Tarih bir tek oyun bile tüm Türkiye hatta Orta Doğu’nun kaderini
belirleyeceği bir bıçak sırtına getirmiş bulunuyor.
Bu çok özel bir durumdur. Durumun özelliğin görmemek,
görmezden gelmek ve kavramamak bile son derece olumsuz sonuçlara neden
olabilir.
Bu duruma yol açan da bizzat Kürtlerin meclise girmesini
engellemek için koyulan barajın kendisidir.
Bu baraj kendini koyan ve sürdürenlerin, kaderini eline
almıştır. Barajı koyan ve sürdürenler başına topladığı cinleri dağıtamayan
büyücüye dönebilirler. Anti demokratik baraj silahı şimdi onu koyan ve
sürdürenleri vurabilir. Bizzat demokrasi ve barış mücadelesinin bir aracı olabilir.
Neden ve nasıl?
Çünkü HDP’nin bu barajın tam sınırında olması, bir terazinin
dengede bulunan kefelerinden birine koyulacak küçücük bir ağırlığın bile tüm
dengeyi değiştirebilmesi gibi bir durum ortaya çıkarmaktadır.
DEMİR KÜÇÜKAYDIN |
O zaman bir tek oyun bile böylesine hayati, tayin edici bir
işlevi olmazdı.
Bunun yanı sıra şu iki koşul da var:
Eğer “normal” zamanlarda yaşanıyor olsaydı, seçimdeki
dengelerin, toplumun geleceğini belirleyecek büyük yapısal değişikliklerin izlemesi muhtemel yönünü belirlemesi
gibi bir durum olmasaydı da böylesine hayati bir önem taşımayabilirdi seçimler
ve seçimlerde verilecek bir oy.
Birbirine bağlı ve birbirini besleyen iki büyük yapısal
değişiklik seçimlerde HDP’nin barajı aşıp aşmamasına bağlıdır.
Birincisi, binlerce cana mal olmuş Kürt sorunu ve “barış
süreci”dir.
Eğer seçimlerde HDP barajı aşamazsa, bu, inkârcı güçlerin;
demokrasi güçlerinin yeni mevziler ve güç kazanması; savaş ve inkâr çizgisini
izleyenlerin saldırı inisiyatifini ele geçirip yeni saldırılar başlatmaları
anlamına gelecektir.
Yani HDP’nin Barajı aşamaması, “barış süreci”nin sonu
anlamına gelir. Son yıllardaki çatışmasızlık hali rehavete yol açmamalıdır.
Türkiye tıpkı 1990’ların başında Özal’ın Kürt Sorunu’nu
halletmek için girişimlere başladığı; PKK’nın ateşkes ilan ettiği durumda
olduğu gibi, barışın kıyısından, kanlı bir savaşın ateşine itilebilir. Birkaç
ay hatta gün içinde tüm dengeler altüst olabilir.
İnkârcı ve baskıcı güçler son yıllarda epey zayıflamış
olmakla birlikte, operasyonel güçlerini korumaktadırlar ve her an konjonktürde
değişen dengelerin sağladığı olanakları kullanarak (Örneğin Erdoğan’ın
başkanlık için her şeyi yapabilme gözü karalığından ve onunla nesnel çıkar
ortaklığından yararlanarak) bir anda tüm toplumu bir ateş ve kan deryasına çekebilirler.
AKP iktidarı, bunca yıl boyunca, çok uygun koşullara rağmen bu yapıların
üzerine gitmedi; bu yapıları dağıtmadı ve kendi kontrolünde bulunduğu avuntusu
ve kendisinin onları kullanabileceği düşüncesiyle yetindi.
Binlerce faili meçhul tüm toplumda tartışılmadı; aydınlığa
kavuşturulmadı örneğin.
Bu durumda HDP’nin barajı aşamaması, fiilen savaşın yeniden
başlaması; inkâr ve baskı politikalarına; savaş ve yıldırmaya bir geri dönüş
anlamını taşıyacaktır; çünkü o güçlerin tekrar güçlü bir pozisyon elde etmeleri
anlamına gelecektir.
Ama tek sorun bu değildir
Erdoğan, beraber yola çıktığı; eşitler arasında irinci
olduğu tüm arkadaşlarını tasfiye ederek ve kendi etrafında topladığı
çıkarlarıyla kendine bağlı kapıkullarıyla bir nemrut veya firavun adayı olarak,
bir başkanlık sistemine geçip, fiilen yürütme, yargı ve yasamayı tek elinde
toplamak; Muaviye İslam’ı ve ırkçı bir Türklük karışımı ulusçulukla yeniden dizayn
edip; aynı zamanda Kapitalizmin insanı bir işgücünden başka bir şey olarak
görmeyen anlayışıyla bunu çiftleştirip. Modern kapitalist ve antika
gericiliklerin tüm zehirlerini içinde taşıyan bir rejim kurmak istemektedir.
Böyle bir yapı toplumun tüm nefes borularının tıkanması; çok
ciddi gerilimler ve çatışma, bir tür Franko veya Salazar rejimi benzeri bir
rejimin oturması, ülkenin daha yıllarca şark firavunluğu altında yaşaması
anlamına gelecektir.
Tabii hemen görüleceği gibi, böyle bir diktatörlük ile
savaşın yeniden başlaması ve inkâr ve baskı siyasetinin tekrar egemen olması,
birbirine “fıtratları” gereği muhtaçtırlar ve kader ortaklığı içindedirler.
Bu nedenle diktatörlük rejimi ve savaşa geri dönüş ikiz
kardeş gibidir.
Bu durumda HDP’ye verilecek bir tek oy bile bu savaş ve
diktatörlük çizgisinin egemen olup olmayacağını belirleyecektir.
*
Eğer HDP yüzde onu aşarsa, sadece barajın bu yıkılışı bile
hem diktatörlük özlemlerini gerçekleşemez kılacak; hem de eski inkâr ve savaş çizgisine
dönmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakma anlamına gelecektir.
İşte bütün bu nedenlerle, bu seçimlerde, bu kritik durumu
göz ardı eden; HDP’ye açıkça oy verilmesi için aktif bir tavır almayan her
politik grup, parti veya çizgi fiilen diktatörlük rejimi ve savaşa geri dönüşe
pirim vermiş olacaktır.
Yani bir tek oy aslında üç oy anlamını taşımaktadır nitelik olarak.
Yani bir tek oy aslında üç oy anlamını taşımaktadır nitelik olarak.
·
Antidemokratik barajı protesto ve bu barajı
yıkmaktır.
·
Diktatörlük planlarını bozmaktır.
·
Barışı sürdürmektir.
Nicelik olarak ise bir oy milyonlarca oy değerinde olabilir.
Bu kritik durumda HDP’ye oy vermek için HDP’yi sevmek;
HDP’nin program ve çizgisini benimsemek gerekmiyor.
Her demokrat, bu anti demokratik yüzde on barajını protesto
etmek ve yıkmak için de HDP’ye oy verebilir.
Demokrat bile olmak geremeyebilir.
Demokrat bile olmak geremeyebilir.
Parlamenter sadece var olan parlamenter ve kör topal da olsa
güler ayrılığına dayanan bu sistemi savunmak içinde de HDP’ye oy verilebilir.
Parlamenter sistemi ve kör topal güçler ayrılığını savunmak
da gerekmiyor. Sadece yeni ölümleri engellemek için de HDP’ye oy verilebilir.
Elbet HDP’nin kendi destekleyicileri, seçmenleri, seçim
çalışmaları olacaktır.
Ama HDP’li olmayıp da, hatta HDP’ye siyasi olarak zerrece
sempati duymayıp da, diktatörün önünü kesmek veya savaşın tekrar başlamaması
için, ya da sadece bu baraj adaletsizliğin protesto etmek ve barajı yıkmak için
de HDP’nin yüzde on barajını aşması gerektiğini düşünen ve bunun için
çalışmaya, girişimde bulunmaya hazır binlerce insan bulunmaktadır.
Bu insanların kendilerini örgütleyebilecekleri, en azından
bir ağ (net) oluşturabilecekleri bir imkân bulunmamaktadır.
İşte bu düşünce ve kabullerden yola çıkarak iki hafta önce
Balıkesir, Bursa, Ankara, İstanbul’dan birkaç grup, bu kritik ve dramatik
durumda ne yapılabilir diyerek bir toplantı
Bu toplantıda, yukarıda sıralanan nedenlerle, sadece HDP’ye oy
isteme; barajı aşmasını sağlama temelli, sadece bu kaygılarla bir araya gelecek;
sadece bu seçim için HDP’ye oy verilmesi için çalışma yapmaya yönelik olarak HDP’ye Oy Ver Girişimi’ni kurmak için
girişimde bulundular.
Bu girişim her şeyden önce birbirinden bağımsızca böyle
düşünen kişi ve girişimlerin birbirileriyle haberleşme, kontak kurma, iş bölümü
ve güç birliği yapmaları için HDP'ye Oy Ver
isimli bir e-mail grubu
oluşturdu.
Bu mail grubunun bütün yazışmaları tüm yurttaşlara açık olacak.
Elbet tartışma, haberleşmelere sadece grubun üyeleri katılabilecektir.
Mail grubuna bu amacı benimseyen herkes kolaylıkla üye olabilecektir.
*
Eğer girişimler veya bizzat grubun kendisi belli kararlar
almak gibi bir durumla karşı karşıya kalırlarsa, bunu oylama değil, oydaşma yöntemiyle yapmayı
önermektedirler. (Elbet her girişim, her grup kendi karar verebilir ama bu
denenmiş en eski ve en yaygın ve de en uzlaşmacı ve demokratik yöntemdir.)
Oydaşmanın oylamadan farkı şöyle açıklanabilir.
Herkes tarafından en kabul edilebilir alternatifi bulmaya
oydaşma denir.
Oydaşma en az reddedilenin kabulü biçiminde olur.
Oylar kabul değil ret üzerinden verilir ve her oyun belli bir
ağırlık derecesi vardır.
Oydaşma yönteminde kabul ve retler; yazılı ve gizli
biçimlerde tercihan on puanlık; açık ve sözlü kararlarda tercihan üç puanlık
bir sistemle ifada edilebilir.
İki kolun havaya kaldırılması benim için kabul edilemez
anlamına gelir. (İki (2) red puanıdır)
İki kolun göğüs hizasında çapraz tutulması, benim için olsa
da olur olmasa da olur anlamına gelir (Bir (1) red puanıdır)
İki kolun aşağıya bırakılması benim için daha kabul
edilebilirdir anlamına gelir. (Sıfır (0) red puanıdır)
Herkes tüm öneriler için oy verir. Ne kadar çok ve
varyasyonlu öneri varsa doğru karar olasılığı o kadar artar.
Tüm öneriler içinde en az ret puanı olan alternatif seçilir.
Bu yöntem aslında insanlığın en eski çağlardan beri
kendiliğinden uyguladığı en demokratik yöntemdir, ama tıpkı Molyer’in
kahramanının yıllardır nesin konuşup nesir konuştuğunu bilmemesi gibi; bir ismi
bile yoktur ve mekanizmaları pek incelenmemiştir.
Kısaca özetlediğimiz bu yöntem izlenerek, kolaylıkla ilk kez
bir araya gelen girişimciler en kabul edilebilir alternatifleri bulup
benimseyebilirler. Böylece daha verimli çalışılabilir.
*
Özetle HDP’ye hangi gerekçeyle olursa olsun oy verilmesini
isteyen ve bunun için çalışmak, başkalarıyla iş ve güç birliği yapmak veya
yapılanlar hakkında sadece bilgi edinmek ve izlemek isteyen herkes için bir
irtibat ve buluşma noktası olarak sizleri HDP’ye Oy Ver grubuna üye olmaya
çağırıyoruz.
Gruba ilişkin bilgiler aşağıdadır:
·
HDP'ye Oy ver grubu, 7 Haziran 2015 seçimlerinde
Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) yüzde on barajını aşması için
çalışan girişimlerin koordinasyon ve haberleşmesi için
kurulmuştur.
·
Gruba bu amacı benimseyen herkes üye olabilir.
·
Grubun üyeleri yazışma ve tartışmalara
katılabilir.
·
Grubun bütün yazışma ve tartışmaları
herkese açıktır.
·
Grubun yine grup tarafından seçilmiş birden
fazla moderatörü vardır. Moderatörlerin görevi teknik düzenlemeler
yapmaktır.
HDP'ye Oy Ver! - Barajı Yık! - Diktatörü Durdur! - Barışı Sürdür!
*
Eğer yukarıdaki yöntemle üye olmayı başaramazsanız hdpye.oyver@gmail.com adresine bir e-mail yollarsanız
grubun maderatörü sizi gruba üye yapar.
Facebook’ta da şu sayfaya giderek grubu izleyebilirsiniz.
Twitter Adresi:
·
Paylaşımlarda şu hastag kullanılabilir: #hdpyeoyver
Demir Küçükaydın - 25 Mart 2015 Çarşamba
(Bu yazı, Demir Küçükaydın'ın Demirden Kapılar (http://demirden-kapilar. blogspot.com.tr/) bloğunda yayınlanmıştır. Yazının DEMOKRATHABER/İDEAHAYAT'ta yayınlanmasında kendisinin onayı vardır)
(Bu yazı, Demir Küçükaydın'ın Demirden Kapılar (http://demirden-kapilar.