HIDE
GRID_STYLE
TRUE
SHOW_BLOG

İşte "Adalet Yürüyüşü"nün iki haftasında iktidarın ve yedek lastiklerinin ağzından dökülenler…

Adalet Yürüyüşü’nün iki haftasında iktidarın ağzından dökülenler… Adalet Yürüyüşü, başladığı 15 Haziran’dan itibaren, AKP politikalarını...

Adalet Yürüyüşü’nün iki haftasında iktidarın ağzından dökülenler…
Adalet Yürüyüşü, başladığı 15 Haziran’dan itibaren, AKP politikalarının mağduru kesimlerin “adalet” talebini dillendirebilmeleriyle birlikte ülkenin başlıca gündemi haline geldi. Hal böyle olunca yürüyüş ve katılımcıları tehditler ve suçlamalar eşliğinde iktidarın hedefi oldu. Sendika.Org olarak Adalet Yürüyüşü’nün ilk iki haftasında iktidar saflarından yapılan açıklamaları derledik


15 Haziran – İlk tehdit ‘yedek lastik’ten

Adalet Yürüyüşü’ne ilişkin ilk tepki iktidarın “yedek lastiği” haline gelen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli‘den geldi. “Bugün yola çıkmak 15 Temmuz FETÖ ihanetine sünger çekmek, hatta alttan alta destek vermek, şühedaya kıymaktır” diyen Bahçeli, “İstanbul’dan karşı yürüyüş başlarsa karşılaşma ve buluşma noktası neresi ve nasıl olacaktır?” diyerek bir gözdağı vermeyi de denedi.

16 Haziran – Sokak korkusu baş gösterdi

Binali Yıldırım, “adalet” sorununa ve yürüyüşe “Mahkemelerin verdiği kararı beğenmese de saygı göstermemiz lazım. Adalet sokakta aranmaz” diyerek yaklaştı. Bunu söylerken Erdoğan’ın, MİT TIR’larıyla silah taşınmasına ilişkin davada Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesi ile ilgili “Kabul etmiyorum, saygı da göstermiyorum” demiş olduğu aklında mıydı, bilinmez.

“Bu yol, yol değildir” diyerek yürüyüşten vazgeçilmesi çağrısı yapan Yıldırım, yürüyüşün uluslararası etkisinden de rahatsız olmuş olacak ki iktidarlarını “dünya aleme şikayet etmeyi” CHP’ye yakıştıramadığını söyledi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “Mahkeme kararlarının halkı sokağa davet ederek denetlenebildiği bir hukuk devleti modeli henüz icat edilmemiştir” derken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu AKP’nin kapatılma davasını hatırlatarak “Keşke CHP, bu ülkede hukuk aracılığıyla adaletten yana durabilseydi” sözleriyle geçmişe sığındı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise CHP’li milletvekillerini arayarak “Sizin yüzünüzden fazla mesai yapıyorum” diye şikayetlendi.

17 Haziran – Erdoğan tehditlerle sahnede

Ve Tayyip Erdoğan sahneye çıktı; tabi ağzında bir dolu tehdit ile. Öğle saatlerinde Türkiye İhracatçılar Meclisi toplantısında “adalet talebi” ile “terör destekçiliği” arasında ilişki kurarak yürüyüşü yıpratma çabasına girişen Erdoğan, yürüyüşe izin verilmesini “hükümetin bir lütfu” olarak niteledi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu ise “Yargı bir gün sizi de bir yerlere çağırırsa şaşırmayın” diyerek açıktan tehdit etti.

Aynı günün akşamında medya patronlarını Saray’ında toplayan Erdoğan, ana akım medyanın görmezden gelemeyeceği kadar büyüyen yürüyüş hakkında “Adalet Yürüyüşü hukuksuz, siz hukuka bağlı kalın” diyerek sansür çağrısında bulundu. CHP için “FETÖ ile işbirliklerini sorgulasınlar” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Sizin gibi 15 Temmuz’da da bunu yapanlar oldu. Sizin 15 Temmuz’dakilerden ne farkınız var? Onların elinde F-16’lar vardı. Tankla, top ile saldırıyorlardı. Sizlerde yollarda yürüyüşler yapıyorsunuz” dedi.

Aynı gün Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli de “Şu anda sayın Kılıçdaroğlu’nun adaleti bulmak adı altında yaptığı yürüyüş de esasında Fetullahçı terör örgütüne bir destektir” diyerek Erdoğan’a arka çıktı.

19 Haziran – Bir garip Meclis çağrısı

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu “Meclis’te müzakere edilir, edilecekse. Yollarda müzakere edilmez” dedi ve Kılıçdaroğlu’nun insanları Adalet Yürüyüşü’ne çağırmasını eleştirdi. Eroğlu, “Ülkemizin geleceği açısından da son derece mahsurlu aynı zamanda bir bakıma FETÖ’ye destek gibi algılanır” diye ekledi.

21 Haziran – Yürüyüşü darbeyle bir tuttular

Tayyip Erdoğan yine sahne aldı. Adalet Yürüyüşü’nü darbe girişimini gerçekleştiren “FETÖ” ile bir tutmakla yetinmedi, “PKK HDP ile de el ele, kol kola. FETÖ ile de el ele, kol kola” dedi.

Devlet Bahçeli ise “FETÖ’cülerle bir olup adaleti katledenler ne adaleti, ne ahlakı ağızlarına almasınlar” demesinin ardından Kılıçdaroğlu’na “Pensilvanya’ya kadar gidin” diye seslendi.

25 Haziran – Yürüyüşün etkisi kırılamadıkça, AKP’liler coşageldi

Yürüyüşün yarattığı etkinin kırılmamasıyla AKP’den yükselen tehditkar sözler bir anda çoğalır oldu. Aynı gün içinde Adalet Bakanı Bozdağ, eski Adalet Bakanı ve Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak ve AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal yürüyüşü hedef aldı.

Yürüyüşü samimi bulmadığını söyleyen ve “itibarsızlaştırma operasyonu” yürütüldüğünü iddia eden Bozdağ, “FETÖ, PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri ve Türkiye’nin yurtdışındaki görünürlüğünü, Türkiye’nin aleyhine çevirmek. (…) İşte bu yürüyüşte FETÖ’nün diğer Türkiye aleyhtarı çevrelerin yurtdışında Türkiye aleyhine algı oluşturma projelerine bir destek anlamı taşımaktadır” dedi.

Ünal da Bozdağ gibi “FETÖ-PKK-DHKP-C” sarmalına dolanırken, yürüyüşün “Erdoğan’dan kurtulmak isteyenlerce organize edildiğini” söyledi.

Şahin “‘Evet’ çıkarsa Türkiye karışır” diyenlerin Türkiye’yi karıştırmak için bu yürüyüşü yaptığı öne sürerken, Kılıçdaroğlu’nun “Edirne’ye gideceğim” dediğini iddia ederek “Böylece PKK terör örgütü mensuplarına da destek verebileceğini ima ediyor” dedi.

Kaynak ise az ve öz konuştu, “adeta magazinsel” dedi.

26 Haziran – Yürüyüşçülere “FETÖ’cü, bölücü” suçlaması

Binali Yıldırım, Erzurum’daki konuşmasında “Hayır’cılar terörist” söylemini güncelledi, “FETÖ’cülerin, bölücülerin ayakta alkışladığı bu yürüyüş milli bir yürüyüş değildir. Bölücülerle, FETÖ’cülerle gideceğin bir yer yok” dedi, yürüyüşü fırsatçılıkla itham etti.

28 Haziran – Ve nihai nokta: “Yürüyüşçüler terörist”

Yürüyüşün amacının “teröristleri kurtarmak” olduğunu belirten Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “Yolları millet için yapıyoruz. ‘Teröristler yürüsün’ diye değil” diyerek Kılıçdaroğlu’nun da içinde olduğu yürüyüş katılımcılarını açıktan “terörist” olarak niteledi. (Sendika.Org)