Başbakan Erdoğan'ın ''Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters... Bunun bir şekilde denetimi yapılacak'' sözlerini okuduğumda aklıma ilk gelen şu oldu; Haftalar önce gazetede bir haber okumuştum. Haber İran'da devrim muhafızlarının birçok eve baskın yaparak evlerdeki uydu antenlerini söküp ve bu antenleri parçalamalarını konu alıyordu. Amaç İran halkının uydu kanallarını izlemelerine mani olmaktı. Gerekçesi de tahmin edeceğiniz üzere halkın terbiyesini bozmaya yönelik programların bu kanallarda bulunduğuydu.
Böyle bir uygulamanın İran'da haber değeri bile yoktu, mevcut düzene göre olmamalıydı da zaten. Bilindiği üzere İran belirli periyotlarla seçimlerin yapıldığı bir ülkedir, dolayısıyla bu ülkede çok partili bir sistem vardır. Bunların yanı sıra İran'da cumhuriyet rejimi vardır. Baktığınız zaman İran ile Türkiye'nin ne çok ortak noktası var değil mi?
İran'ı ülkemizden ayıran, yada ülkemizi İran'dan ayıran en büyük ve en önemli fark ise İran'da yukarıda saydığımız seçim sistemi, çok partili hayat gibi unsurların yanı sıra bir de dini lider vardır. Yani sandık, çok partili sistem falan olmasına rağmen demokratik bir rejim yoktur İran'da, laik değildir...
Bu tabloya baktığımızda İran'da devrim muhafızlarının evleri basarak halkın ahlakını tehlikeye atacak enstrümanları toplayıp imha etmesi tutarlı bir harekettir. Çünkü yönetim de dini faktörlerin etkisi büyüktür.
İş Türkiye'ye gelince yönetimdekilerin ''Biz muhafazakar demokratız'' referansı ile toplumların yaşam tarzlarına 'ayar' vermeye kalkışması demokratik bir ülkenin yönetimine yakışmamakla beraber toplum üzerinde kurulmaya çalışılan baskıyı da iyot gibi açığa çıkarır. Kaldı ki böyle bir girişime 'muhafazakar' kimliğinizle başvurabilirsiniz 'demokrat' kimliğinizle değil. Demokratlık hiçbir zaman bunu gerektirmez.
İkinci olarak girişte alıntıladığımız Başbakanın sözlerinin ilk cümlesine tekrar bakalım. Şöyle diyor Başbakan ''Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor''. ''Üniversite öğrencisi genç kız'' sözündeki 'genç' tabirinden ne anlıyorsunuz? Ben şunu anlıyorum; Belirli bir yaşa gelmiş, kendi kararlarını verebilecek düzeyde bir olgunluğa erişmiş bir kitle...
Üniversite öğrencisi olup da 18 yaşının altında olan var mı? Ben şu ana kadar karşılaşmadım. Varsa da 18'ine girmeye haftalar yada günler kalmıştır. 18 yaşını doldurmuş birinin 'reşit' olduğu yani birçok resmi işlem dahil yaptığı şeylerden kendisi mesul değil mi? Buna bağlı olarak Erdoğan'ın ''aileler bunları gönderirken bize emanet ediyorlar, onlarda böyle bir şeye razı olmazlar'' sözü de boşa çıkmıyor mu?
Ailelerin böyle bir şeye razı olmayacaklarını söylemeniz olayı hangi bağlamda değerlendirdiğinizle alakalıdır. Bir çok öğrencinin kızlı erkekli aynı evde vakit geçirip muhabbet sohbet etmelerine ailelerin de razı olmadığına tüm toplumu inandıramazsınız. Çünkü bu toplumda çocuklarına güvenen ve onların kararlarını en doğru şekilde alacaklarına inanan bir çok aile var.
Ayrıca bütün ailelerin çocuklarını size emanet ettiğinden nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?
DENİZLİ MESELESİ
Başbakan bu sözlerinin çıkış noktasını Denizli'den gelen birtakım şikayetlere ve yurt yetersizliğine dayandırıyor. Denizli'de okumuş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Denizli'deki devlet yurdu da dahil birçok yurtta kontenjan boşluğu var. Öğrenciler Türkiye geneline bakıldığında bu şehirde fazlasıyla yaygın olan apartlarda kalmayı tercih ediyorlar. Öğrencilerin yurt yetersizlikleri sebebiyle kızlı erkekli kalmaları sözü gerçek dışıdır. Devlet hazinesindeki parayı buralara yurt yapmak yerine daha faydalı işlere harcayabilirsiniz. İllaki öğrenciye yönelik bir şey yapacağız diyorsanız ek burslar veriniz. EMRE KARATEKİN-RADİKAL