İzmir'de valilik kararıyla kapatılan bit pazarı,
satıcısından müdavimine çok sayıda insanı olumsuz etkiledi. Bit pazarının
kaldırılması kararı hakkında konuştuğumuz şehir plancısı Ali Sabuktay,
"Arkaik olan her şeye karşı olma hali, kente yakışmayan, kötü olan her
şeyi disipline ederek kenti modernist bir şekilde yönetme eğilimine dönüşüyor.
Bu yüzden bit pazarı da kötülük olarak görülüyor" ifadelerini kullanıyor…
İzmir bit pazarı: 'Sürülmedi' imha edildi!
Bit pazarları bulunduğu kentleri kendi içinde dönüştüren,
yeniden üreten mekanlar. İzmir’in yıllardır faaliyet gösteren ve büyük ilgi
gören bit pazarı da esnafın geçim kaynağı ve ekonomik durumu iyi olmayan
şehirlinin alışveriş noktası olduğu gibi, meraklılarının da ilgi alanlarına
göre istedikleri her şeyi bulabildiği tek yer.
İzmir’de geçtiğimiz Aralık ayında bit pazarının
kontrolsüzlük ve güvenlik gibi gerekçeler gösterilerek kapatılmasına esnaf ve
halktan yoğun tepkiler gelirken, sosyal medyada pazarın yeniden açılması için
imza kampanyası başlatıldı.
Bit pazarının kapatılmasından bu yana geçen bu sürede pazar
esnafı ne durumda, İzmir halkı bu konuda ne düşünüyor? Bit pazarları kent
belleği olarak şehirliler için neyi ifade ediyor? Bu sorulara yanıt bulmak için
bit pazarının daimi müdavimleri ve esnafı ile kendisini bit pazarının
müdavimlerinden biri olarak tanımlayan şehir plancısı Ali Sabuktay ile konuştuk.
‘İNSANLAR KÜLTÜRLERİNİ BURADA YAŞATIYORLAR’
Valiliğin pazar kurulmasını yasakladığını zabıtanın
dağıttığı bir bildiri ile öğrendiklerini söyleyen Cafer Abuşu’ya pazarın
kapatılması hakkında ne düşündüğünü sorduğumuzda, “O gün tezgahımı açmaya
gittiğimde bir baktım TOMA’lar, zabıtalar, polisler… Pazara girince kendime
dedim ki, biz bir suç mu işledik acaba? Buradan binlerce insan ekmek yiyor.
Burayı kapatırken bu insanlar ne olacak, hiç düşündüler mi? Aç kalan insanlar
hırsızlığa, kapkaççılığa yönelecek. Her şeyden öte bu bir kültürdür, buraya
yüzlerce, binlerce insan geliyor. İnsanlar kültürlerini burada yaşatıyorlar”
diyor.
“Belediye olarak bir alanı kiralamalarını da istedik. Hem
belediyeye bir katkı sağlanır hem de insanlar mağdur edilmemiş olur. Ama
belediye valiliğe atıyor, valilik belediyeye. Pazar kapandığından beri sadece
beni belki 500 kişi aradı. Bu normal bir semt pazarı değil, burası bir semt
pazarından 2-3 kat büyük . Burada sadece gıda değil her insana, her ihtiyaca
hitap eden ürünler var,” diyen Abuşu, konunun çözüme kavuşması için yetkili
mercilere başvurduklarını belirtiyor.
‘GÜNDEM OLMADIKÇA BU KONU KAPANIR GİDER’
Pazar kaldırılırken başta kendilerine “yer değişikliği”
denildiğini ifade eden Cafer Abuşu bunun bir oyalama politikası olduğuna
inanıyor:
“Eskiden Çankaya’da olan pazar, uzun bir süre önce
Halkapınar’a taşınmıştı. Yer değişikliği daha önce de yapıldı ama bu şekilde
bir kaldırma olayı yaşanmadı. Bu sefer tamamen kaldırdılar. Yer değişikliği
demelerinin sebebi tepkileri azaltmak. Direkt kaldırıyoruz deseler insanlar
büyük tepki gösterecekti, insanların içini biraz daha ferah tuttular böyle.
Şimdi de yavaş yavaş unutturuyorlar. Çünkü gündem olmadıkça bu konu kapanır
gider. Sadece boş vaatler, asılsız söylentiler var. Arayan insanlar hep soruyor
nerede kurulacak diye. Halbuki öyle bir şey yok. Pazar tamamen kaldırıldı.
Düşünün beş hafta boyunca orada polisler, TOMA’lar bekledi. Neymiş, kavga
olmuş, hırsızlık olmuş… Her yerde olabilir böyle şeyler! O zaman her yeri
kaldırın. Bir okulda olay olduğunda okulu mu kapatırsınız, yoksa çözüm mü
ararsınız?”
‘BİT PAZARLARINDA BİRİNİN ESKİSİ, DİĞERİNİN YENİSİ OLUR’
İlk açıldığı dönemden beri her hafta sonunu bit pazarında
geçiren Esra Şiş, “Aradığımız her şeyi bulduğumuz bir yerdi, eskisinden
yenisine dükkânlarda yanına yaklaşamadığımız şeyleri orada ikinci el fiyatına
bulurduk. Bizi mağazalardan alışveriş yapmaya mahkum ettiler” diyor ve devam
ediyor:
“Bit pazarlarında birinin eskisi diğerinin yenisi olur.
Orada satış yapan insanlar için de çok kötü oldu, bizler için de. Bahanelerle
insanların ekmeği ile oynadılar. İnsanlar tepki göstermesin diye çalıntı mal ve
uyuşturucu satılıyor gibi gerekçeler gösterdiler. Ben bunca yıldır oradayım,
bir kez bile böyle bir şeye rastlamadım. Orada çalıntı değil kullanılmış
eşyalar var. Müşteriden çok polisin dolaştığı bir yerde çalıntı mal nasıl
satılabilir ki? Sokakta ne kadar varsa orada da o kadar vardır herhalde.
“Belediyeler yer verirse kurulacak, diyorlar sonra bir
bakıyorsunuz rafa kaldırılıyor. Tavşana kaç, tazıya tut durumu yani. Valilik
başından savmak için topu belediyeye atıyor. Yer gösteren belediyelere de ‘yer
vermeyeceksiniz’ diyorlar. Halkta çok kötü bir etki yarattı bit pazarının
kapatılması. Herkes bir beklenti içerisinde.”
‘YAPBOZ GİBİYDİK’
Her hafta değişik kostümler giyerek satış yapan bit
pazarının “Korsan Abla”sı ise, 3 aydır maddi-manevi çok kötü durumda olmasına
rağmen yine de umudunu yitirmediğini anlatıyor:
“Herkes perişan durumda. Herkesin elinden emeği, ekmeği
alındı. Bir umutla bekliyoruz. Biz senelerdir hayatlarını böyle kazanan
insanlarız. O yüzden başka bir iş yapamaz buradaki insanlar. Keşke anlamlı bir
açıklama yapsalardı. Müşterilerim her gün arıyor hâlâ bir yer yok mu diye.
İnsanlar orada hayallerini, zevklerini gelip bizlerle paylaşıyordu. Orada
herkes birbirinin aynısı gibi, birbirini tamamlıyordu. Yapboz gibiydik. Onlar
bizim için sadece müşteri değildi. Pazar günü bir araya geldiğimiz, sohbet
ettiğimiz, paylaşımlarda bulunduğumuz insanlardı.
“İnsanlar hafta sonunu evinde geçirmek yerine ailesiyle
birlikte sabah erkenden buraya gelmeyi tercih ediyordu düşünebiliyor musunuz?
Burada çok değişik hayatlar tanıdım. Bir gün tezgahımda takım olarak 6 tane
fincan vardı. Bir bey geldi, bunun bir tanesini alabilir miyim diye. Dedim
herhalde boya falan yapacak. Takımı bozamam deyince ne olursunuz bana bunu
satın diye rica etti. Merak edip sordum. Misafirlerine ayrı ayrı fincanlarda
vermeyi seviyormuş. Bu insan mağazaya gitse böyle bir şeyi sorması bile mümkün
değil.”
‘GETTO, TEMİZ OLAN KENTİN KİRLİ İSTİSNASIDIR’
Şehir plancısı Ali Sabuktay ise kapatılan bit pazarı için
“90’ların başında Çankaya’daki Fevzipaşa ve Gazi bulvarları arasındaki görünür
yerinden o dönem için kentin dışı sayılabilecek Hilal’e sürüldüğünde bit
pazarının kaderi belli olmuştu” diyor.
“Arkaik olan her şeye karşı olma hali, kente yakışmayan,
kötü olan her şeyi disipline ederek kenti modernist bir şekilde yönetme
eğilimine dönüşüyor. Bu yüzden bit pazarı da kötülük olarak görülüyor. 12 Eylül
sonrası küresel kapitalizme eklemlenme telaşındaki Türkiye’de ‘yeni’ bir kent
yönetimi modeli gelişti. Bu yönetici tarzı, modası geçtiğine, kente
yakışmadığına, kirli olduğuna inandığı her şeyi, her yolu kullanarak yıkmaya
çalışan bir enerjiyle dolu. Hatırlarsınız o yıllarda Dalan, Tarlabaşı’nı bir
gecede dümdüz etti, yeni alışveriş tapınaklarının ilk örneği olan Galleria o
yıllarda kuruldu. Gökçek Ankara’yı oyuncağına çevirdi. Özfatura ve Çakmur,
Kordon Yolu başta olmak üzere, projeleriyle onları aratmadı. Bu otoriter
rüzgardan bit pazarı da payını aldı. Önce Hilal’deki, sonra Halkapınar’daki
eğreti yerinde getto olarak tutunmaya çalıştı. Getto, temiz olan kentin kirli
istisnasıdır, fantezi mekandır; beyaz’ın olabilmesi için gereken siyah’tır”
diyen Sabuktay, ölmemesi gerektiğine inandığı bitpazarı kültürünün kent için
önemini vurguluyor.
‘SÜRÜLME DEĞİL İMHA SÖZ KONUSU’
“Metropol hayatı üstüne Baudelaire’den, Dostoyevski’den
başlayan, büyük kentteki insanı, kamusal hayatı ele alan 150 yıllık bir
literatür var. Kamusal mekanlar genişlerken aynı zamanda kişiler arası
iletişimsizliğin de arttığını söyler pek çok düşünür. Hep gördüğümüz ve
görüldüğümüz kentsel mekanlarda, birbirimize karşı kayıtsızlığı, yani görmeme
ve görülmemeyi de öğreniriz. İşte, bit pazarı gibi eğlenceli işlevler bu
defansın zayıfladığı, insanların birbirleriyle her anlamda daha yakın
olabildikleri alanlardır. Dolayısıyla, daha yaşanabilir bir kent için
yaşatılmalıdır.
“Valiliğin bit pazarını tümden ortadan kaldıran kararı,
anlayabildiğim kadar yeni bir aşamaya denk düşüyor, ülkenin genel yönetiminden
esintiler taşıyor. Artık farklılığa, kaos barındırdığına inanılan oluşumlara
kentin öteki’si olarak bile tahammül edilemeyen bir durum var. Yani sürülme
değil, artık imha söz konusu.” (Nuray Pehlivan
npehlivan@gazeteduvar.com.tr
– GAZETEDUVAR)