Tüm denetim mekanizmalarını işlemez hale getirerek, istedikleri gibi at oynatabileceğini düşünen AKP’ye “böyle yönetemezsiniz” diyebilecek tek güç kaldı! O da referandumda buna “hayır” diyen halktır


HAYIR, BÖYLE YÖNETEMEZSİNİZ!

Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yayımladığı 2016 Dünya Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde 100 üzerinden ancak 41 puan alabilmiş ve 75’inci sıraya düşmüştür. 2013 yılında 53’üncü sıradaydı1. Yolsuzluk, münferit olmaktan çıkıp sistemin bir parçası haline gelmiş, yani sistematiktir. Yolsuzluk, hem yönetmenin amacı hem de siyasal gücün kaynağı, tüm kurumların bu sisteme dahil edilmesiyle de daha yukarıdan idaresinin aracı, OHAL ile birlikte ise diktatörlük inşasının önemli bir kaldıracı haline gelmiştir.

Yargı işlemez kılınmış, yasama denetleyemez hale getirilmiş, Sayıştay baskı altına alınmış, basın susturulmuş, böylece AKP’nin ihanetleri, yolsuzlukları ve usulsüzlükleri görünmez hale getirilmiştir. Tek denetleyici, yargılayıcı, sorgulayıcı Reis/Tek Adam/Recep Tayyip Erdoğan! İktidarın her türlü ahlaksızlığından, yolsuzluğundan, başarısızlığından bahsetmek darbecilik, FETÖ’cülük, Türkiye düşmanlığı, yabancı maşalığı gibi saçmalıklarla yaftalanarak, muhalefet kriminalize ve terörize edilmektedir. OHAL ve KHK’ler sayesinde de bu hukuksuzlukların ve keyfiliklerin sürekliliği sağlanabilmektedir. Yoksa aşağıda bahsedilen başlıkların tümü; görevi kötüye kullanma, yolsuzluk, yağma, ihaleye fesat karıştırma, usulsüzlük, tehdit, şantaj gibi suçlardan soruşturma ve yargılama konusudur. Oysa kendini bütün bunlardan muaf görerek ülkeyi yöneten bir iktidarla karşı karşıyayız.

"Biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik. Hala da ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum!"

Bu sözler Tayyip Erdoğan’a ait. 4 yıl bizzat kendisinin, sonrasında 19 yıl atadıkları üzerinden olmak üzere, 23 yıl yönettiği şehir olan İstanbul için söylüyor bunları. Ardından Erdoğan’ı taklit eden Süleyman Soylu da memleketi Trabzon için, “Şehrimizin doğasına zarar verdik mi? Evet, verdik. Çok net söylüyorum, bu bizim sorumluluğumuz” dedi. Aslında yaptıkları özeleştiri filan değil. Niyetlerini Erdoğan’ın, Gökçek’in istifası ardından yaptığı şu açıklama özetlemektedir: “Bizler bu yola koltuk sevdasıyla, makam sevdasıyla değil; hizmet sevdasıyla çıktık. Bunun için de biz, gençlerden korkan, gençlerden çekinen, yerini gençlere bırakmayı düşünmeyenlerden asla olmadık, olmayacağız. Gençlerimiz, aziz milletimizin emaneti olan önemli görevleri vakti-saati geldiğinde inşallah devralacak.” Yeni bir yağmanın startını verebilmek ve “yağmaya hücum” heyecanıyla yeni heveslileri motive ederek AKP’ye dinamizm kazandırmak için ikinci derecede sorumlulara faturayı çıkartıp yeni yağmacılarla yollarına devam etmek. Nitekim faturalar çıkartılmaya başlandı da.

Ekranda hıçkırıklara boğularak açıklama yapan 67 yaşında bir adam; Ahmet Edip Uğur, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı “Ailenize, evinize kadar ulaşan baskılar, tehdide varan müdahaleler var. Bu katlanılacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir” diyerek istifaya nasıl zorlandığını açıklamaya çalışıyor; Ankara’nın 23 yıllık belediye başkanı Melih Gökçek istifa etmemek için ısrarlı uğraşlardan sonra, “Cumhurbaşkanı tarafından istifam istendi. Cumhurbaşkanının emrine uyarak…” diyerek istifa ediyor. İstanbul’u betona boğan Kadir Topbaş “Buradan muhalefete ekmek çıkmaz”; Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe “Partimiz ve liderimizle ters düşmeyeceğiz, hasar da vermeyeceğiz”; Adalet Yürüyüşü sırasında mola yerine hayvan gübresi döktüren Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş, “Şahsım ve yakınlarımla ilgili yürütülen bu çirkin kampanyanın partime ve kutsal davamıza daha fazla zarar vermemesi için” diyerek istifa ettiler. Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan istifa ederken, “Bana iki defa belediye başkan adaylığı görevini tevdi eden Sayın Cumhurbaşkanımızın ve partimin her zaman emrinde olacağım” demişti ve sırada Trabzon, Uşak, Ordu, Antalya belediye başkanları olduğu söylentileri yayılıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Erdoğan’ın belediye başkanlarından istifa istemesini değerlendirirken “Partim, sayın genel başkanımız çalışmamdan memnun değilse bir tek tebessümü yeter” diyor, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel de “İstifa etmem için Erdoğan’ın iması bile yeter” diyerek çıtayı yükseltiyordu. İstifa eden belediye başkanları, istifa gerekçelerinin nedeni olarak “Reis’in emri” veya tehditleri olarak açıkça söylüyorlar. Hepsini Erdoğan korkusu sarmış durumda (sevgisi değil) ve sadakat açıklamaları ile koltuklarını korumaya, olmadı yeni makamlar edinmeye çalışıyorlar.

OHAL’den bu yana da HDP’li 70 belediye eş başkanı görevden alınıp yerine kayyum atanmıştı. Toplamda ülke nüfusunun yarısının seçtiği belediye başkanları Erdoğan’ın emri ile görevden alınarak veya istifa ettirilerek Erdoğan tarafından atanan seçilmemiş belediye başkanları tarafından yönetilmektedir.2 AKP belediyelerinde yapılan temizliğin ardından CHP’li belediyelerin geleceği, onlara dönük yargı sopası ve kayyum atamalarının devreye sokulacağı ve bunun bir yıpratma kampanyası haline dönüştürüleceğinden kuşku yok. Beşiktaş Belediye Başkanı 29 Ekim günü “15 Temmuz anıtı” dikerek, “Reis”e yaranarak paçayı kurtarma çalışmalarına başladı bile.

Erdoğan “Tek Adam” rejimini yeni Anayasa’nın uygulanma tarihi 2019 gelmeden fazlasıyla uygulamaya koymuş durumda. Zira yeni Anayasa, başkana birçok olağanüstü yetki vermesine rağmen belediye başkanlarını görevden alma/atama yetkisi vermiyor. Buna ne hakkı ne de yetkisi vardır. Belediye başkanları il-ilçe başkanı gibi parti görevlisi değil, halkoyuyla seçilmişlerdir ve denetimi de yasal olarak parti eliyle değil, belediye meclisi, Sayıştay ve yargı eliyle yapılmalıdır, yasal olarak da böyledir. Parti başkanının denetimi siyasaldır, yani belediye başkanlığından değil, partiden istifa ettirebilir. Diğeri -kırıntı halinde de olsa- demokrasinin hiçbir kuralına uymaz. Bu parti-devleti denen şeydir. Ya da diktatörlüğün marifeti yetkisinde yazılı olan, olmayan her konuda yetki sahibi olmaktır. 16 Nisan Referandumu’nda yüzde elliden fazla insanın “hayır” dediği; belediye başkanları istifaya zorlanan şehirlerin halkının “hayır” dediği, Tek Adam yönetimi budur.

Tüm denetim mekanizmalarını işlemez hale getirerek, istedikleri gibi at oynatabileceğini düşünen AKP’ye “Böyle yönetemezsiniz” diyebilecek tek güç kaldı! O da referandumda buna “hayır” diyen halktır. Şimdi buna izin verilmeyeceğini, “Böyle yönetemezsiniz” diyerek hayırcılar, yüksek sesle dile getirmelidir.

AKP’nin bu hamleleri amacı 2019’a varmadan rejimi biçimlendirmek, ardından propaganda amaçlı yatırımlar ve yeni işe alımlar gibi göz boyayıcı birtakım yollarla halka “iyi bir şey” olarak sunmaktır. Erdoğan, bu yolla, “el attığı her sorunu çözmekte, yatırımlar yapmakta, yolsuzluk yapanları (bunlar CHP’li olacak) cezalandırmakta, işsizlere iş yaratmakta, “gençlere’ yöneticilik-yatırımcılık, sırası gelene pastanın başına geçme olanağı vermekte olan bir lider” olarak lanse edilecektir.3

“Hayır” dediğimiz şey budur. Adana, Antalya, İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır4… buna hayır dedi. Halkın yarısından fazlasının “hayır” demekteki amacı Tek Adam’ın istediğini atayıp, istediğini görevden almasına izin vermemektir. Halkın, yöneticileri kendi seçme istemidir. İstanbul’u, Ankara’yı, Trabzon’u, Bursa’yı… bu ülkeyi babanızın çiftliği gibi yönetemezsiniz. Halkoyuyla seçilenleri görevden alıp, seçilmeyenleri atayarak yönetemezsiniz, izin vermeyeceğiz. Meclis’i devre dışı bırakarak, yargıya müdahale ederek yönetemezsiniz. Yolsuzluk yapanları yargıdan kaçıramazsınız. İşlediğiniz suçların, ihanetlerinizin hesabını vermeden yönetemezsiniz. Yerel yönetimleri de, illeri de, ülkeyi de diktatörlükle yönetemezsiniz! Buna izin vermeyeceğiz. Hayırcılar hangi parti, hangi başkan adayı etrafında birleşecek tartışmasından önce “hayır cephesi” bugün adımları atılan dikta uygulamalarına karşı yerelden başlayarak “Hayır! Böyle yönetemezsiniz, izin vermeyiz” demelidir. Cumhuriyetten bu yana bu ülke Tek Adam’ın mülkü, bu halk Tek Adam’ın tebaası değildir. 2019 geç; şimdi, yine “hayır” demeli; şimdi, “Böyle yönetemezsiniz” demeli.

(SENDİKA.ORG)

Dipnotlar:

1 Ayrıntılar için bakınız: http://www.seffaflik.org/cpi2016/

2 “Tek Adam” veya dikta yönetimine özgü bu uygulamayı daha önce seçilmiş başbakanın azledilip yerine seçilmemişinin atanması vakasında izlemiştik.

3 Bunun için bütçe açıklarına, devasa dış borçlara rağmen kasada dolarlar biriktirilmekte ve altın stoku artırılmaktadır.

4 “Hayır” oylarının önde çıktığı büyükşehirler İstanbul, Ankara, Adana, Antalya, Aydın, Balıkesir, Denizli, Diyarbakır, Eskişehir, Hatay, İzmir, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Tekirdağ ve Van. 17 büyükşehir “hayır”, 13 büyükşehir “evet”, ekonominin merkezi olan Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri “hayır” demişti.
Daha yeni Daha eski