TSK içindeki cuntanın 15 Temmuz akşamı TBMM, MİT ve emniyet birimlerini bombalayarak, halkın üzerine ateş açarak, yüksek komuta kademesindeki orgeneralleri rehine alarak ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a suikast girişimi yaparak gerçekleştirdiği darbe girişiminin ardından gündeme gelen olağanüstü hâl rejimi, temel haklar konusunda önemli kısıtlamalar içeriyor.


Yasama organını önemli ölçüde devreden çıkaran kararname düzeninden haber alma hakkına, ifade ve yerleşme özgürlüğünden kamu çalışanlarını çalıştırma rejimine kadar köklü değişiklikler öngören ve demokratik hakları askıya alan olağanüstü hâl rejimi, AKP'nin 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelmesinin hemen ardından tamamen kaldırılmıştı.

Olağanüstü hâl rejiminin tarihi ile içeriğini soru ve cevaplarla ele alalım.

1- 1982 Anayasası'ndan önceki anayasalarda da olağanüstü hâl uygulaması var mıydı?

Vardı, ancak ayrı, çok özel bir rejim olarak düzenlenmemişti. Örneğin, 1961 Anayasası'nın 123. maddesi sadece "Olağanüstü hallerde vatandaşlar için konulabilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile bu hallerin ilanı, yürütülmesi ve kaldırılması ile ilgili usuller kanunla düzenlenir" hükmünü taşıyordu. 1961 Anayasası, ayrıca, 11. maddesindeki "Kanun, kamu yararı, genel ahlak, kamu düzeni, sosyal adalet ve milli güvenlik gibi sebeplerle de olsa, bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz" hükmüyle temel bir esas koymuş, hak ve özgürlüklerin özüne dokunma yasağı getirmişti.

2- Bugün olağanüstü hâl rejimi nerede düzenleniyor?

12 Eylül 1980'de darbe yapan askerlerin son biçimini verdiği 1982 Anayasası'nda ve yine darbe döneminde anayasa çerçevesinde çıkarılan yasada düzenleniyor.
Darbenin yapıldığı 12 Eylül 1980'den ilk seçimlerin yapılmasının ardından parlamentonun toplandığı 6 Aralık 1983 tarihine kadar geçen 39 aylık sürede Kenan Evren liderliğindeki darbeci generallerin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan 669 "yasa"dan biri de 25 Ekim 1983 tarihinde yürürlüğe giren 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu'ydu. Milli Güvenlik Konseyi'nin yasama organı gibi çalıştığı bu 39 aylık sürede 669 "yasa"nın yanı sıra 139 tane de kanun hükmünde kararname çıkarıldı.
Aradan geçen sürede bazıları çeşitli değişiklikler geçirse de bugün yürürlükte olan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'ndan Siyasi Partiler Kanunu'na kadar çok sayıda temel yasa, 12 Eylül generalleri döneminde yürürlüğe girmiş bulunuyor.
Darbeden sonra ilk seçimlerin yapıldığı 6 Kasım 1983 seçimlerinden sonra geçen yaklaşık 33 yılda tek parti veya koalisyon ortağı olarak iktidardan geçmeyen ana siyasal eğilim kalmamasına rağmen darbe dönemi yasaları ayıklanmadı. Böylece hem 12 Eylül generallerinin yaptığı anayasa, hem de darbe döneminde çıkarılan yasalar, yer yer önemli değişiklikler yapılsa da, köklü bir yaklaşımla ele alınmadığı için, Türkiye'de siyasetin de benimsemiş göründüğü düzenlemeler oldu.

Darbe girişimi ve OHAL koşulları

3- Anayasada olağanüstü hâl uygulaması nasıl düzenleniyor?

Anayasa, olağanüstü hâl rejimini 119, 120 ve 121. maddelerinde iki düzlemde ele alınıyor. 119. maddede  "Tabiî afet ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle olağanüstü hal ilânı" düzenleniyor.
Bugün tartışılan olağanüstü hâl uygulaması ise, "Şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması sebepleriyle olağanüstü hal ilânı" başlığını taşıyan 120. maddede tarif ediliyor. Olağanüstü hâl ilanını "MGK'nın görüşünü alarak Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nun yapabileceğini" hükme bağlayan anayasanın 120. maddesi şöyle:

"Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddî belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Millî Güvenlik Kurulu'nun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilân edebilir."

4- Darbe girişimi, anayasanın 120. maddesindeki koşulları karşılıyor mu?

Hem evet, hem hayır. Evet, zira Türkiye tarihinde görülmemiş bir cunta şiddeti yaşandı; TBMM, emniyet birimleri, MİT ve halka uçaklardan, helikopterlerden, tanklardan, askeri personelden ateş açıldı; Cumhurbaşkan'nı hedef alan rehine alma/öldürme girişimi yapıldı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları da rehine alınarak meşru düzene el konmak istendi.

5- Neden hayır?

Hayır, zira TSK'nın yüksek komuta kademesinin katılmadığı, halkın, Cumhurbaşkanı ve iktidarın yanı sıra muhalefetin ve medyanın da direndiği bu kanlı cunta girişimi süratle bastırıldı, silahlı kuvvetlerde binlerce askeri personel ile çok sayıda emniyet mensubu gözaltına alındı. Hükümetin ve Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamalarına göre 17 Temmuz itibarıyla ülkenin bütününde tam ve mutlak kontrol sağlandı.
Hem kontrolün sağlanması, hem de anayasanın kendisinin olağanüstü hâl uygulamasını "hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine" bağlamış olması dikkate alındığında olağanüstü hâl ilanının temel/demokratik hakları askıya alarak Türkiye'yi zaman tüneline sokmak dışında bir işlevi olmayacak.
Bir başka deyişle; demokratik hakları askıya alacak bir olağanüstü hâl uygulaması, darbe girişimini demokratik güçleriyle bastıran Türkiye'nin tarihsel tavrına karşı tutarlı bir cevap olmayacak. Devlete sokağa çıkma kısıtlamalarından haberleşmeye el koyma imkânlarına uzanan bir dizi antidemokratik uygulama için yasal zemin sağlayan olağanüstü hâl uygulaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetin halka direnme çağrısı yaptığı medyadan ve darbeye direnen meydanlara uzanan çok geniş bir alanda ciddi kısıtlamalar getirecek.
Diğer yandan; yürütme organının -demokratik hakları askıya almak gibi özel bir niyet yoksa- olağanüstü hâl yetkilerine ihtiyacı bulunmadığını; cunta operasyonu kapsamında kamudaki binlerce personeli açığa alma ve yasal süreç başlatma icraatı da ortaya koyuyor. (Kamuda 50 bin kişiyi aşan ve süren tasfiye ayrı bir yazının konusu).

6- Olağanüstü hâl nasıl uygulanıyor?

Anayasanın "Olağanüstü hallerle ilgili düzenleme" başlığını taşıyan 121. maddesine göre, MGK'nın tavsiye kararını alan Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanarak olağanüstü hâl ilanına karar verince, Resmi Gazete'de derhal yayının ardından parlamentonun onayına başvuruluyor.
121. madde uyarınca parlamento, hükümetin öngördüğü olağanüstü hâli kaldırabiliyor, süresini değiştirebiliyor ve hükümetin isteği üzerine her defasında dört ayı geçmemek üzere süreyi uzatabiliyor.

121. maddede, anayasanın 15. maddesindeki ilkeler doğrultusunda "temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı, halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne suretle alınacağı, kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği, görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri"nin Olağanüstü Hal Kanunu'nda düzenleneceği hükme bağlanıyor.
Yine 121. maddede, "olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nun, olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabileceği" hükme bağlanıyor. Aynı gün Resmi Gazete'de yayımlanan bu kararnameler yine aynı gün TBMM onayına sunuluyor.

KHK'larla ilgili dört temel sorun

7- Olağanüstü hâl uyarınca çıkarılan kararnameler neden yasama organını by-pass ve yetki gaspı tartışmalarına neden oluyor?

Dört temel nedeni var. Birincisi; anayasa hukukumuza 1961 Anayasası'nda 1971'de yapılan değişikliklerle giren kanun hükmünde kararnamelerde, yürütme organı işlemi olan "kararname" ile, yasama organı işlemi olan "kanun"un birbirine girmesi. Bu yönüyle kanun hükmünde kararnameler, niteliği itibarıyla daima tartışma yaratan düzenlemeler oldu. Yasa gücü tanınmış kararname yaklaşımı, doğal olarak yasama organının by-pass edildiği itirazlarına hedef oldu.

İkincisi; cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nun çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerin içerdiği düzenlemeler parlamento onayına sunulsa da, parlamento komisyonları ve TBMM Genel Kurulu süreçlerinden geçmiyor, demokratik tartışma ve kamuoyu oluşumu süreçleri işlemiyor, parlamento iradesi sakatlanıyor.

Üçüncüsü; Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerini düzenleyen anayasanın 148. maddesine göre; "olağanüstü hallerde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'nde dava açılamıyor."

Yani, olağanüstü hâl kararnamelerinde "anayasaya uygunluk denetimi" yapılamıyor. Bir başka deyişle; anayasa, olağanüstü hâl dönemlerinde hükümetin çıkaracağı kararnamelerin anayasaya aykırı olabileceğini zımnen öngörüyor.

Dördüncüsü; başlangıçta 6 ay, uzatmalarda 4'er ayla sınırlandırılarak "geçici" bir düzen olarak öngörülen olağanüstü hâl rejimi, Türkiye'nin tecrübesinde "kalıcı" oldu. 12 Eylül darbesinden sonra kısmen devam eden askeri sıkıyönetim uygulamalarını ikame etmek üzere 1987 yılında devreye sokulan olağanüstü hâl uygulamasının tamamen kaldırılması 2002 yılı sonunu buldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelen AKP'nin ilk icraatı arasında, 1994 yılından itibaren kapsamındaki iller azaltılarak kademeli olarak daraltılan olağanüstü hâl uygulamasını 30 Kasım 2002'de tamamen kaldırmak da var. AKP iktidarının noktaladığı sırada olağanüstü hâl uygulaması sadece Diyarbakır ve Şırnak'ta uygulanıyordu.

Velhasıl 19 Temmuz 1987’den tamamen kaldırıldığı 30 Kasım 2002’ye dek Bakanlar Kurulu kararlarıyla dört ayda bir tam 46 kez uzatılan olağanüstü hâl rejiminde Türkiye uygulaması "geçici" olamadı.

8- Kanun hükmünde kararname, sadece olağanüstü hâllerde öngörülen bir düzenleme mi?

Hayır. Anayasanın 91. maddesi uyarınca, TBMM'nin bir "yetki kanunu" ile Bakanlar Kurulu'na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebiliyor. Ancak aynı maddeye göre, OHAL kararnamelerinden farklı olarak bu fasıldaki kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar, kişi hakları ve siyasi haklar alanında düzenleme yapılamıyor. Anayasa, parlamentonun çıkaracağı "yetki kanunu"nun bu KHK'ların amacını, kapsamını, ilkelerini ve süresini içermesi gerektiğini hükme bağlıyor. Olağanüstü hâl kararnamelerinden önemli diğer bir fark da, bu kararnamelerin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulabilmesi.

OHAL Kanunu'ndaki olağanüstü yetkiler

9- Olağanüstü Hâl Kanunu'nda temel yaklaşım ne?

Emir-komuta zinciri içinde 12 Eylül 1980 darbesini yapan 5 orgeneralin 39 ay ülkeyi emirle yönettiği Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan 669 "yasa"dan biri olan 25 Ekim 1983 tarihli kanunda temel yaklaşım, "güvenlikçi" bir gerekçenin rotasında temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, askıya alınması. "Yürürlük" ve "Yürütme" ile kaldırılan maddeleri dâhil toplam 36 maddeden oluşan ve sonuncusu 2013 yılında olmak üzere defalarca değiştirilen, eklemeler/çıkarmalar yapılan kanun; "amaç", "kapsam" ve "olağanüstü hâl ilanı" bölümlerinde anayasanın yukarıda irdelediğimiz 119, 120 ve 121. maddelerine birebir paralel düzenlemeler içeriyor.

10- Kanuna göre, olağanüstü hâllerde kamu otoritesine hangi yetkiler öngörülüyor?

Kanun bu konuda iki boyutta düzenleme yapıyor. İlk boyutta, "doğal afet" ve "ekonomik" gelişmeler üzerine ilan edilenler de dâhil olmak üzere bütün olağanüstü hâllerde yapılabilecek düzenlemeler yer alıyor. Kanunun "Alınacak tedbirler" başlıklı 9. maddesine göre, bu genel yetkiler şöyle özetlenebilir:

- Gerek görülen bölgelerde yerleşim ve giriş-çıkış yasakları.

- Gerek görülen yerleşim yerlerini boşaltmak, başka yerlere nakletmek.

- Her derecede resmi ve özel eğitim-öğretime ara vermek, öğrenci yurtlarını geçici veya sürekli olarak kapatmak.
- Gazino, lokanta, birahane, meyhane, lokal, taverna, diskotek, bar, dansing, sinema, tiyatro ve benzeri eğlence yerleri ile kulüp vesair oyun salonlarını, otel, motel, kamping, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerini denetlemek ve bunların açılma ve kapanma zamanını tayin etmek, sınırlamak, gerektiğinde kapatmak ve bu yerleri olağanüstü halin icaplarına göre kullanmak.

- Olağanüstü hâl hizmetlerinin yürütülmesi ile görevli personelin yıllık izinlerini sınırlamak veya kaldırmak.
- Tüm haberleşme araç ve gereçlerinden yararlanmak ve gerektiğinde bu amaçla geçici olarak bunlara el koymak.

- Tehlike arz eden binaları yıkmak; sağlığı tehdit ettiği tespit olunan taşınır ve taşınmaz mallar ile sağlığa zararlı gıda maddelerini ve mahsullerini imha etmek.
- Halkın beslenmesi, ısınması, temizliği ve aydınlanması için gerekli gıda madde ve eşyalarla her türlü yakıtın, sağlığın korunmasında, tedavide ve tıpta kullanılan ilaç, kimyevi madde, alet ve diğer şeylerin, inşaat, sanayi, ulaşım ve tarımda kullanılan eşya ve maddelerin, kamu için gerekli diğer mal, eşya, araç, gereç ve her türlü maddelerin imali, satımı, dağıtımı, depolanması ve ticareti konularında gerekli tedbirleri almak, bu yerlere gerektiğinde el koymak, kontrol etmek ve bu malları satıştan kaçınan, saklayan, kaçıran, fazla fiyatla satan, imalatını durduran veya yavaşlatanlar hakkında fiilin işleniş şekli veya niteliği de dikkate alınarak işyerinin bulunduğu mahal için hayati önem taşımadığı takdirde işyerini kapatmak.

- Kara, deniz ve hava trafik düzenine ilişkin tedbirleri almak, ulaştırma araçlarının ilgili bölgeye giriş ve çıkışlarını kayıtlamak veya yasaklamak.

11- Kanun, şiddet olayları gerekçesiyle ilan edilen olağanüstü hâl durumlarında hangi ek yetkileri öngörüyor?

Kanunun "Şiddet Hareketlerinde Alınacak Tedbirler" başlığını taşıyan 3. Bölüm'ündeki "Tedbirler" alt başlıklı 10. maddesinde, yukarıda verdiğimiz 9. maddedekilere ek olarak aşağıdaki yetkiler öngörülüyor: Kanundaki sıralamayla aktaralım:

a) Sokağa çıkmayı sınırlamak veya yasaklamak.

b) Belli yerlerde veya belli saatlerde kişilerin dolaşmalarını ve toplanmalarını, araçların seyirlerini yasaklamak.

c) Kişilerin; üstünü, araçlarını, eşyalarını aratmak ve bulunacak suç eşyası ve delil niteliğinde olanlarına el koymak.

d) (Ülke genelinde ilan edilmemişse, D.A) Olağanüstü hal ilan edilen bölge sakinleri ile bu bölgeye hariçten girecek kişiler için kimlik belirleyici belge taşıma mecburiyeti koymak.

e) Gazete, dergi, broşür, kitap, el ve duvar ilanı ve benzerlerinin basılmasını, çoğaltılmasını, yayımlanmasını ve dağıtılmasını, bunlardan olağanüstü hal bölgesi dışında basılmış veya çoğaltılmış olanların bölgeye sokulmasını ve dağıtılmasını yasaklamak veya izne bağlamak; basılması ve neşri yasaklanan kitap, dergi, gazete, broşür, afiş ve benzeri matbuayı toplatmak
 f) Söz, yazı, resim, film, plak, ses ve görüntü bantlarını ve sesle yapılan her türlü yayımı denetlemek, gerektiğinde kayıtlamak veya yasaklamak.

g) Hassasiyet taşıyan kamuya veya kişilere ait kuruluşlara ve bankalara, kendi iç güvenliklerini sağlamak için özel koruma tedbirleri aldırmak veya bunların artırılmasını istemek.
h) Her nevi sahne oyunlarını ve gösterilen filmleri denetlemek, gerektiğinde durdurmak veya yasaklamak.

i) Ruhsatlı da olsa her nevi silah ve mermilerin taşınmasını veya naklini yasaklamak.

 j) Her türlü cephaneler, bombalar, tahrip maddeleri, patlayıcı maddeler, radyoaktif maddeler veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler ve boğucu gazlar veya benzeri maddelerin bulundurulmasını, hazırlanmasını, yapılmasını veya naklini izne bağlamak veya yasaklamak ve bunlar ile bunların hazırlanmasına veya yapılmasına yarayan eşya, alet veya araçların teslimini istemek veya toplatmak.

k) Kamu düzeni veya kamu güvenini bozabileceği kanısını uyandıran kişi ve toplulukların bölgeye girişini yasaklamak, bölge dışına çıkarmak veya bölge içerisinde belirli yerlere girmesini veya yerleşmesini yasaklamak.
 l) Bölge dahilinde güvenliklerinin sağlanması gerekli görülen tesis veya teşekküllerin bulunduğu alanlara giriş ve çıkışı düzenlemek, kayıtlamak veya yasaklamak.
m) Kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklamak, ertelemek, izne bağlamak veya toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yer ve zamanı tayin, tespit ve tahsis etmek, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletmek, gözetim altında tutmak veya gerekiyorsa dağıtmak.
n) İşçinin isteği, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, sağlık sebepleri, normal emeklilik ve belirli süresinin bitişi nedeniyle hizmet aktinin sona ermesi veya feshi dışında kalan hallerde işçi çıkartmalarını işverenin de durumunu dikkate alarak üç aylık bir süreyi aşmamak kaydıyla izne bağlamak veya ertelemek.

o) Dernek faaliyetlerini; her dernek hakkında ayrı karar almak ve üç ayı geçmemek kaydıyla durdurmak.

p) Anayasanın 121'inci maddesine göre, olağanüstü halin ilanına veya devamına sebep olan hallerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları ve mücavir yurt bölgeleri üzerinde cereyan etmesi ve eylemcilerin eylemlerini müteakip komşu ülke topraklarına sığındıklarının tespit edilmesi durumunda, ilgili komşu ülke ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında varılacak mutabakat çerçevesinde, valinin talebi üzerine ilgili komutan, eylemcileri ele geçirmek veya tesirsiz hâle getirmek maksadı ile, her defasında Genelkurmay Başkanlığı kanalı ile hükümetin müsaadesi tahtında, ihtiyaca göre, Kara, Hava veya Deniz kuvvetleri unsurları ile mahdut hedefli sınır ötesi harekât planlayıp icra etmek.

Sansür ve sürgün tecrübesi

12- Kanunda sayılan yetkiler için nasıl bir değerlendirme yapılabilir?

Olağanüstü hâl uygulamaları, 1980'lerin ikinci yarısı ile 1990'lar'da "SS-Sansür ve sürgün kararnameleri" ifadesiyle de tarihe geçti. Anayasa çerçevesinde hazırlanıp ayrıntılandırılan Olağanüstü Hal Kanunu; yerleşme, seyahat ve basın özgürlüğünü yok edecek, Türkiye'yi "hukuk devleti"nden daha da uzaklaştıracak bir içerik taşıyor. Yasada sahne dünyasından derneklerin kapatılmasına, toplantı ve gösteri özgürlüğünün tamamen yok edilmesinden izin verilen gösterilerin devletçe takibe alınmasına ve devlet adına el koymalara uzanan olağanüstü yetkiler sıralanıyor.

Kanunun 9. maddesinde belirtilen "tüm haberleşme araç ve gereçlerinden yararlanmak ve gerektiğinde bu amaçla geçici olarak bunlara el koymak" yetkisi ile 10. maddedeki "gazete, dergi, broşür, kitap, el ve duvar ilanı ve benzerlerinin basılmasını, çoğaltılmasını, yayımlanmasını ve dağıtılmasını, bunlardan olağanüstü hal bölgesi dışında basılmış veya çoğaltılmış olanların bölgeye sokulmasını ve dağıtılmasını yasaklamak veya izne bağlamak; basılması ve neşri yasaklanan kitap, dergi, gazete, broşür, afiş ve benzeri matbuayı toplatmak; söz, yazı, resim, film, plak, ses ve görüntü bantlarını ve sesle yapılan her türlü yayımı denetlemek, gerektiğinde kayıtlamak veya yasaklamak" yetkilerinin basın-yayın ve ifade özgürlüğünü tamamen yok edebilecek hükümler olduğu açık. Söz konusu düzenlemelerin Twitter ve Facebook başta olmak üzere sosyal medyayı hedef alan sınırlamalar yolunda kullanılması ihtimalini de ekleyelim.

13- Olağanüstü hâl düzeninde gözaltı süreleri uzayacak mı?

Evet! Kanunun "Gözaltında bulundurma süresinin uzatılması" başlıklı maddesi 1992 yılında kaldırıldı. Ancak "Kişi Hürriyeti ve Güvenliği" başlığını taşıyan anayasanın 19. maddesi gözaltı sürelerini (toplu suçlarda) en fazla dört gün olarak tespit ettikten sonra "Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir" hükmünü öngörüyor. Anayasanın bu hükmü uyarınca, olağanüstü hâl sürecindeki gözaltılar konusunda iç hukukta bir sınır bulunmuyor!

14- Kanun, haklara ilişkin sınırlamalar dışında kısıtlamalar da öngörüyor mu?

Evet. "Mahalli idarelere ait yetkiler" başlıklı 27. maddede, yeniden kurulması hâlinde olağanüstü hâl bölge valiliğinin ya da il valilerinin, "mahalli idare organlarınca alınacak kararların uygulanmasını kendi onaylarına bağlayabileceklerini" hükme bağlıyor.

15- Olağanüstü hâl yöneticilerinin karar ve işlemlerinin yargısal denetiminde sınırlama var mı?

Var. Kanunun 33. maddesinde, içişleri bakanı ve valilere tanınan yetkilerin kullanılması ile ilgili idari işlemlere karşı idari yargıda açılacak davalarda "yürütmenin durdurulması kararı" verilemeyeceği hükme bağlanıyor.

Evet durum bu.


Ne dersiniz; demokratik güçleriyle, halkıyla, siyasetiyle, medyasıyla darbe girişimini bastırmış bir Türkiye, darbecilerin inşa ettiği bir sıkı-yönetimi hak ediyor mu?... (DOĞAN AKIN - T24.COM)
Daha yeni Daha eski