Bir Irak atasözü şöyle der: “Kerkük’ü alan Irak’ı alır.” Epeydir el üstünde tutulan Kürt devleti hayali gerçek olacak mı?
Irak’ın toprak bütünlüğü, İslamcıların Haziran ayındaki büyük saldırısının ardından tehlikeye girdi. Irak ordusu, Tikrit, Musul ve Kerkük gibi önemli kentleri terk etti ve Kerkük kentini Kürt Peşmerge Ordusu ele geçirdi. Bir Irak atasözü şöyle der: “Kerkük’ü alan Irak’ı alır.” Epeydir el üstünde tutulan Kürt devleti hayali gerçek olacak mı?
Mesut Barzani’nin başkanlığındaki Kürt yönetimi (Irak Kürdistanı) ile Şii Nuri El Maliki’nin liderliğindeki Irak hükümeti arasındaki siyasi ve ekonomik anlaşmazlığın temelinde çevresini kuşatan petrol-zengini Tamim vilayetiyle birlikte Kerkük kenti yatmaktadır. Haziran ortasında Sünni İslamcı hareket “Irak Şam İslam Devleti” (IŞİD), bu anlaşmazlığa müdahale etti. Hareketin temsilcileri, Suriye, Lübnan ve Irak topraklarında kendi devletini –yani Büyük Hilafetin nüvesini- kurduklarını ilan ettiler. Bu nedenle Irak’ın toprak bütünlüğü artık tehlikededir.
Irak Kürdistanı Birleşmiş Milletler eski temsilcisi Stafford Clarry, “Ülke çoktan parçalandı. Bugün Kürtler topladıkları parçalar doğrultusunda hareket ediyorlar” diye konuştu Time dergisine. “Ulusal bakış açısını ve birleşik bir ülke inşa etme çabalarını unutun gitsin. Bu tren çoktan kalktı” diyor uzman.
Birleşik Devletler Saddam Hüseyin rejimini devirmek ve Irak’ın petrol zengini bölgeleri üzerinde kontrol kurmak için 2003 yılında Irak’ı işgal etti. Saddam Hüseyin ilk başta Kürtlerle dosttu ve hatta onlara özerklik sözü vermişti, fakat ardından “Anfal” olarak bilinen Kürtlerin kitlesel soykırımı operasyonunu yürüttü. Operasyon sırasında 180.000 Kürt sürgün ve infaz edildi. Kürt köylerine ve Halepçe kasabasına kimyasal bombalar yağdırıldı. Saddam, Kerkük de dâhil olmak üzere Kürtlerin ata topraklarını Araplaştırmaya çalışıyordu.
2011 yılında Amerikan askerleri geri çekildikten sonra Kürtler bağımsızlıklarını elde edemediler. Amerikalılar, aynı zamanda çok sayıda Kürdün yaşadığı Türkiye’nin ve o zamanki müttefiki Suriye’nin kendi toprak bütünlüğünde ısrarını dikkate aldı. Sayıları 30 ilâ 40 milyon olan bir halka söz dinletmek giderek zorlaşıyordu. “Arap Baharı” katalizör görevi gören bir süreçti. Suriye’de Kürtler özerkliğini Esad’dan aldı ve kendi topraklarını kontrol ediyorlar. Türkiye’de Kürdistan İşçi Partisi (PKK), çoktandır bu davayı güdüyor ancak Türk Başbakanı Erdoğan ile Kürt lider Abdullah Öcalan arasında yürüyen müzakereler, Kürtler tarafından suiistimal edildiği bahanesiyle askıya alındı. PKK’nın silahlı mücadeleye son vermediği ileri sürüldü.
Kürtler Irak’taki Güney Kürdistan’da ve Suriye’deki Batı Kürdistan’da özerklik ilan ediyor; Türkiye’deki Kuzey Kürdistan ve İran’daki Doğu Kürdistan’da çözüm süreçlerine yoğunlaşıyorlar. Ermenistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’da da Kürtler yaşıyor. Kuzeyde ve batıda Kürtler çoğunlukla Sünni İslamı benimsiyor. Şii Müslümanlar genellikle güneyde ve doğuda yaşıyor. Müslüman Kürtler, sonsuz bilgelik doktrini tasavvufa uygun yaşarlar. ‘Büyük Kürdistan’da -Kürtler farazi devletlerini böyle adlandırıyor- Müslümanlardan başka diğer dini inançların temsilcileri de vardır: Yezidiler, Hristiyan Monofizitler, Zerdüştler, Ali-Hulk ve diğerleri. 1990larda çeşitli inançlardan Kürtler arasında askeri çatışmalar yaşandı, dolayısıyla genel olarak sanıldığı gibi monolitik bir topluluk değiller.
Irak Kürdistanı Başkanı (2005 yılında seçilen) Mesut Barzani’dir. Bütün bu geçen yıllar zarfında, merkezi hükümete rağmen Türkiye üzerinden yapılan tek-yönlü petrol satışları sayesinde özerk yönetim serpilip gelişti. Milyarlarca dolarlık yabancı yatırım, inşaat piyasasını benzeri görülmemiş biçimde canlandırdı. Bugün Irak Kürdistanı, Irak’ın en gelişmiş eyaletidir. Suriye’den gelen IŞİD ordusunun 12 Haziran’da Irak’ı işgalinden sonra, Kürt yönetiminde olmasa da bir Kürt kenti olarak görülen Kerkük’ün kontrolünü Peşmerge ele geçirdi. Peşmerge önderliği, kentte barışı ve özerkliği bağımsız olarak koruyacağını ve Başbakan El Maliki’nin diğer topraklardan İslamcıları sürmesine yardım etmeyeceğini söyledi. Time dergisi, bunun ABD’nin baskısına rağmen alınmış bir karar olduğunu yazdı. 14 Haziran’da Kerkük yakınlarında Kürtlerle hükümet güçleri arasında yaşanan çatışmalar, Bağdat ve Erbil arasındaki güvensizliği artırdı.
Kürtler, kenti ilhak etme ve Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan etme zamanının geldiğine inanıyor. Böylece, ardından Büyük Kürdistanı kuracak gerçek bir şans elde edecekler. Büyük Kürdistan’ın kurulmasını engelleyebilecek tek halk, Kürtlerin kendileridir.
“Kürt halkı trajik bir tarihe sahip. Düşmanları, dinsel faktörü kullanarak ulusu parçalara ayırmayı, nefret tohumları ekmeyi ve kardeşi kardeşe kırdırmayı başardı” diye yazıyor Özgür Kürdistan gazetesinin genel yayın yönetmeni İshan Miro. “Bu yüzyıllarca böyle sürdü ve bugün de hâlâ sürüyor. Ve çok yazık ki sık sık bu kanlı suçlara ortak oluyoruz. Bir Kürdün, ne olursa olsun, Yezidi, Müslüman, Alevi, Hristiyan, Yahudi veya başka dini gruplara mensup olsun, ilk önce ulusun birliğini düşünmesi gerekir. Eğer bunu biz yapmazsak o zaman ömür boyu yabancı bir ülkede yaşamak ve insanlık denizinde eriyip kaybolmak istemeyen çocuklarımıza anavatanlarına dönmek nasip olacaktır.”
Rus uzmanlar bu fikre şüpheyle yaklaşıyorlar. “Şu anda Irak’ta yaşananların, Kürtlere tek bir devlette birleşmek için büyük bir şans sunduğu şeklinde yorumlanamayacağını düşünüyorum.” Tarihçi, siyaset bilimci ve “Ulusal Stratejinin Problemleri” genel yayın yönetmeni olan Ajar Kurtov Pravda.Ru’ya konuştu: “Kürtler nosyonu, aslında çok farklı öznelerden oluşan belli bir etnisiteye işaret eder. 20. ve 21. yüzyılda Kürtlerin bir kısmı silahlı ayaklanma başlattığında diğer kısmının onlara destek olmadığı durumlar yaşandı. Sonra birbirleriyle savaştılar. Yani Kürtler hakiki bir ulusal zeminde konsolide olmamışlardır. Ulusal sınırlarla ve siyasi tercihlerle bölünmüşlerdir. Bu nedenle, bir gün dünya haritası üzerinde birleşik Kürdistan devleti görmek bir fantezidir.”
ABD’nin Kürtlerin öz-yönetimine yönelik politikası, Amerikalıların kimi desteklediğine bağlı olarak farklılık gösterecektir. Hüseyin’i bertaraf etmek gerektiğinde ABD Kürtlerin bağımsızlığının gerekli olduğunu savundu. Petrol meselesi su yüzüne çıkar çıkmaz toprak bütünlüğünden bahsetmeyi tercih etti. ABD Dışişleri Bakanlığı bugün toprak bütünlüğünü dilinden düşürmüyor. Peki ya Rusya?
Askeri Tahminler Merkezi Direktörü ve Askeri Bilimler Akademisi muhabir üyesi Anatoly Tsiganok, “Rusya’nın yeni devleti destekleme ihtimalinin oldukça güçlü olduğunu düşünüyorum” diye konuşuyor Pravda.Ru’ya. “Bence bu gerekli. Sayıları 40 ilâ 60 milyon arasındaki Kürt nüfusunun yapay olarak bölündüğü gerçeğini unutuyoruz ve tıpkı Osetyalılar ve Abhazyalılar gibi onların da kendi kaderlerini tayin hakkı olduğunu düşünüyorum. Açık konuşmak gerekirse, ne zaman tanınmayan devletlerin (dünyada bunlardan yaklaşık 30 tane var) öz-yönetimi söz konusu olsa mesele ya onların bağımsızlığını ya da toprak bütünlüğünü tanıma konusunda düğümleniyor.”
Ancak Kırım örneği gösterdi ki halkın öz-yönetim doğrultusundaki iradesi, ne toprak bütünlüğü dogmalarıyla ne de küresel aktörlerin baskısıyla kırılabilir. Yeni bir radikal Sünni devletin Orta Doğu yıkıntıları üzerinde büyüdüğü görülebiliyor. Kürdistan yükseliyor. Suriye, Lübnan ve Irak’ın hayatta kalıp kalamayacağını zaman gösterecek. Öyle görünüyor ki bunlar farklı devletler olacaklar. LYUBA LULKO-Pravda.Ru
Daha yeni Daha eski