“Arka bahçe” deyimi politik alanda sıkça kullanılır.
Kötü, olumsuz bir durumu kısa yoldan tanımlamanın dildeki bir aracıdır.
Herkes de, bu kötü ve olumsuz durumun ne olduğunu bilir.
“Yedek güç” demektir, “Arka bahçe”
“Eklemleme”yi, “peşine takılma”yı ya da “kuyrukçuluk yapma”yı ifade eder.
Hatta “omurgasızlığı”… hatta “ilkesizliği”.
Dedik ya; kötü, olumsuz bir durumu kısa yoldan tanımlamanın dildeki bir aracıdır.
O nedenle, zordur “Arka bahçe” olmak.
Berbattır.
***
AKP çok şanslı bir parti.
Hem de çok.
2007 Temmuz seçimleri sonrası, Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yapma noktasında meşhur “367 engeli”ni MHP ile aşmıştır.
“Türban” meselesiyle ilintili bütün anayasa değişikliklerinde en büyük desteği, o sürecin başından sonuna kadar birlikte hareket ettiği MHP’den almıştır.
AKP’nin kapatılmasıyla ilgili açılan davanın devamında, Anayasa Mahkemesi’ne yönelik saldırı kampanyasının iki temel aktöründen biri MHP’dir.
Partinin kimi il başkanlarının Gülen cemaatine yakınlıklarını bilmeyen yoktur.
Rum Patrikhanesinin statüsü, Heybeliada Papaz Okulu, cemaat vakıfları gibi bir hayli “kritik” meselelerde, bunların sonuçları itibariyle MHP’yi ortalıkta gören ya da “hisseden” pek olmamıştır.
Öcalan’ın “yakalanması(!)”yla doğan suni rüzgârı sözde arkasına alıp iktidar olacağını zannederek, ANAP-MHP-DSP koalisyonunu bozup AKP’ye iktidar olma yolunu açan yine MHP’dir.
Patriotlar, yabancı ülke askerlerinin ülke toprakları içerisinde konuşlanmaları meselelerinde “hareket”e geçen bir tek MHP’liye rastlamak imkânsızdır.
Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.
MHP varlığını sürdürebildiği ölçüde, AKP’nin “şansı” olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Recep Tayyip'in, meclis çatısı altında en çok teşekkür ettiği milletvekilinin Devlet Bahçeli olması boşuna değildir yani.
Durumun MHP açısından böyle olmasının hiç kuşkusuz belli nedenleri var.
Her şeyden önce ve en önemlisi, MHP ile AKP arasında öyle sanıldığı gibi çok büyük bir fark yoktur.
Öte yandan, diğer bütün düzen partileri gibi MHP de, ABD’den bağımsız hareket edebilme yetilerine hiçbir zaman sahip olmamıştır.
Dilinden düşürmediği ve “öyle olmak”la övündüğü “milliyetçiliği”, gelinen noktadaki Türkiye’ye “rağmen” asla ve kesinlikle “anti-emperyalist” değildir.
Bütün bunlara ek olarak ve doğaldır ki, MHP’den bir “Yusuf Akçura” ya da bir “Sultan Galiyev” tavrı beklemek basbayağı “enayilik”tir!
Başa dönersek…
“Yedek güç” demektir, “Arka bahçe”
“Eklemleme”yi, “peşine takılma”yı ya da “kuyrukçuluk yapma”yı ifade eder.
Hatta “omurgasızlığı”… hatta “ilkesizliği”.
Dedik ya; kötü, olumsuz bir durumu kısa yoldan tanımlamanın dildeki bir aracıdır.
O nedenle, zordur “Arka bahçe” olmak.
Berbattır.
“Parti başkanıyım” derken “Arka Bahçenin Gülü” olmak daha berbattır.
HAYRİ GÜNEL
Kötü, olumsuz bir durumu kısa yoldan tanımlamanın dildeki bir aracıdır.
Herkes de, bu kötü ve olumsuz durumun ne olduğunu bilir.
“Yedek güç” demektir, “Arka bahçe”
“Eklemleme”yi, “peşine takılma”yı ya da “kuyrukçuluk yapma”yı ifade eder.
Hatta “omurgasızlığı”… hatta “ilkesizliği”.
Dedik ya; kötü, olumsuz bir durumu kısa yoldan tanımlamanın dildeki bir aracıdır.
O nedenle, zordur “Arka bahçe” olmak.
Berbattır.
***
AKP çok şanslı bir parti.
Hem de çok.
2007 Temmuz seçimleri sonrası, Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yapma noktasında meşhur “367 engeli”ni MHP ile aşmıştır.
“Türban” meselesiyle ilintili bütün anayasa değişikliklerinde en büyük desteği, o sürecin başından sonuna kadar birlikte hareket ettiği MHP’den almıştır.
AKP’nin kapatılmasıyla ilgili açılan davanın devamında, Anayasa Mahkemesi’ne yönelik saldırı kampanyasının iki temel aktöründen biri MHP’dir.
Partinin kimi il başkanlarının Gülen cemaatine yakınlıklarını bilmeyen yoktur.
Rum Patrikhanesinin statüsü, Heybeliada Papaz Okulu, cemaat vakıfları gibi bir hayli “kritik” meselelerde, bunların sonuçları itibariyle MHP’yi ortalıkta gören ya da “hisseden” pek olmamıştır.
Öcalan’ın “yakalanması(!)”yla doğan suni rüzgârı sözde arkasına alıp iktidar olacağını zannederek, ANAP-MHP-DSP koalisyonunu bozup AKP’ye iktidar olma yolunu açan yine MHP’dir.
Patriotlar, yabancı ülke askerlerinin ülke toprakları içerisinde konuşlanmaları meselelerinde “hareket”e geçen bir tek MHP’liye rastlamak imkânsızdır.
Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.
MHP varlığını sürdürebildiği ölçüde, AKP’nin “şansı” olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Recep Tayyip'in, meclis çatısı altında en çok teşekkür ettiği milletvekilinin Devlet Bahçeli olması boşuna değildir yani.
Durumun MHP açısından böyle olmasının hiç kuşkusuz belli nedenleri var.
Her şeyden önce ve en önemlisi, MHP ile AKP arasında öyle sanıldığı gibi çok büyük bir fark yoktur.
Öte yandan, diğer bütün düzen partileri gibi MHP de, ABD’den bağımsız hareket edebilme yetilerine hiçbir zaman sahip olmamıştır.
Dilinden düşürmediği ve “öyle olmak”la övündüğü “milliyetçiliği”, gelinen noktadaki Türkiye’ye “rağmen” asla ve kesinlikle “anti-emperyalist” değildir.
Bütün bunlara ek olarak ve doğaldır ki, MHP’den bir “Yusuf Akçura” ya da bir “Sultan Galiyev” tavrı beklemek basbayağı “enayilik”tir!
Başa dönersek…
“Yedek güç” demektir, “Arka bahçe”
“Eklemleme”yi, “peşine takılma”yı ya da “kuyrukçuluk yapma”yı ifade eder.
Hatta “omurgasızlığı”… hatta “ilkesizliği”.
Dedik ya; kötü, olumsuz bir durumu kısa yoldan tanımlamanın dildeki bir aracıdır.
O nedenle, zordur “Arka bahçe” olmak.
Berbattır.
“Parti başkanıyım” derken “Arka Bahçenin Gülü” olmak daha berbattır.
HAYRİ GÜNEL