-10
Haziran tarihlerinde atılan ve gerçekleştirilen forumlar da tam da bu arayışın
ürünüydüler. Geç kalınmıştı ama kaçınılmazdı; şartlar olgunlaşmıştı ama ikame
edildi. Hareket her türden siyasi partiyi aşıp geçmişti ama toydu, acemiydi;
devleti afallattı ama büyüklere saygılıydı ve sonuçta Taksim Dayanışması’na tabi
kaldı. Onu bekledi, kararlarını denetledi, pazarlıklarını seyretti,
kifayetsizliğiyle tanıştı ve yana yakıla fikir üretti ama bunu paylaşamadan,
tartışamadan Gezi’den çıkarıldı.
Şimdi sözü
tüketme zamanı, siyasallaşmanın söze dökülme ve yeniden üretilme zamanı.
Hareketin Gezi Parkı menzilinde kalan çıkış ve atılımını siyasi hedefe,
taleplerini siyasi harekete dönüştürmesi için zaman ve söze gerek var. Zaten
hareket “üç beş ağaç” ya da “Gezi AVM olmasın” aşamasını hızla geçti ve tüm
ülkeye yayılan toplumsal bir ayaklanmaya dönüştü. Ama bu dönüşümün siyasetini
ve örgütlenmesini oluşturamadı. Gezi Parkı içinde çadırlarda oturmanın
sıkıntısı da buydu. Gezi’ye girmek için gösterilen direnişin çıkarken
gösterilmemesi hareketin gücünü tüketmesi, devletin baskısı ya da kara
propagandası değil siyasi olarak da parkta kalınarak ağaçlar ardındaki ufku
görememiş olmamızdır.
Forumlarda
“konuşulup durulması” dolayısıyla hareketin geri çekileceği, eylemsiz kalacağı
endişesi yersiz. Hareket, eylemeyi unutmuş ya da yılmış değil; tencere tava
çalmanın ya da milyonluk miting yapmanın, eylemi, hedef ve kapsamını artık
geride bıraktıkları bir aşamaya hapsetmek ya da yerinde saymak anlamına
geleceğini kavramış durumda.
Buluşmanın ötesidir ihtiyaç
9 Haziran’da
Taksim’de yapılan miting de böyle anlamsız gelmişti. Yüz binler zaten Taksim’e
geliyor ve parkı tavaf ediyordu, sürekli buluşulan yerde buluşmanın
İngilizcesi’ni (meeting) gerçekleştirmek sadece forumları ikame etmiş ve
geciktirmişti. Çünkü miting sonrasında da sorular değişmemişti.
Tıpkı bugün de,
forumlarda önerildiği gibi büyük bir miting yapmanın, soruları
değiştiremeyeceği gibi. Hareketin gelecekteki adım, hedef, siyaset ve
örgütlenmesinin ne olacağı sorusu miting sonrasında da öncesinde bırakıldığı
yerde bizleri bekliyor olacaktır. O yer parklardır, forumlardır.
Gezi Parkı orada. Üstelik bu kez devletin
barikatı demirden değil ince plastik şeritten ibaret. Milyonluk miting
örgütleyebilmek Parkı yeniden almaktır. Ama bu kadarını biliyoruz. Müthiş bir
100 metre koştuk ve neredeyse ipi göğüslüyorduk ama devlet, ister hile ister
çelmeyle deyin, burun farkıyla önde bitirdi. Ama kendini kazanmış hissedemiyor,
biz de yenilmiş. Biz tekrar 100 metre koşalım istiyoruz ama devlet o riske
girmeyeceğini ve maraton koşacağını çoktan ilân etti. Tayyip Erdoğan 15 ve 16
Haziran’da örgütlediği mitinglerle 8 ay sonra yapılacak yerel seçimler
kampanyasını başlattığını açıkladı. Aslında bu adımla hareketin önündeki hedefi
de belirlemiş oldu.
Meydandan “meskûn mahal”e
Forumlar
mahallelerde yapılıyor. Bu bir tesadüf değil. Gezi Parkı’nı savunma eyleminin
harekete dönüştüğü yer mahalleler olmuştur. Şehrin ve ülkenin dört bir yanında
tence tava sesleriyle başlayan hareketlilik derhal Gezi Parkı direnişinin
sloganlarını sahiplenmiş ve daha ilk günden, 31 Mayıs gece yarısından itibaren
sokağa inmiş, birleşip caddelere akmış, ilçe meydanlarında toplanmış ve nihayet
gerek Köprü’den yürüyerek gerekse vapurlardan taşarak Taksim’e taşınmıştır.
Zaten meşruiyeti sağlayan da budur. Hareket öğle arası yapılan NTV, Garanti
Bankası, HaberTürk protestolarının örgütlenmesi dışında henüz işyerlerine
taşınmamıştır –işyerinde değil işyeri aracılığıyla bir eylemliliktir ama yine
de hareketin işyerine taşınmışlığı vurgulanmalıdır. Hareketin işyerlerine
taşınması da yine mahalleler üzerinden olacaktır ve işyerlerindeki her
huzursuzlukta (işten atılma, fazla
mesai, ücret zammı düşüklüğü vb.) işçi kimliğinin hareket ile buluşması da
kaçınılmaz olacaktır. Artık ister mahalle ister işyeri temelinde olsun artık
yerel olan her muhalefetin ve en küçük bir direnişin dahi akabileceği bir ırmak
var ve elbette bir deryaya dönüşmesi beklenendir.
Mahallenin muhtarı ol!
Mahallelerde ve
mahalleler sayesinde meşruiyetine ve gücüne kavuşan hareket yerel seçimlerde
öncelikle muhtarlık, ilçe belediye meclisi ve il genel meclisi üyeliklerini
hedeflemelidir. Muhtarlıklar mahallelerin devletle temasın sağlandığı;
vatandaşın halka, sivilin kamuya dönüştüğü ilk yerlerdir. Temsili demokraside
yerleri ve önemleri giderek azaltılsa da doğrudan demokrasinin arkeolojik
kalıntılarıdır; dolayısıyla bugünkü hareketin mevcut devlet aygıtı içinde en
kolay uyum göstereceği ve bu aygıtı anlamsızlaştıracağı yerlerdir. Belediye
meclis üyelikleri, meclis kararlarının alındıktan sonra değil daha tasarı
halindeyken öğrenilmesini ve halkın önceden bilgilendirilmesini sağlayacaktır:
“Otobüs duraklarının yerinin dahi” anketle halka sorulmasının değil, halkın
meclisin ne görüşeceğini belirlemesinin demokrasi olduğunun gösterilmesi ve
hayata geçirilmesi için önemli bir kapı aralanacaktır.
Ancak bunun için
her bir öznenin en yakın çevresinden başlayarak hareketi mahalleliye anlatması
ve devletin kara propagandasını karşılaması ve etkisizleştirmesi gerekmektedir.
Böylelikle harekete katılım arttırılacak ve seçim başarısı sağlanacaktır.
Dolayısıyla hareketin öznesi olmuş herkes bulunduğu apartmandan başlayarak
komşularını ziyaret etmeli ve onlarla sohbet edebileceği ortamlar yaratmalıdır.
Hareketi, Gezi Parkı’nı, forumları anlatmalı ve bunlara katılan birey olarak
onlara kendini tanıtmalıdır. Genelde Ocak ayında yapılan apartman yönetimlerine
talip olunmalıdır –bu komşularla iletişimi kolaylaştıracak ve geliştirecektir.
Mahalledeki esnaf desteklenmeli, ilişkiler oluşturulmalıdır.
Teknolojik
yenilikler, internet, sosyal medya sayesinde yapılabilecekler ve yapılanlar bu
yüz yüze ilişkiye devasa katkı sağlayacaktır ama onun yerine geçmeyecektir.
Mevcut ya da kurulacak sanal ağların ve internet medyasının yaygın kullanımı,
bu araçlara bizim çokça başvurmamızla değil kullanıcı sayısının
arttırılmasıyla, halkın bunlardan haberdar edilmesiyle mümkündür.
Forum eylemdir
Forumlarda
sıklıkla konuşma yerine eylem (faaliyet) ve eylemin biçimi olarak atölyeler,
masalar ya da komisyonlar gibi birimler önerilmektedir. Ancak bu birimler
aslında bir eylemlilik değil sözün konuşulacağı mekânı değiştirme önerisinden
fazlası değildir. Çünkü forumlarda konuşulanlar önce derlenmekte sonra
birimlere ayrıştırılmakta ve bu birimlerde fikirlerin tartışması, bin çiçek
açması umulmaktadır.
Örneğin
“yaratıcı eylem atölyesi” ya da “sosyal medya-iletişim” masası önerilmektedir.
Oysa bu birimlerin çalışması, üretimleri sonrasında geri dönebilecekleri
forumların varlığının korunmasına bağlıdır. Dolayısıyla bu birimler
forumların/meclislerin ihtiyacı olan aklın, fikirlerin üretim yeri olarak değil
forum/meclis aklının yani siyasetinin uygulanmasının araçları olarak
düşünülmeli ve işlevleri buna göre tanımlanmalıdır.
Örneğin çocuk
oyun atölyeleri “uzak” komşuların tanınmasına, ev kadınlarıyla diyalogun
oluşturulmasına, samimiyet ve aşinalığın inşasına yarayacaktır. Hukuk masası
“arzuhalcilik” ya da “danışmanlık” yaparak insanları ikame eden bir konuma
düşmemeli, temel hak ve özgürlüklerin bilinci ve eğitimini sağlayarak insanları
cesaretlendirecek ve girişimci kılacak hukuk bilgisiyle donatmalıdır. Kısacası
forum altı ya da türevi birimler mahallelinin kalanıyla ev/komşu ziyaretleri
dışında teması yaratacak ve katılımlarını sağlayıp süreklileştirecek organlar
olmalıdır. Bunların örneğin muhtarlık seçiminde oynayacağı rol seçim sonrası bu
birimlerin kalıcılaşması için gerekli desteğin bu kez muhtarlıklardan onlara
doğru gelmesini sağlayacaktır.
Forumların/meclislerin
2014 yerel seçimleri için yapacağı faaliyet ve elde edeceği başarı 2015 genel
seçimleri için eşsiz bir deneyim olacağı da unutulmamalıdır.
Herkese
yaratıcılığı verecek olan bu hareketin kendisidir, Gezi Parkı eyleminin tek
kazanımı mücadelenin sürekliliğinin bilince çıkarılması ve bu süreklilik için
forumların gerekliliğinin nihayetinde keşfedilmiş olmasıdır.
Eyleyecek sözümüz var
“Bu daha
başlangıç, mücadeleye devam!” derken bu süreklilik için ne yapılması
gerektiğinin konuşulmasına ihtiyaç vardır ve forumlar bu ihtiyaca cevaptır.
Gezi Parkı için üç hafta eylem yapıldı ama konuşulmadı. Şimdi söz zamanı. Söz bitmeyecektir;
çünkü eyleyen her zaman eyleminin sonucuna dönüp bakacak, değerlendirecek ama
tekrar eyleyecektir. Ethem Sarısülük davasında mahkemenin zanlı polisi serbest
bıraktığı günün akşamında forumlardan eylem kararı çıkmış ve uygulanmıştır. Bu
tavır sözün, eylemi sönümlendireceği ya da hareketi bitireceği endişesine
kapılmamak gerektiğini göstermiştir.
Kitleyi sürekli
hareket halinde tutmak isteniyorsa, forumlar bunun için doğal yapılardır. Gezi
Parkı işgaliyle taleplerin karşılanmaması ve somut bir kazanım elde edilememesi
üzerine hareket daha ileri bir aşamaya taşındı ve mahallelerde forumlar
oluşturuldu. Gezi Parkı’nın işgali yetersiz kalınca diğer parklar, bu kez
gerçekten, “işgal” edildi. İşte bu yüzden Gezi Parkı tekrar işgal edilmiyor.
Kitle/hareket sonuç alamayacağı eylemi tekrar ederek yılgınlığın oluşmasına
fırsat vermemektedir. Yarın Gezi’de olunsa bile artık diğer parklardan,
forumlardan vazgeçilmeyecektir. Dolayısıyla bugün forumlar Eylem’in ta
kendisidir ve diğer eylemleri ikame etmemektedir.
Eylemleri,
forumların alternatifi ya da “doğrusu” olarak değerlendirme yanılgısına
savrulmamalıdır. change.org sitesinde imza kampanyaları açıp edilgin bir
katılımla yetinmek yerine etkin katılımı sağlayacak eylemler yapılmalıdır.
Örneğin başbakanın sözleriyle nefret söylemi ürettiği, halkın bir kısmını
kışkırttığı ya da hakaret ettiği gerekçesiyle bireysel suç duyurusunda
bulunacaksak bunu savcılıklar önünde, ellerimizde dilekçelerle on binler olarak
kuyruğa girerek yapmalıyız. Bu eylemden alınacak sonuç dava açılması değil
eylemin kendisi olacaktır. “Duran Adam” eyleminde olduğu gibi bu tür eylemler
başarılı, güdülenici, moral verici olabilir ama yine de doğrudan bir kazanım
sağlamayacaktır ve elbette hiçbir şey somut bir kazanım kadar güven verici değildir.
Eylemliliği, forumların ve hareketin siyasetinin yerine koymamak gerekirken,
eylemlerin de sözün gür sesle haykırılması olduğu unutulmamalıdır.
Telaşlı ama sabırlı
Gezi Parkı
direnişi mücadeleye, mücadele harekete dönüşmüştür. Şimdi gelişmekte ve siyasi
bir hareket olma aşamasındadır. Giderek yaygınlaşan forumlar gelişme ve
sürekliliğin ifadesidir, geri çekilme yoktur. Bir haftadır yapılan
forumlar/meclisler hareketin ataleti olarak görülmemeli, aksine daha da
yaygınlaşması için çalışılmalıdır. Bir ilçedeki mahallelerin en az yarısında
forum/meclis yapılmalıdır. Oysa mahallesinde forum olduğundan haberi olmayan ya
da yeni öğrenen çok insan var. Çok konuşulduğundan yakınılmamalı aksine daha ne
kadar çok konuşmayan olduğu görülmelidir. Bir forumun nasıl yapılacağı gibi
basit teknik bir süreç bile yeni yeni belirleniyor ve oluşum sürekli sınanıyor.
Eşgüdüm oluşmadı, her şey konuşulmadı ve konuşulanlar üzerinde hem fikir
olunmadı. Hareket devam ediyor ama güç toplaması da gerek; konuşuyor ama
böylelikle yeni bir ivme kazanacak
Henüz
ayaklanıldı ve yürünmeden koşuldu. O yüzden bazen herkese durmuşuz gibi
geliyor.
27 Haziran 2013,
Özcan Özen
[1] 5
Haziran’da Bülent Arınç ile görüşülmüş ama yanıt alınamamıştı. Gezi’nin bağrına
açılan Metro ve feniküler sistem istasyonları açılmış, Etap-Marmara barikatı
kaldırılmıştı ki barikatların kaldırılması, bayrak ve flamaların indirilmesi
“külfet, sahici değil” gerekçeleriyle tartışılır hale gelmişti. Kısacası
görüşme sonrası “iyi niyet” tavizleri verilir olmuştu.