Adnan Menderes Üniversitesi öğrencileri Zeren Ertaş’ın KYK yurdunda ölümünden sonra polis şiddetine rağmen eylemdeydi. Aydın Kent Meydanı, 2...
Adnan Menderes Üniversitesi öğrencileri Zeren Ertaş’ın KYK yurdunda ölümünden sonra polis şiddetine rağmen eylemdeydi. Aydın Kent Meydanı, 27 Ekim 2023
KYK YURTLARININ HAL-İ PÜR MELALİ: F tipi yurt mahkûmiyeti
KYK yurtlarından epeydir kötü uyarı işaretleri geliyordu. 22 yaşında üniversite öğrencisi Zeren Ertaş’ın 25 Ekim’de Aydın Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda bir türlü onarılmayan asansörün düşmesi sonucu hayatını kaybetmesi yurtlardaki koşulların vahametini gözler önüne serdi. Zeren’in hayatını kaybetmesi üzerine öğrencilerin üzüntü ve öfkesi sokaklara taştı. O sese kulak veriyor, cezaevini aratmayan KYK yurtlarında yaşamanın ne anlama geldiğini Aydın’daki Berin Menderes KYK Yurdu’ndan Mor ve Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’ndan Kırmızı’dan (isimleri bizde mahfuz) dinliyoruz.
25 Ekim’de Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda feci bir asansör “kazasında” arkadaşınız Zeren Ertaş’ı kaybettiniz. Neler yaşandı o gün?
Kırmızı: Aydın’da 25 Ekim’de Manga grubunun konseri vardı. Yurttaki öğrencilerin çoğu konserdeydi. Ben konserde olduğum için yurda geç geldim. Yurda girdiğimde bağırarak etrafta koşuşan, ambulans çağırmaya çalışan güvenlikleri gördüm. Kazanın yaşandığı blokta kalıyorum. İçeri girdiğimde asansörün –1’e düştüğünü gördüm. Asansör beşinci kattan zemin kata doğru kaymaya başlamış. Zeren kendini dışarıya atmaya çalışırken sıkışarak hayatını kaybetmiş. Güvenlikler asansöre yaklaşmamıza izin vermiyordu, kazayı duyup gelen öğrencileri de binaya almadılar. Ama öğrenciler yangın merdiveninden binaya girmeye başladı. Daha sonra güvenliklerin zemin kattaki öğrencilerin kapılarını kilitlediğini, onları içeri kapattığını duyduk.
Asansörün arızalı olduğu biliniyor muydu?
Kırmızı: Yurtta iki asansör var. Duyduğuma göre Zeren konserden erken dönmüş. Asansörlerden biri bozuk olduğu için Zeren ve arkadaşları diğer asansöre binmek zorunda kalmışlar. Aslında bindikleri asansör o gün iki defa bozulup tekrar çalışmış. Asansörlerin sorunlu olduğunu yurt yöneticileri biliyordu. Şikâyet etmemize rağmen asansörler tamir edilmedi. Yurt yönetimi asansöre kalabalık binildiğini söyleyerek ihmalin üstünü örtmeye çalışıyor, ama durum öyle değil. Düşen asansör 16 kişilikti. Yani asansöre taşıyamayacağı kadar yük binmemişti. Asansörler zaten kırmızı etiketliydi, yani güvensizdi. Yurt yönetimi masraftan kaçmak için asansörlerin bakımını yaptırmıyor. Başka bir açıklaması yok.
Olayın hemen sonrasında nasıl bir ortam vardı yurtta?
Kırmızı: Korkuyorduk, herkes ağlıyordu. Uzaktaki bazı arkadaşlarım beni arayıp “Sen de o anda orada olabilirdin” diye ağlıyordu telefonda. Her öğrenci “Benim de başıma gelebilirdi” diye düşündü. Yurt yetkililerinden bir cevap bekliyorduk. Doğru dürüst açıklama yapan kimse yoktu. Korku bir süre sonra öfkeye dönüştü. Öğrencilerin bağırdığını, “Katil KYK” ve “Susma, sustukça sıra sana gelecek” sloganlarının atıldığını hatırlıyorum. Bizim binanın çıkışı kapatıldığı için pencerelerden atlayıp dışarı çıktık. Nerdeyse tüm yurt bahçeye inmişti. Yurdumuzun yakınındaki erkek yurdunda kalan öğrenciler de kapıları kırıp dışarı çıkmışlardı. Jandarma ve ambulans gelmişti. Ertesi gün TOMA gelince atmosfer iyice gerginleşti. Doğrusu, bizi korkutmaya gelmişlerdi. Biz zaten üzgündük ve korkuyorduk. Dehşete düşmüştük. Erkek yurdundaki öğrencilere daha sert davrandılar. Çünkü erkekler daha öfkeliydi.
Mor: Askerler ve polis bizi korumaya geldiklerini söylüyordu. Ama kimi kimden korumaya çalıştıkları belli değildi. Bizim önümüze barikat çekildiği zaman kendimizi güvende hissetmiyorduk. Bir tür abluka vardı.
ZEREN ERTAŞ
Korkuyu öfkeye dönüştüren neydi?
Mor: Devlet görevlilerinin tavırları öfkeyi büyüttü. Vali yardımcısı yurda gelip “Bu kadar da abartmayın, sanki Zeren kızkardeşiniz!” diyor mesela. “Zeren bizim kızkardeşimiz” sloganı bu laftan sonra atıldı. Savcı da yurda geldiğinde “Benim zamanım değerli, size vakit ayırdığım için mutlu olmalısınız” dedi…
Sonuçta tüm baskı ve şiddete rağmen öğrenciler protestoya devam etti. Hatta ülke çapında, farklı şehirlerdeki KYK yurtlarından öğrenciler de protestolara katıldılar…
Mor: Olan bitenin duyulmasını, protestoların diğer illere yayılmasını istemediler. Özellikle diğer KYK yurtlarındaki öğrenciler ayaklanınca bizi bastırmaya çalıştılar. Ama eylemler yayıldı. İlk günlerde yurt yetkilileri bize pek ses çıkaramadı. Normalde saat 0’ı bir dakika geçtiğinde yurt bahçesine adım attırmazlardı. İlk günlerde kızlar gece 2’ye kadar bahçede oturup eylem yaptılar. Ama bugünlerde durum eskiye dönüyor. Öğrencilerde bir bıkkınlık hissi var. Zeren’in ölümünden sonra dört gün boyunca eylem yaptık. Öfkemiz dinmemişti. Ama öğrenciler örgütsüz olduğu için kolay dağıldı. Çünkü tüm yetkililer öğrencileri yıldırmak için çabaladı.
Öğrencileri yıldırmak için ne gibi yöntemlere başvuruyorlar?
Mor: Yurttan atılmakla tehdit ediliyoruz. Ben Berin Menderes KYK yurdundayım. Eylemlerde en öndeydim. Eylemde yanımdaki arkadaşlarımdan biri basına kısa bir demeç verdi. Hiçbir şekilde devlete ve KYK yetkililerine saygısızlık yapmadan şikâyetlerini anlattı. Ama buna rağmen yurt grubuna “Basına konuşan kız yurttan atılacak, haberi olsun” diye mesaj geldi. Ayrıca öğrencileri “siciliniz kirlenir” diye tehdit ediyorlar. Aramızda tıp okuyan, mezun olduktan sonra devlet memuru olacak öğrenciler var. Bu yüzden eylemlerdeki öğrenciler tedirgindi, yüzünü kapatanlar bile vardı.
Eylemlerde polis, güvenlik şiddetinin dozunun yükseldiğini de gördük…
Mor: Adnan Menderes Üniversitesi’nin Aytepe kampüsündeki yokuşa polis barikat kurmuştu. Barikatı aşıp meydandaki eyleme katılmak isteyen kızları copla döverek engellemeye çalıştılar. O sırada ben yurtta değildim, meydandaydım. Meydanda bir komiser yanımıza gelip “Eylem yapmaya hakkınız var. Sizin üstünüze TOMA salmayacağız” dedi. Ama telefonlarımıza Aytepe Kampüsü’ndeki arkadaşlarımıza coplarla saldırdıkları videolar geliyordu. Biz meydanda toplanıp Güzelhisar yurdundaki arkadaşlarımızın yanına gitmek istedik. Slogan atmadan sessizce yürüyecektik. Bizi meydana hapsettiler. Barikatı aşmayı başaran bazı öğrencilerin önünü sivil polisler kesmiş. En sonunda polis bıkıp “Beş kişilik gruplar hâlinde yürüyebilirsiniz” dedi. Halbuki şiddetsiz eylem yapmak anayasal hakkımız. Polisin bizi koruması gerekiyordu. Ancak, onların istediği şekilde tepki vermemizi istiyorlardı. Sloganlara bile karıştılar. Protestonun hakkımız olduğunu söylediğimizde bizi kesinlikle dinlemiyorlardı. Bizi manipüle etmeye çalışıyorlardı.
Nasıl?
Mor: “Bazı insanlar sizi provoke etmeye çalışıyor, iyi niyetinizi kullanıyorlar” diyordu polis. Bir avukat komiserin yanına gidip “Protesto öğrencilerin anayasal hakkı” dedi. Ama polis hep aynı şeyleri söylüyordu: “Dağılmazsanız, müdahale edeceğiz.” Bir ara polis amiri yanımıza gelip “İki saat etkinliğinizi yapabilirsiniz” dedi. Çok sinirlendim bunu duyunca. “Ne etkinliği? Bu protesto! Bir cinayet işlendi. Katilsiniz” diye bağırdım.
Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu (üstte solda) ve KYK yurtlarından manzaralar
Güzelhisar Kız Yurdu’ndaki asansör kazasından sonra dört bir yanda KYK yurtlarının asansörlerinin arızalandığını görüyoruz, duyuyoruz. Bu asansör sorunu ne zamandan beri var? Öğrencilerdeki öfkenin bir sebebi de bu sorunun uzun süredir çözülmemiş olması mı?
Mor: Yurtlarda asansörler hep arızalanır zaten. Bizim yurtta bir arkadaşım asansörde 25 dakika mahsur kalmıştı mesela. Ama mesele sadece asansörle sınırlı değil ki. Yurtlardaki hırsızlık, binaların bakımsızlığı, yemeklerin sağlıksızlığı… Çok sorun var. Sesim slogan atmaktan günlerdir kısık. Arkadaşlarımın da öyle. Çünkü avazımız çıktığı kadar bağırdık. Öfkeliyiz, Zeren’in yerinde biz de olabilirdik. Bu yüzden en çok “Susma, sustukça sıra sana gelecek” sloganı atılıyor eylemlerde. KYK yurtlarında insani şartlarda yaşamıyoruz. Yemeklerden sürekli böcek, çivi, kurt, tırnak gibi şeyler çıkıyor. Yemekhanedeki ablalar bizi sürekli geçiştiriyor, “bir şey olmaz” veya “o zaman yeme” diyorlar. Ben yemeği yemeden önce iyice didikliyorum. İçinde bir şey var mı, yok mu diye kontrol ediyorum. Yiyecekler genelde ya çiğ ya da bayat oluyor. Zeren’in ölümünden sonra bütün asansörleri kapattılar. Hizmetliler odalara çıkmıyor, dolayısıyla odalarımız temizlenmiyor. Yemeklerden tutun yurt görevlilerinin davranışlarına kadar berbat bir düzen var KYK yurtlarında.
Sosyal medyaya yansıyan bir videoda Sinop Seyyid İbrahim Bilal KYK yurdunun müdürü eylemlere destek vermek için bahçede toplanan öğrencilere “Asansörün çakılacağını düşünüyorsanız binmeyin” diyor. Bir yurt müdürünün, kamu görevlisinin öğrencilere böyle bir “tavsiyede” bulunmasına ne diyorsunuz?
Mor: Her gün sırtımızda kitaplarla, yorgun argın yedi kat çıkmak kolay değil. İnsanız sonuçta, mesela bileğimi burktuğumda yedi kat merdiveni tırmanabilir miyim? Sonuçta burası bir devlet yurdu değil mi? Devlet asansörün güvenli olmasını garanti etmek, bundan emin olmak zorunda. Bu iş “yürüyerek çıkın” denecek bir mesele değil. Öğrenciler her gün yedi kat merdiven çıkamaz. Yurt yöneticileri her gün yedi kat çıkıyor mu?
Kırmızı: Yurt yöneticileri sorunlara kulak asmıyor, ilgisizler.
Mor: Ayrıca yöneticilerin çoğu ukalâ. Güvenlik veya yurt yöneticisi pek fark etmiyor. Yöneticiler görevlerini düzgün yapmıyor. Mesela gece yarısından sonra güvenlikler yerinde olmuyor. Ya yurttaki çardakta ya da başka yerlerde takılıyorlar. Bir sorun meydana geldiğinde kimseyi bulamıyoruz. Güvenliklerin bazıları bizimle yaşıt. 19-20 yaşlarında güvenlik görevlileri var. Bunlar acil bir durumda ne yapacağını bilmeyen insanlar. Tek bildikleri yurda bir-iki dakika geç giren öğrenciye bağırmak. Tek işleri gerçek sorunların üstünü örtmek. Mesela biz eylem yaparken yurt müdürü odasındaydı. Ama hiçbir tepki vermedi. Bizi onlara muhtaç, çaresiz insanlar olarak görüyorlar. Herhangi bir şikâyetimizi dile getirdiğimizde “Özel yurda git, beğenmiyorsan burada kalma” diyorlar. Maddi durumumuz iyi olsa KYK yurdunda kalır mıyız? Tabii ki kalmayız. Öğrencilerin çoğunun ekonomik durumu iyi değil. En iyi bildikleri iş yurda biraz geç girdiğimizde “Bu saate kadar neredeydin?” diye sormak ve geç saatte yurda girmenin iffetsizlik olduğunu ima etmek… Açıkçası bu imalar benim umurumda değil. Herkes işine baksa iyi olur. Ama işlerine bakmayı beceremiyorlar.
Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri Zeren Ertaş için eylemde, 27 Ekim 2023
KYK yurtları nasıl yerler? Kaldığınız yurdu mekânsal olarak nasıl tarif edersiniz?
Mor: Arkadaşlarla aramızda “F tipi cezaevinde kalıyoruz” diye şakalaşıyoruz. Gerçekten de öyle. Genelde KYK yurtları birbirine benzer. Aydın’da iki KYK yurdu var. Biri köyde, diğeri dağda. Yurtların etrafında hiçbir şey yok. Büyük duvarlar, dikenli teller ve giriş-çıkış yaptığımız kapılar var. İki blok önde, iki blok arkada olmak üzere dört blok var. Blokların ortasında sosyal tesis var. Sosyal tesisin içinde yemekhane, müzik odaları ve spor salonu var. Avluda üç-dört tane çardak var. Binalar yedi katlı, her katta odalar var. Yurt odasında küçük bir buzdolabı vardır. Her odada bir duş ve tuvalet var. Katlarda da ortak tuvalet var. Aslında yurt odaları dört kişinin yaşayabileceği şekilde tasarlanmış. Ama bu sene beş öğrenci kalıyor. Ayrıca odaları beş kişilik hale getirmelerine rağmen yurt ücretlerini artırdılar. Odalarda bir ranza var, diğer yataklar bazalı. Beşinci kişinin yatağı sonradan getirildiği için dördüncü öğrencinin bazasına monte edilmiş şekilde duruyor. Sağlam değil, sallanıyor. Beşinci öğrenci tuhaf bir ranzada uyumak zorunda kalıyor. Bizim yurdumuzda üç bin kişi kalıyor. Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda da aşağı yukarı üç bin kişi olduğunu tahmin ediyorum.
Kırmızı: Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu Işıklı Köyü’nde. Köyleri bilirsiniz, ıssızdır. Okulla yurt arası 45 dakika mesafede. Kent meydanının çok uzağında Işıklı Köyü.
Sizce neden bu kadar ıssız yerlere inşa ediliyor yurtlar?
Mor: Öğrencileri halktan uzakta tutmaya çalışıyorlar. Ayrıca, masraftan kaçıyorlar akıllarınca. Öğrencilerin yalnızlığı yetkililerin umurunda değil. Biraz önce KYK yurdu için F tipi cezaevi demiştim ya… Bize hapishanedeymişiz gibi davranıyorlar. Zaten yurtlar da bizi hapishanedeymişiz gibi hissettiriyor. Eylem yaparken sırf slogan attığımız için kadın polisler etrafımıza kalkanlarıyla barikat kurmuştu. Onların arkasında bir polis barikatı daha vardı. En arkada TOMA nöbetteydi. Öğrenciler pijamaları ve terlikleriyle eylem yapıyordu. Elimizde sloganlarımızı yazdığımız dandik bir kartondan başka hiçbir şey yoktu. Yurt görevlileri ve polis bizi “güvenliğimizi sağladıklarını” söyleyerek kısıtlıyor. Esas dertleri bizi denetim altında tutmak.
Kırmızı: Polisin kurduğu barikatlar bize daha fazla hissettirdi “hapis” duygusunu. Polis yurdun önünden hiç ayrılmadı. Yurdun içinde de devriye geziyorlardı.
Yurt içinde boş vakitlerinizi değerlendirebileceğiniz, biraz olsun sosyalleşeceğiniz hiçbir yer yok mu?
Kırmızı: Maalesef yok. Ama kızların birbiri arasındaki ilişki sıcaktır. Zeren’in hayatını kaybetmesinden sonra daha da kaynaştık birbirimizle.
Mor: Gitar, satranç ve pilates kursları oluyor bazen. Ama bunlar öğrencilerin ilgisini çekmiyor. Yurtta boş vakitlerimizi iyi bir şekilde değerlendirme ihtimalimiz yok. Yurtta olmak beni boğuyor. Genelde dışarda vakit geçiriyoruz. Son dakikaya kadar yurda girmemeye çalışıyoruz. Yurda son giriş saati 23.00. Yurda 00.00 gibi girersen de pek bir şey demezler. Ama 00.00’ı bir dakika geçirirsen işlem yapılır. İlk geç kalışta sözlü uyarı olur. İkinci geç kalışta tutanak tutuluyor. Üçüncüsünde yurttan atılıyorsunuz.
Zeren Ertaş’ın ölümü sonrasında ODTÜ’lü öğrencilerin KYK protestosu, 26 Ekim 2023
Odaların beş kişilik olduğunu söylediniz. İnsanların mahremiyet ihtiyacı, yalnız kalmak istediği zamanlar olabilir. Bu durumda ne yapıyorsunuz?
Mor: Kişisel alan söz konusu değil. Ancak odada kalan diğer dört kişinin dersi veya dışarıda işi varsa, kısa süreliğine yalnız kalabiliyoruz. O da denk gelirse… “Kafamı dinleyeyim, yalnız kalayım” deme şansımız yok. Bu ortamda ne kadar ders çalışılabilirse o kadar işte. Çünkü ortak alanı da paylaşıyoruz. Masalar, dolaplar, yataklar yan yana. Oda arkadaşlarımla aram iyidir, ama kişisel olarak insanlarla sürekli dip dibe yaşamayı seven birisi değilim. Bu yüzden yurdun dışına çıkıyorum fırsat buldukça. Zaten Zeren’in ölümünden sonra yurtta kalmamaya çalışıyorum, izin alıyorum.
Neden?
Mor: İçim rahat değil. Zeren öldükten sonra, ne zaman yurda gitsem yatağımdaki çarşafların üzerindeki Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın logosuna gözüm takılıyordu. Zeren’in cenazesini bakanlık logolu çarşaflarla ambulansa koydular. “Bu çarşafların içinde mi uyuyacağım?” diye kendi kendime düşünüyorum. Uyuyamıyorum da zaten. Tuhaf bir ruh hâlindeyiz.
Kırmızı: Arkadaşlarımın “Konserden erken dönseydin belki de o asansörde olacaktın” demesini unutamıyorum. Artık o asansörü görmek bile istemiyorum.
Zeren’in ölümünden sonra yurtlardan peşpeşe gelen haberlerle sarsıldık. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bir öğrenci yurt odasında intihar etti. KYK yurtlarındaki öğrencilerin psikolojisi nasıl?
Mor: Benim yurdumda ciddi psikolojik rahatsızlığı olan bir öğrenci kalıyordu. Bu kız gece 5’te yurt odalarına girip “Can Sümer’i bulup öldüreceğim” diye geziyordu. Halbuki yurtta Can Sümer diye biri yoktu. Bu kız bir arkadaşımızın odasının camını çerçevesini indirmiş. Çünkü kapılarımız kilitli değil, yurt yönetimi odalarımızı kilitlememize izin vermiyor. Kızı yurttan polis dışarı çıkarttı. Ama bir ay sonra yurda geri dönecek, çünkü onun da kalacak yeri yok. Öğrenciler yurtlarda tuhaf bir psikoloji içinde. Birkaç gün önce bir öğrenci camı açıp “Ben yoruldum” diye bağırdı. Bir öğrencinin dışkısını yurdun duvarlarına sürdüğünü öğrendik. Öğrencilerin ruhsal durumu iyi değil. Bu şartlar altında kimse yaşamamalı. Medyaya yansıyan şeylerin ötesinde çok fazla sorun var. Sorunlarla ilgilenmesi gereken yetkililer ortada yok.
Yurtlarınızın merkeze uzak oluşu ve polis barikatları Aydın halkının size desteğe gelmesini engelledi mi? Halktan destek gördünüz mü?
Mor: Aydın halkı bize destek olmadı. Ben kafasını pencereden çıkartıp ne oluyor diye bakan bir kişi bile görmedim. Meydanda gösteri yaptığımız zaman da halk yoktu. Mesela İstanbul’da bir eylem yapıldığında insanlar sokağa inmese bile camlara çıkıp tencere tava çalarak eyleme destek verir, alkışlar. Aydın’da böyle bir şey olmadı. Tek tük birkaç kişi bizim durumumuzu merak etti, ilgilendi. Onların da çoğunluğu emekli öğretmenlerdi. Eylemlerin ertesi gününde cumhuriyetin 100. yıl kutlamaları vardı. Aydın’ı ilk defa bu kadar kalabalık gördüm. Tabii ki cumhuriyetin 100. yılı coşkuyla kutlansın, ama bizi desteklemeyen insanların isteyince sokağa inebildiğini görmek öğrenciler açısından üzücüydü.
Aydın Kent Meydanı, 27 Ekim 2023
Peki kazayı duyan aileleriniz endişelendi mi?
Mor: Aileme yurttaki sorunlardan bahsetmemiştim, KYK yurtlarındaki sorunları pek bilmezler. Annem eylemlere katılmama çok kızar. Ama Zeren hayatını kaybettikten sonra “Protestolara git, ama bana haber ver” dedi. Bu sözü söylemesi annem için çok büyük bir olay.
Kırmızı: Ailem Zeren’in hayatını kaybetmesinden sonra çok korktuğumu anladıkları için bana sakin davrandılar. Belki de solcu oldukları için bana “protestolara katılma” demediler. Sadece “dikkatli ol” diye tembih ettiler.
KYK yurtlarının genel durumu aileler açısından güven kırıcı oluyor mu? Zeren’in babası Akın Ertaş Aydın valisi Yakup Canpolat’a “Çocuğumu size emanet ettim, ona bakamadınız” dedi mesela…
Kırmızı: Öyle, ama KYK yurtları bizim kalmak zorunda olduğumuz yerler. Mecburuz yani.
Mor: KYK yurtlarında genelde ekonomik koşullarından dolayı yurtta kalmak zorunda olan öğrenciler yaşıyor. Çoğu öğrenci KYK yurdunun yemekhanesine mahkûm. Hepimiz yurtta kendimizi güvende hissetmek istiyoruz, çünkü KYK’ler devlet yurdu.
Güvenlik demişken, 6 Şubat’ta çok ağır bir deprem felaketi yaşadık… Birçok yurdun durup dururken sıvalarının döküldüğünü, duvarlarında çatlaklar oluştuğunu görüyoruz. Sizce kaldığınız yurt binaları depreme dayanıklı mı?
Mor: 18 Ekim’de İzmir’de 4.2 büyüklüğünde bir deprem oldu. Deprem Aydın’da da hissedildi. Deprem olduğu sırada yurdun yedinci katındaydık. Depremi öyle şiddetli hissettik ki, bir arkadaşım panik atak geçirdi. Yurt binasının depreme dayanıklı olduğunu düşünmüyorum. Duvarlar kâğıt gibi, çok ses geçiriyor, çok ince olduğu belli. Korkuyoruz. Zaten sürekli dolaplar düşüyor duvarlardan. Yurttaki hiçbir şey bize güvenli gelmiyor. Yurda girmek istememizin bir nedeni de bu.
En düşük ev kiralarının neredeyse asgari ücrete denk geldiği bir dönemde KYK yurtlarında kalmak istemeyen öğrenciler için nasıl bir seçenek var Aydın’da?
Mor: Kampüse yakın olan Efeler ilçesindeki apart evlerin kiraları 7-8 bin TL’den başlıyor. 10 bin TL’den aşağı 2+1 ev yok. Ben 1250 lira KYK bursu alıyorum. Ailem de ayda 1750 lira gönderebiliyor. Toplamda 3 bin lirayla idare etmeye çalışıyorum, ama bu para bana yetmiyor; mümkün değil.
Öğrenciler bu ekonomik koşulların üstesinden nasıl geliyor?
Mor: Ev tutan öğrenciler part-time çalışmak zorunda. Aslında yurtta kalanlar da part-time işlerde çalışıyor. Aydın’da çok sayıda kafe var. Öğrenciler o kafelerde garsonluk yapıyor. Barlarda çalışan öğrenciler de var. Genelde hizmet sektöründe iş bulunabiliyor.
Kırmızı: KYK yurdunda yaşayıp çalışmak daha zor. Çoğu işyeri yurdun giriş-çıkış saatlerinden dolayı öğrencileri işe almıyor.
Mor: Biz ölüme terk edildik. Arkadaşlarımın çoğu bulduğu ilk fırsatta yurtdışına gitmeyi düşünüyor. Türkiye’de kalmak isteyen tek kişi bile tanımıyorum. Ben de dahilim bu gruba. Türkiye’de bize bir gelecek sunulmuyor. Aksine, elimizdekilerin de alındığını hissediyorum.
Son söz?
Mor: Taleplerimiz en temel, yaşamsal ihtiyaçlarımızın karşılanması. İnsani şartlarda güvenli bir şekilde barındığımız, sağlıklı bir şekilde karnımızı doyurduğumuz bir yurt istiyoruz. Yediğimiz yemekten tırnak çıkmasın mesela… Kendilerinin yaşamayacağı yerlerde bizi yaşatmasınlar. Ailemin beni emanet ettiği devlet yurdunda ihmalden dolayı ölmemeliyim. Üstüne basarak tekrar söyleyeyim: Yaşamsal ihtiyaçlarımız karşılanmadığı için temel ihtiyaçlarımızı istiyoruz. (ANIL OLCAN - BİRARTIBİR.ORG)
Hiç yorum yok