'Dert varsa orda AXA' sloganıyla faaliyet gösteren Fransız kökenli özel sigorta şirketi AXA'da, emekçilere yaşatılan mobbing, performans baskısı ve haksızlıklar dikkat çekiyor. Bunun son örneklerinden biri de hamile kalan AXA emekçilerine yaşatıldı. Doğum iznine ayrılan, hamile kalan emekçiler 'performans' bahanesiyle işten çıkarılırken; bu haksızlıklara sessiz kalmayan bir başka kadın emekçinin de işine son verildi. Hukuki süreç devam ediyor...


AXA Sigorta, Türkiye’de de faaliyet gösteren Fransız sigorta şirketi… “Dert varsa çare AXA” sloganıyla müşteri toplayan bu sigorta şirketine yolunuz düşmediyse de mutlaka reklamlarına, PR çalışmalarına maruz kalmışsınızdır.

AXA Sigorta’nın bir de görünmeyen yüzü var. O yüzü yalnızca AXA emekçileri ve çalışanları görüyor, yaşıyor, biliyor. 

AXA Sigorta’da çalışan olmak çok zor ama özellikle kadın emekçi olmak daha da zor. Geçen aylarda bir emekçi doğum yaptığı için, iki emekçi de hamile kaldığı için işten çıkarıldı. Ayrıca bir kadın çalışan da, bu haksızlığa sessiz kalmadığı, tepki gösterdiği için işten çıkarıldılar.

Yaşadığı süreci anlatan emekçiler, karşılaştıkları mobbingi, maruz kalınan haksızlığı teker teker gözler önüne serdi.

İşte sorularımız ve yanıtları…

AXA’da nasıl ve ne zaman işe başladınız, nasıl bir işyeridir?

Ben AXA Sigorta’ya 2016 yılının Mayıs ayında başladım. Bölge satış ekibindeydim. Diğer bahsedeceğim arkadaşlarımla beraberdik. Aramızda en eski olan arkadaşımız beş yıllıktı. 2016’nın Mayıs ayında ben, Haziran’da diğer arkadaşım, Temmuz’da bir diğer arkadaşım işe başladı. Özellikle biz üçümüz yakın zamanlarda işe başladığımız ve en yeni personel olduğumuzdan birbirimize daha yakındık.

'ARAÇ KULLANIRKEN BİLE MAİLLERE, TELEFONLARA BAKMAMIZ İSTENİYORDU'

Ne iş yapıyordunuz AXA’da?

Bulunduğumuz bölgede çalışma sistemi şu şekildeydi: Muhasebe, hasar, risk ve fiyatlandırma ve satış bölümleri vardı. Bizler satış bölümdeydik. Satış ne iş yapar derseniz, bölgeye bağlı yaklaşık 300 AXA acentesi satış ekibine pay edilir. O acentenin daha çok bizim ürünlerimizden satması için çabalamamız, ziyaret etmemiz, onun adına müşteriyle görüşmemiz, genel müdürlük ve bölge müdürlüğü arasında köprü kurmamız gerekir. Acentelerin eksikliklerinin giderilmesi, satılan ürünlerin eğitiminin verilmesi, personel alınması, acentenin satış hacminin daha artırılmasını sağlamaktır görevimiz. Aslında kazandır-kazan sistemi. Herkesin yaklaşık 30-40 acentesi ve yıllık hedefleri olur. Bölgede herkesin, hedeflerinden sorumlu olduğu bir veya birkaç şehri vardır. Sabah 5’te çıkarsınız yola, gerekirse birkaç gün konaklarsınız, geri dönüşünüz gece 10-12 arası olur. Bununla ilgili fazla mesai de almazsınız. Bunca çabaya rağmen yemediğiniz azar, aşağılama kalmaz. Araç kullanırken telefona, maillerimize bakmamız mutlaka istenir.

'İÇ MEMNUNİYET ANKETLERİ DOLDURULURKEN ÇIKINTILIK YAPANIN VAY HALİNE'

Bunlar karşılığında hedef tutturduğunuzda hak ettiğiniz ücretleri, primleri alıyor musunuz peki?

Bölgede hedefi tutturup tutturmadığınızın bir önemi yok. Yani bölge müdürü ve bölge satış müdürü sadece egoyla çalışır, onlara yakınsanız, çok konuşuyor az iş yapıyorsanız, her türlü dedikoduyu müdürlere yetiştiriyorsanız, kendinizi yüceltirken müdürlerin sevmediği personeli küçümsüyorsanız, aile fertlerinizden biri veya birileri iyi bir mevkideyse hedef tutturamamanızın hiçbir önemi yok. Böyle birisi değilseniz ve hedefi de tutturmuşsanız, o zaman da başarı asla sizin değildir, ya diğer ekip arkadaşlarınız yapmıştır ya da tesadüftür. Asla ama asla zamların ve yılda bir kez ödenen temettünün hakkaniyeti yoktur. Bölge müdürü sevdiğine yüzde 20 zam verirken, en sevmediğine yüzde 2,5 verebilir. İç memnuniyet anketleri asla tek başına doldurulmaz, oturulur, hep beraber en iyi puanlama şeklinde yapılır. Çıkıntılık varsa tespit edilir, o zaman o kişinin vay haline. O kadar koltuk sevdasına düşmüşlerdir ki, onlar için hastalık, ölüm, doğum gibi konuların önemi yoktur.

'HAMİLELİĞİMİ SÖYLEDİKTEN SONRA 'SİZE AİLE PLANLAMASINI ÖĞRETECEĞİM' BİLE DENDİ'

Peki sizin gebelik sürecinize gelelim, neler oldu, hamileliğinizi söylediğinizde neler yaşadınız?

Ben hamile olduğumu söylediğimde ilk tepki “hayırlı olsun” temennisi yerine, “planlı bir gebelik miydi” cevabı oldu. Hamile kaldığımı söyledikten bir hafta sonra bölge satış müdürü ve müdür yardımcısı tarafından bir odaya çekilip, satışlarımın dehşet kötü olduğu, benim bir iş yapmadığım, hedeflerimin hepsini diğer arkadaşlarımın yaptığı, bunun bir uyarı olduğu söylendi. Böylece hamile olduğum için mobbing başladı. Ve dokzu ay boyunca, son dakikaya kadar şehir şehir gezdim, satış yaptım, bir kez olsun “nasılsın zorlanıyor musun” diye soran olmadı. Birkaç ay sonra en yakın arkadaşım hamile kaldı ve bir üst yöneticisine söyledi. Yöneticisi, bölge müdürüne nasıl söyleyeceğini bulamayıp kıvrandığı birkaç günün sonunda nihayet söyleyebildi. Tabii ki tepkiler aynıydı. Benimle beraber bölgede farklı departmanlarda iki çalışan daha hamileydi ve sürekli bizim üzerimizden bölgeye şaka yollu tehditler savuruyorlardı. “Size aile planlamasını öğreteceğim”, “Ben her hafta en iyisi size test yapayım”, “Bu ne arkadaş, herkes durmadan sevişiyor” gibi iğrenç laflar dönüyordu. Ve insanlar da bunlara gülüp alkışlıyorlardı. Arkadaşımın bebeği bir kaç hafta sonra maalesef karnında öldü. Tabii ki kimse üzülmedi ve bir geçmiş olsun bile demediler.

'DOĞUM İZNİNE AYRILAN DA, HAMİLE KALAN DA PERFORMANS BAHANESİYLE İŞTEN ATILDI'

Sonra ne oldu? İşten çıkarılma süreciniz nasıldı?

Bu olaydan bir buçuk-iki hafta kadar sonra performans değerlendirme haftasıydı. Arkadaşımın o dönem rakamları çok iyi olmasına karşın, inanılmaz düşük bir puan verdiler. Arkadaşım bu puana itiraz ettiği bir mail ve dilekçe hazırladı, genel müdürlüğe gönderdi. Akabinde hemen performans düşüklüğü sebebiyle işten çıkarıldı. Doğal olarak hemen dava açtı. Aradan üç hafta geçti, ben o sırada doğum iznindeydim. Beş yıllık çalışan olan arkadaşımız, bölge müdürü ve satış müdürü tarafından yine odaya çekilmiş, sorgulanmaya başlanmış. Bu arada belirtmem gerekir bu iki yönetici, tehdit olarak gördükleri ya da kendilerine ters insanları sık sık odaya çeker, can sıkarlardı. Sormuşlar, “çalışmak istiyor musun, performansın düşük” gibi sözlerle moral bozmuşlar. Arkadaşımız işten çıkarılan arkadaşına mahkemede şahit olacağını söylemiş. Ve hiç geciktirilmeden, ertesi sabah performans düşüklüğü bahanesiyle işten çıkarıldı. İlk arkadaşım Mart, ikinci arkadaşım Nisan’da işten çıkarıldı. Bu arada ben doğum iznindeyim, bir kişi bile arayıp sormuyor. Eylül’de işbaşı yaptım. Yokluğumda benim görevime başka bir personel başlatmışlar ve görevimde ikinci bir kadro yoktu. Döndüm, işbaşı yaptım, bölge müdürü yüzüme bile bakmıyor. İş tanımım yok, ne iş yapacağım belli değil. Benim işimi yapan biri var zaten. Çok geçmedi tam başladığımın sekizinci günü bölge müdürü beni yine malum odaya çekip “performansın kötü, işten çıkışını verdik” diye açıklama yaptı. Yedi aydır olmadığım halde performansımın kötü olduğu söylendi. Oysa yedi ay önce doğum iznine ayrılırken, Türkiye geneli başarı kriterlerinde sıralamaya girmişim.

Neyse dört arkadaştan üçümüz çıkarılmış olduk. Kalan dördüncü arkadaşımıza, sürekli bizim üzerimizden tehditler savurmaya, mobbingler uygulamaya başladılar. O arkadaşımız hamile kaldı. Tabii ki tebrik yerine, küçümseyici, hakaret içerikli şakalar başladı. Maalesef o arkadaşımız da bebeğini üç hafta sonra kaybetti. Bir hafta raporluydu, işe dönüşünde yine “performans” bahanesiyle iş akdi feshedildi.

Dört yakın arkadaş, biri doğum yaptığı, ikisi hamile kaldığı ve bebeklerini düşürdüğü, biri de bu olanlara sessiz kalmadığı için işten çıkarıldılar. Bu işten çıkarma işini yapanlar da üstelik kadınlar, hatta biri iki çocuk annesi. Genel müdürlüğün bu olanlardan asla haberi yok, muhtemelen tüm yetki bölge müdüründe. Sonrasında bizler yazdık genel müdürlüğe olup bitenleri. Ama bir yararı olmadı. Hiçbir şey olmamışçasına, o müdürler işlerine kaldıkları yerden devam ettiler.

'SON SÖZÜ HUKUK SÖYLEYECEK'

Geldiğiniz noktada hukuka başvurdunuz ve dava açtınız. Son sözü hukuk söyleyecek. Peki son olarak neler söyleyeceksiniz?

Eğer biz hamile kalmasaydık, bölge müdürünün çantasını taşısaydık, ettikleri küfürlere, hakaretlere gülseydik, alkışlasaydık; amacımız iş değil de farklı olsaydı sanırım hâlâ orda çalışıyor olurduk. Yüksek maaşlar alıyor olabilirdik. Yıllarca insanların emekleri hor görülmüş, kişisel ilişkiler ile zamlar, temettüler, terfiler alınmış bir şirketten bahsediyorum. Bir kişiye verilmiş bir yetkinin, dört kişinin ekmeğine mal olması ne kadar acımasızca. Bu şirket, sektöründe en bilinenlerden biri. Hatta bu şirket yıllarca en iyi işveren ödülünü alırken kadına, çocuğa verdiği önem ortada. Hepimiz hukuki işlemlerimizi başlattık. Takipçisi olacağız.

(AHMET ÇINAR-SOL.ORG)
Daha yeni Daha eski