Resmi rakamlara göre 57 kişinin öldürüldüğü Çorum Katliamı’nda yitirilenler, katliamın 40’ıncı yılında anılmaya devam ediyor. Katliamın tanı...
Resmi rakamlara göre 57 kişinin öldürüldüğü Çorum Katliamı’nda yitirilenler, katliamın 40’ıncı yılında anılmaya devam ediyor. Katliamın tanıklarından Nureddin Aksoy, “Devlet kurumları bu katliama yol açtı” derken Muharrem Özünel ise dönemin medyasının katliamı desteklediğini vurguladı...
Resmi rakamlara göre 57 yurttaşın öldürüldüğü Çorum Katliamı’nın üzerinden 40 yıl geçti. 1980 yılının Mayıs ayında başlayıp Temmuz’a kadar devam eden katliam, ülkeyi 12 Eylül Askeri Darbesi’ne götüren önemli süreçlerden biri oldu. Kentte 19 Mayıs hazırlıklarına karşı ‘cihat’ çağrısı yapan faşistler, 27 Mayıs’ta MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın Ankara’da öldürülmesinin ardından ülkenin pek çok şehrinde sokağa çıktı ve saldırılar başladı.
Çorum Katliamı’nın tanıkları BirGün’e yaşadıkları süreci anlattı. Hem ülkücüler hem de polis ve jandarmalar tarafından saldırıya uğradıklarını söyleyen tanıklar, yargılama sürecinin bir katliam davası gibi yürütülmediğine dikkat çekti.
MARAŞ’I BİLDİĞİMİZ İÇİN DİRENÇ OLUŞTURDUK
Katliamın tanıklarından Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şubesi ve Çorum Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Nureddin Aksoy, o günlerde 18 yaşındaydı. Yaşanan pek çok acıya, saldırıya ve halkın direnişine tanık olduğunu söyleyen Aksoy, “Devlet kurumları ve emniyet bu katliama yol açtı. Emniyetin ülkücülerle birlikte hareket etmesi, valinin de çanak tutması sonucu böyle bir saldırı oldu. Maraş’ta yaşananları bildiğimiz için de saldırılara karşı bir direnç oluşturduk” dedi.
27 Mayıs’tan 4 Temmuz’a kadar direndiklerini söyleyen Aksoy, “Barikatların oluştuğu, insanların birbiriyle dayanışma içerisinde olduğu bir birliktelikti. Çok büyük bir umutsuzluk vardı ama direnen arkadaşlarımız bu umutsuzluğu yıktı. Panzerler saldırıyordu. Kıyıda köşede saldırılar oluyordu. Ekinleriyle birlikte yakılanlar oldu. Resmen bir iç savaş yaşanıyordu” diye konuştu.
BİNALAR BOMBALANIYORDU
corum-dan-madimak-a-temmuz-yaniyor-752663-1.Katliamın gerçekleştirildiği günlerde 27 yaşında olan dönemin bir diğer tanığı Muharrem Özünel ise, o tarihte matematik öğretmeniydi. Çorum’daki ülkücülerin kentte solcu ve Alevilere ait olan dükkânlara saldırdığını anımsatan Özünel, polislerin bu saldırıları yalnızca seyrettiğinin altını çizdi.
Solcuların ve Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Milönü bölgesinde kırmızı bir arabadan ateş açıldığını söyleyen Özünel, “Bu ateş üzerine de herkes kendisini savunmak için barikatlar kurdu ve çatışmalar temmuza kadar devam etti. Bu 2 aylık süreçte çatışmalar geceleri özellikle Milönü bölgesinde sürdü. Maraş’ın ardından Çorum’da da böyle olayların yaşanacağı korkusu vardı. O dönemde de devrimcilere ait mekânlara ateş açılıyor, binalar bombalanıyordu. Çorum’da kargaşa yaratmak için çalışmalar vardı” şeklinde konuştu.
MEDYA KATLİAMI DESTEKLEDİ
Çorum halkının birbirine sahip çıktığını söyleyen Özünel, şunları dile getirdi: “57 insanın 3 tanesi Milönü’nde polis ya da asker kurşunuyla öldürüldü. Çorum’daki tüm camilerde Alaattin Camii yıkılıyor diye anonslar yapıldı ama camiye hiçbir saldırı olmamıştı. Buna rağmen TRT bu haberi Çorum Valisi’nin teyidiyle yaptı. O dönemde Hürriyet gazetesi Çorum’daki mahalleleri, Alevi-Sünni mahalleleri diye ayırdığı bir harita yayımlamıştı. Devlet güçlerinin katliama yol açmak gibi bir tutumları vardı. Maalesef hamile kadınlara kadar çok sayıda insan ya kurşunlandı ya da fırınlarda yakılarak infaz edildi. 4 Temmuz günü ben de büyük bir kalabalıkla birlikte gözaltına alındım. Biz gözaltına alındığımız sırada jandarma caminin dibinde otomatik silahları kurup halka ateş ediyordu. O zaman ‘Karşıdan ateş ediyorlar katliama mı götürüyorsunuz’ demiştik. Polislerin bombaladığı evler oldu, hatta bu polisler ceza da aldı. Birçok insan köylerine bile gömülemedi. Yolları polisler ve faşistler tutuyordu. Çorum Katliamı’nın failleri sanki insanlar kavga etmiş ve birbirlerini öldürmüş gibi yargılandı. Sanki ortada bilinçli bir saldırı yokmuş gibi dosya kapandı gitti.”
ÇORUM'DA NELER YAŞANDI?
Pek çok kentte çatışmalar yaşanırken Çorum’da ise halk kitlesel bir linç girişimiyle karşı karşıya kaldı. Sokağa dökülen faşistler kentin caddelerinde silah ve sopalarla yürüdü. Kent merkezinde “Çorum Komünistlere Mezar Olacak”, “Kana Kan, İntikam” sloganları atıldı.
28 Mayıs’ta Alevi mahallelerinde, halk ve devrimci örgütler yeni bir Maraş Katliamı’na izin vermemek için bir araya geldi. 29 Mayıs’ta ülkücüler özellikle solculara ait dükkânları yağmalarken yolda yalnız gördükleri insanları rehin aldı, işkence etti. Çorum halkı ise tüm bu saldırılara karşı mahallelerde barikatlar kurdu.
Haziran ayında ise çatışma, insan kaçırma, işkence vakaları hem şehir merkezinde hem de köylerde yaşanmaya başladı.
Haziran başlarında barikatların kalkmasıyla birlikte polis ve jandarma yüzlerce kişiyi gözaltına aldı. Şehrin giriş ve çıkışları, ülkücüler tarafından kesildi.
30 Haziran günü çatışmaların yoğun yaşandığı Milönü bölgesine aniden giren bir otomobil, çevreye rastgele ateş açtı. Ağır yaralanan bir öğrenci, kurtarılamadı.
İçişleri Bakanlığı’nın emrinin ardından Su Deposu, Milönü, Nadık gibi bölgelerde 100’e yakın devrimci gözaltına alındı.
1 Temmuz’da şehir merkezinde başlayan çatışmalarla birlikte SSK Hastanesi’nde bulunan ülkücüler nedeniyle solcu yaralılar tedavi edilmedi. Devlet, 3 Temmuz’da sokağa çıkma yasağı ilan etti ancak 4 Temmuz’da yasak kaldırıldı.
4 Temmuz’da kentteki tüm camilerden “Komünistler, Milönü’ndeki Alaaddin Camii’ni yaktı” anonsları yapıldı. Anonsların ardından “Kızılbaşlara ölüm” sloganları atmaya başlayan ülkücüler Milönü’ne doğru yürüdü. Anonsları duyan halk da Alaattin Camii’ye doğru yürüdü ve caminin etrafını jandarma tarafından sarılmış olarak buldu. Camilerden çıkan ülkücüler halka saldırdı. Saldırı sonucunda polis panzerinden açılan ateş sonucu tıp öğrencisi Süleyman Atlas yaralandı ve yaşamını yitirdi.
Bu sırada TRT radyosu ise Alaaddin Camii'ne bomba atıldığına ilişkin haberler yaptı.
Katliamın ardından resmi rakamlara göre 1980 Mayıs-Ağustos ayları arasında 600’den fazla aile Çorum içinde yer değiştirdi.
KATLİAMIN HER ANI PLANLANMIŞTI
Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, Çorum Katliamı’nın 40’ıncı yılında Kadeş Meydanı’nda bir araya gelerek, hayatını kaybeden 57 yurttaşı andı.
Anmaya, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez, HDP milletvekilleri Tülay Hatimoğulları, Zeynel Özen ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Anmada konuşan Hüseyin Güzelgül, 40 yıl önce Çorum’da yaşananların tarihe kara bir leke olarak düştüğünü belirtti. Güzelgül, Ayrımcı politikalar ve yayımlanan nefret dolu bildirilerin sonuncunda Alevilere yönelik saldırıların yapıldığını vurguladı. (DİLAN EREN - BİRGÜN)
Resmi rakamlara göre 57 yurttaşın öldürüldüğü Çorum Katliamı’nın üzerinden 40 yıl geçti. 1980 yılının Mayıs ayında başlayıp Temmuz’a kadar devam eden katliam, ülkeyi 12 Eylül Askeri Darbesi’ne götüren önemli süreçlerden biri oldu. Kentte 19 Mayıs hazırlıklarına karşı ‘cihat’ çağrısı yapan faşistler, 27 Mayıs’ta MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın Ankara’da öldürülmesinin ardından ülkenin pek çok şehrinde sokağa çıktı ve saldırılar başladı.
Çorum Katliamı’nın tanıkları BirGün’e yaşadıkları süreci anlattı. Hem ülkücüler hem de polis ve jandarmalar tarafından saldırıya uğradıklarını söyleyen tanıklar, yargılama sürecinin bir katliam davası gibi yürütülmediğine dikkat çekti.
MARAŞ’I BİLDİĞİMİZ İÇİN DİRENÇ OLUŞTURDUK
Katliamın tanıklarından Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şubesi ve Çorum Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Nureddin Aksoy, o günlerde 18 yaşındaydı. Yaşanan pek çok acıya, saldırıya ve halkın direnişine tanık olduğunu söyleyen Aksoy, “Devlet kurumları ve emniyet bu katliama yol açtı. Emniyetin ülkücülerle birlikte hareket etmesi, valinin de çanak tutması sonucu böyle bir saldırı oldu. Maraş’ta yaşananları bildiğimiz için de saldırılara karşı bir direnç oluşturduk” dedi.
27 Mayıs’tan 4 Temmuz’a kadar direndiklerini söyleyen Aksoy, “Barikatların oluştuğu, insanların birbiriyle dayanışma içerisinde olduğu bir birliktelikti. Çok büyük bir umutsuzluk vardı ama direnen arkadaşlarımız bu umutsuzluğu yıktı. Panzerler saldırıyordu. Kıyıda köşede saldırılar oluyordu. Ekinleriyle birlikte yakılanlar oldu. Resmen bir iç savaş yaşanıyordu” diye konuştu.
BİNALAR BOMBALANIYORDU
corum-dan-madimak-a-temmuz-yaniyor-752663-1.Katliamın gerçekleştirildiği günlerde 27 yaşında olan dönemin bir diğer tanığı Muharrem Özünel ise, o tarihte matematik öğretmeniydi. Çorum’daki ülkücülerin kentte solcu ve Alevilere ait olan dükkânlara saldırdığını anımsatan Özünel, polislerin bu saldırıları yalnızca seyrettiğinin altını çizdi.
Solcuların ve Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Milönü bölgesinde kırmızı bir arabadan ateş açıldığını söyleyen Özünel, “Bu ateş üzerine de herkes kendisini savunmak için barikatlar kurdu ve çatışmalar temmuza kadar devam etti. Bu 2 aylık süreçte çatışmalar geceleri özellikle Milönü bölgesinde sürdü. Maraş’ın ardından Çorum’da da böyle olayların yaşanacağı korkusu vardı. O dönemde de devrimcilere ait mekânlara ateş açılıyor, binalar bombalanıyordu. Çorum’da kargaşa yaratmak için çalışmalar vardı” şeklinde konuştu.
MEDYA KATLİAMI DESTEKLEDİ
Çorum halkının birbirine sahip çıktığını söyleyen Özünel, şunları dile getirdi: “57 insanın 3 tanesi Milönü’nde polis ya da asker kurşunuyla öldürüldü. Çorum’daki tüm camilerde Alaattin Camii yıkılıyor diye anonslar yapıldı ama camiye hiçbir saldırı olmamıştı. Buna rağmen TRT bu haberi Çorum Valisi’nin teyidiyle yaptı. O dönemde Hürriyet gazetesi Çorum’daki mahalleleri, Alevi-Sünni mahalleleri diye ayırdığı bir harita yayımlamıştı. Devlet güçlerinin katliama yol açmak gibi bir tutumları vardı. Maalesef hamile kadınlara kadar çok sayıda insan ya kurşunlandı ya da fırınlarda yakılarak infaz edildi. 4 Temmuz günü ben de büyük bir kalabalıkla birlikte gözaltına alındım. Biz gözaltına alındığımız sırada jandarma caminin dibinde otomatik silahları kurup halka ateş ediyordu. O zaman ‘Karşıdan ateş ediyorlar katliama mı götürüyorsunuz’ demiştik. Polislerin bombaladığı evler oldu, hatta bu polisler ceza da aldı. Birçok insan köylerine bile gömülemedi. Yolları polisler ve faşistler tutuyordu. Çorum Katliamı’nın failleri sanki insanlar kavga etmiş ve birbirlerini öldürmüş gibi yargılandı. Sanki ortada bilinçli bir saldırı yokmuş gibi dosya kapandı gitti.”
ÇORUM'DA NELER YAŞANDI?
Pek çok kentte çatışmalar yaşanırken Çorum’da ise halk kitlesel bir linç girişimiyle karşı karşıya kaldı. Sokağa dökülen faşistler kentin caddelerinde silah ve sopalarla yürüdü. Kent merkezinde “Çorum Komünistlere Mezar Olacak”, “Kana Kan, İntikam” sloganları atıldı.
28 Mayıs’ta Alevi mahallelerinde, halk ve devrimci örgütler yeni bir Maraş Katliamı’na izin vermemek için bir araya geldi. 29 Mayıs’ta ülkücüler özellikle solculara ait dükkânları yağmalarken yolda yalnız gördükleri insanları rehin aldı, işkence etti. Çorum halkı ise tüm bu saldırılara karşı mahallelerde barikatlar kurdu.
Haziran ayında ise çatışma, insan kaçırma, işkence vakaları hem şehir merkezinde hem de köylerde yaşanmaya başladı.
Haziran başlarında barikatların kalkmasıyla birlikte polis ve jandarma yüzlerce kişiyi gözaltına aldı. Şehrin giriş ve çıkışları, ülkücüler tarafından kesildi.
30 Haziran günü çatışmaların yoğun yaşandığı Milönü bölgesine aniden giren bir otomobil, çevreye rastgele ateş açtı. Ağır yaralanan bir öğrenci, kurtarılamadı.
İçişleri Bakanlığı’nın emrinin ardından Su Deposu, Milönü, Nadık gibi bölgelerde 100’e yakın devrimci gözaltına alındı.
1 Temmuz’da şehir merkezinde başlayan çatışmalarla birlikte SSK Hastanesi’nde bulunan ülkücüler nedeniyle solcu yaralılar tedavi edilmedi. Devlet, 3 Temmuz’da sokağa çıkma yasağı ilan etti ancak 4 Temmuz’da yasak kaldırıldı.
4 Temmuz’da kentteki tüm camilerden “Komünistler, Milönü’ndeki Alaaddin Camii’ni yaktı” anonsları yapıldı. Anonsların ardından “Kızılbaşlara ölüm” sloganları atmaya başlayan ülkücüler Milönü’ne doğru yürüdü. Anonsları duyan halk da Alaattin Camii’ye doğru yürüdü ve caminin etrafını jandarma tarafından sarılmış olarak buldu. Camilerden çıkan ülkücüler halka saldırdı. Saldırı sonucunda polis panzerinden açılan ateş sonucu tıp öğrencisi Süleyman Atlas yaralandı ve yaşamını yitirdi.
Bu sırada TRT radyosu ise Alaaddin Camii'ne bomba atıldığına ilişkin haberler yaptı.
Katliamın ardından resmi rakamlara göre 1980 Mayıs-Ağustos ayları arasında 600’den fazla aile Çorum içinde yer değiştirdi.
KATLİAMIN HER ANI PLANLANMIŞTI
Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, Çorum Katliamı’nın 40’ıncı yılında Kadeş Meydanı’nda bir araya gelerek, hayatını kaybeden 57 yurttaşı andı.
Anmaya, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez, HDP milletvekilleri Tülay Hatimoğulları, Zeynel Özen ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Anmada konuşan Hüseyin Güzelgül, 40 yıl önce Çorum’da yaşananların tarihe kara bir leke olarak düştüğünü belirtti. Güzelgül, Ayrımcı politikalar ve yayımlanan nefret dolu bildirilerin sonuncunda Alevilere yönelik saldırıların yapıldığını vurguladı. (DİLAN EREN - BİRGÜN)
Hiç yorum yok