HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

LCWaikiki’nin müdüründen işçilere “işçi sağlığı dayağı”

Çerkezköy’de kurulu Bross tekstil fabrikasında, 15 Ocak 2015 tarihinden başlayarak, 34 maddelik işçi güvenliği  taleplerini ileten  ve B...

Çerkezköy’de kurulu Bross tekstil fabrikasında, 15 Ocak 2015 tarihinden başlayarak, 34 maddelik işçi güvenliği  taleplerini ileten  ve BATİS’e (Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası) üye olan işçiler işten atıldı. İşçiler eylemlerini üretimini yaptıkları markaların mağazalarının önüne taşıdı. Bu markalardan biri de LCWaikiki. Satış mağazalarından birinin önüne giden işçiler, mağaza müdürü tarafından darp edildi
LCWaikiki, ülkemizin bilinen en yaygın mağazalar zincirine sahip, en büyük tekstil markası. Sadece ülkemizde değil, uluslararası bir marka olma derdinde. Büyük düşleri olan bir Türk markası.
Bross işçilerinin başına gelenler, pek çok diğer işçi haberleri gibi “ana haber” konusu olamadı. Ama işçiler mücadelelerine devam ediyorlar. İşçiler işyerini önüne kurdukları çadırda, yaşadıkları haksızlığa çözüm bulamayınca seslerini, üretimini yaptıkları markalara duyurmak için harekete geçtiler. Ne de olsa o mağazalar, işçilerin emeği ile donatılmıştı. Bu nedenle işçiler, üretimini yaptıklarını markaların da işçileriydiler.
Ancak markanın idealleri ne kadar büyük olursa olsun, işçi hakları ihlalleri, hatta işçi hayatları söz konusu olduğunda, üzerlerinde bir tüketici baskısı oluşmadıkça sağır ve dilsiz oluyorlar.  LCWaikiki’nin olduğu gibi.
LCWaikiki’nin işçi sağlığı hassasiyeti
LCWaikiki ile ilk temasım 2013 yılında Bangladeş’teki Rana Plaza faciasından sonra oldu.  Tekstil üretimi yapılan Rana Plaza adındaki sekiz katlı bina çökmüş ve 1134 işçi hayatını kaybetmiş ve 2500 işçi yaralanmıştı; 200 işçi ise hala kayıp. Facianın olduğu günlerde, tarihin en büyük işçi katliamı olarak tarihe geçen olayın yaşandığı binada LCWaikiki’nin de üretim yaptırdığını gündeme getirmiştim.
Türkiye Temiz Giysi Kampanyası adına yürütmüş olduğum çalışma sonunda, dünya markası olma idealleri olan LCWaikiki, adının böylesi bir faciada anılmasının önüne geçmek için, IndustriAll, Temiz Giysi Kampanyası ve daha pek çok işçi hakları inisiyatifinin bir araya gelerek çalışmasını yaptığı “Yangın ve Bina Güvenliği Anlaşması”na imza attı. Bu anlaşma, işçi ölümlerinin çok fazla olduğu ülkede, iş cinayetlerini önlemek için, işçi sendikaları ve markalar arasında bir işbirliğini öngörüyordu. LCWaikiki de, adının katliama karışmasının ardından bu anlaşmaya imza atan ilk Türk markası oldu.
Şimdi LCWaikiki işçi sağlığı ve güvenliği isteyen işçilerin işten atılması sorunu ile karşı karşıya. İşçiler, seslerini LCWaikiki’ye duyurmaya çalışıyor ama anlaşılan LCWaikiki işçilerin taleplerine kapı duvar olmuş. O da yetmiyormuş gibi LCWaikiki’nin mağaza müdürü işçilere saldırıyor, işçileri darp ediyor.
İki ayrı eylem iki ayrı marka
Bross işçilerinin başına gelenlerin ardında geçtiğimiz günlerde başka bir dünyaca ünlü ilaç firmasını protesto eyleminden söz etmek yerinde olacak. Belki buradan LCWaikiki bir kıssadan hisse çıkarır, işçi haklarına ve taleplerine kulak tıkayarak dünya çapında ünlü bir marka olunamayacağını, bir kenara not eder.
Benim de Petrol-İş Sendikası adına yer aldığım eylem 3 Mart 2015’te İsviçre’nin Basel kentinde, Roche’un geleneksel yıllık hissedarlar toplantısında yapıldı. Eylemin amacı, Roche’un ilaçlarını üreten Deva işçilerinin Petrol-İş sendikasına üye olmasının ardından maruz kaldıkları işten atılma, mobbing ve kötü muameleydi. Deva işçileri aynı zamanda Roche’un ilaçlarını üretiyordu ve Roche’un sürece sessiz kalmasını protesto ediyorlardı. Çünkü, Deva işçileri aynı zamanda Roche’un da işçileriydi. Tıpkı, Bross işçilerinin LCWaikiki’nin işçisi olduğu gibi.
Sabah erkenden toplantının yapılacağı kongre salonuna hissedarlardan önce vardık. Pankartlarımızı açtık. Broşürlerimizi hissedarlara dağıttık. Kimse bizi darp etmedi. Yaklaşık 800 kadar hissedarın toplandığı etkinlikte sendikacı kimliklerimizle toplantıya katıldık. Kimse bize siz giremezsiniz demedi. Kürsüde bir yıl boyunca neler yaptıklarını, hissedarlarına bir yıl boyunca kazandırdıkları paraları gururla anlatan Roche CEO’su vardı. Sorular kısmına gelindiğinde, söz aldık Türkiye’de Deva işçilerinin sıkıntılarını bir güzel Roche CEO’sunun önünde onca hissedarına anlattık. Kimse bizi yumruklamadı. Aksine alkışlandık ve CEO, anlattıklarımız karşısında hissedarlarının önünde açıklama yapmak durumunda kaldı. Yaşanan sorunların çözümünde daha etkin rol alacağının sözünü verdi. Kimsenin burnu bile kanamadı. Eylemimizi yaptık, sesimizi duyurduk. İki markanın tavrını varın artık siz değerlendirin!
İşçi haklarına saygı
LCWaikiki bilmeli ki, işçilerinin seslerine kulak tıkamakla, dünya çapında bir marka olmak zor. Hele ki, kapınıza kadar gelen işçileri darp ettirmekle bu iş hiç olmaz. Bunun yerine işçileri dinleyip taleplerine kulak vermek, en akıllıca davranış olur. Öyle zamanlar gelir ki, vitrininize taktığınız yaldızlar sizi kurtaramaz olur.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği talebi ile yola çıkan işçilerin uğradıkları haksızlığı gidermek için, LCWaikiki harekete geçmeli. Bunu yaptığında, LCWaikiki’nin aynı zamanda sendikal haklara saygılı olduğunu da anlamış oluruz. Yoksa işçiler, işgüvenliğini talep edecek bir sendikal bilince sahip oldukları için mi atıldı!
Şimdi, LCWaikiki, tüketicilerine sorunlu değil, sorumlu bir marka olduğunu göstersin. Bu arada, işçileri darp eden mağaza müdürünü de “unutmasın!” Çünkü bizler unutmayız…NURAN GÜLENÇ-SENDİKA.ORG

Business News