HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

Din Ve Kapitalizm - Koray Aker

Komünistlerin Anti Klerikalizm politikası nasıl olmalıdır sorunsalı üzerine kısaca ,Marksist Leninistler doğayı toplumları ve düşüncey...


Komünistlerin Anti Klerikalizm politikası nasıl olmalıdır sorunsalı üzerine kısaca ,Marksist Leninistler doğayı toplumları ve düşünceyi diyalektik materyalist biçimde yorumlar, bu geçer kabul yöntem dinler noktasında da değişmezdir. 

Henüz toplumsal süreçlere hükmedemeyen kitleler, bu toplumsal süreçlerin esiri olmuşlardır. Bizler dinleri ne idealist akımların anti bilimsel özümlemeleri ile, ne de pozitivizmin katı mekanikçi çözümlemeleri ile yorumlamayız. Dinler de tıpkı tarihin döl yatağı içinde ortaya çıkmış benzer düşünceler, ideolojiler, felsefi yorumlar gibi tarihsel ve nesnel birtakım bağlara ve onların gelişimini etkileyen doğal süreçlere sahiptirler. 

Dinleri ortaya çıkaran objektif şartları ve omların gelişim süreçlerini ve yasalarını inceleyerek bir hükme varabiliriz. Sürekli hareket ve devinim içinde olan maddi evrende her şey değişmeye, dönüşmeye mahkûmdur, bu prensip üzerinden dinlerin tarihini incelediğimizde insanlığa hükmetmiş ve bugün kalıntılarından başkaca hiç bir şey bırakmayan, binlerce dinin olduğunu görüyoruz. 

Değişen doğa, toplum, insan ilişkilerine uyum sağlayamayan her şey diyalektik süreç tarafından elenmiştir. İnsanlık geliştikçe ve toplumsal süreçlere hükmettikçe, günümüz idealist düşünce seksiyonlarının akibeti benzer olacaktır. İlkesel olarak bizlerin anti klerikalizm politikası, dinlerin sınıflı toplumlardaki rolünü, hakim üretim ve siyasi ilişkiler ile olan bağını ve toplumların gelişimini etkileyen denetim araçları içerisindeki yerini incelemek ve bu bağlamda politika geliştirmektir.

Genel olarak Marksistlerin dine bakışını Lenin şu şekilde açıklamıştır

"Herkes istediği dini izlemek ya da dinsiz, yani kural olarak bütün sosyalistler gibi ateist olmakta tamamen özgür olmalıdır. Vatandaşlar arasında dinsel inançları nedeniyle ayrım yapılmasına kesinlikle göz yumulamaz. Resmi belgelerde bir vatandaşın dininden söz edilmesine de son verilmelidir. Kiliseye ve dinsel kurumlara hiçbir devlet yardımı yapılmamalı, hiçbir ödenek verilmemelidir. Bunlar, devletten tamamen bağımsız, aynı düşüncedeki kişilerin oluşturduğu kurumlar niteliğinde olmalıdır.” (Lenin - Sosyalizm ve Din)

Tanrı fikriyatının tezlerinin aksine, oldukça sofistike ve kaotik olan yaşamın dünyada ilk olarak ilkel bir çorbada gelişen ilkel yaşam formlarından evrildiği diyalektik yasaların tepkimi ile canlı türlerinin devinimi ile günümüz zengin ve kompleks canlı türleşmenin oluştuğu gerçeği modern bilim çevreleri tarafından kabul görmektedir, günümüzde canlı yaşamın başlangıcı için öne sürülen , ve dinsel ontolojide hakim olan fantastik Adem, Havva gibi metafizik (anti diyalektik ) görüşlerin yerini, abiyogenez gibi empirik bilimsel görüşler almıştır.


Din diyalektik bir önerme olarak, ilkel çağda oldukça kaotik bir yaşam alanında yaşayan, doğaya yenik düşen insanın, ekolojik ve toplumsal kaygılarını bastırmak için bilinmeyene güçlüye ve korkulana tapınma startı ile başlamış, daha sonraki toplumsal evrimle dinin metafizik bir had kazandığı ,toplumlar arası iktidar kavgalarının bir manifestosuna dönüştüğü gerçeği bilinmektedir.

Günümüzde ise dinler tamamen politikleşmiş, burjuvazi sınıfın sınıfsal uzlaşmazlıkları, ezen ezilen çelişkisini kamufle etmek, geniş halk kitlelerini, dini telkinlerle kapitalistlerin iktidarlarına ve sistemlerine kanalize etmenin radikal bir silahı haline dönüşmüştür.

Derinleşen sınıfsal, ulusal, cinsel, çelişkilerin milyonlarca insanın savaşlara, işsizliğe, açlığa itilmesinin, ekolojik ve toplumsal yıkımların, tek sorumlusu kapitalist sistem ve onun çıkarları doğrultusunda buyruklar veren yarı tanrı misyonu üstlenmiş fetbazlardır,

Milyonlarca canlı türünün ve doğanın yasalarını hiçe sayarak, kainatın sadece kendisi için yaratıldığını inandırılmış, tüketim çılgınlığına itilmiş, bencil, çıkarcı, bireyci insanlık, hep daha fazlasına sahip olma içgüdüsü ile her gün daha dünyamızı yaşanmaz bir hale dönüştürmeyi başarmıştır.

“Komünist ahlak, her türlü sömürüye ve küçük mülkiyete karşı bu mücadeleye hizmet eden, emekçileri birleştiren ahlaktır. Zira küçük mülkiyet toplumun bütün emeğiyle yaratılan şeyi tek bir kişinin eline verir. Bizde toprak ve araziler ortak mülkiyet sayılır.” (Lenin, Komünist gençlik birliği 3. tüm Rusya genel kongresi)

Bizler ahlak kavramını sorgularken, onu birer etik değer olarak görüp, sadece proleter sınıfın ve insan odaklı çıkarlarla şekillenmiş, bir ahlaki biçimini benimsemekteyiz. Bu nedenledir ki kapitalist üretim ilişkilerinin doğurduğu sömürü biçimlerini ve vahşetini toplumlardan gizlemeye çalışan, idealist safsatalarla sorgulamayan, duyarsız, sadece öteki dünyaya odaklanmış, bu dünyanın zenginliklerini ise sermaye sınıflarına peşkeş çekilmesine göz yuman, idealist yarı, idealist safsataları reddediyoruz.

Bizler burjuvazi sınıfın özel mülkiyetini kutsayan, onun çıkarları doğrultusunda buyruklar yağdıran, ahlak sistemini reddediyoruz.


Bizler proletaryanın ve dünya halklarının, sınıfsız, sömürüsüz bir toplum düzene ancak ve ancak bilimsel sosyalist mücadele ile ulaşacağına inanıyoruz …

KORAY AKER

Business News