"Kampanyası boyunca Muharrem İnce’nin klasik CHP çizgisi dışına çıkmış olması, Demirtaş ziyareti, Hakkari başlangıcı, HDP’li olmayan birçok kişinin barajı aşması için HDP’ye oy vermesi, sosyalistlerin öne çıkmış isimlerinin meclise girmeleri, mitinglerinin canlılığı ve bu canlılığın yarattığı ilgi, kabarttığı umut hiç kuşkusuz sevindirici, altı çizilmesi gereken ve bundan sonrası için tek tek birer sıçrama noktaları olarak kabul edilmesi gereken veriler biçiminde önümüzde durmaktadır. Yeni başlangıçların işte bu veriler üzerine oturtulması ve bu verilerin asla peşlerinin bırakılmaması elbette en akılcı olandır"



                              1 KASIM 2015    24 HAZİRAN 2018
AKP                                49,5                             42,56
CHP                                25,3                             22,64 
HDP                                10,8                             11,70
MHP                               11,9                              11,10
SAADET P                       2,1                               1,35
İYİP                                                                       9.95

1) Cumhurbaşkanlığı seçimi oy oranlarını 24 Haziran 2018’e ilişkin veri olarak kabul edip buraya bakarak tahlil yapmak yanıltıcıdır. Seçimle ilgili asıl veri milletvekili seçim sonucudur. 

2) 1 Kasım 2015 sonuçlarıyla karşılaştırma yapmak, 24 Haziran’ın sonuçlarına ilişkin sağlıklı ölçümler yapılmasına olanak sağlayacak bir yöntem olabilir. 

3) Buna göre 24 Haziran milletvekili seçimlerinde AKP’nin oy oranı yüzde 6,94 gerilemiştir. 

4) CHP’nin oy oranı 2,64 gerilemiştir ama bu oranın bir kısmı CHP seçmeninin, HDP’nin barajı aşması noktasındaki taktiksel oy kaydırması, diğer kısmı da CHP’nin kampanya süresince HDP ile girdiği ilişkiyi onaylamayan ultra ulusalcı seçmeninin İYİ PARTİ’ye kaydırdığı orandır. Dolayısıyla CHP’nin 1 Kasım sonuçlarına göre aslında oy kaybettiği söylenemez. HDP ile İYİ PARTİ’ye giden bu oy oranlar emanettir ve ilk seçimde geri dönecektir. 

5) HDP 1 Kasım seçimlerinde -ve 7 Haziran seçimlerinde- aştığı barajı 24 Haziran’da da aşmıştır ama 1 Kasım’a göre yakaladığı oy oranındaki artış, CHP seçmeni tarafından verilen emanet oyların oranıdır. Bu oran da yaklaşık yüzde 1’dir. 

6) 24 Haziran’ın, başta anketçiler olmak üzere büyük çoğunluğu şaşırtan sürprizini MHP gerçekleştirmiş ve ‘barajı aşamaz’ denilen bu parti, 1 Kasım seçimlerinde yakaladığı oy oranını büyük ölçüde korumuştur. 

7) 1 Kasım seçimlerine katılan SAADET PARTİSİ, büyük umutlarla ve medya parlatmasıyla girdiği 24 Haziran seçimlerinde 1 Kasım’daki oy oranının 0,75 puan gerisine düşerek önemli bir oy kaybına uğramıştır. 

8) 1 Kasım’da olmayan ama 24 Haziran seçimlerine katılan İYİ PARTİ, MHP’den önemli ölçüde oy almayı ummasına rağmen bu beklentisi hayat bulmamış ve yüzde 10 barajında kalarak en büyük hayal kırıklığı olarak öne çıkmıştır. Millet İttifakı’na dahil olmasaydı belki de parlamentoya giremeyecek olan bu partinin gerçek oy oranı, genel başkanları Meral Akşener’in cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı 7.29’dur. Bu oranla milletvekili seçim sonucuna göre yakaladığı oran olan 9.95 arasındaki 2.66’lık oransa CHP’den buraya kayan ultra milliyetçi oyların oranıyla nispeten de olsa gelen MHP oylarının oranıdır. 

9) 24 Haziran 2018 seçim sonucuna göre, AKP’nin oy oranı artık yüzde 40-42 bandı, CHP 24-26 bandı, HDP 10-12 bandı, MHP 10-11 bandı, İYİ PARTİ 7-8 bandı ve SAADET PARTİSİ de 1-2 bandındadır. 

10) Seçimlere katılmayan yüzde 13’lük bir seçmen kitlesi mevcuttur. 

11) Bu sonuçların ardından, İYİ PARTİ ve SAADET PARTİSİ için 24 Haziran seçimlerinin açık bir yenilgi anlamına geldiği ve özellikle de İYİ PARTİ ve Meral Akşener etrafında yaratılan görüntünün yanıltıcı -hatta aslında belki de bir manipülasyon- olduğu rahatlıkla söylenebilecektir. 

12) Son 2 seçimde, 10-12 bandına oturduğu görülen HDP açısından, bundan sonrası için “baraj” noktasındaki bir kaygıdan kolay kolay söz edilemeyeceği ortaya çıkmıştır. Üstelik bu ortaya çıkışın, HDP içerisinde 2015 referandumundan bu yana devam eden Öcalan’la parti yönetimleri arasındaki -bir başka yazı konusu da olabilecek- mücadelenin HDP adına olumlu sonuçlarından biri olduğu söylenebilir. Öte yandan, bu söylediğimizi, bu yazıyı okuyan her okur, “HDP baraj sorununu Öcalan’a rağmen ortadan kaldırmıştır” şeklinde de okuyabilir. 

13) AKP meclis çoğunluğunu elde edememiş ve AKP ve Erdoğan için zorunlu olarak Cumhur İttifakı’nın devam ettirilmesi gereği ortaya çıkmıştır. Önümüzdeki 5 yıllık süreçte bu ittifakın bugünkü gibi devam ettirilebileceğinin herhangi bir garantisinin olmadığı aşikardır. 

14) Bu bakımdan, Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlerin sonuçlarına göre, yeni bir milletvekili seçiminin özellikle de Erdoğan ve AKP’ye dayatılmayacağını kim söyleyebilir. Kaldı ki böyle bir erken seçim olasılığı Bahçeli tarafından 24 Haziran’dan önce dile getirilmiştir. Öte yandan, seçim öncesinde her fırsatta cumhurbaşkanıyla uyumlu güçlü bir meclis vurgusunun altı Erdoğan tarafından sürekli çizilip durmuştur. 


15) Erdoğan’ın, kendisiyle uyumlu bir meclis adına, sadece MHP ile değil, HDP dışındaki diğer partilerle de dirsek temasına geçebileceği ihtimali 24 Haziran seçimlerinin olası sonuçlarından biri olarak önümüzdeki süreçte siyaset sahnesindeki yerini alabilecektir.

16) 24 Haziran'la birlikte Türkiye'nin önündeki tam diktatörlük yolunun tamamen açılmış durumda olduğu, yeni sistemle birlikte tek adamın eline inanılmaz yetkilerin geçmiş olmasına bağlı olarak ülkedeki krizin giderek büyüyeceği ve bütün bunların da devasa bir çıkmaza işaret ettiği ortadadır.

17) Bugünden bundan sonrasına bakarak, ülkenin içine sokulduğu bu çıkmazın büyüyerek devam edeceğini ve bir tek adamın bu büyüyen çıkmazla başa çıkmasının hayli zor olduğunu, buna bağlı olarak da dünden daha çok sertleşip despotlaşabileceğini söylemek mümkündür.

18) Böyle bir sürecin sonu ise kaçınılmaz bir biçimde Erdoğan’ın Türkiye’yi asla yönetemeyeceğine çıkacaktır. Çünkü ülkenin kriz tablosu Erdoğan’la başlamıştır ve onun iktidarıyla büyümektedir. Öte yandan her “yönetememe durumu”nun kendi içerisinde yepyeni seçenekler taşıdığını da unutmamak gerekir.

19) Geldiğimiz noktada Türkiye’nin temel ve öncelikli sorunu, defolu, yetenekleri kısıtlı, ortalama ahlak standartlarına pek oturmayan, sığ, dar ufuklu bir kafa yapısının ülke yönetiminin en üst noktasında bulunması ve halkın yarısından fazlasının da bu drama, bu trajediye onay veriyor olmasıdır.

20) İşte her türden muhalefetin yeniden adımlamaya başlaması gereken yolun başlangıcı Erdoğan’a verilen bu onay ve bunun nedenlerinin en gerçekçi bir biçimde ortaya çıkarılması noktasıdır. Çünkü Erdoğan 16 yıl boyunca sözünü ettiğimiz bu onayın sahiplerinin ellerine para verdi, kilerlerini doldurdu. Onlar da onaylarını adeta bir ömür boyu noktasına çıkarttılar.

21) Kampanyası boyunca Muharrem İnce’nin klasik CHP çizgisi dışına çıkmış olması, Demirtaş ziyareti, Hakkari başlangıcı, HDP’li olmayan birçok kişinin barajı aşması için HDP’ye oy vermesi, sosyalistlerin öne çıkmış isimlerinin meclise girmeleri, mitinglerinin canlılığı ve bu canlılığın yarattığı ilgi, kabarttığı umut hiç kuşkusuz sevindirici, altı çizilmesi gereken ve bundan sonrası için tek tek birer sıçrama noktaları olarak kabul edilmesi gereken veriler biçiminde önümüzde durmaktadır. Yeni başlangıçların işte bu veriler üzerine oturtulması ve bu verilerin asla peşlerinin bırakılmaması elbette en akılcı olandır.

22) Basbayağı “baskın” olan 24 Haziran seçim kararı alındığında, bütün bir muhalefetin hep birlikte bu seçimi boykot etme kararı almamış olması büyük bir ihtimalle ıskalanmış çok büyük bir mücadele olanağı olarak ne yazıktır ki akıllarda hep kalacaktır. Referandumda hayır denilen bir garabetin yine hayır diyenlerce oylanmasının akıl ve mantıkla açıklanabilecek bir yanının pek olmadığı aşikardır. O referandumda örgütlenen o çok geniş “Hayır Cephesi”nin yakaladığı oy oranının 24 Haziran’da yakalanamamış olması gerçeğini az önce altını çizdiğimiz ıskalamayla açıklamak elbette ki mümkündür. Boykotu bir silah olarak hayata geçirmek ve seçim yerine sokak demek, Erdoğan-Bahçeli birlikteliğini hem ülke genelinde ve hem de uluslararası kamuoyu önünde yalnızlaştıracak, ardından da örgütlenmeleri pek ala mümkün olan sokak gösterileriyle son kertede bir halk hareketini hedeflemek şeklinde kabaca özetlenebilecek bir mücadele olanağı hayata geçirilememiştir. Demin de söylediğimiz gibi, ıskalanmış böylesine önemli bir olanak, beraberinde taşıyacağı görkemli bir “keşke”yle birlikte akıllarda kalmaya devam edecektir.

(HAYRİ GÜNEL)

Daha yeni Daha eski