HIDE
GRID_STYLE
TRUE
SHOW_BLOG

"Bana terörist etiketiyle sosyal medyada saldıranların neredeyse tümümün FETÖ güzellemesi var geçmişinde mesela"

#TERÖRİST İnsanlık tarihi gericilerle aydınlanmacılar arasındaki kavgayla ilerledi. “Gerici” kavramı ile inanç sahipleri arasında bağ...


#TERÖRİST

İnsanlık tarihi gericilerle aydınlanmacılar arasındaki kavgayla ilerledi. “Gerici” kavramı ile inanç sahipleri arasında bağ kurmak yanlıştır. İnanç sorgulanamaz. Bir kimsenin hangi dine, mezhebe ait olduğunu sormak suçtur. Laiklik; inanan insanı özgürleştirir; tarikatlar, cemaatler elinden kurtarır. Birey olmak önemlidir, bunu ancak Cumhuriyet sağlayabilirdi kuşkusuz ve elbette laiklikle, demokrasi yoluyla. İnsan, aklını esaretten kurtarmak için çok çabaladı. Bunu başardı mı, emin değilim. Bugün hâlâ dünyanın dört yanında din maskesi altında “yobaz” saldırganları gördükçe umut kırıklığı yaşıyorum.

***

Korona günlerinde, onca uyarıya karşın hâlâ bilimdışı yollarla çözüm arayan “yobaz”lara rastladık. Bunlar türlü türlü. Kimi “seküler gerici” dediğimiz türden. Aşı karşıtlığı güzel örnek! Uzmanlık alanı dışında ahkâm kesen ve ucu ırkçılığa varan genetikçiler gördük. Koronayı hafife alıp insanlara “kelle paça” önerenlere rastladık. Korkutucu bir durumdur bu, kitleleri etkileyen insanların yanlışı ağır sonuçlar doğurur.

Bir de yanmaz kefen satan, salt dua ile hastalıktan korunacağını öne süren din tacirleri, yobazlar var. Bunlar “Kültürel İslam” dışında kalan, siyasallaşmış düzenin adamlarıdır. Her fırsatta inançlı insanları sömürürler. Her dinde vardırlar ve tehlikelidirler. Özellikle kapalı çevrelerde etkin oldukları için, geniş kesimlere kolayca sızarlar. Bunların ne yapabileceğini, yani tarikat, cemaat ilişkilerinin siyasette, toplumsal yaşamda etkin olduğu zaman ne türden sonuçlar vereceğini 15 Temmuz’da gördük. Mesele bütündür.

***

Geçen hafta değerli çizer Birol Çün’ün bir çalışmasına rastladım. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana tasvir edilen “yobaz” tiplemesi ile bu günler arasında bağ kurup hicvetmişti. Ben de sorumlulukla sosyal medyada “Sorun bu” diye paylaştım. İnançlı insanları sömüren bu “yobaz”lara karşı uyanık olunması gereğini dile getiren çizimin önemli işlevi olduğunu düşündüm. Olağan koşullarda bu türden bir çalışma alkışlanmalı, hatta din üstüne düşünenler tarafından da paylaşılmalıydı. Virüs yüzünden umreden gelenlerin karantinaya alındığı, camilerin kapandığı şu günlerde “yobaz”la mücadele görevdir. Peki, ne oldu dersiniz?

***

Kimi AKP milletvekilleri, yalaka basın üyeleri, şarkıcı türkücü takımı ve paralı troller bir yerden düğmeye basılmış gibi beni hedefe koydular. Neden? Orada tasvir edilen çizimi “Müslüman” olarak algıladıkları için. Oysa benim toplumda karşılaştığım, bildiğim, saygı duyduğum pek çok inançlı insan, bilime, insan haklarına, hukuka saygılı; Cumhuriyet değerlerine bağlı! Şu günlerde bu inanç sahibi insanlar bilime kulak veriyor, izinden gidiyor. Bu saldırı sonucunda, değerli bir sanatçının çizimini paylaşan bendeniz “terörist” ilan edildim. Şaka değil, Aziz Nesin’lik bir durum işte. Beni Vatan Emniyet’e çağırdılar...

***

İşin ilginci, sokağa çıkma yasağının konuşulduğu günlerde, meğer en önemli mesele paylaşımımmış. Sordular: “Çizim senin mi?” diye. Nerede o yetenek bende? “Niye paylaştın” diye sordular. Anlattım. Yukarıda özetlediğim tüm gerekçeleri bir bir saydım. “Gazeteci olduğumu, toplumsal ödevim bulunduğunu, uyarı görevimi yerine getirdiğimi” söyledim. Alkış beklemediğimi ama hiç değilse mesleğini yapanlara saygı gösterilmesi gereğinden söz ettim. İmzaladım. Savcıya gitti metin, evime geldim.

Meselenin bir diğer boyutu da “ifade özgürlüğü” kapsamıdır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde “irkiltici” olması dahil, her türlü ifadenin özgürce dile gelmesi esastır. Çizer arkadaşımız, tam da bunu yerine getirmiştir. Ben de etkilendiğim için paylaştım. Burada ne halkı kin ve nefrete sevk etmek vardır, ne de toplumu ayrıştırmak söz konusudur. Tersine, toplumu uyaran, içinden geçtiğimiz zor süreci sağlıklı atlatmamıza katkı yapar bir sanat eserleridir söz konusu olan.

***

Gelelim meselenin “terörist” boyutuna. Kalem kâğıda inanırım ben, okumaya yazmaya, söylemeye, tartışmaya ve düşünmeye. Dolayısıyla şiddetle hep mücadele ettim, edeceğim. “Önce söz vardı” ilkesi esastır benim için. Birilerinin beğenmedikleri fikirleri dile getirenlere utanmazca “terörist” demesinin ülkeye maliyetini gördük. Bu saldırgan söyleme katkı veren herkes suçludur. Ancak sözü olmayan kimse söver, saldırır. Bu kişiler hakkında da suç duyurusunda bulunduk elbette. Bana terörist etiketiyle sosyal medyada saldıranların neredeyse tümümün FETÖ güzellemesi var geçmişinde mesela. Kim terörist, kim değil tarih hemen gösteriyor (ENVER AYSEVER - CUMHURİYET)