Bir dönem Fethullah Gülen cemaati ile yakın olan gazeteci ve Star yazarı Hüseyin Gülerce, dün katıldığı bir programda 3 Temmuz sürecinin kumpas olduğunu belirtti. Fakat 3 Temmuz sürecinde daha önce hiç futbol yazısı yazmayan Hüseyin Gülerce, Aziz Yıldırım'ı suçlayıcı yazılar yazmıştı
Bir dönem Fethullah Gülen cemaati ile yakın olan gazeteci ve Star yazarı Hüseyin Gülerce, dün katıldığı bir programda 3 Temmuz sürecinin kumpas olduğunu belirtti. Fakat 3 Temmuz sürecinde daha önce hiç futbol yazısı yazmayan Hüseyin Gülerce, 3 Temmuz sürecinde Aziz Yıldırım'ı suçlayıcı yazılar yazmıştı.
İşte o yazılardan satır başları;
“Futbolun Dokunulmazları”
Hüseyin Gülerce, 3 Temmuz’a kadar tek futbol yazısı yazmamış bir köşe yazarıydı. 3 Temmuz sürecinde ise üç yazı kaleme aldı.6 Temmuz 2011 tarihli ‘Futbolun dokunulmazları’ başlıklı ilk yazıda, “Futbolda ilk defa şike ve örgütlü suçlarla ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlatıldı. Aralarında Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın da bulunduğu 60’tan fazla kişi gözaltına alındı. Öyle şaşkınlık falan da yok. Ve herkesin aklına ilk gelen, Ergenekon oldu. Birden ‘futbolun Ergenekonu’ lafı konuşulmaya başlandı. Futboldaki kirlilik için neden bu kadar gecikildiği sorgulanır oldu” diyordu.
“Artık futboldaki Ergenekon’a da neşter vuruluyor. ‘Futbolda Ergenekon olur mu?’ sorusu bugün anlamsız bir sorudur. Vesayet varsa, darbecileri vardır. Darbeciler varsa, medyaları, işadamları, çeteleri, kozmik adamları vardır. Vesayet, hukuk dışı örgütlenmelerle ayakta durur. Bu ülkede yüzyıldan beri vesayet rejimi var. Onun için hukuk dışılık her sosyal grubun, devlet aygıtının, anayasal kurumların içinde hükümferma olmuştur. Mücadele, vesayet ile demokratikleşme arasındadır. Bugün inisiyatif sivil iradenin elindedir. Vesayetin bütün ağaları, bu arada futbolun ağaları da kaybetmeye mahkûmdur.”
‘Tahta başında tek ayaküstünde’
Gülerce, 13 Temmuz 2011’de yine Fenerbahçe Operasyonu’nu yazıyordu. Başlık bu kez ‘Tahta başında tek ayaküstünde’ idi.
“Mesele futbolda şike, çete meselesi değil. Mesele Aziz Yıldırım meselesi değil, Fenerbahçe meselesi hiç değil. Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor meselesi de değil. Kimse, sorumluluğunu unutup, taraftarı tahrik etmesin. Ergenekon davasını, Cumhuriyet mitingleri ile özünden saptırmak isteyenler nasıl umduklarını bu-lamadılarsa, futbol takımlarının taraftarlarını sokağa dökmeye çalışanlar da başarısız olacaklardır.”
“Yeni Türkiye’nin, hukukun üstünlüğüne kilitlenen yeni yargısını da unutmayalım. Darbecilerden, cuntacı zihniyetin sahiplerinden millet adına hesap sormakta kararlı savcılara ve yargıçlara ne kadar ihtiyacımız varmış… Asıl onların yüreğini alkışlamalı, onların cesaretini övmeliyiz. Hatırlayınız, ‘Susurluk davası’ sırasında, özellikle laik-solcu kesimler; ‘İtalya’daki Gladio davasının savcı ve yargıçları gibi bizde niye cesur ve dürüst savcılar, yargıçlar yok’ diye haykırmışlardı. Şimdi tam tersi davranıyorlar. Bu hukuk adamlarını yıpratmaya, karalamaya çalışıyorlar. Ama nafile. Bütün renkler kirlerinden arınıyor.”
“Ergenekon Surundaki İkinci Gedik”
Son olarak Gülerce’nin 3 Temmuz sürecindeki yazılarından sonuncusuna bakalım. Tarih 15 Temmuz 2011; başlık, ‘Ergenekon surundaki ikinci gedik'
“Bazıları, depremin büyüklüğünü tahmin edemedikleri için ayağında top dolaştırıyor. Mesela Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) tavrı böyle. ‘Savcının iddianamesini bekleyeceğiz’ diyor. Diyor ama futbolcuların bazılarının şikeyi itiraf ettikleri manşetlere çekilirken, Federasyon’un o beklemenin altında kalmayacağını kim söyleyebilir? Dağdan bir kartopu yuvarlandı ve giderek çığa dönüşüyor. Yeni TFF, galiba kucağında bulduğu kor ateşin farkında değil. Şu anda liglerin zamanında başlaması bile tehlikede…”
“Futboldaki soruşturmanın sarsıntıları, vesayetin surlarında, Ergenekon davasından sonra ikinci büyük gediği açabilir. Ben bu olayı, Danıştay saldırısının Ergenekon davasına bağlanması kadar önemli görüyorum.”
“Zorda olan, futbolun ağaları değil, asıl vesayetin ağalarıdır. Direnmelerinin anlamsız olduğunu kabul etmedikleri için daha hızlı tasfiye olacaklardır. Futbolun dokunulmazlarına dokunulunca, bir kısım medyada da telaş başladı. Ama pek çok arkadaş, ‘sıra medyaya da gelecek’ demişlerdi. Galiba haklı çıkacaklar.”