“Bugün ülkemizdeki bir avuç sömürücü, soyguncu ellerine geçirdikleri iktidar gücünü kullanarak ülkemizi büyük bir felakete doğru sürüklüyor. Bir avuç soyguncunun çıkarlarını korumak için din maskesi arkasına saklandığı bir faşist rejim bugün ülkemizin önündeki en önemli meseledir.”
16 Nisan Referandumu’yla birlikte geçilen başkanlık sistemi tıkandı. Bunun yanında ekonomik kriz de geri dönülemez bir seviyeye gelmiş durumda. Bu da sistemi tıkayan başka bir unsur olarak duruyor. AKP ve MHP bloku bu tıkanmışlığı açmak için yanına İYİ Parti’yi de dahil etmek istiyor. Son günlerde Meral Akşener’e hem Devlet Bahçeli’den hem de Recep Tayyip Erdoğan’dan ‘evine dön’ çağrıları yapıldı. Muhalefet bloku ise iktidarın kendine çizdiği alan dışına çıkamıyor. Devrimci hareketin önemli isimlerinden BirGün Yazarı Oğuzhan Müftüoğlu ile iktidar blokunun sıkışmışlığını ve muhalefetin ‘muhalefet’ etme biçimleri ile sosyalist solun bütün bunlar karşısında ne yapması gerektiği üzerine konuştuk.
“Milliyetçilik ve din istismarı bütün faşist- sağ siyasetler için her zaman geçerli ve hiç eskimeyen bir istismar konusu olmuştur” diyen Müfüoğlu, muhalefet için ise “Her kritik meselede AKP-MHP politikalarının arkalarına dizilerek onlara güç veriyorlar” ifadelerini kullandı.
Müftüoğlu, sosyalist sola ilişkin sorumuzu ise “Bu koşullarda sosyalist sol mücadele hedeflerini bugünkü antidemokratik rejimi ortadan kaldırmak için verilen bütün mücadelelerin önemini dikkate alarak belirlemek durumunda” diye yanıtladı.
Sistem tıkandı ve kriz içerisinde. İktidar blokunun geldiği aşamayı nasıl tanımlarsınız? Hamle şansı kaldı mı?
Demirel zor duruma düştüğü zaman “siyasette çare tükenmez” derdi. Egemen sınıf siyaseti açısından gerçekten böyle. Onlar, kurulu düzenleri savunanlar, bir çare bulup işlerini yürütmenin bir yolunu her zaman bulabilirler.
Evet çok büyük bir kriz var, işsizlik, yoksulluk, rezillik diz boyu. Getirdikleri sistem her yönüyle dökülüyor. Halkın büyük çoğunluğunun desteğini de kaybettiler. Bu yüzden, işleri elbette çok zor. Ama sistem istediği kadar tıkanmış olsun, var olan durumu değiştirebilecek bir irade yoksa iktidarın öyle çok fazla bir şansa ihtiyacı olmaz. Hele ortada böyle bir muhalefet de varsa, büyük bir maharet de gerekmez; sistem çürümüş de olsa, bir çaresini bulup iktidarlarını sürdürebilirler.
En son Bahçeli marifetiyle Meral Akşener’e ‘eve dön’ çağrısı yaptırmaları ne kadar zora düştüklerini gösteriyor. Bana altmışlı yıllarda polisin aranır duruma düşen devrimci gençlerin anne babalarına yaptırdıkları ‘eve dön’ çağrılarını hatırlattı! O zaman bizim aramızdan bu tür çağrılara aldanıp teslim olan kimse çıkmazdı.
Ama şimdikiler alenen haramilerin sofrasına çağırıyorlar!
Milliyetçilik ve din istismarı bütün faşist- sağ siyasetler için her zaman geçerli ve hiç eskimeyen bir istismar konusu olmuştur. AKP bugünkü rejimi inşa ederken istismar etmekten çekinmediği Kürt meselesini şimdi de tersinden muhalefeti parçalamak için kullanmaya, bunun için İyi Parti üzerinde oyun oynamaya çalışıyor.
Gerici siyaset oyunlarının bütün çirkinliğini saklamaya gerek duymayacak kadar dara düşmüşler.
16 Nisan referandumu öncesi iktidar blokuna karşı kurulan cephe gözle görülür ilk başarısını yerel seçimlerde kazandı. Blok AKP’den ayrılan partilere kadar genişleyecek gibi gözüküyor. Blokun yeni süreçte avantajları ve kısıtları nelerdir? İktidar karşısında yer alan cephe toplumun acil sorunlarını ve değişim taleplerini ne kadar karşılayabilir?
Muhalefet bloku ağırlıkla mevcut düzenle temelde sorunu olmayan, sadece bugünkü mevcut tek adam rejimi yerine güçlendirilmiş bir parlamenter rejim talebinde anlaşan onun dışında kendi aralarında farklı görüş ve eğilimlere sahip sağ eğilimli partilerden oluşuyor. Blokun AKP'den ayrılan partilere kadar genişlemesinde de anlaşılmaz bir durum yok.
Avantajları da kısıtları da bu özelliğine dayanır. Halkın büyük bir çoğunluğunun bugün ülkeyi büyük bir felakete sürükleyen bu rejime karşı olması muhalefet blokunun en büyük avantajını oluşturuyor. Buna karşı muhalefetin bu konuda bütünlüklü ve tutarlı bir programlarının olmayışı, ayrıca özellikle din ve milliyetçilik konularında iktidarın saldırıları karşısında sağlam bir duruşa sahip olamayışları da önemli zaafiyet noktaları olarak görülüyor. Bu yüzden her kritik meselede AKP-MHP politikalarının arkalarına dizilerek onlara güç veriyorlar.
Sosyalistler, devrimciler 18 yıldır AKP eliyle kurulmaya çalışılan rejime karşı mücadele ettiler ve oluşan toplumsal dirence çok önemli katkıları oldu. Ama bugün muhalefet bloku ağırlıkla sağ partilerden oluşuyor.
Doğrusu ben bu konuda önemli bir sorun olduğunu düşünmüyorum.
Sosyalist solun özellikleri bilinen muhalefet blokunun doğrudan bir bileşeni olması zaten mümkün değil.
Burada sorun kendimizde. Sorun, AKP eliyle kurulmaya çalışılan rejime karşı başından beri tutarlı bir şekilde karşı çıkarak özellikle birleşik muhalefet ve Haziran Hareketleri çerçevesinde, 2010 referandumun’da ve sonraki bütün süreçlerde önemli bir mücadele yürüten devrimci kesimlerin bugün kendi gerçekliğine uygun- bütünlüklü bir bağımsız siyasal örgütlülüğünü henüz gerçekleştirememiş olmasıdır.
Bu durumun solun dünya çapında uzunca süredir bir gerileme sürecinde olması, politik mücadelenin tayin edici önemini yadsıyan liberal eğilimlerin etkileri gibi çeşitli nedenleri olmakla birlikte sonuçta önümüzdeki mevcut durum bu.
Bugün ülkemizdeki bir avuç sömürücü, soyguncu ellerine geçirdikleri iktidar gücünü kullanarak ülkemizi büyük bir felakete doğru sürüklüyor. Bir avuç soyguncunun çıkarlarını korumak için din maskesi arkasına saklandığı bir faşist rejim bugün ülkemizin önündeki en önemli meseledir.
Bu koşullarda sosyalist sol mücadele hedeflerini bugünkü anti demokratik rejimi ortadan kaldırmak için verilen bütün mücadelelerin önemini dikkate alarak belirlemek durumunda.
Zaman zaman muhalefet blokuna yönelik eleştirilerde kantarın topuzunun kaçtığı ve iktidar blokuna yönelik eleştiri ve mücadelenin önüne geçtiği de oluyor.
Sosyalist sol siyaset anlayışı, bugünkü antidemokratik İslamcı faşist rejime karşı mücadelenin bir ön mesele olarak önemini ihmal etmeden, mevcut düzenin ve rejimin devrimci bir eleştirisini temel alarak yürütülmeli. (BİRGÜN - PAZAR)
16 Nisan Referandumu’yla birlikte geçilen başkanlık sistemi tıkandı. Bunun yanında ekonomik kriz de geri dönülemez bir seviyeye gelmiş durumda. Bu da sistemi tıkayan başka bir unsur olarak duruyor. AKP ve MHP bloku bu tıkanmışlığı açmak için yanına İYİ Parti’yi de dahil etmek istiyor. Son günlerde Meral Akşener’e hem Devlet Bahçeli’den hem de Recep Tayyip Erdoğan’dan ‘evine dön’ çağrıları yapıldı. Muhalefet bloku ise iktidarın kendine çizdiği alan dışına çıkamıyor. Devrimci hareketin önemli isimlerinden BirGün Yazarı Oğuzhan Müftüoğlu ile iktidar blokunun sıkışmışlığını ve muhalefetin ‘muhalefet’ etme biçimleri ile sosyalist solun bütün bunlar karşısında ne yapması gerektiği üzerine konuştuk.
“Milliyetçilik ve din istismarı bütün faşist- sağ siyasetler için her zaman geçerli ve hiç eskimeyen bir istismar konusu olmuştur” diyen Müfüoğlu, muhalefet için ise “Her kritik meselede AKP-MHP politikalarının arkalarına dizilerek onlara güç veriyorlar” ifadelerini kullandı.
Müftüoğlu, sosyalist sola ilişkin sorumuzu ise “Bu koşullarda sosyalist sol mücadele hedeflerini bugünkü antidemokratik rejimi ortadan kaldırmak için verilen bütün mücadelelerin önemini dikkate alarak belirlemek durumunda” diye yanıtladı.
Sistem tıkandı ve kriz içerisinde. İktidar blokunun geldiği aşamayı nasıl tanımlarsınız? Hamle şansı kaldı mı?
Demirel zor duruma düştüğü zaman “siyasette çare tükenmez” derdi. Egemen sınıf siyaseti açısından gerçekten böyle. Onlar, kurulu düzenleri savunanlar, bir çare bulup işlerini yürütmenin bir yolunu her zaman bulabilirler.
Evet çok büyük bir kriz var, işsizlik, yoksulluk, rezillik diz boyu. Getirdikleri sistem her yönüyle dökülüyor. Halkın büyük çoğunluğunun desteğini de kaybettiler. Bu yüzden, işleri elbette çok zor. Ama sistem istediği kadar tıkanmış olsun, var olan durumu değiştirebilecek bir irade yoksa iktidarın öyle çok fazla bir şansa ihtiyacı olmaz. Hele ortada böyle bir muhalefet de varsa, büyük bir maharet de gerekmez; sistem çürümüş de olsa, bir çaresini bulup iktidarlarını sürdürebilirler.
En son Bahçeli marifetiyle Meral Akşener’e ‘eve dön’ çağrısı yaptırmaları ne kadar zora düştüklerini gösteriyor. Bana altmışlı yıllarda polisin aranır duruma düşen devrimci gençlerin anne babalarına yaptırdıkları ‘eve dön’ çağrılarını hatırlattı! O zaman bizim aramızdan bu tür çağrılara aldanıp teslim olan kimse çıkmazdı.
Ama şimdikiler alenen haramilerin sofrasına çağırıyorlar!
Milliyetçilik ve din istismarı bütün faşist- sağ siyasetler için her zaman geçerli ve hiç eskimeyen bir istismar konusu olmuştur. AKP bugünkü rejimi inşa ederken istismar etmekten çekinmediği Kürt meselesini şimdi de tersinden muhalefeti parçalamak için kullanmaya, bunun için İyi Parti üzerinde oyun oynamaya çalışıyor.
Gerici siyaset oyunlarının bütün çirkinliğini saklamaya gerek duymayacak kadar dara düşmüşler.
16 Nisan referandumu öncesi iktidar blokuna karşı kurulan cephe gözle görülür ilk başarısını yerel seçimlerde kazandı. Blok AKP’den ayrılan partilere kadar genişleyecek gibi gözüküyor. Blokun yeni süreçte avantajları ve kısıtları nelerdir? İktidar karşısında yer alan cephe toplumun acil sorunlarını ve değişim taleplerini ne kadar karşılayabilir?
Muhalefet bloku ağırlıkla mevcut düzenle temelde sorunu olmayan, sadece bugünkü mevcut tek adam rejimi yerine güçlendirilmiş bir parlamenter rejim talebinde anlaşan onun dışında kendi aralarında farklı görüş ve eğilimlere sahip sağ eğilimli partilerden oluşuyor. Blokun AKP'den ayrılan partilere kadar genişlemesinde de anlaşılmaz bir durum yok.
Avantajları da kısıtları da bu özelliğine dayanır. Halkın büyük bir çoğunluğunun bugün ülkeyi büyük bir felakete sürükleyen bu rejime karşı olması muhalefet blokunun en büyük avantajını oluşturuyor. Buna karşı muhalefetin bu konuda bütünlüklü ve tutarlı bir programlarının olmayışı, ayrıca özellikle din ve milliyetçilik konularında iktidarın saldırıları karşısında sağlam bir duruşa sahip olamayışları da önemli zaafiyet noktaları olarak görülüyor. Bu yüzden her kritik meselede AKP-MHP politikalarının arkalarına dizilerek onlara güç veriyorlar.
Sosyalistler, devrimciler 18 yıldır AKP eliyle kurulmaya çalışılan rejime karşı mücadele ettiler ve oluşan toplumsal dirence çok önemli katkıları oldu. Ama bugün muhalefet bloku ağırlıkla sağ partilerden oluşuyor.
Doğrusu ben bu konuda önemli bir sorun olduğunu düşünmüyorum.
Sosyalist solun özellikleri bilinen muhalefet blokunun doğrudan bir bileşeni olması zaten mümkün değil.
Burada sorun kendimizde. Sorun, AKP eliyle kurulmaya çalışılan rejime karşı başından beri tutarlı bir şekilde karşı çıkarak özellikle birleşik muhalefet ve Haziran Hareketleri çerçevesinde, 2010 referandumun’da ve sonraki bütün süreçlerde önemli bir mücadele yürüten devrimci kesimlerin bugün kendi gerçekliğine uygun- bütünlüklü bir bağımsız siyasal örgütlülüğünü henüz gerçekleştirememiş olmasıdır.
Bu durumun solun dünya çapında uzunca süredir bir gerileme sürecinde olması, politik mücadelenin tayin edici önemini yadsıyan liberal eğilimlerin etkileri gibi çeşitli nedenleri olmakla birlikte sonuçta önümüzdeki mevcut durum bu.
Bugün ülkemizdeki bir avuç sömürücü, soyguncu ellerine geçirdikleri iktidar gücünü kullanarak ülkemizi büyük bir felakete doğru sürüklüyor. Bir avuç soyguncunun çıkarlarını korumak için din maskesi arkasına saklandığı bir faşist rejim bugün ülkemizin önündeki en önemli meseledir.
Bu koşullarda sosyalist sol mücadele hedeflerini bugünkü anti demokratik rejimi ortadan kaldırmak için verilen bütün mücadelelerin önemini dikkate alarak belirlemek durumunda.
Zaman zaman muhalefet blokuna yönelik eleştirilerde kantarın topuzunun kaçtığı ve iktidar blokuna yönelik eleştiri ve mücadelenin önüne geçtiği de oluyor.
Sosyalist sol siyaset anlayışı, bugünkü antidemokratik İslamcı faşist rejime karşı mücadelenin bir ön mesele olarak önemini ihmal etmeden, mevcut düzenin ve rejimin devrimci bir eleştirisini temel alarak yürütülmeli. (BİRGÜN - PAZAR)