SADAT yine gündemde. Başında emekli bir generalin bulunduğu bu özel güvenlik şirketi, önümüzdeki günlerde daha çok tartışılacak gibi.


Başında emekli General Adnan Tanrıverdi'nin olduğu SADAT isimli bir özel güvenlik şirketi bugünlerde çok konuşuluyor. En son DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel'in, “bir subay müdahale etmese” Lice’de 34 köylünün yakılacağını açıklayıp “Sadat diye bir örgütten bahsediyorlar (...) Çıkıp açıklama yapmak zorundalar” demesi konuyu tekrar gündeme getirdi. Tuncel'in açıklaması bu örgütün devletle ilişkisini tartışmaya açtı, operasyonlarda görev alıp almadığı sorusunu doğurdu. Tabii bu konuda bir açıklama yok.

İÇ SAVAŞ!

Geçtiğimiz günlerde Cemaat'e yakın Twitter hesaplarından yapılan paylaşımlarda, isim vermeden Erdoğan'ın “iç savaş” çıkaracağı ve bunun için kadro kurduğu iddia edilmişti. “Gizli Bildiri” adıyla yeni açılan bir Twitter hesabından paylaşılan bir isim listesinde, SADAT'ın kurucusu olan Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'nin de ismine yer verilerek “Müstebit iç savaş çıkarmakta kararlı. Katliam görevi Sadat Güvenlik A.Ş'ye verildi. Kadro 28 Şubatçılar, Işid ve El Kaide üyelerinden oluşuyor” diye yazılmıştı.

Buradaki "Özel güvenlik" tanımının askeri bir anlam ifade ettiğini söylemek lazım. Özellikle irticai faaayetleriyle bilinen, bir kısmı bu nedenle ordudan atılmış birçok emekli TSK mensubunun görev aldığı kurumun, işyerlerinde, bankalarda, AVM ve okullarda görev yapan güvenlik görevlilerine kurs veren şirketlerle karıştırılmaması gerekiyor. Bir benzerlik aranacaksa, karşılığı TSK'dır.

İSLAM ÜLKELERİ

SADAT'ın Suriye'deki vekalet savaşındaki rolü, daha kurulduğu andan itibaren tartışılmaya başlanmıştı. Şirketin başındaki isim emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, 2012 yılında verdiği röportajda faaliyet alanlarının İslam ülkeleri olacağını özellikle söylüyor. Şirketin sitesinde kuruluş misyonuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor: İhtiyaç duyulan alanlarda hizmet vermek, haçlı zihniyetindeki sömürgeci ülkelere muhtaç olunmasını engellemek, İslam ülkeleri arasında savunma sanayii ve savunma işbirliğini ortamı oluşmasına yardımcı olmak... AKP'nin bölgesel açılımıyla uyumlu. TSK'nın ulaşamadığı yerler olduğunu, ama oralardaki ihtiyacın devam ettiğini söyleyen Tanrıverdi, bu ihtiyacı karşılayan başka güçlerin illa ki olacağını ve bunların bu insanları kullanacağını söyleyerek "o ihtiyacı biz karşılayalım" diyor, yani başkası değil biz kullanalım demek istiyor. Bu tabloda şirketin kedine AKP'nin politikalarından bağımsız bir misyon biçmediği de ortaya çıkmış oluyor. Buradan yola çıkarak devletle ilişkisi de tahmin edilebilir.

VEKALET SAVAŞI

Tanrıverdi röportajda dikkat çekici ifadeler kullanmaya devam ediyor. Yıl 2012 ve Türkiye Suriye'deki savaşa tam boy müdahil, bugünkü gibi duvara toslamış görünmüyor. Suriye muhalefetine Türkiye'de açık toplantılar yaptırılıyor, otellerde ağırlanıyorlar, resmi kabul görüyorlar. Bu koşullarda Tanrıverdi de açık konuşuyor ve Suriye muhalefetinden kendilerine silah temini için başvurulduğunu söylüyor. Bu konuda yardımcı olup olmadıklarını ise söylemiyor. Ancak belli ki bir iletişim çoktan kurulmuş. 

YANITSIZ SORULAR

Cumhuriyet'ten Çiğdem Toker bugünü yazısında SADAT'ın ısrarla görmezden gelindiğini, verilen soru önergelerine rağmen bu konuda bir ilerleme sağlanamadığını söylüyor. Yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Devlet, Sadat A.Ş. konusunda tuhaf bir ketumiyet içinde. Şirket kurulduğundan beri CHP’li milletvekillerinin kadrajında olmuş. (“Twitter fenomeni” olarak anılan sosyal medya hesabından epeyi önce yani.) Suriye iç savaşının yükseldiği dönemde:

- CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk - 5 Eylül 2012
- CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk - 6 Eylül 2012
- CHP İstanbul Milletvekili Osman Korütürk - 14 Eylül 2012, 16 Ocak 2013
- CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz - 3 Ekim 2012 soru önergesi vererek, şirket faaliyetleri konusunda kritik sorular yöneltmişler:

Sadat’ın ÖSO militanlarına sokak savaşı dersi verip vermediğini, devletten hibe, kredi alıp almadığını, yabancı devletlerin yardım edip etmediğini, askeri eğitim ve danışmanlık konularında herhangi resmi devlet kurumunun izin verip vermediğini. Hatta Korutürk, dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın soruları cevapsız bıraktığını kayda geçirerek ikinci önerge vermiş.


İddialar, sorular, ne iktidar ne de TSK nezdinde suskunluk kaldırabilecek kadar ciddi.(SOL.ORG)
Daha yeni Daha eski