İnisiyatif alma, otorite ve anarşist örgütlenme üzerine
İnisiyatif, kelime karşılığı olarak; bir şeyi yapmaya öncelikle davranma, önceliği ele alma, öncecilik demektir. Buna göre inisiyatif almak da öncelikli davranma yeteneğini hayata geçirme olarak tanımlanır. Dolayısıyla inisiyatif almanın içerisinde üstünlük ve karar verme yeteneği yan yana bulundukları için birbirlerini beslerler. Üstünlüğün ve karar verme yeteneğinin olduğu yerde kaçınılmaz olarak yönetme, yönetmenin olduğu yerde bir karar alıcı ve uygulayıcı, karar alıcı ve uygulayıcının olduğu noktada da otorite vardır. Daha kısaca söylemek gerekirse, inisiyatif alma, otorite anlamına gelir diyebiliriz. Otorite ise birçok bakımdan özgürlüksüzlük demektir. Çünkü karşısında her zaman ve her koşulda bir boyun eğen bulacaktır. Boyun eğme ile beslenen özgürlüksüzlük durumunu özgürleşmeye dönüştürme ihtiyacı ve şartı, otoritenin en temel ve en belirgin karşıtı olarak onunla birlikte yan yana yürür. Özgürlüksüzlük durumunu özgürleşmeye dönüştürme ihtiyacı ve şartı beraberinde örgütlenme ihtiyacını ve şartını getirir. Marksizm’le Anarşizm’in tarihsel süreç içerisinde öne çıkan en temel ayrılığı da işte tam bu noktada başlar.
Errico Malatesta “Örgütlenme” (buradan okunabilir) adlı makalesinde; “Her şeyden önce işbirliği ve dayanışmanın uygulanması olan örgütlenme, sosyal yaşamın doğal ve zorunlu bir şartıdır” der ve ekler; “ortak bir amaç için çalışan gruplar üzerinde olduğu kadar genel olarak insan toplumu üzerinde de belirli bir etki ve güce sahip olan kaçınılmaz bir gerçektir” Malatesta daha sonra şöyle devam eder; “kendisiyle aynı zihniyete ve ortak çıkarlara sahip olanlarla özgür birliktelikler kurmasını olanaklı kılacak sosyal bilince veya araçlara sahip olmayanların, genellikle kendi kişisel çıkarları için başkalarının emeğini sömürme amacıyla bir sınıfın ya da egemen bir grubun kurduğu örgütlenmelere tabi olmaları kaçınılmazdır. Kitlelerin küçük bir ayrıcalıklı grup tarafından asırlar boyu baskı altında tutulması, çoğu emekçinin üretmek için, eğlenmek için ve baskı altında tutarak sömürmek isteyenlere karşı savunma ihtiyacı için örgütlenememesinin sonucudur” Ve Errico Malatesta şöyle tamamlar; “Anarşizm, bu durumu düzeltmek için mevcuttur”
Malatesta sözünü ettiğimiz makalesinde Anarşizm ile Marksizm arasındaki temel ayrılığa değinmemekle birlikte, ondan belki de çok daha önemli bir soruna çözüm getirirken anarşizmin örgütlenme olgusuna nasıl bakması, örgütlenme meselesini nasıl kavraması gerektiğine dair somut cümleler kurmuştur. Örneğin; “Örgütlenmenin karşısında yer alanların temel hatası, örgütlenmenin otoritesiz kurulamayacağına inanmalarıdır” dedikten sonra örgütlenmenin hem doğal hem de toplumsal bir zorunluluk olduğunun altını çizmiş, öte yandan bizleri içerisinde otoritenin olduğu ve olmadığı örgütlenmelerin belki de çoğu anarşist tarafından ıskalandığına ilişkin bir yöne doğru çekmiştir. Bu dediğimizi kendisinin; “Otoritesiz, yani hiçbir zorlama olmaksızın örgütlenen bir toplumun var olma ihtimali olduğunu kabul ederek -ve anarşistler bu olasılığı kabul etmelidirler, aksi halde anarşinin hiçbir anlamı kalmayacaktır-“ demesinden çıkarabiliyoruz. Bu da bizim, Malatesta’nın ağzından şu sıralamayı yapabilmemizi mümkün kılıyor:
1) “Anarşist bir örgütlenme, bireyler ve gruplar karşısında tam özerkliği ve bağımsızlığı, ve dolayısıyla sorumluluğu; ortak amaçlar için işbirliğine dayalı eylemler yapmak üzere bir araya gelmenin yararlı olduğunu düşünenler arasında özgür anlaşmayı; kabul edilen programa karşıt bir harekette bulunmamayı ve vaadlerin yerine getirilmesini ahlâki bir görev olarak dikkate almalıdır.”
2) “Daha sonra, bu temelde örgütlenmeyi hayata geçirmek için pratik biçimler ve uygun araçlar belirlenir. Gruplar, gruplar federasyonu, federasyonlar federasyonu, mitingler, kongreler, komiteler vs. bunun sonucudur.”
3) “Tüm bunlar özgürce yapılmalı, tek tek üyelerin düşünceleri ya da inisiyatifleri kısıtlanmamalıdır, ancak, tecrit durumunda imkânsız ya da etkisiz kalacak çabalar bu durumda kendilerine büyük bir hareket alanı bulurlar.”
4) “Bir anarşist örgütlenmenin kongreleri, temsilci kurum olmanın getirdiği tüm dezavantajlara rağmen … her türden otorite yanlılığından uzaktır, çünkü yasama yetkileri yoktur ve kendi kararlarını başkalarına zorla kabul ettirmezler.”
5) “Kongreler, en aktif yoldaşlar arasında kişisel bağlantılar kurmaya, bu bağlantıları artırmaya; eylem araçları ve yollan üzerine programatik çalışma programlarım teşvik etmeye ve ana noktalarını belirtmeye; bölgesel durumlardan ve acil ihtiyaçlar nedeniyle yapılması gereken faaliyetlerden herkesi haberdar etmeye; dönemin anarşist görüşlerinin çeşitli akımlarını özetleyerek bunlardan bir tür istatistiki sonuç hazırlamaya yardım eder. Kongrelerin kararlan bağlayıcı değil, ilgili herkese sunulan öneri, tavsiye ve tekliflerdir; diğerleri tarafından kabul edilmediği sürece de bağlayıcı ve yürütme gücüne sahip olamayacaktır.”
6) “Tayin ettikleri idari organların -İrtibat komiteleri, vs.- emir verme yetkisi yoktur, kendilerinden özellikle talep edilen ve onaylananlar hariç, inisiyatif almazlar, kendi görüşlerini dayatma yetkileri yoktur, elbette bir yoldaşlar grubu olarak kendi görüşleri vardır ve bunu yayarlar, fakat bunlar asla örgütlenmenin resmi görüşleri olarak sunulamaz. Kongre sonuçlarını, bireylerden ve gruplardan gelen fikir ve önerileri yayımlarlar; gruplar arası ilişkileri ve çeşitli girişimlerde hemfikir olanlar arasındaki işbirliğini kolaylaştırmak amacıyla yararlanmak isteyenler için hareket ederler; herkes istediğiyle ilişki kurmakta ya da özel grupların tayin ettiği diğer komitelerden yararlanmakta özgürdür.”
7) “Anarşist bir örgütlenmenin üyeleri tüm fikirlerini ifade edebilir ve kabul edilen ilkelerle çelişmeyen ve diğerlerinin faaliyetlerine müdahale etmeyen her taktiği kullanabilirler. Belirli bir örgütlenme, anlaşma nedenleri uyuşmazlık nedenlerinden fazla olduğu sürece devam eder; aksi taktirde dağılır ve daha homojen gruplaşmaların olduğu bir başka örgütlenmenin kurulmasına neden olur.”
Bu yazıya “inisiyatif” ve “inisiyatif alma” ile başladık ve buraya kadar, Errico Malatesta tarafından genel hatları çizilmiş anarşist bir örgütlenmenin gereklerine kadar geldik. Yazımızın başında “özgürlüksüzlük durumu”nu “özgürleşme”ye dönüştürme ihtiyacı ve şartına vurgu yaparak bunun insan ve toplum için otorite karşısında temel bir gereklilik olduğunun altını çizmiştik. Örgütlenmenin bu temel gerekliliği beslerken yeni bir otoriteye dönüşmemesi noktasında anarşizmin ve anarşistlerin yönünün çevrili olması gereken tarafı yukarıda Malatesta’dan okuduk. Yazımızı, bu anlamda olmak üzere yine Malatesta’nın bizlere söyledikleriyle bitirelim: “biz anarşistler insanları özgürlüğe kavuşturmak istemiyoruz; insanların kendilerini özgürlüklerine kavuşturmalarını istiyoruz. Yukarıdan gelen ve zorbalıkla kabul ettirilen hiçbir şeyin iyi olduğuna inanmıyoruz; halk topluluklarından doğan, halkın gelişme evresine denk düşen ve halk ilerledikçe ilerleyen yeni bir yaşam tarzı istiyoruz. Bu nedenle tüm ilgi ve düşüncelerin bilinçli bir örgütlenmeyle ifade bulmasını ve sahip olduğu önem oranında komünal yaşam -üzerinde bir etkisinin olması gerektiğini düşünüyoruz” (GAZETE İKRAR)