HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

"28 Nisan'dı yavri hey, ham meyveyi kopardılar dalından"

27 Mayıs 1960 da başlayan, 1968'de olgunlaşan Devrimci Gençlik hareketin simge isimleri vardır. Turan Emeksiz bu isimlerin ilkidir...


27 Mayıs 1960 da başlayan, 1968'de olgunlaşan Devrimci Gençlik hareketin simge isimleri vardır. Turan Emeksiz bu isimlerin ilkidir. 27 Mayıs gençliği, 68 Gençliği, 78 Gençliği bu sürece damga vurmuş dönemleri simgeler. “Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu”, “Çırpınırdı Karadeniz”, “ 1 Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı” ile başlayan marşlar o dönemi yaşayanlara çok şeyler hatırlatır. 1940-1945 yılları arası doğanlar 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül tarihlerinin ne anlama geldiğini ezbere bilirler. Ömürleri tarih kokan bu gençlerden bu güne gelmeyi başaranlar kendilerini şanslı sayarlar.  Ya ölenler, öldürülenler, işkence görenler, işten kovulanlar, hastalığa yakalananlar, dışlananlar, iş bulamayanlar, sakat kalanlar. Bunlar ise, tarihin sayfalarına not düştüler. İşte Turan Emeksiz de tarihin sayfalarına not düşenlerden biridir.
Turan Emeksiz’le başlayan Deniz Gezmiş ile devam eden…Bu gün TGB gençlik olarak kendini ifade edenlerin ortak paydası “Tam Bağımsız Türkiye” olmuştur.
Turan Emeksiz ile başlayan, Deniz Gezmiş ile devam eden, bugün Türkiye Gençlik Birliği olarak kendini ifade eden yüzler, binler, on binler, ismi bilinen veya bilinmeyen gençlerin tarih sayfalarına düştükleri notların ana fikirleri hep aynıdır. “Tam Bağımsız Türkiye”.
Tam Bağımsız Türkiye fikrini hayata geçirmek  için de; “Milli Petrol kullanılsın, madenler devletleştirilsin, kahrolsun faşizm, ne Amerika ne Rusya, tam bağımsız Türkiye, montaj sanayiye hayır!  yaşasın milli sanayi, kahrolsun kapitalizm,yaşasın sosyalizm, 6.filo defol! köprüye hayır!" Eylemleri, sloganları, yazılanları vatana olan sevgilerini anlatmak içindi..
TURAN EMEKSİZ 1940 YILINDA MALATYA'DA DOĞDU
İşte, 28 Nisan'la başlayıp devam eden bu sürece katkı verenlerden Turan Emeksiz. 1940 yılında Malatya'nın Gündüzbey köyünde dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinde öğretime başladı. 1.sınıf öğrencisi iken Beyazıt'da meydana gelen öğrenci olaylarında şehit oldu.
28 NİSAN’DA NELER OLUYORDU
1960’lı yıllara gelindiğinde DP (Demokrat Parti) TBMM’deki çoğunluğuna güvenerek muhalefeti ve basını susturmak istiyordu. “Tahkikat Komisyonu” adı altında meclis içinden seçilen bir komisyona “yargılama, yasama” yetkisi vermişti. “Vatan Cephesi” adıyla kurulan örgüt eliyle insanlar haberi olmadan DP’ye üye yapılarak zorla yandaş yaratılıyorlardı. DP olanlar ödüllendiriliyor, karşı çıkanlar cezalandırılıyordu. Muhalefet lideri İsmet İnönü, Uşak Vilayeti'nde bir konuşma sırasında taş atılarak başı yarılmış, Kayseri’ye giderken yolu kesilmiş, Topkapı’da İstanbul'a sokulmak istenmemişti. Olayları kamuoyuna duyuran gazeteler kapatılmış, yazarların yazıları sansürlenmiştir. Bazı yazarlar istediklerini yazamayınca gazetelerin ilk sayfaları boş çıkmaya başlamışlardı. İktidarın baskılarına karşı başta üniversite gençliği olmak üzere halk dur! diyebilmek için direnişe geçmiştir. Bu eylem, siyasi tarihimizde siyasi iktidara karşı üniversite gençliğinin halkla birlikte ilk direniş hareketi olduğundan, Turan Emeksiz ismi bu olaydan sonra, Hasan Tahsin gibi, Kubilay gibi tüm devrimci hareketlerle birlikte anılmaya başlamıştır. Devamında, Deniz Gezmiş’ler, Erdal Eren’ler bu isimlere eklenmişlerdir.

CEBİNDEN İKİ TİYATRO BİLETİ ÇIKTI
İktidarın olayları bastırmasını istediği İstanbul Emniyet Müdürü Bumin Yamanoğlu yürüyüşe geçen gençlere ateş açılması emrini vermiştir. Polis şefi Zeki Şahin in komutasında bulunan atlı polislerden biri tarafından açılan ateş sonucu Turan Emeksiz olay yerinde  ölmüş, çok sayıda öğrenci yaralanmıştır. O günden bugüne Turan Emeksiz’in yerden seken kurşunla öldürüldüğü savı yayılmaya çalışılmış, ancak  53 yıl sonra, 2013 yılı Mart ayında TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Adli Tıp raporunu açıklayarak Turan Emeksiz’in yüksekten atılan bir kurşunla öldüğünü,  cebinden de iki tiyatro bileti çıktığını açıklamıştır.*
Vurulduğu yere (Beyazıt Marmara Sineması önü) Semahat Acuner tarafından yapılan bir heykel dikilmiş, ismi, okul, cadde, sokak, bulvar , vapur, orman gibi pek çok yere ad olarak konmuştur. Anlamlı yerler büstleri dikilmiştir.
SONUÇ: Türkiye’de ve Dünyada devrimci mücadele hiçbir zaman bitmeyecek, ilelebet devam edecektir. Bu yolda tarihe iz düşürenler her defasında saygı ve rahmetle anılacak, düşüncemizden isimleri silinmeyecektir.
Nihat Emeksiz
Not: Nihat Emeksiz, Turan Emeksiz’in kuzenidir

TURAN EMEKSİZ NASIL ÖLDÜRÜLDÜ
Bundan tam 54 yıl önceydi…
Muhalefet ve basını soruşturmak için Demokrat Parti (DP) tarafından Tahkikat Komisyonu’nun kurulması tüm ülkede geniş yankı yapmıştı.
28 Nisan 1960’da iktidarı protesto eylemi düzenlenmiş ve güvenlik güçleriyle öğrenciler arasında tam anlamıyla çatışma yaşanmıştı.
İşte iktidarı protesto eylemleri sırasında İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar, güvenlik güçlerince saldırıya uğramış ve Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz de aldığı kurşunla hayatını kaybetmişti.
Olaylar sonrasında Ankara ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan edilen o gün, tarihe “28 Nisan Olayları” olarak geçti. 
Eski Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci, İstanbul Üniversitesi'nde meydana gelen ve öğrenci Turan Emeksiz'in öldürüldüğü '28 Nisan Olayları'nda yaşananların perde arkasını Oradaydım Belgeseli’ne anlatmıştı.
İşte Soner Yalçın’ın yapımcılığında, Barış Pehlivan’ın hazırladığı Oradaydım Belgeseli’nde Ahmet Güryüz Ketenci’nin anlattıkları:
REKTÖR ONAR’IN SALDIRIYA UĞRAMASI
"Saat 10.30 - 11.00 sıralarında, -üniversiteye gelme sırasında- kapıdan içeri girerken zannediyorum Zeki Şahin, evet gene orada şöhretli bir polis memuru... Ufak tefek bir adamdı Zeki Şahin; rektörü durdurur, rektör müdahale eder kendisine. Rahmetli Sıddık Sami Onar, Ordinaryüs profesörü der ki; “çekin buradan, öğrencilerime böyle davranamazsınız, çekin.
O zamana kadar üniversiteye polis giremezdi. Menderes’in İzmir konuşmasından söz ettim. Yani neydi o? Diyordu ki; “eğer memlekete zararlı eylemler yapıyorsanız, değil üniversiteye girmek, kürsülerine kadar gideriz”.
Şimdi, bundan cesaret alarak veya bundan cüret alarak üniversitelere giriyor polis, rektörün müsaadesi olamadan… “Çıkın” diyor rektör Zeki Şahin’e, üniversiteyi terk etmesinin gerekli olduğunu söylüyor. O, rektöre saldırır ve “senin rektörlüğüne de, öğretim üyeliğine de, öğrencilerini de” diye sinkaf eder ve dolayısıyla ona yumrukla saldırır.
Rektörün kaşı patlar, yüzü kanar vaziyette yere düşer. Onu kaldırır derhal, jipe bindirirler zorla ve birinci şubeye götürürler. Bu olay bize gelir, rektörün ağır yaralandığı söylenir. Sonuç itibariyle, “biz rektörümüzü isteriz, rektörü isteriz” diye sloganlar atılmaya başlanır. Nümayiş halimiz devam ediyor...
Asker devreye girmiştir, polis geri çekilmiştir, biz orta bahçede ama kalabalık çok fazlalaşmıştır. Diğer üniversitelerden de başka öğrenciler, teknik üniversitenin, Yıldız’ın, Maçka’nın ve İktisat Ticari Bilimler Akademisi’nin, Sultanahmet’ten öğrenciler bu üniversitedeki protestolara, bu protesto eylemlerine katılmaktadır.
Kalabalık artmıştır, işte Tarık Zafer pencereden rektörün yaralı olduğunu ve geleceğini söyler. Biz bekleriz, “işte rektör”; ama müthiş bir uğultu var rektör pencereden görüldüğü zaman. Burası hemen, kaşında kocaman bir bez parçası var, bir bantlı vaziyeti var. Gömleğinin kanlı olduğu da görünür yani, hitap ediyor bize; yani iyi şeyler olmadığını, üniversiteyi polisin bastığını, polisin girmeye yetkili olmadığını söylüyor ama…

EMEKSİZ’İN ÖLDÜRÜLMESİ
Şimdi Turan Emeksiz, tam Marmara Lokali’nin önünde, durakladı. Orada öldürülüyor, orada öldürülmüşse, oradadır. Burada şöyle bir şey var, yani kütüphanenin önünden, polislerin ateş ettiğini ve alçaktan ateş ettiği biliniyor. Yani polislerin doğrudan ateş ederek öldürdükleri söz konusudur. Polis çatışması işte oradadır, silahlı çatışmalar oradadır, yaralanmalar oradadır.
Zannediyorum ki duraktadır o, Marmara’nın önündeki durakta oluyor. Cengiz Ballıkaya’nın yaralanmasıdır, Hüseyin Onur’un sonra ayağı kesildi, onun yaralanmasıdır ve Turan Emeksiz’in orada öldürülmesidir. Turan Emeksiz kütüphanenin önündeki polisler tarafından yapılan ateşle öldürüldü.
Turan Emeksiz Marmara Lokali tarafındadır, kütüphane sağdadır. Yani üniversitenin önündedir kütüphane. Çatışma var, silahlı çatışma var, bir taraf mağdur taşla toprakla çimenlerle artık; öbür taraf silah kullanıyor. Yani burada cop kullanıyor, her türlü saldırı aracı kullanıyor, silah da kullanıyor.
Silahlarla öldürüldüler, mermilerle öldürüldüler, başka türlü öldürülmediler ki. Linç diye bir şey yok, yani ezme falan değil, yani itme kakmayla düşmeyle ölmüş değiller. Silahla öldürüldüler. Bu kadar açık, yani dolayısıyla saldırı var, silahlı saldırı var. Ve işte o meşhur marş o sırada söyleniyor, yani “Gazi Osman Paşa olur mu böyle olur mu marşı, olur mu böyle olur mu kardeş kardeşi vurur mu” marşı işte ondan sonra başlıyor.
O marş 28 Nisan’ın en önemli şeylerinden bir tanesidir. Yalnız ilk başlarda söylenmez. İlk başlarda İstiklal Marşı okunur, “dağ başını duman almış” marşı okunur.
Yaralanmalar, çatışmalar başladığı zaman, ölümler olduğu söylenir; ondan sonra “olur mu böyle olur mu kardeş kardeşi vurur mu Gazi Osman Paşa” marşı 28 Nisan’a adapte edildi. Yani sözleri değiştirilerek aynı beste kullanılır, o marş bizim tarafımızdan söylenir. 28 Nisan’dan sonra bütün olaylarda bu marş artık simgeleşmiştir, ulusal marş haline dönüşür."
Odatv.com
BEYAZIT MEYDANINDAKİ ÖLÜ
Bir ölü yatıyor 
on dokuz yaşında bir delikanlı 
gündüzleri güneşte 
geceleri yıldızların altında 
İstanbulda, Beyazıt Meydanında. 

Bir ölü yatıyor 
ders kitabı bir elinde 
bir elinde başlamadan biten rüyası 
bin dokuz yüz altmış yılı Nisanında 
İstanbulda, Beyazıt Meydanında. 

Bir ölü yatıyor 
vurdular 
kurşun yarası 
kızıl karanfil gibi açmış alnında 
İstanbulda, Beyazıt Meydanında. 

Bir ölü yatacak 
toprağa şıp şıp damlayacak kanı 
silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip 
zaptedene kadar 
büyük meydanı. 

Nazım Hikmet

YAKIN ARKADAŞI GÜNGÖR ABDULLAH DAĞISTANLI ANLATIYOR: "VURULMASA TİYATROYA GİDECEKTİ

Orman Fakültesi öğrencisi, 20 yaşındaki Turan Emeksiz, 27 Mayıs 1960 darbesinden önce İstanbul Üniversitesi'ndeki bir protesto sırasında polisin gösterici öğrencilerin üzerine ateş açması sonucu öldürüldü. TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na yakın zamanda ulaştırılan belgelerin birinde, Emeksiz'in üzerinde, vurulduğu tarihi taşıyan iki tiyatro biletinin olduğu belirtiliyor. Bİşte o biletlerden biri, Emeksiz'in üniversiteden arkadaşı olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedegoji Bölümü öğrencisi olan Güngör Abdullah Dağıstanlı'ya aitti. Dağıstanlı, Turan Emeksiz'in vurulmadan önceki son gününü ve o biletlerin hikâyesini anlattı.
Olaydan bir gün önce yurda giderek Turan Emeksiz'i ziyaret ettiğini söyleyen Dağıstanlı, "Tiyatroyu çok severdi. Devlet Tiyatroları'nın Beyoğlu sahnesinde ''Fazilet Eczanesi'' adlı oyun oynanıyordu. O oyuna bilet almıştı. Bana da almış. 'Senin biletin bende, yarın hep beraber gideriz' dedi. Ertesi gün 'Turan'ı öldürdüler' diye haber geldi. Emeksiz'in üzerinde bulunan biletlerden biri benim için aldığı tiyatro biletiydi. Diğeri de kendininki..." 

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na çalışmaları sırasında çok sayıda belgenin yanı sıra birçok fotoğraf ulaştı. Fotoğraflardan birinde, Beyazıt Meydanı'ndaki gösteriler sırasında silahla vurulanTuran Emeksiz'in cansız bedeninin arkadaşları tarafından meydandan çıkarılmaya çalışıldığı görülüyor. Emeksiz'in otopsi fotoğraflarının yanı sıra o dönemin tartışması "Yerden seken kurşun mu isabet etti" sorusuna yanıt aranan tanık ve uzman ifadeleriyle Emeksiz'in vücudundan çıkarılan merminin başının ezik olmadığını anlatan otopsi raporları da arşivde bulunuyor. 

'ÇOK ISRAR ETTİ GİTMEDİM'

Turan Emeksiz ile yakın arkadaş olduklarını ifade eden Güngör Dağıstanlı, o dönem kendisinin Beşiktaş'ta bir öğrenci evinde Turan Emeksiz'in ise Maltepe Talebe Yurdun'da kaldığını söylüyor. Dağıstanlı, Emeksiz'in öldürüldüğü günün öncesindeki geceyi de şöyle anlatıyor:
"Turan bir hafta önce arkadaşlarım ile kaldığım eve gelmişti. Bir hafta sonra da ben yurda giderek arkadaşlarımı ziyaret ettim. Turan'ın kaldığı odada oturduk. 4 kişiydiler. Bütün gece o dönem yaşananları konuştuk; zira öğrencilere büyük baskılar vardı. Turan bana o gece onlarla birlikte yurtta kalmamı söyledi. ''Fazilet Eczanesi'' adlı oyun oyuna bilet almıştı. Bana da almış. 'Kal burada' dedi. Ama ben kalmak istemedim. 'Odanız çok sıkışık ben eve geçerim' dedim. O sırada diğer arkadaşımız Hukuk Fakültesi Öğrencisi Nurettin Barut bana biletini vermek istedi. Espri yaparak 'Turan bizi zorla tiyatroya götürüyor. Al bu bileti sen git, kal burada' dedi. Ama Turan itiraz etti. Bana bilet aldığını, hep beraber gideceğimizi söyledi. Ben yine de kalmadım. Çıkarken hiç yapmadığı şekilde beni yurdun kapısına kadar götürdü. Hoşçakal dedim ve yürümeye başladım. Sonra neden bilmem, birkaç adım atıp arkama baktım. Bana bakıyordu, yine ısrar etti. 'Gitmesen iyi olurdu' dedi. Ben yine el salladım ve eve gittim."

Dağıstanlı, Emeksiz'in vurulduğu günü de şöyle aktarıyor: "Ertesi gün üniversitede dersim yoktu ama koro çalışmam vardı. Beyazıt'a gitmek için hazırlanıyordum. Kapı çaldı. Bir arkadaşım telaşlı bir şekilde içeri girdi ve bana nereye gittiğimi sordu. 'Beyazıt'a' deyince 'Gidemezsin. Olaylar çıktı. Köprüler açıldı. Turan'ı öldürdüler' dedi. O an dondum kaldım..."

HAMAMA GİDECEKLERDİ

Aslında o gün yaptıkları plana göre sabah hamama, oradan da tiyatroya gidilecekti ama öğrendiğime göre okula uğramak istemiş. Üniversiteye gidince de olayları görmüş ve katılmış. Sonrası o fotoğraf karesinde görülüyor zaten. Onu ölümünden sonra hep fişlemeye çalıştılar, öğrenci hareketlerini onun organize ettiğini bile yazanlar oldu. Eğer o organize etmiş olsaydı bir gece önce tiyatro planları yapar mıydı?" (HABERTÜRK)




TURAN EMEKSİZ
Bir yürüyüş eylediler sabahtan
Ilgıt ılgıt kan gider loy loy!
Dayan dizlerim dayan!
Ağla gözlerim ağla!
Namlu puşt olmuş, atayağı puşt.
Yine düşman elindeydi vatan
Bir oğul çıktı Malatya'dan:
Anası Yılmaz çağırırdı
Haram süt emmemişti anadan.
Ve Beyazıt derler bir büyük alan
Düşman sarmıştı sağı solu
Düşman çok, cephane yoktu.
Yetişmemişti daha Cemal Paşa kolu
Amandı el aman!
Tank paletleriydi alanda dönen
Kusan namlularda, kalleş ölümcül
Ve vuran ve kıran ve haykıran
Malatyalı şöyle baktı  bir
Ana baba günüydü herhal
Her yönde toz duman!
Vay anam vay!
Bu belalı başınan
Kime ne diyem
Kime ne diyem
Nerelere gidem
Ya derdime derman
Ya katlime ferman!
Başı daralınca Yılmaz'ın
Baktı atacak taşı yoktu
Baktı eli durmuş, ayağı durmuştu
Vurulmuştu.
Çıkardı yüreğini kan içinde
Çarptı kötünün kafasına
Hay bu nasıl devran?
28
Nisandı
Yavri
Hey!
Ham
Meyveyi
Kopardılar
Dalından.
ENVER GÖKÇE

Business News