9 Eylülde Yunan işgalinden kurtulan İzmir’i gerçekten kaçan
Rumlar mı yakmıştı? Atay Çankaya’da yangından Nurettin Paşayı sorumlu tutuyor.
İnönü: Nereden başladı, kim başlattı bilmiyorum; Çakmak: Nurettin Paşanın kısa
görüşü yüzünden...
İzmir'in Kurtuluşu, İzmirin Yakılışı...
İzmir’in 15 Mayıs 1919'da başlayan
Yunanistan ordularınca işgaline 9 Eylül 1922’de Türkiye Büyük Millet
Meclisi ordularınca son verildi. İzmir istiladan kurtarıldı ve
özgürlüğe kavuştu. Ancak 4 gün sonra başlayan yangın düşman işgalinden
kurtarılan, Ege’nin en güzel
kentini yok etti.
İzmir, 13 Eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük
felaketlerinden birine uğradı. Basmane semtinde başlayan yangınlarla 2.600.000
metrekarelik bir alanda 20 binden fazla ev ve işyeri yok oldu. Yangın kentin
geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etti.
Resmi efsaneye göre İzmir’i,
kaçan işgalci
ordular ateşe vermişti.
Ancak Türk birliklerinin kente girdiği 9 Eylül’den
sonra kentte hiçbir işgal kuvvetinin kalmadığı, tüm Yunan birliklerinin kenti
çoktan terk etmiş olduğu ortada iken, bu efsanenin ömrü uzun süremezdi.
İpek Çalışlar, İzmir’in önde gelen ailelerinden birinin kızı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün eşi Latife’nin
gerçek öyküsünü araştırırken, İzmir’in
yakılışına ilişkin efsaneyi sarsalayan tanıklıkları da yeniden bir araya getiriyor.
İzmir’in kurtuluş günü 9 Eylül’de kentin yok edilişinin
sorumlularına ilişkin
bilgileri Çalışlar’ın “Latife”sinden aktarıyoruz.
İzmir’i kim yaktı gerçekten
İzmir'i bugün söylendiği gibi gerçekten Rumlar mı yakmıştı?
Kaybeden tarafın yakmış olması akla uygun gelse de yangının çıkışı üzerine
yazılanlar çelişkili.
15 Eylül tarihli New York Times gazetesi İzmir'i Türklerin
yaktığını öne sürmüştü. Yunanlıları suçlayan yayınların sayısı da az değildi.
Dönemin ünlü gazetecisi ve o günlerde Beyaz Köşk'e konuk
olan Falih Rıfkı Bey (Atay) yangından Nurettin Paşa'nın sorumlu olduğunu
yazıyor:
Falih Rıfkı ne yazıyor?
"Gâvur İzmir karanlıkta alev alev, gündüz tüte tüte
yanıp bitti. Yangından sorumlu olanlar, o zaman bize söylendiğine göre, sadece
Ermeni kundakçıları mı idi? Bu işte ordu komutanı Nurettin Paşa'nın hayli
marifeti olduğunu söyleyenler çoktu. (...)
Bildiklerimin doğrusunu yazmaya karar verdiğim için o
zamanki notlarımdan bir sayfayı buraya aktarmak istiyorum:
İzmir'i niçin yakıyorduk? Kordon konakları, oteller ve
gazinolar kalırsa, azınlıklardan kurtulamayacağımızdan mı korkuyorduk? Birinci
Dünya Harbi'nde Ermeniler tehcir olunduğu vakit, Anadolu şehir ve kasabalarının
oturulabilir ne kadar mahalle ve semtleri varsa, gene bu korku ile yakmıştık. Bu kuru kuruya tahripçilik hissinden gelme bir şey değildir.
Bir Avrupa parçasına benzeyen her köşe sanki Hıristiyan veya yabancı olmak,
mutlak bizim olmamak kaderinde idi." (1)
İsmet Paşanın anısı
İsmet Paşa (İnönü) yangın "nereden başladı, kim
başlattı bilmiyorum" ifadesini kullanıyor:
“İzmir'e girdiğimiz günlerin bende kalan en acı hatırası
yangındır. Bu yangınların sebepleri büyük tarih hadiseleri içindeki
sebeplerdir. Küçükler emir aldıklarını söylerler büyükler disiplin kalmadığını
söylerler.”(2)
Yunanlılara karşı girişilen son harekâtta 1. Ordu
komutanlığına getirilen Nurettin Paşa'nın vukuat listesi kalabalıktı, İzmit'te
gazeteci Ali Kemal'in linç edilmesinden sorumlu tutulmuş, Kuvayı Milliye
askerlerinin İzmir'e girdiği gün de Rum başpiskoposun katlinde rol oynamıştı.
Fevzi Çakmak ne diyor?
Mareşal Fevzi Çakmak, "Nurettin Paşa'nın kısa görüşünün
sonu acı biten iki olaya neden olduğunu" kaydediyor:
“Biri, İzmir'in büyük yangını, diğeri Gazi Kemal'in bu
yangın münasebetiyle yerleştiği otelden Latife Hanım'ın Göztepe'deki evine
yatılı misafiretidir (misafirliği).”
“Bunlardan birincisinde kısmen Nurettin Paşa'nın kısa
görüşü, ikincisinde de tesadüf denilen müessir amil (etken neden) olmuştur.”(3)
“Kurtuluşu izleyen büyük yangın İzmirlilerin moralini
bozmuştu, İsmet Paşa'nın anlatımına göre, İzmir'de neşeli geçen ilk üç günden
sonra tekrar karanlık bir hava çökmüştü, İzmir'i aldık ama, İzmir şehri
Anadolu'nun yarısıyla beraber harap oldu havası ortalığı sarmaya başlamıştı.Ne
var ki, Mustafa Kemal İzmir'e girmekle büyük davayı kazanmış olduklarına
herkesi yeniden inandırmıştı. Her şeyi tamirin bir mesele olmadığını
söylüyordu. Yangın havasına iyimserlik ve güzel gelecek hülyaları iki üç gün
içinde hâkim olacaktı.” (4)
Mustafa Kemal ne diyor?
Mustafa Kemal, yangınla ilgili olarak Hariciye Vekili Yusuf
Kemal'e şu telgrafı yollamıştı:
“İzmir yangını hakkında atideki (aşağıdaki) tarzda beyanatta
bulunmak lazımdır. Ordumuz İzmir'e her türlü kazadan muhafaza etmek için şehre
girmeden evvel tedabir (tedbirler) almıştır. Ancak Yunanlılar ve Ermeniler daha
evvel vücude getirdikleri teşkilatla İzmiri
kamilen ihrak etmeyi (yakmayı) tasmim
(niyet) etmişlerdi. Kiliselerde Hristosmos'un
vermiş olduğu nutuklar ki İslamlar tarafından işitilmişti, İzmiri yakmak bir vazife-i diniye olarak tebliğ edilmiş bulunuyordu. Harik (yangın) bu teşkilat tarafından vücuda getirilmiştir. Hariki askerlerimize atıf (yükleyen) ve isnat (iftira)
edenler bizzat gelip İzmir'e vaziyeti görebilirler. Yalnız böyle bir iş için
resmî tahkikat mevzubahis olamaz. Elyevm (hâlâ) burada bulunan her milletten
gazeteciler zaten bu zaviyeyi ifa etmektedirler... Başkumandan Mustafa Kemal,
17 eylül I922”(5) (BİANET)
Notlar:
(1) Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Doğan Kardeş Matbaacılık,
İstanbul, 1969.s. 325.
(2) Teoman Özalp, Kazım Özalp Atatürk'ten Anılar, İş Bankası
Kültür Yayınları, Ankara, 1992, s.300
(3) Süleyman Külçe, Mareşal Fevzi Çakmak, Askeri Hususi
Hayatı,1. cilt, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul,1953, s.236; aktaran: Oğuz Atay
(der.) Gazi, Truva Yayınları, İstanbul, 2005, s. 87
(4) İsmet İnönü, Hatıralar 1, haz.Sabahattin Selek,Bilgi
Yayınevi, İstanbul,1985, s.300
(5) Bilal Şimşir, Atatürk ile Yazışmalar, Kültür Bakanlığı,
Ankara, 1981, s.274.
(*) Alıntı: İpek Çalışlar, Latife, Doğan Kitap, 2006,
sy:54-55-56.