Ergenekon ve Balyoz gibi ünlü davaların gölgesinde kalan, ancak en az onlar kadar vahim hukuksal bir cinayetin işlendiği; dahası Türkiye solunun önemli isimlerinden birinin imha edilmesine dönüşen çok önemli bir başka dava daha var; Sarp Kuray davası…
Yargıtay 9. Ceza Dairesi –Cemaatin etkin olduğu belirtilen bir daire- 2 Temmuz 2014 günü sosyalist hareketin tanınmış isimlerinden Sarp Kuray’ın cezasını onayladı. Böylece 21 yıl süren dava sonuçlanmış ve dünyada ilk kez bir örgüt davasından tek kişinin mahkum olduğu tuhaf bir tablo oluştu.
Anlaşılmaz bir nedenle Türkiye solu, ilerici-yurtsever kamuoyu, demokratik hukuk çevreleri açık hukuk ihlellerinin yapıldığı bu davaya karşı şaşırtıcı bir ilgisizlik sergiledi. Oysa bu dava nedeniyle yaşı 70’e yaklaşan Sarp Kuray haksız ve hukuksuz bir şekilde yıllardır hapiste tutuluyor. Yürürlükteki yasalar bile ihlal edilerek devrimci bir aydın diri diri gömülmek isteniyor.
Bu yazı söz konusu duyarsızlığa, solun ilgisizliğine ve kendi arkadaşlarını harcama hoyratlığına bir itiraz olarak okunabilir.
İsterseniz sorunun önemini ve yukarıda ifade ettiğim itirazın nedenini anlamak için önce Kuray kimdir, nasıl bir kişisel tarihe ve siyasal özgeçmişe sahiptir ona kısaca bakalım.
DEVRİMCİ SUBAYLARIN LİDERİ
Sarp Kuray 1945 Sinop Boyabat doğumlu. Babası eski Ankara valisi Enver Kuray, dayısı 27 Mayıs’ın Yassıada Savcısı Ömer Egesel'dir.Önce Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne, daha sonra da Deniz Harp Okulu'na girdi.1965 yılında Deniz Harp Okulu'nu bitirdi.
Sarp Kuray Türkiye solunun ikinci kurucu kuşağı olarak niteleyebileceğimiz ‘1968 hareketi’nin önde gelen isimlerinden.Türkiye’nin efsane gençlik örgütü Dev-Genç’in kurucularından. Ülke genelinde büyük bir dalga halinde yükselen solun etkisiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de ortaya çıkan devrimci subay hareketinin liderlerinden…
Yüzbaşı rütbesiyle görevdeyken 1968 ve 1969’da genç subay arkadaşıyla birlikte “69 Subay Bildirisi” diye bilinen bildirilerin yayınlanmasına önderlik yaptığı için ordudan ihraç edildi.Türkiye sosyalist hareketinin kurucu önderlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın görüşlerini benimsedi. Ordudan ihraç edilen denizci arkadaşıyla birlikte Dev-Genç’e katılan Sarp Kuray, uzun yıllar bu çevrenin liderliğini yaptı.
Kuray, 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra tutuklandı. İdam istemiyle yargılandı, 24 yıl hapse mahkûm edildi. Kuray, 4 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974 affı ile serbest bırakıldı. Arkadaşlarıyla birlikte 1977’de Yol dergisini çıkardı ve Partizan Yolu adlı örgütü kurdu. Kuray’ın liderliğindeki örgüt/grup 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ‘16 Haziran Hareketi’ adını aldı.Kuray ve örgütün lider kadrosundan bazı isimler 12 Eylül darbesinden sonra yurt dışına çıktı.
Bu çevrenin lider kadrosundan Nurettin Öztürk, 1970’li yıllardan beri yaşadığı Avrupa’dan Sarp Kuray’ın isteğiyle grubu toparlamak için ülkeye döndüğünde 1984’te yakalandı. Dev-Genç’in 1969-70 Merkez Yürütme Kurulu üyelerinden olan Nurettin Öztürk de Kuray’la birlikte TSK’dan hraç edilen denizci bir subaydı. Öztürk sorguda konuşmadı,12 Eylül işkencecileri tarafından öldürüldü.
Sarp Kuray, 1990 yılına doğru yurtdışındayken (Fransa) kurucusu ve lideri olduğu “Partizan Yolu/16 Haziran Hareketi” adlı örgütü feshettiğini açıkladı. Örgüt hakkında açılan bazı davalar beraat veya takipsizlikle sonuçlandı. Bazı davalar ise zaman aşımına uğradı. Bunun üzerine Kuray Türkiye’ye döndü ve 4 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
AST KURUCULUĞU, SHP YÖNETİCİLİĞİ
Aralarında ‘İsyan ve Tevekkül’ gibi dikkat çekici çalışmaların da olduğu yayınlanmış kitapları bulunan Kuray, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun da kurucuları arasında. Daha önce tiyatro sanatçısı ve yazar Ayşe Emel Mesçi ile evli olan Kuray, ikinci evlliğini sinema sanatçısı Nur Süer ile yaptı.
Kuray çeşitli ticari faaliyetlerden sonra 30 Ekim 2008'de eski "Partizan Yolu/16 Haziran Hareketi" grubundan arkadaşlarıyla birlikte Murat Karayalçın’ın öncülüğünde yeniden kurulan SHP'ye katıldı. Kuray 24 Mayıs 2008'de yapılan SHP Kurultayında Parti Meclisi üyeliğine seçildi.
Ancak, “16 Haziran örgütünü kurup yönettiği ve örgüt adına öldürme, yaralama ve bombalama gibi çok sayıda eylemin talimatını verdiği”gerekçesiyle yeniden (tutuksuz olarak) yargılanmaya başlayan Sarp Kuray, 2008’de müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Kaçmayan ve yurt dışına çıkmayı da reddeden Kuray, 4 Şubat 2009 tarihinde teslim oldu.
DEVRİMCİ KARARGAH TERTİBİ
Yargıtay’a başvurarak hükmü temyiz eden, cezası defalarca bozulan ve başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından “adil yargılanma hakkının ihlal edldiği” yönünde karar verilen Kuray, ısrarla tahliye edilmedi. Yeniden yargılanan Kuray’ın cezası tam tersine 9.Yargıtay Ceza Dairesi tarafından onaylandı.
Bu arada Kuray, AKP-Cemaat tertibinin bir parçası haline getirilmek istenen “Devrimci Karargah” davasına dahil edilmek istendi. Kuray’ın arkadaşları olan bazı eski “Partizan Yolu/16 Haziran Hareketi”üyelerinin “Devrimci Karargah” örgütünün mensubu ve lider kadrosu arasında bulunduğu iddiası, bu suçlamanın gerekçesi yapılmak istendi.
Cemaat’in polis yapılanmasıyla ilişkili eski akademisyen Önder Aytaç, Sarp Kuray’ın bir tertiple “içeri tıkıldığı” gerçeğini itiraf etti.
Savunma avukatları, Kuray’ın mahkum olduğu davanın iki numaralı, Devrimci Karargah davasının ise bir numaralı sanığı olan Serdar Kaya hakkında hiçbir işlem yapılmadığına dikkat çekiyor. Avukat Saygın Bedri Gider, AİHM sonrası yeniden başlanan davada soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin sürekli reddedildiğini belirtiyor. Oysa, AİHM yirmi bir yıl süren bu davada adil yargılanma yapılmaması, makul sürenin aşılması ve savunma hakkının ihlali gibi bir çok aykırılık tespit etmişti.
DAVADAKİ TUHAFLIKLAR
Kuray’ın mahkum olduğu davanın akışı da ilginç gelişmelere sahne oldu. Örneğin; ‘16 Haziran’ örgütü davasının iki numaralı sanığı Serdar Kaya ile aynı davanın üç, dört ve beş numaralı sanıkları olan ve eylemleri bizzat gerçekleştirdikleri belirtilen kişiler, 1990 yılında yakalandıklarında savcılık ve mahkeme ifadelerinde örgüt liderinin Sarp Kuray olduğunu, eylem talimatlarını, silahları ve tüm lojistik yardımı da Sarp Kuray'dan aldıklarını söylüyorlar. Ancak bombalama, bazı polis ve resmi görevlilerin vurularak öldürülmesi ile silahlı soygun gibi suçların failleri olarak yargılanan bu kişiler, sekiz ay süren bir tutukluluğun ardından ardından tahliye ediliyor.
Bu tahliyeleri izleyen Sarp Kuray, örgütü feshettiğini ilan ettikten sonra Fransa'dan Türkiye’ye dönüyor. Kuray da 4 ay süren kısa bir tutukluluktan sonra serbest bırakılıyor. Yargılama ise devam ediyor.
Ancak, tahliye edilen diğer sanıklar bir daha bulunamadığından adı geçen kişilerin dosyası ayrılıyor. Sarp Kuray hakkında ise beraat kararı veriliyor. Ancak bu karar Yargıtay tarafından bozuluyor. Dava dosyası Yargıtay ile yerel mahkeme arasında tam altı kez gidip geliyor. Kuray ikinci bozma kararından sonra örgüt üyeliğinden, üçüncü bozmadan sonra örgüt liderliğinden mahkum ediliyor. Dördüncü bozma kararından sonra ise müebbet hapis cezasına çarptırılıyor.
Davanın diğer sanıkları ise Devrimci Karargah adlı yeni bir örgüt kurmakla suçlanıyor ve başka bir davanın konusu oluyor.
Bu arada, Partizan Yolu/16 Haziran Hareketi grubunun Sarp Kuray’dan sonraki ikinci lideri durumundaki Şamil Altan ise halen Türkiye’de bulunuyor ve yasal olarak çeşitli siyasi partilerde yöneticilik yapıyor. Serdar Kaya ile birlikte Kuray’dan sonra bu grubun önde gelen en önemli iki isminden biri olan Şamil Altan, sırasıyla Demokratik Toplum Partisi (DTP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Halkların Demokrasi Partisi (HDP) gibi ağırlıklı olarak Kürt siyasal hareketinin etkisindeki partilerde merkez yürütme kurulu üyeliği yapıyor. Avukatlar, Sarp Kuray’ın müebbet hapse mahkum edildiği davada Şamil Altan’ın ifadesine bile başvurulmadığına dikkat çekiyor.
SARP KURAY’A ÖZGÜRLÜK
Avukatı Saygın Bedri Gider’in verdiği bilgiye göre, Sarp Kuray kaçmak yerine neden teslim olduğunu şöyle açıklıyor: "Karşımda beni yok etmek isteyen bir güç var, onlardan kaçarsam yenilmiş olurum. Kaçmazsam Ferhat'ın dağa gürzü vurduğu gibi vurmuş olurum bunlara, ölürsem de şerefimle ölürüm.”
Sarp Kuray altı buçuk senedir Ankara Sincan F tipinde yatıyor.
AİHM’in “adil yargılama yapılmadığı ve savunma hakkının kısıtlandığı”yönündeki kararının gerekçeleri de çok dikkat çekici. Çünkü bu karar Türkiye’deki birçok siyasi yargılamada tanık olduğumuz hukuk ihlallerini ortadan kaldıracak nitelikte. Örneğin,Strasburg'taki yüksek mahkeme, dosyadaki tek delil olan Serdar Kaya ve arkadaşlarının verdikleri ifadelerin Sarp Kuray veya avukatı huzurunda verilen ifadeler olmadığına vurgu yapıyor. Dolayısıyla Sarp Kuray yada vekilinin kendisi aleyhine ifade verenlere soru sorma hakkını kullanamaması nedeniyle bu kişilerin ifadelerinin kesin delil niteliğinden yoksun olduğu belirtiliyor.Yukarıda belirttiğimiz gibi Sarp Kuray hakkında ifade veren Serdar Kaya ve arkadaşları, Devrimci Karargah davasının da (aranan) sanıkları durumunda.
AİHM kararında, söz konusu kişilerin bir de Sarp Kuray ve vekilinin bulunduğu bir duruşmada yeniden ifade vermelerinin sağlanması isteniyor. Kararda, söz konuşu kişelerin sanık ve vekili ile yüzleştirilmelerinin zorunlu olduğuna dikkat çekiliyor.Yani bu kişilerin ifadesiyle bugün müebbet cezaya mahkum edilen Sarp Kuray'ın bu kişilerle yüzleştirilip, soru sorma hakkı kullandırılmadan ceza verilemez deniyor.Kuray’ın avukatları, yeniden yargılamada bu kararın ve hukuk ilkesinin gereğinin yerine getirilmediğine vurgu yapıyor.Dolayısıyla bu hukuksal şart yerine getirilemediği taktirde Sarp Kuray’ın serbest bırakılması gerekiyor.
Bugün Sarp Kuray’a özgürlük istemek, hem bir devrimci aydının imha operasyonuna sessiz kalmamak hem bir hukuk cinayetine itiraz etmek hem de bir insanlık görevini yerine getirmektir.
Merdan Yanardağ-Odatv.com