Odatv'den Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan'ın yeni kitabı “Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları” kitabında AKP içindeki Erdoğan-Gül kavgası ve Sarıgül'ün Erdoğan'a desteğine ilişkin önemli bilgiler yer alıyor.
Odatv’den; Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun gelecek hafta çıkacak kitabında AKP içindeki gerilimler ve Sarıgül-Erdoğan ilişkine ilişkin bilgiler yer alıyor.
Kitaba ilişkin bir köşe yazısı kaleme alan Sözcü'den Soner Yalçın'ın yazısından bir bölüm şöyle:
“Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları”
İlk kez yayınlanan belgelerde neler yok ki…
Örneğin… ABD belgelerine göre, Erdoğan-Abdullah Gül çatışması var!
“Mahrem” kitabından anlıyoruz ki; onlarınki kader değil, koşul arkadaşlığı. Zira birbirlerine aslında hiç güvenmediklerini anlıyoruz. Hem de bu sevgisizliğin çok eskilere dayandığını öğreniyoruz.
Amerikan kriptolarından okuyalım:
-16 Kasım 2002: (Abdullah) Gül, uzun süredir Ankara Büyükelçiliği’nin yakın ilişkide olduğu kişilerden biridir. Amerikan zihniyeti ve ABD’nin dış politika öncelikleri konusunda mükemmel bir “kavrayışa” sahiptir.
-20 Ocak 2004: Kabinedeki bakanlar, Erdoğan’ın danışmanları ve bir grup milletvekili bize (ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne) sürekli olarak Erdoğan ve Gül arasındaki gerginlikleri ve Gül’ün ısrarla Erdoğan’a alttan alta vurma çabasında göründüğünü anlatıyorlar.
-30 Aralık 2004: (Abdullah) Gül’ün AKP içinde ve hatta yabancı misafirlerine karşı (örneğin İsrail Başbakan Yardımcısı Olmert) Erdoğan’ın görüşlerini eleştirmeye hevesli olması ve ABD’nin Irak politikasını ya da AB’nin Kıbrıs siyasetini sert bir biçimde eleştirerek Erdoğan’ın manevra alanını daraltması, Erdoğan’ın gözünün sürekli olarak arkada kalmasına ve Türk-Amerikan ilişkilerine yönelik muhalif görüşler dile getirerek kendini ispatlamaya çalışmasına neden olmaktadır.
Vs… Vs…
Yani, neymiş… Meğer “kardeşim Abdullah Gül” sadece bir illüzyondan ibaretti!..
Devam edelim…
İlk kez yayınlanan belgelerde neler yok ki…
Örneğin… ABD belgelerine göre, Erdoğan-Abdullah Gül çatışması var!
“Mahrem” kitabından anlıyoruz ki; onlarınki kader değil, koşul arkadaşlığı. Zira birbirlerine aslında hiç güvenmediklerini anlıyoruz. Hem de bu sevgisizliğin çok eskilere dayandığını öğreniyoruz.
Amerikan kriptolarından okuyalım:
-16 Kasım 2002: (Abdullah) Gül, uzun süredir Ankara Büyükelçiliği’nin yakın ilişkide olduğu kişilerden biridir. Amerikan zihniyeti ve ABD’nin dış politika öncelikleri konusunda mükemmel bir “kavrayışa” sahiptir.
-20 Ocak 2004: Kabinedeki bakanlar, Erdoğan’ın danışmanları ve bir grup milletvekili bize (ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne) sürekli olarak Erdoğan ve Gül arasındaki gerginlikleri ve Gül’ün ısrarla Erdoğan’a alttan alta vurma çabasında göründüğünü anlatıyorlar.
-30 Aralık 2004: (Abdullah) Gül’ün AKP içinde ve hatta yabancı misafirlerine karşı (örneğin İsrail Başbakan Yardımcısı Olmert) Erdoğan’ın görüşlerini eleştirmeye hevesli olması ve ABD’nin Irak politikasını ya da AB’nin Kıbrıs siyasetini sert bir biçimde eleştirerek Erdoğan’ın manevra alanını daraltması, Erdoğan’ın gözünün sürekli olarak arkada kalmasına ve Türk-Amerikan ilişkilerine yönelik muhalif görüşler dile getirerek kendini ispatlamaya çalışmasına neden olmaktadır.
Vs… Vs…
Yani, neymiş… Meğer “kardeşim Abdullah Gül” sadece bir illüzyondan ibaretti!..
Devam edelim…
Emine Erdoğan’ın Sarıgül vefası
Tarih: 19 Aralık 2006…
Türkiye bir yıl sonra genel seçime gidecekti.
ABD İstanbul Başkonsolosu Deborah K. Jones, Mustafa Sarıgül’le sekiz gün önce yaptığı görüşmeyi kripto haline getirip, Washington’a iletti.
Sarıgül, Başkonsolos Jones’a neler söylemiyor ki…
Amerikan kriptosundan okuyalım: “(…) Sarıgül, kendisinin başbakan olarak seçimi ile dengelendiği sürece, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ile bir sorunu olmayacağını söyledi. (…)”
Peki…
Emine Erdoğan’ın Mustafa Sarıgül hakkında ne düşündüğünü merak ediyor musunuz?
Aynı Amerikan kriptosundan okumaya devam edelim:
“(…) Yanlış adımları saymazsak, İstanbul’un altınlarından biri sayılan Şişli’de başarısı kanıtlanmış, göze çarpan ve hatta popüler bir belediye başkanı. Başarı sırlarından biri, Başbakan’ın yakın danışmanlarından birinin Başkonsolos’a anlattığı olay. Tayyip Erdoğan ve eşi Emine’yle birlikte olduğu bir uçak yolculuğunda danışman, Sarıgül’ün hırsları hakkında uygunsuz bir yorum yapıyor. Başbakan’ın danışmanlarının sözleri karşısında çoğu zaman sessiz kalan Bayan (Emine) Erdoğan sözünü kesip danışmandan Sarıgül’ü eleştirmemesini istedi. Nedeni sorulduğunda, 1990’lı yılların sonunda Erdoğan hapisteyken Sarıgül’ün arayıp ailenin bir ihtiyacı varsa yardım teklif ettiğini söyledi. Danışman, alaylı bir üslupla, ‘Elbette arayacak, o bir politikacı’ dedi. Başbakan’ın eşi bu söze, ‘En azından arayarak teklif etti; arkadaşlarımızın çoğunun yaptığından daha fazlaydı’ yanıtını verdi (…)”
Çarpıcı değil mi?..
Unutmadan…
Açık sözlülüğü göze çarpan ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın ise kriptosunda Sarıgül’den “rüşvetçi bir hödük” (corrupt lout) diye söz etmesi dikkat çekici!
Neyse, ayrıntılara girmeyelim; “Mahrem”de bu konuda çok bilgi var…
Türkiye bir yıl sonra genel seçime gidecekti.
ABD İstanbul Başkonsolosu Deborah K. Jones, Mustafa Sarıgül’le sekiz gün önce yaptığı görüşmeyi kripto haline getirip, Washington’a iletti.
Sarıgül, Başkonsolos Jones’a neler söylemiyor ki…
Amerikan kriptosundan okuyalım: “(…) Sarıgül, kendisinin başbakan olarak seçimi ile dengelendiği sürece, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ile bir sorunu olmayacağını söyledi. (…)”
Peki…
Emine Erdoğan’ın Mustafa Sarıgül hakkında ne düşündüğünü merak ediyor musunuz?
Aynı Amerikan kriptosundan okumaya devam edelim:
“(…) Yanlış adımları saymazsak, İstanbul’un altınlarından biri sayılan Şişli’de başarısı kanıtlanmış, göze çarpan ve hatta popüler bir belediye başkanı. Başarı sırlarından biri, Başbakan’ın yakın danışmanlarından birinin Başkonsolos’a anlattığı olay. Tayyip Erdoğan ve eşi Emine’yle birlikte olduğu bir uçak yolculuğunda danışman, Sarıgül’ün hırsları hakkında uygunsuz bir yorum yapıyor. Başbakan’ın danışmanlarının sözleri karşısında çoğu zaman sessiz kalan Bayan (Emine) Erdoğan sözünü kesip danışmandan Sarıgül’ü eleştirmemesini istedi. Nedeni sorulduğunda, 1990’lı yılların sonunda Erdoğan hapisteyken Sarıgül’ün arayıp ailenin bir ihtiyacı varsa yardım teklif ettiğini söyledi. Danışman, alaylı bir üslupla, ‘Elbette arayacak, o bir politikacı’ dedi. Başbakan’ın eşi bu söze, ‘En azından arayarak teklif etti; arkadaşlarımızın çoğunun yaptığından daha fazlaydı’ yanıtını verdi (…)”
Çarpıcı değil mi?..
Unutmadan…
Açık sözlülüğü göze çarpan ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın ise kriptosunda Sarıgül’den “rüşvetçi bir hödük” (corrupt lout) diye söz etmesi dikkat çekici!
Neyse, ayrıntılara girmeyelim; “Mahrem”de bu konuda çok bilgi var…
Belaltı kavgası
Yine…
“Mahrem” kitabında öğreniyoruz…
Tarih: 24 Mart 2005.
MİT, Genelkurmay Başkanlığı’na iki sayfadan oluşan “Gizli” ibareli bir istihbarat notu gönderdi. Belgenin aynısı Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’na da iletildi. Konu bölümünde; “H. Baş ve F. Gülen grupları arasındaki gerginlik” yazıyordu.
Özetlersek…
Fethullah Gülen Cemaati ile Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Haydar Baş arasındaki çekişmede yaşananlar MİT tarafından rapor haline getirilmişti.
MİT belgesine göre; Haydar Baş grubu Fethullah Gülen’in uluslararası ilişkilerini eleştiren CD’ler basıyordu.
Peki, Cemaat’in buna yanıtı neydi?
MİT belgesinden okuyoruz:
“Mart 2005 ayı içerisinde ise H.BAŞ’ın özel hayatı ve geçmişi ile ilgili olarak
www.haydarbasharemi.com adlı bir internet sitesinin faaliyete geçirildiği öğrenilmiş olup,
mezkûr sitede H.BAŞ hakkında, ‘profesör’ unvanını nasıl aldığı, çokeşliliği ve aile hayatı,bayan tarikat mensuplarına karşı uygunsuz davranışları, ticari faaliyetleri, misyonu, önemli insanlara küfürleri (kendi sesi ve görüntüleriyle çok yakında ibaresiyle), başlıkları altında çeşitli iddialara yer verilmektedir…”
Evet, Cemaat hep yaptığı gibi bel altından vuruyordu.
Ve bu durum MİT tarafından rapor ediliyor, dönemin Başbakanı Erdoğan’a da iletiliyordu.
“Paralel Yapı” diye Cemaate demediğini bırakmayan Erdoğan, Fethullah Gülen’in kardeşi Seyfullah Gülen ile ilgili tecavüz (2007/13808 nolu) dosyasını dün kapattırıp bugün yeniden açtırmıyor mu?
Neler yok ki kitapta…
MİT’in istihbaratçı adaylarına okuttuğu ders kitabı da, özel hayatları Washington’a not edilen AKP milletvekilleri de, ünlü gazetecilerin nasıl fişlendiği de ilk kez “Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları” adlı kitapta gün yüzüne çıkıyor.
Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun kitabı gelecek hafta Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle okurlarıyla buluşuyor.
Türkiye’nin yazılamayan sırlarını öğreneceğiniz bu kitap çok konuşulacak…
“Mahrem” kitabında öğreniyoruz…
Tarih: 24 Mart 2005.
MİT, Genelkurmay Başkanlığı’na iki sayfadan oluşan “Gizli” ibareli bir istihbarat notu gönderdi. Belgenin aynısı Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’na da iletildi. Konu bölümünde; “H. Baş ve F. Gülen grupları arasındaki gerginlik” yazıyordu.
Özetlersek…
Fethullah Gülen Cemaati ile Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Haydar Baş arasındaki çekişmede yaşananlar MİT tarafından rapor haline getirilmişti.
MİT belgesine göre; Haydar Baş grubu Fethullah Gülen’in uluslararası ilişkilerini eleştiren CD’ler basıyordu.
Peki, Cemaat’in buna yanıtı neydi?
MİT belgesinden okuyoruz:
“Mart 2005 ayı içerisinde ise H.BAŞ’ın özel hayatı ve geçmişi ile ilgili olarak
www.haydarbasharemi.com adlı bir internet sitesinin faaliyete geçirildiği öğrenilmiş olup,
mezkûr sitede H.BAŞ hakkında, ‘profesör’ unvanını nasıl aldığı, çokeşliliği ve aile hayatı,bayan tarikat mensuplarına karşı uygunsuz davranışları, ticari faaliyetleri, misyonu, önemli insanlara küfürleri (kendi sesi ve görüntüleriyle çok yakında ibaresiyle), başlıkları altında çeşitli iddialara yer verilmektedir…”
Evet, Cemaat hep yaptığı gibi bel altından vuruyordu.
Ve bu durum MİT tarafından rapor ediliyor, dönemin Başbakanı Erdoğan’a da iletiliyordu.
“Paralel Yapı” diye Cemaate demediğini bırakmayan Erdoğan, Fethullah Gülen’in kardeşi Seyfullah Gülen ile ilgili tecavüz (2007/13808 nolu) dosyasını dün kapattırıp bugün yeniden açtırmıyor mu?
Neler yok ki kitapta…
MİT’in istihbaratçı adaylarına okuttuğu ders kitabı da, özel hayatları Washington’a not edilen AKP milletvekilleri de, ünlü gazetecilerin nasıl fişlendiği de ilk kez “Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları” adlı kitapta gün yüzüne çıkıyor.
Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun kitabı gelecek hafta Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle okurlarıyla buluşuyor.
Türkiye’nin yazılamayan sırlarını öğreneceğiniz bu kitap çok konuşulacak…