Hayvan deneyleri ve alternatif yöntemleri
“Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.”
“Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, diğer hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.”
Bu cümleler Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin maddelerinden bir kaçı. Kürkü için diri diri derileri yüzülen rakunlar, dişleri sökülen filler, boynuzları sökülen gergedanlar, tecavüz edilen eşekler, Endonezya’da tecavüz edilmek üzere satılan orangutanlar, arenalarda mızraklanan boğalar, yaşam alanları yok edilen geyikler, ceylanlar, kuşlar, her gün çeşitli kimyasallarla zehirlenen balıklar..
Birçok hayvan türü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Ancak hayvanlara yapılan işkenceler son bulmuş değil. Türkiye’den son örnek ise Gezi direnişi sırasında öldürülen canlılar. Hayvan Hakları İnisiyatifi’nden veteriner hekim Tolga Yazıcı Taksim’de 17 günde 8 köpek, 63 kedi ve 1.028 kuşun öldüğünü belirtiyor. Bu veriler ise sadece tespit edilebilenlere göre düzenlendi.
Ancak hayvanlar zaten insanlar için “yaratılan” canlılar. Her şeyin insana hizmet etme anlayışıyla var olduğunu düşünenler için bu sayıların hiçbir önemi yok. Eğer farklı olsaydı Kurban Bayramı’nda yine haberler kurbanlık edilen hayvanlarla, kesim sırasında hayvanlara yapılan işkencelerle dolu olmazdı.
Canlıların kullanıldığı alanlardan biri ise bilimsel deneyler. Hayvanların bilimsel deneylerde kullanılması hakkında kesin bir yargıda bulunamayanların sayısı oldukça yüksek. Bu tartışmalı konu hakkındaki etik kuralları, kurulları ve kuralların somut uygulanış biçimlerini yazı dizisi olarak inceledik. Hayvan deneyleri ve alternatif yöntemlerin incelendiği yazı dizisinin devamında “hayvan deneyleri tamamen ortadan kaldırılabilir mi”, “hayvanlar deneyde nasıl kullanılıyor” başlıklarını inceleyeceğiz.
Hayvan deneyleri
Hayvan deneyleri insan dışındaki canlıların özellikle tıp, genetik, farmakoloji (ilaç bilimi) gibi bilimsel araştırmalarda kullanılması şeklinde ifade ediliyor.
Kozmetik ve temizlik ürünleri gibi alanlarda da hayvanlar kullanılıyor. Ancak bu canlılar deney hayvanı değil denekler olarak kabul görüyor ve bu alanda genellikle geliştirilen bir ürünün canlıya etkisine bakılıyor. Örneğin kozmetik alanında canlılar zehirlilik, deri ve göz tahrişleri, deri alerjilerine yol açma, kalıtsal bozukluğa ve kansere neden olan özellikleri bakımından test ediliyor.
Kozmetik alanında hayvanlara yapılan bu deneyler özellikle Avrupa ve Amerika’da hayvan hakları savunucularının çabası sonucunda dikkat çekmiş ve birçok firmanın yapay deri kullanımı gibi alternatif yöntemlere yönelmesini sağlamıştı. Avrupa’da mart ayında kozmetik sektöründe ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmesi tamamen yasaklandı. Fakat hayvan deneylerinin batıda başlı başına büyük bir sektör olduğunu not etmek gerekiyor. Örneğin Huntingdon Life Sciences, dünyanın en büyük ticari amaçlı hayvan deneyleri yapan kuruluşu. Kuruluş birçok kozmetik firmasına denek hayvan sağlıyor. Büyük bir pazar payına sahip bu sektörden kolay kolay vazgeçilmeyeceğini tahmin etmek zor değil. Zira Avrupa’da olmasa bile pek çok firma, testleri Çin gibi ülkelere kaydırarak bu sektörlerle ilişkilerini sürdürüyor.
Deney hayvanı olarak kullanılan insan dışındaki hayvanlarda ise genellikle canlılarda görülen metabolik bir olayın araştırılması, hastalığa sebep olan mekanizmaların incelenmesi, buna yönelik çeşitli tedavi yöntemlerinin ve ilaçların geliştirilmesi, evrimsel süreçte canlıları birbirine bağlayan benzerliklerin detaylı bir şekilde ortaya çıkarılması, hayvanların sosyal yaşamları içinde çeşitli etkenlere verdikleri tepkilerin değerlendirilmesi veya eğitim amaçlı kullanımı şeklinde olmaktadır.
İnsan üzerinde deney yapmak uluslararası yasalara göre yasak. Üzerinde bilimsel araştırmalar yapılmasını kabul eden bir insanda ise testler doğrudan yapılamıyor. Örneğin geliştirilen bir ilaç incelenecekse öncelikle birçok testle o ilacın etki ve yol açtığı zararın bilinmesi ve bunların en optimum seviyeye getirilmesi gerekiyor. Gerekliliği uygun görüldükten ve onaylandıktan sonra ancak insana geçilebilir.
Aynı durum aslında insan dışındaki canlılar için de geçerli. Günümüzde bu alanda istatistiki hesaplara göre % 82 oranında fare kullanılsa da böcek ve balıklara kadar birçok canlı üzerinde çeşitli araştırmalar yapılıyor.
Türkiye’de de “Deneysel ve Diğer Bilimsel Amaçlar İçin Kullanılan Hayvanların Refah ve Korunmasına Dair Yönetmelik’e” göre canlıların refahı, bakımı, nakli gibi alanlarda birçok kısıtlayıcı madde var. Hayvanlar üzerinde yapılacak testler etik kurul izninden geçmek zorunda. Etik kurullar canlı hayvan kullanımını gerektirmeyen başka bir yöntem veya test stratejisi mevcut olmaması halinde hayvanlar üzerinde deneme yapılmasını haklı görmekte, yapılacak işlemin en az sayıda hayvan ile ve canlıya en az ağrı ve eziyet ile yapılmasını, hayvanlarla çalışacak kişi veya kişilerin bu konuda eğitimli olmasını ve gerekli sertifikaya sahip olmasını şart koşmaktadır.
Bu yönetmeliklerin ve etik kurulların temel ilkesi bir zoolog olan William M. Russell ve mikrobiyolog Rex. L. Burch isimli iki İngiliz tarafından 1959 yılında ortaya atılan Replacement (yerine koyma), Reduction (azaltma) ve Refinement (geliştirme, düzeltme) kelimelilerinin baş harflerinden oluşan 3R kuralıdır. Kelimelerin anlamlarından anlaşıldığı üzere kural, öncelikle hayvan yerine alternatif yöntemlere başvurulması, hayvanlar kullanılacaksa bunun mümkün olan en az sayıda hayvan ile yapılması ve yaşam kalitelerinin yüksek tutulup deneyler sırasında acı duymalarının önüne geçilmesini kapsar.
Buna göre ayrıca sonuçlar diğer araştırmacılarla paylaşılmalı, hayvanlar farklı araştırmacılarca aynı deneylere maruz bırakılmamalı. Alternatif metotlar zorlanmalı ve en son canlılara başvurulmalı.
Peki alternatif yöntemler nelerdir?
Hayvan deneylerine alternatif olarak in vitro hücre kültürü ve bilgisayar simülasyonu gibi teknikler kullanılıyor. Örneğin in vitro hücre kültürü tekniklerinde resimde görüldüğü gibi hücreler, tutunup büyüyebileceği bir petri kabına ve gerekli besinleri alabilecekleri sıvı bir ortam içerisine konulur. Gerekli sıcaklık, hava koşulları sağlanarak hücrelerin büyümesi sağlanır. Hücreler kabın dibine yapışır ve taban boyunca yayılarak bir hücre hattı oluşturur.
Bu yöntem genellikle tek bir hücre çeşidi ile yapılır. Ancak günümüzde doku kültürü teknikleri ile hücreler iskele denilen porlu, 3 boyutlu bir yapı üzerinde büyütülüyor. Hücre büyüdükçe porları doldurur. Kullanılan iskele kendiliğinden bozunur bir yapı ise hücre büyüyüp iskelenin tüm gözeneklerini doldurdukça iskele bozunarak, yerini gelişen bu 3 boyutlu dokuya bırakır. Bu yöntemle sinir hücresi gibi uzama eğiliminde olan hücreler üretilebildiği gibi çeşitli hücre katmanlarından oluşan deri, mesane gibi yapılar da oluşturulabiliyor. Oluşturulan bu yapılar örneğin deriye etki edecek bir ilacın incelenmesinde kullanılabilir.
Bilgisayar simülasyonu gibi tekniklerde ise önceki deneylerde elde edilen tüm veriler bir veri bankası halinde toplanır. Bu verilere göre hastalık modellenerek tedavi şekilleri, geliştirilen herhangi bir ürünün nasıl bir etki göstereceği değerlendirilebilir.
Genel olarak kullanılan bu yöntemlere alternatif geliştirmek mümkün. Bu yöntemlerle hayvan kullanımının önüne geçilebilir.
Kaynaklar
Simon Festing, Robin Wilkinson, The ethics of animal research, Talking Point on the use of animals in scientific research, EMBO reports, vol 8, no 6, s 526-530, 2007
Ahmet Ufuk Işık, Hayvan Deneyleri, Milliyet Blog, 13 Ocak 2010
Tuncay Altuğ, Hayvan Deneyleri Etiği, Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık, s 53-68, 2009
Hayvanların Denek Olarak Kullanılması ve Denek Hayvanları Üzerine, ÇMB, Evrim Ağacı, 2012
Deneysel ve Diğer Bilimsel Amaçlar İçin Kullanılan Hayvanların Refah ve Korunmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete, Sayı 28141, 13 Aralık 2011
Marian Stamp Dawkins, Hayvanların Sessiz Dünyası, Tübitak Yayınları, 1999
bilim@sendika.org
“Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.”
“Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, diğer hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.”
Bu cümleler Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin maddelerinden bir kaçı. Kürkü için diri diri derileri yüzülen rakunlar, dişleri sökülen filler, boynuzları sökülen gergedanlar, tecavüz edilen eşekler, Endonezya’da tecavüz edilmek üzere satılan orangutanlar, arenalarda mızraklanan boğalar, yaşam alanları yok edilen geyikler, ceylanlar, kuşlar, her gün çeşitli kimyasallarla zehirlenen balıklar..
Birçok hayvan türü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Ancak hayvanlara yapılan işkenceler son bulmuş değil. Türkiye’den son örnek ise Gezi direnişi sırasında öldürülen canlılar. Hayvan Hakları İnisiyatifi’nden veteriner hekim Tolga Yazıcı Taksim’de 17 günde 8 köpek, 63 kedi ve 1.028 kuşun öldüğünü belirtiyor. Bu veriler ise sadece tespit edilebilenlere göre düzenlendi.
Ancak hayvanlar zaten insanlar için “yaratılan” canlılar. Her şeyin insana hizmet etme anlayışıyla var olduğunu düşünenler için bu sayıların hiçbir önemi yok. Eğer farklı olsaydı Kurban Bayramı’nda yine haberler kurbanlık edilen hayvanlarla, kesim sırasında hayvanlara yapılan işkencelerle dolu olmazdı.
Canlıların kullanıldığı alanlardan biri ise bilimsel deneyler. Hayvanların bilimsel deneylerde kullanılması hakkında kesin bir yargıda bulunamayanların sayısı oldukça yüksek. Bu tartışmalı konu hakkındaki etik kuralları, kurulları ve kuralların somut uygulanış biçimlerini yazı dizisi olarak inceledik. Hayvan deneyleri ve alternatif yöntemlerin incelendiği yazı dizisinin devamında “hayvan deneyleri tamamen ortadan kaldırılabilir mi”, “hayvanlar deneyde nasıl kullanılıyor” başlıklarını inceleyeceğiz.
Hayvan deneyleri
Hayvan deneyleri insan dışındaki canlıların özellikle tıp, genetik, farmakoloji (ilaç bilimi) gibi bilimsel araştırmalarda kullanılması şeklinde ifade ediliyor.
Kozmetik ve temizlik ürünleri gibi alanlarda da hayvanlar kullanılıyor. Ancak bu canlılar deney hayvanı değil denekler olarak kabul görüyor ve bu alanda genellikle geliştirilen bir ürünün canlıya etkisine bakılıyor. Örneğin kozmetik alanında canlılar zehirlilik, deri ve göz tahrişleri, deri alerjilerine yol açma, kalıtsal bozukluğa ve kansere neden olan özellikleri bakımından test ediliyor.
Kozmetik alanında hayvanlara yapılan bu deneyler özellikle Avrupa ve Amerika’da hayvan hakları savunucularının çabası sonucunda dikkat çekmiş ve birçok firmanın yapay deri kullanımı gibi alternatif yöntemlere yönelmesini sağlamıştı. Avrupa’da mart ayında kozmetik sektöründe ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmesi tamamen yasaklandı. Fakat hayvan deneylerinin batıda başlı başına büyük bir sektör olduğunu not etmek gerekiyor. Örneğin Huntingdon Life Sciences, dünyanın en büyük ticari amaçlı hayvan deneyleri yapan kuruluşu. Kuruluş birçok kozmetik firmasına denek hayvan sağlıyor. Büyük bir pazar payına sahip bu sektörden kolay kolay vazgeçilmeyeceğini tahmin etmek zor değil. Zira Avrupa’da olmasa bile pek çok firma, testleri Çin gibi ülkelere kaydırarak bu sektörlerle ilişkilerini sürdürüyor.
Deney hayvanı olarak kullanılan insan dışındaki hayvanlarda ise genellikle canlılarda görülen metabolik bir olayın araştırılması, hastalığa sebep olan mekanizmaların incelenmesi, buna yönelik çeşitli tedavi yöntemlerinin ve ilaçların geliştirilmesi, evrimsel süreçte canlıları birbirine bağlayan benzerliklerin detaylı bir şekilde ortaya çıkarılması, hayvanların sosyal yaşamları içinde çeşitli etkenlere verdikleri tepkilerin değerlendirilmesi veya eğitim amaçlı kullanımı şeklinde olmaktadır.
İnsan üzerinde deney yapmak uluslararası yasalara göre yasak. Üzerinde bilimsel araştırmalar yapılmasını kabul eden bir insanda ise testler doğrudan yapılamıyor. Örneğin geliştirilen bir ilaç incelenecekse öncelikle birçok testle o ilacın etki ve yol açtığı zararın bilinmesi ve bunların en optimum seviyeye getirilmesi gerekiyor. Gerekliliği uygun görüldükten ve onaylandıktan sonra ancak insana geçilebilir.
Aynı durum aslında insan dışındaki canlılar için de geçerli. Günümüzde bu alanda istatistiki hesaplara göre % 82 oranında fare kullanılsa da böcek ve balıklara kadar birçok canlı üzerinde çeşitli araştırmalar yapılıyor.
Türkiye’de de “Deneysel ve Diğer Bilimsel Amaçlar İçin Kullanılan Hayvanların Refah ve Korunmasına Dair Yönetmelik’e” göre canlıların refahı, bakımı, nakli gibi alanlarda birçok kısıtlayıcı madde var. Hayvanlar üzerinde yapılacak testler etik kurul izninden geçmek zorunda. Etik kurullar canlı hayvan kullanımını gerektirmeyen başka bir yöntem veya test stratejisi mevcut olmaması halinde hayvanlar üzerinde deneme yapılmasını haklı görmekte, yapılacak işlemin en az sayıda hayvan ile ve canlıya en az ağrı ve eziyet ile yapılmasını, hayvanlarla çalışacak kişi veya kişilerin bu konuda eğitimli olmasını ve gerekli sertifikaya sahip olmasını şart koşmaktadır.
Bu yönetmeliklerin ve etik kurulların temel ilkesi bir zoolog olan William M. Russell ve mikrobiyolog Rex. L. Burch isimli iki İngiliz tarafından 1959 yılında ortaya atılan Replacement (yerine koyma), Reduction (azaltma) ve Refinement (geliştirme, düzeltme) kelimelilerinin baş harflerinden oluşan 3R kuralıdır. Kelimelerin anlamlarından anlaşıldığı üzere kural, öncelikle hayvan yerine alternatif yöntemlere başvurulması, hayvanlar kullanılacaksa bunun mümkün olan en az sayıda hayvan ile yapılması ve yaşam kalitelerinin yüksek tutulup deneyler sırasında acı duymalarının önüne geçilmesini kapsar.
Buna göre ayrıca sonuçlar diğer araştırmacılarla paylaşılmalı, hayvanlar farklı araştırmacılarca aynı deneylere maruz bırakılmamalı. Alternatif metotlar zorlanmalı ve en son canlılara başvurulmalı.
Peki alternatif yöntemler nelerdir?
Hayvan deneylerine alternatif olarak in vitro hücre kültürü ve bilgisayar simülasyonu gibi teknikler kullanılıyor. Örneğin in vitro hücre kültürü tekniklerinde resimde görüldüğü gibi hücreler, tutunup büyüyebileceği bir petri kabına ve gerekli besinleri alabilecekleri sıvı bir ortam içerisine konulur. Gerekli sıcaklık, hava koşulları sağlanarak hücrelerin büyümesi sağlanır. Hücreler kabın dibine yapışır ve taban boyunca yayılarak bir hücre hattı oluşturur.
Bu yöntem genellikle tek bir hücre çeşidi ile yapılır. Ancak günümüzde doku kültürü teknikleri ile hücreler iskele denilen porlu, 3 boyutlu bir yapı üzerinde büyütülüyor. Hücre büyüdükçe porları doldurur. Kullanılan iskele kendiliğinden bozunur bir yapı ise hücre büyüyüp iskelenin tüm gözeneklerini doldurdukça iskele bozunarak, yerini gelişen bu 3 boyutlu dokuya bırakır. Bu yöntemle sinir hücresi gibi uzama eğiliminde olan hücreler üretilebildiği gibi çeşitli hücre katmanlarından oluşan deri, mesane gibi yapılar da oluşturulabiliyor. Oluşturulan bu yapılar örneğin deriye etki edecek bir ilacın incelenmesinde kullanılabilir.
Bilgisayar simülasyonu gibi tekniklerde ise önceki deneylerde elde edilen tüm veriler bir veri bankası halinde toplanır. Bu verilere göre hastalık modellenerek tedavi şekilleri, geliştirilen herhangi bir ürünün nasıl bir etki göstereceği değerlendirilebilir.
Genel olarak kullanılan bu yöntemlere alternatif geliştirmek mümkün. Bu yöntemlerle hayvan kullanımının önüne geçilebilir.
Kaynaklar
Simon Festing, Robin Wilkinson, The ethics of animal research, Talking Point on the use of animals in scientific research, EMBO reports, vol 8, no 6, s 526-530, 2007
Ahmet Ufuk Işık, Hayvan Deneyleri, Milliyet Blog, 13 Ocak 2010
Tuncay Altuğ, Hayvan Deneyleri Etiği, Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık, s 53-68, 2009
Hayvanların Denek Olarak Kullanılması ve Denek Hayvanları Üzerine, ÇMB, Evrim Ağacı, 2012
Deneysel ve Diğer Bilimsel Amaçlar İçin Kullanılan Hayvanların Refah ve Korunmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete, Sayı 28141, 13 Aralık 2011
Marian Stamp Dawkins, Hayvanların Sessiz Dünyası, Tübitak Yayınları, 1999
bilim@sendika.org