HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

Sarıgazi’yi nasıl bilirsiniz?

Sol mahalleleri nasıl bilirsiniz?  Geleneksel sol mahallelere ilişkin genel algı standartlaşmış “çatışma” ve eylem haberleriyle şekill...


Sol mahalleleri nasıl bilirsiniz? Geleneksel sol mahallelere ilişkin genel algı standartlaşmış “çatışma” ve eylem haberleriyle şekilleniyor. Örneğin Gazi Mahallesi ile ilgili 10 haberin 9’u “Gazi halkı karakola doğru yürüyüşe geçti ve çatışma başladı…” kalıbına sığabiliyor. Sanki herkesin doğuştan solcu olduğu, karakol-dernek binası-ara sokak-barikat dörtgeninde yaşayan, çatışmak için bahane arayan gerçek üstü insanların yaşadığı gerçek üstü bir mekandan söz ediliyor. Oysa, bu gerçek üstü anlatımlar ve basmakalıp çatışma haberleri, günümüzün sol mahalle gerçeğini anlatmaktan oldukça uzak. Haziran İsyanı’nda direnişin devamını sağlayan en önemli dinamiklerden biri olduktan sonra Hasan Ferit Gedik’in ve Uğur Kurt’un öldürülmelerinde olduğu gibi provokatif çete ve polis saldırılarıyla ardından da sol içi gerilimlerle gündeme gelen sol mahalleleri  daha iyi anlamak için çatışmanın gerçekte nasıl yaşandığına ve çatışmanın ötesinde görünenlere bakmakta fayda var. Mahallenin duvarları bile dile gelip bir şeyler anlatacaktır. Sol mahalleler dosyamızda ilk durağımız Sarıgazi
duvar-toma
HDP-Halk Cephesi gerilimi sırasında polis TOMA eşliğinde mahalleye girmiş. Hızını alamayan bir TOMA’nın çarptığı duvar bu hale gelmiş.
Kapısında tehdit, içinde gerilim…
İslamcı gruplar 28 Temmuz’da Sarıgazi’ye 10 km mesafedeki Ömerli’de IŞİD’e destek ve cihat çağrılarının yapıldığı toplu bir bayram namazı şovu sergiledi. Ertesi gün ise bu vakadan henüz bihaber olan sol mahallelerde bambaşka bir gerilim patlak vermiş, yayılıyordu. Nurtepe’de HDP-Halk Cephesi arasında başlayan stant kavgası Okmeydanı ve Gazi’nin yanı sıra Sarıgazi’ye de uzandı. Sarıgazi’deki çatışma hafife alınmayacak ölçüde Alevi-Kürt gerilimini de yükselten bir tonda ilerledi. Sarıgazi Haklar Derneği’nin ardından Cemevi’ne molotof kokteyli atıldığı söylentisi hızla yayıldı.
Kendisini sürekli tehdit altında hisseden ve kısmen de mezhepsel farklılıkların etkisi nedeniyle aralarında mesafe bulunan iki kesim, öfkelerini birbirlerine yöneltti.
Kavgaya girenler arasında politik grup taraftarlarının yanı sıra barikatın kaldırılmamasını ya da çatışmanın devamını isteyen hayli geniş bir kalabalık daha vardı. Gençlik toplulukları, hemşeriler ve akrabalar, sol grupların cezalandırma eylemlerine maruz kalmış yerel mafya uzantıları, karşı tarafta hasmı olduğunu düşünen ve bu kavga vesilesiyle hesabını görmeye çalışan alakalı alakasız bir topluluk…
Aynı örgütsel çatı altında yer almasa bile AKP’ye, devlet şiddetine ve devlet bağlantılı çetelere karşı doğal müttefik olan gruplar arasında böylesi bir çatışma yaşandı. Devam etmeyeceğinin ya da benzerlerinin tekrarlanmayacağının güvencesi yok. Elbette bu durum polisin ve devlet bağlantılı çetelerin bilgisi dahilinde. Gerilimin izlerini yerinde görmek için 10 Ağustos’ta seçim öncesi suların durulduğu Sarıgazi’ye gittik.
halkevleri-halkcephesi
Mahallede boş duvar bulmak zor.
Sarıgazi kimin?
Sarıgazi, Alevi nüfusu, sol kimliği ve militan gençlik damarıyla öne çıkıyor. Sancaktepe çevresinde 6 cemevi, Tokatlılar, Dersimliler ve Ordulular ağırlıkta olmak üzere yöre dernekleri ve hemen her sosyalist yapının temsilcilikleri yer alıyor. CHP’nin genç tabanı sosyalist gruplarla geçişli. HDP’nin de belli bir tabanı var ancak Samadıra’da daha güçlü.
Sarıgazi solun neredeyse bütün renklerine ev sahipliği ediyor. HDP, DHF, Partizan, Halkevleri, Halk Cephesi, EMEP, ESP, ÖDP, HTKP, KP, Mücadele Birliği, Kaldıraç / AKA-DER, HKP, UİD-DER ve BDSP bölgede kurumsal çalışma yürütüyor. Ayrıca Sarıgazi Cemevi’nin ve Tokatlılar Derneği’nin (TOK-DER) belirgin bir ağırlığı var.
1980 öncesinde Halkın Kurtuluşu ve TKP-İGD geleneğinin etkin olduğu bölgede, zaman içinde çeşitlenerek artan nüfusla birlikte siyasi etkinlik de çeşitlenmiş. Farklı memleketler, farklı yaşam tarzları, farklı sorunlar örgütsel çeşitlilikte de yansımasını bulmuş. Şimdi sokakta daha çok HDP, DHF, Partizan, Halk Cephesi ve Halkevleri etkinliğini hissettiriyor.
Ayrıca Domane Sarıgazi, Alakarga, Destane Karaçayır gibi bağımsız gençlik grupları da var. İçlerinde kimi devrimci örgütlerin sempatizanları olsa da, bir politik disiplinleri ya da örgütsel aidiyetleri yok. Domane Sarıgazi, Zazaca “Sarıgazi’nin çocukları” demek. İlk eylemi CHP’li Onur Öymen’in Dersim Katliamı’nı olumlayan açıklamalarının ardından CHP binası önünde düzenledikleri yumurtalı protesto olmuş. Ancak devrimci örgütlerin bu parlak oluşuma ilgisi biraz aşırıya kaçınca, ne tam olarak politik bir kalıba birmişler ne de doğal gelişim seyirlerinde kalmışlar.
Sancaktepe_harita_konum_istanbul
Sarıgazi, Yenidoğan ve Samandıra beldelerinin birleştirilmesiyle oluşan Sancaktepe ilçesinin İstanbul’daki konumu.
Orda bir sol mahalle var hem uzakta hem yakında
Rivayete göre tarihi İstanbul’un fethedildiği zamanlara kadar uzanan Sarıgazi’nin esas öyküsü 1970’li yıllarda kırdan kente göçle birlikte başlamış. Bölgeye 1972’de gelip yerleşen bir mahalle sakini 41’inci haneyi kendisinin yaptığını söylüyor.
1976 yılında çekilen Hababam Sınıfı Uyanıyor filminde Özel Çamlıca Lisesi’nden mezun olan Çalışkan Ahmet’in öğretmenlik yapmak için gittiği “uzaktaki” köyünün okulu da aslında Sarıgazi’nin hemen yanı başında bulunan Çekmeköy İlkokulu.
huseyin-genc
Mahallenin yakın geçmişini Sarıgazi’de kitapçı dükkanı işleten Hüseyin Genç anlatıyor.
Mahallenin yakın geçmişini Sarıgazi’de kitapçı dükkanı işleten Hüseyin Genç anlatıyor. 1970’lerin sonunda çevresindeki birkaç fabrikayla hem nüfus çeken hem de ufak çaplı sendikal çalışmalara sahne olan bölgede, nüfus artışı ve gecekondulaşmayla birlikte 1980’lerin ikinci yarısında Samandıra tarafında arazi mafyası ve bu mafyaya karşı mücadele yükselmiş. Devrimciler arazileri mafyanın elinden alıp halka dağıtmış. Kışlalarla çevrili, jandarma kontrolündeki bu bölgede daha sonra kolluk güçlerinin devrimcilere yönelik baskılarının yanı sıra toplumsal gerilimler baş göstermiş. Bu gerilimler iç içe geçmiş. Devlet pek çok sol mahallede olduğu gibi burada da fuhuş, kumar, uyuşturucu ve alkolün önünü açmış ve 1990’ların ortalarında “Fuhuş, kumar, alkol Sarıgazi’den defol” kampanyası düzenlenmiş.
kaymakamlik-TOMA
Kaymakamlığın yanında sürekli TOMA ve polis otobüsü bekliyor.
Bu kampanyayı yürüten devrimciler mafyayı tepelerken birden devlet ile karşı karşıya gelmiş, uydurma delillerle desteklenen ciddi operasyonlara maruz kalmış.
Devrimcilerin bu semtle, bu semtin devrimcilerle özel bir bağı var. Ölüm oruçlarında, Dersim’deki çatışmalarda yaşamını yitiren çeşitli fraksiyonlardan pek çok devrimcinin mezarları Sarıgazi mezarlığında. Kimileri bunu özel olarak vasiyet etmiş.
1999 depreminin ardından ise yeni bir evre başlamış. Bölgenin depreme dayanıklı olduğunun açıklanmasının ardından, inşaat patlaması eşliğinde kiralar ve emlak fiyatları da katlanmış.
2008’de Ümraniye ilçesine bağlı bir belde iken yapılan idari değişiklikle, yine Ümraniye’ye bağlı Yenidoğan ve Kartal’a bağlı Samandıra beldeleri ile birlikte Sancaktepe adı altında yeni bir ilçeye dönüştürülmüş.
11ÜS Sarıgazi Sana KÜS
11usSarıgazi artık 1970’lerdeki kadar uzak değil, ama o kadar yakın da değil. Kucağında çocuklu kadınların bile oturacak yer bulamadığı 11ÜS otobüslerinde balık istifi yolculuk yapmayı göze alırsanız, Üsküdar sahilden hareket edip Ümraniye ve Çekmeköy’ü de geride bırakıp Sarıgazi’ye varmanız bir buçuk saati buluyor. Ama o kadar da kolay değil. Yoğun saatlerde evvela çileden çıkaran uzun bir kuyrukta beklemeniz gerekecek. Bu sorun 2013 sonbaharında Sarıgazi Halkevi Ulaşım Hakkı Meclisi’nin “11ÜS Sarıgazi Sana KÜS” sloganıyla örgütlediği bir kampanyayla da gündeme getirilmişti.
Benzer kampanya ve etkinlikler diğer alanlarda da sürüyor. Temmuz ayında mahalleden izinsiz yerleştirilen baz istasyonlarına karşı devrimcilerin öncülüğünde harekete geçen Atatürk Mahallesi halkı “Bizden izinsiz bu mahalleye baz istasyonu dikemezsiniz” diyerek baz istasyonlarını sökmeye başladı.
Sol dinamizm gündelik hayatın her alanında karşılık üretiyor. 3 Temmuz günü Sibel Kazankaya’nın kocası tarafından öldürülmesi üzerine kadınlar Ankara Caddesi’ni trafiğe kapatarak bir yürüyüş yapmış, kadın cinayetlerini ve hükümetin kadın düşmanı politikalarını protesto etmişti.
Uzun lafın kısası, daha çok çatışma ve tartışmalı “cezalandırma” eylemleri üzerinden gündeme gelen mahalledeki toplumsal dinamizm sosyal medya atışmalarına yansıyanın uzağında.
sancak-parkMüzikholler, AVM, yazılamalar
11ÜS güzergahında solun kalesi İnönü Mahallesi’nde indiğinizde ana cadde üzerinde sizi bankalar, müzikholler ve ilçenin tek AVM’si SancakPark karşılıyor.
Mahallenin içine girdiğinizde ise yazılamalardan gözünüzü alamıyorsunuz. Afiş asacak, yazı yazacak yer pek kalmamış. Sol gruplar birbirlerinin afişini, yazılamasını kapatmamakta oldukça özenli.
Duvarlarda çoğunlukla seçimleri boykota çağıran ya da iktidar ve ana muhalefet partisinin adaylarını eleştiren afişler ve devrimci örgütlerin imzalarından oluşan yazılamalar yer alıyor. Mahallelinin iddiası şu ki, Halk Cephesi-HDP gerilimi yaşanmasaydı Selahattin Demirtaş bu bölgede daha fazla oy alabilirdi ancak çatışma nedeniyle vazgeçenler oldu.
duvar-afisHaziran İsyanı sürecinde Gülsuyu’nda çetelerce katledilen Halk Cephesi üyesi Hasan Ferit Gedik’in 14 Ağustos’taki davasına çağrı afişleri de dört yanda göze çarpıyor. Hasan Ferit’in aynı zamanda Tokatlı olması, Tokatlıların yoğun olduğu bölgede davaya yönelik ilgiyi daha da artırmış.
Barikat bölecek mi, birleştirecek mi?
Sarıgazi Haklar Derneği binasına asılan Halk Cephesi imzalı pankartta şöyle yazıyor: “Sol içi çatışma değil, devrimcilere çetelerin saldırısı var, ABD’ye AKP’ye tek bir taş atmayanlar devrimcilere kurşun yağdırıyorlar.” HDP ve bileşenlerinin açıklamalarında da karşı tarafı sol saymayan vurgular hakim. Bu da kalıcı bir çözümü zorlaştırıyor.
halk-cephesi
Çatışmalar sırasında ciddi hasar gören dernek binası içindeki kırık dökük eşyalar dışarı çıkarılmış, öylece kenarda bekliyor, duruma ve algıya göre farklı şeyler anlatıyor. Herkesin kendine göre farklı bir ders çıkarabileceği bu çatışma kalıntıları, yarın resmi kolluk güçlerinin ya da devlet destekli çetelerin saldırılarına karşı omuz omuza direnişin barikat malzemesi de olabilir, bu saldırıya hep birlikte maruz kalan sol-demokrat gruplar arası çatışmanın malzemesi de olabilir.
29 Temmuz’da Nurtepe’de stant gerilimi üzerinden başlayıp Sarıgazi dahil diğer sol semtlere yayılan Halk Cephesi – HDP çatışması hem seçimlerin yaklaşması hem de az sayıda sol kurum ve yerel inisiyatifin devreye girmesi sonucu kesildi. Sarıgazi’de Cemevi, yöre dernekleri, mahalle muhtarları, esnaf ve Sarıgazi Halkevi, 2 Ağustos’ta “Gün kavga, çatışma günü değil, birlik ve beraberlik günüdür” diyerek kitlesel bir eylem yapıp, Ömerli’de gerçekleştirilen cihat çağrılı etkinliğe dikkat çekerek “IŞİD denilen çetenin mahallelerimize kadar girdiği bu dönemde güçlerimizi gerici, faşist çetelere karşı ortaklaştırmak tarihi sorumluluktur” dedi.
Çatışma seçim öncesi kesildi ama karşılıklı suçlamalar ve gerilim yerli yerinde duruyor.
Çatışmalar sırasında tahrip olan Haklar Derneği’nin az ilerisinde Sarıgazi Kültür Derneği ve Cemevi var. Onun karşısındaki sokakta da Sarıgazi Halkevi.
cemevi
Çatışmalar sırasında Cemevi yakınına bir Molotof kokteyli düşünce saldırıda Cemevi’nin de hedef alındığı yönünde bir söylenti açığa çıkmış. Cemevi yetkilileri kendilerini hedef alan bir saldırı yaşanmadığı şeklinde açıklama yapmasına rağmen, söylentilerle baş etmek kolay olmamış. Azınsanamayacak şekilde bir “Alevi-Kürt çatışması algısı” oluşmuş.
“Herkesin elinde silah, bizim elimizde teneke”
IŞİD’in İstanbul’daki taraftarlarının Ömerli’deki cihat çağrılı etkinliğini ve onun hemen ardından gündeme gelen sol içi gerilimi bir de Sarıgazi Cemevi’nin başkanı ve Dede’si Kasım Ülker’in ağzından dinledik:
“Dün (9 Ağustos) Taşdelen’de mesire alanında yine cihatçıları gördük. Konuştuğumuzda dalga dümen gibi anlaşılıyor ama IŞİD gerçeği var. IŞİD’i destekleyen bir hükümet var.”
“IŞİD Türkiye’de gizliden aşikara çıkma aşamasında. Ömerli’deki toplu bayram namazı, 5 bin kişilik toplu piknik, cihat çağrıları kapımızın önünde yaşanan bir şey.”
Kapının bu tarafından henüz ciddi bir şey yok ama Sarıgazi esnafı da daha önce mahallede hiç görülmeyen bir şekilde cüppeli, peçeli insanların görülmeye başladığını, Filistin eylemleri sırasında muhtemelen merkezi bir eylemden dönen küçük bir İslamcı grubun yürüyüş yaptığını söylüyor.
Kasım Dede, IŞİD tartışması üzerinden devam ediyor: “Sünni bir devlet kuruyorlar. En büyük düşman olarak da Alevileri görüyorlar. Cihatta Alevilerin malını, karısını, kızını helal görüyorlar.”
“Alevilerin dedikoduyu bırakması lazım. Herkesin elinde silah, bizim elimizde teneke var.”
Sarıgazi’nin Dede’si Ülker, Alevilerin bir yandan albenili sözlerle pasifize edildiğine bir yandan da birbirine düşürülmek istendiğine dikkat çekiyor: “Bize hep dediler ki, ‘Sövene karşı dilsiz, dövene karşı elsiz olun.’ Bunun dışında ne yaptılar? Buradaki sol güçlü, nasıl çözecek? Birbirine düşürerek… Uyuşturucuyla, müzikholle, bonzaiyle… Sultanbeyli’deki adam neden içmeye buraya geliyor!”
Ülker, çatışmalar yaşandığında Cemevi olarak iki tarafla da görüşerek çatışmaya son verilmesini istediklerini belirtiyor ve sözü yeniden cihatçı çetelere getiriyor: “IŞİD geldiğinde ilk götüreceği kişilerden biri benim. Sol birbiriyle barışık olması gerekirken birbirimize düştük.”
dede
Sarıgazi Cemevi’nin Dede’si Kasım Ülker.
“Kürtler ve Aleviler birbirine sırtını dönerse, ciddi saldırılara maruz kalabiliriz”
Ülker, Türkiye’de yaşananları İran İslam Devrimi sürecine benzetirken, CHP’ye yönelik itirazları ve boykot çağrılarını da eleştiriyor. “İhsanoğlu’nun adaylığı içinize sindi mi peki” diye sorduğumuzda ise “Hayır, sinmedi” diyor. Ama yine de oyunu CHP’nin adayına verdiğini, Kemal Kılıçdaroğlu’na bir bağla yaklaştıklarını, Kılıçdaroğlu’nun dürüst olduğunu ancak liderlik edemediğini söylüyor, ulusalcı kanat karşısında daha sert tutum alınmasını istiyor. Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği nedeniyle çekingen davranmasını eleştirerek “Alevi başbakan olur mu diye anket yaptırırsanız bitmişsiniz” diyor.
Ülker ayrıca sık sık Hasip Kaplan’ın adını anarak, Kürt hareketinin özgüvenli tutumundan övgü ve imrenmeyle bahsediyor: “Aleviler 20 milyon, Kürtler 10 milyon. Kürtler istediğini aldı, Aleviler peki?”
Sözü yine çatışmaların bir Kürt-Alevi gerilimi şeklinde yaşanıp yaşanmadığına getiriyoruz. Ülker, olaylar sırasında kimilerinin “Kürtler Cemevi’ni basmış” diye bir dedikodu yaymasının da etkisiyle olumsuz bir atmosfer oluştuğunu dile getiriyor. Öte yandan Ülker’in dile getirmekten imtina ettiği ancak alenen yaşanan olumsuzluklar da var. Çatışmalar sırasında tarafların etrafında biriken kimi ikincil unsurların mezhepsel – şoven söylemlerle ortalığı kızıştırmaya meyledebildiği de görülmüş.
Sarıgazi’nin Dede’si Ülker, sözünü samimi beklentisini ve riskleri vurgulayarak bağlıyor: “Kürtler ve Aleviler, kimse kimseyi satmaz da birlikte durursak bir şey oluruz, Kürtler ve Aleviler birbirine sırtını dönerse, ciddi saldırılara maruz kalabiliriz.” ALİ ERGİN DEMİRHAN-SENDİKA.ORG

Business News