Eğer “uslu çocuklar” olmaz, sesimizi kısıp köşede oturmazsak Şirinler’i değil belki ama Murat'ı ve diğer Gezi tutsaklarını yeniden sokaklarda görebiliriz.
Hakikat mücadelecileri her cumartesi olduğu gibi yine Galatasaray'da. Ufacık meydana on yılları aşan acı sığıyor bu hafta da. Bir taraftan Gazi direnişinin barikat savaşçısı Hasan Ocak göz kırpıyor, öte yanda 1995 yılında koruculuğu reddettiği için gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun...
Kaybedenler kaybedecek haykırışı sessizlikle örtülen hakikati sarsıyor bir kez daha...
Ama bu sefer bir fark var eylemde. Gençten birisi eksik meydanda. Yürürken zorlanan anaların kolları boş. Ses cihazı da mahzun bakıyor sanki.
Kaybettiklerinin kemiklerini, anılarını arayan analar bir evladından daha ayrı düştü. Yakınlarının anılarını, kimliklerini, var olduklarına dair herhangi bir kanıtı dahi yok etmek isteyen devlet bu sefer de bir başka evlatlarını aldı onlardan. 20 yaşına daha yeni giren güleç yüzlü bir Gezi direnişçisi Murat, Cumartesi Meydanı'na gelemiyor artık...
Yüzyılın tozunu silkeleyen, hepimize yaşamayı ve umudu öğreten Haziran ayaklanmasının ardından bu coğrafyanın “olağan şüphelileri” sosyalistlere operasyonlar düzenlendi. İntikam duygusuyla yanan devlet bir bir tutsak almaya başladı. Öyle ya, devlet yoktu ülkenin en büyük meydanında yaklaşık bir ay boyunca. Komün vardı, dayanışma vardı, özgürlük vardı, direniş vardı... Devlet kaldıramadı yok olma ihtimalini. Derhal harekete geçti. Sokaklarda estirdiği polis terörüne bir de gözaltı ve tutuklama saldırılarını ekledi.
İşte Murat Sezgin de devletin bu saldırılarında tutuklanan genç sosyalistlerden birisi. Sosyalist Gençlik Derneği (SGD) üyesi Murat, Taksim Karakolu'nun önünden geçerken yaka paça gözaltına alındı ve Antalya'ya götürüldü. Gezi direnişinin ilk günlerinde Antalya'da olduğu için hızlıca orada yargılanan Murat şu anda tutuklu. Araması varmış... Tuhaftır ki Murat, Taksim Dayanışması üyelerinin gözaltına alındığı eylemde gözaltına alınmış ve ertesi günü serbest bırakılmıştı.
Murat'ı her cumartesi İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) görebilirdiniz. Cumartesi eylemi için buluşan annelerin yanı başında. Bir yandan anneleri dinlerken, öbür yandan eylem için ses cihazını kontrol ederken... Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmaz Murat'ın. Dört duvar arasına kapatılamayacak özgür ruhlardan o da. Cezaevinin gri duvarlarına inat gülümsüyordur yine.
Murat'ın tutuklandığını öğrendiğim an biraz da muzip bir şekilde, “Artık onlar düşünsün” dedim kendi içimden. Dostlarımızın tutuklanmasına üzülmekten sıkılmışım besbelli hemen trajediyi komediye evrilttim kendi içimde. Bir yandan doğruydu dediğim. Murat hiçbir zaman uslu çocuk olmadı. Devletin, toplumun normlarına uymayı ısrarla reddetti. Sordu, sorguladı. Zaman zaman sorularıyla hepimizin canını sıktı.
Onunla Galatasaray Üniversitesi'nde düzenlenen ODTÜ ile dayanışma eyleminde tanışmıştım. Daha İstanbul'a yeni gelmiş. Üniversiteye hazırlanıyor. Bir yandan üniversitesine sahip çıkanların mücadelesine destek veriyor, bir yandan kendisi de üniversiteye hazırlanıyordu.
Sonrasında kent hakkı, yeraltı edebiyatı, mücadele, direnişler filan derken sohbetimiz ilerledi:
“Şimdi Yıldız, bu Harvey şey demiş ya hani...”
“Sen bilirsin Yıldız, kuir Marksizm nasıl oluyor?”
“Yahu atma şimdi, sırf trans aktivistsin diye beni mi yiyorsun. Bir kere o mevzu öyle değil. Gayet de ikili cinsiyet rejimi içerisinden konuşuyorsun şu an”
Dedim ya, soruları ile herkesi sıkıştıran o çıkıntı karakterlerden biri Murat. Sürekli aklında yeni fikirler. Bir gün elinde bir fanzin, “Acaba yeraltı edebiyatı üzerine bir fanzin mi çıkarsak...” Ertesi gün bambaşka bir konu. Kimilerinin daldan dala atlamak diyip eleştirdiği bu özellik, Murat'ın devrimciliğinin alamet-i farikası bana kalırsa.
Sabit duramayan birini devlet alıp dört duvar arasına kapattı. Bedenini hapsederek zihnine de engel vurmaya çalışıyorlar. Pek başarılı olacaklarını sanmıyorum ama yine de biz işi şansa bırakmayalım. Eğer “uslu çocuklar” olmaz, sesimizi kısıp köşede oturmazsak Şirinler’i değil belki ama Murat'ı ve diğer Gezi tutsaklarını yeniden sokaklarda görebiliriz.
Ha unutmadan, Cumartesi Meydanı'nın bu aralar başka konukları da var. Her cumartesi Gezi direnişi tutuklu aileleri saat 17.00'de Cumartesi insanlarından devraldıkları sözü, avuçlarında büyütüp bir umut olarak göğe fırlatıyor. Yolunuz düşerse bir uğrayın ve Murat'ın fotoğrafına da bir bakın. Gülümseyişi içinizi ısıtacak, emin olun... (YT/EKN)BİA
* Yukarıdaki gözaltı fotoğrafı 9 Temmuz tarihindeki polis saldırısında Taksim Dayanışması üyeleri gözaltına alınırken çekildi.
Hakikat mücadelecileri her cumartesi olduğu gibi yine Galatasaray'da. Ufacık meydana on yılları aşan acı sığıyor bu hafta da. Bir taraftan Gazi direnişinin barikat savaşçısı Hasan Ocak göz kırpıyor, öte yanda 1995 yılında koruculuğu reddettiği için gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun...
Kaybedenler kaybedecek haykırışı sessizlikle örtülen hakikati sarsıyor bir kez daha...
Ama bu sefer bir fark var eylemde. Gençten birisi eksik meydanda. Yürürken zorlanan anaların kolları boş. Ses cihazı da mahzun bakıyor sanki.
Kaybettiklerinin kemiklerini, anılarını arayan analar bir evladından daha ayrı düştü. Yakınlarının anılarını, kimliklerini, var olduklarına dair herhangi bir kanıtı dahi yok etmek isteyen devlet bu sefer de bir başka evlatlarını aldı onlardan. 20 yaşına daha yeni giren güleç yüzlü bir Gezi direnişçisi Murat, Cumartesi Meydanı'na gelemiyor artık...
Yüzyılın tozunu silkeleyen, hepimize yaşamayı ve umudu öğreten Haziran ayaklanmasının ardından bu coğrafyanın “olağan şüphelileri” sosyalistlere operasyonlar düzenlendi. İntikam duygusuyla yanan devlet bir bir tutsak almaya başladı. Öyle ya, devlet yoktu ülkenin en büyük meydanında yaklaşık bir ay boyunca. Komün vardı, dayanışma vardı, özgürlük vardı, direniş vardı... Devlet kaldıramadı yok olma ihtimalini. Derhal harekete geçti. Sokaklarda estirdiği polis terörüne bir de gözaltı ve tutuklama saldırılarını ekledi.
İşte Murat Sezgin de devletin bu saldırılarında tutuklanan genç sosyalistlerden birisi. Sosyalist Gençlik Derneği (SGD) üyesi Murat, Taksim Karakolu'nun önünden geçerken yaka paça gözaltına alındı ve Antalya'ya götürüldü. Gezi direnişinin ilk günlerinde Antalya'da olduğu için hızlıca orada yargılanan Murat şu anda tutuklu. Araması varmış... Tuhaftır ki Murat, Taksim Dayanışması üyelerinin gözaltına alındığı eylemde gözaltına alınmış ve ertesi günü serbest bırakılmıştı.
Murat'ı her cumartesi İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) görebilirdiniz. Cumartesi eylemi için buluşan annelerin yanı başında. Bir yandan anneleri dinlerken, öbür yandan eylem için ses cihazını kontrol ederken... Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmaz Murat'ın. Dört duvar arasına kapatılamayacak özgür ruhlardan o da. Cezaevinin gri duvarlarına inat gülümsüyordur yine.
Murat'ın tutuklandığını öğrendiğim an biraz da muzip bir şekilde, “Artık onlar düşünsün” dedim kendi içimden. Dostlarımızın tutuklanmasına üzülmekten sıkılmışım besbelli hemen trajediyi komediye evrilttim kendi içimde. Bir yandan doğruydu dediğim. Murat hiçbir zaman uslu çocuk olmadı. Devletin, toplumun normlarına uymayı ısrarla reddetti. Sordu, sorguladı. Zaman zaman sorularıyla hepimizin canını sıktı.
Onunla Galatasaray Üniversitesi'nde düzenlenen ODTÜ ile dayanışma eyleminde tanışmıştım. Daha İstanbul'a yeni gelmiş. Üniversiteye hazırlanıyor. Bir yandan üniversitesine sahip çıkanların mücadelesine destek veriyor, bir yandan kendisi de üniversiteye hazırlanıyordu.
Sonrasında kent hakkı, yeraltı edebiyatı, mücadele, direnişler filan derken sohbetimiz ilerledi:
“Şimdi Yıldız, bu Harvey şey demiş ya hani...”
“Sen bilirsin Yıldız, kuir Marksizm nasıl oluyor?”
“Yahu atma şimdi, sırf trans aktivistsin diye beni mi yiyorsun. Bir kere o mevzu öyle değil. Gayet de ikili cinsiyet rejimi içerisinden konuşuyorsun şu an”
Dedim ya, soruları ile herkesi sıkıştıran o çıkıntı karakterlerden biri Murat. Sürekli aklında yeni fikirler. Bir gün elinde bir fanzin, “Acaba yeraltı edebiyatı üzerine bir fanzin mi çıkarsak...” Ertesi gün bambaşka bir konu. Kimilerinin daldan dala atlamak diyip eleştirdiği bu özellik, Murat'ın devrimciliğinin alamet-i farikası bana kalırsa.
Sabit duramayan birini devlet alıp dört duvar arasına kapattı. Bedenini hapsederek zihnine de engel vurmaya çalışıyorlar. Pek başarılı olacaklarını sanmıyorum ama yine de biz işi şansa bırakmayalım. Eğer “uslu çocuklar” olmaz, sesimizi kısıp köşede oturmazsak Şirinler’i değil belki ama Murat'ı ve diğer Gezi tutsaklarını yeniden sokaklarda görebiliriz.
Ha unutmadan, Cumartesi Meydanı'nın bu aralar başka konukları da var. Her cumartesi Gezi direnişi tutuklu aileleri saat 17.00'de Cumartesi insanlarından devraldıkları sözü, avuçlarında büyütüp bir umut olarak göğe fırlatıyor. Yolunuz düşerse bir uğrayın ve Murat'ın fotoğrafına da bir bakın. Gülümseyişi içinizi ısıtacak, emin olun... (YT/EKN)BİA
* Yukarıdaki gözaltı fotoğrafı 9 Temmuz tarihindeki polis saldırısında Taksim Dayanışması üyeleri gözaltına alınırken çekildi.